Güncelleme Tarihi:
Uluslararası Para Fonu (IMF), ABD Başkanı George Bush'un yönetime gelmesiyle, radikal bir değişime de zorlandı.
Bretton Woods sistemiyle, uluslararası sistemde parasal düzeni sağlamak için 2. Dünya savaşının ardından kurulan IMF, küreselleşmeyle birlikte, yeniden yapılanma sürecine girdi.
IMF'nin değişen uygulamalarına ilişkin derlediği bilgilere göre, yeniden yapılanma sürecinde yavaş davranan IMF, özellikle 1997'deki Asya krizi ve sonrasındaki küresel mali kriz ile birlikte sorgulanmaya başlanmasıyla birlikte, daha radikal bir değişim sürecine girdi.
Eski ABD Başkanı Bill Clinton döneminde, eleştirilmekle birlikte radikal bir değişim içine girmeyen IMF, Michel Camdesus'un ayrılmasının ardından Horst Köhler'in başkanlığa getirilmesiyle yeniden yapılanma faaliyetlerini hızlandırdı.
Başkan Bush'un seçilmesiyle birlikte, gerek IMF, gerekse Dünya Bankası, kredi vermede yeni koşullar benimsemeye başladı.
YENİ DENETLEME ŞARTLARI
IMF başlangıçta, kredilerin yanlış kullanıldığı ve Fon'un en büyük hissedarı olan ABD'deki vergi mükelleflerinin paralarının boşa gittiği iddiasıyla sarsıldı.
"Rusya ve Ukrayna'da merkez bankalarının IMF'den yeni temin ettikleri kredileri yanlış yolda kullandıkları" iddiaları karşısında, üye ülkelere açtığı kredileri garanti altına alma önlemlerini sıkılaştırma kararı aldı.
Yakında görevini bırakacak olan IMF 1. Başkan Yardımcısı Stanley Fischer, IMF'den borç alan ülkelerin merkez bankalarına yeni izleme-gözleme, denetleme şartları konularak, IMF'in gelecekte açacağı kredilerin doğru dürüst kullandırılmasının amaçlandığını ifade etti.
Aynı dönem, gazetelerin manşetlerine yansıyan IMF kredilerinin usülsüz kullanılması vakalarının büyük endişe kaynağı olduğuna dikkat çeken Fischer, "IMF kredi açtığında niyet edilen amaç için kullanılması hayati önem taşıyor, IMF'in güveni hiçbir şekilde istismar edilemez, bu kamunun güvenidir" diye açıklamalarda bulundu.
Bu arada ABD Kongresi'nin birçok üyesi, IMF'yi, Rusya ve Ukrayna ile kredi müzakerelerinde bulunulurken, bu iki ülkenin maliyesinin gerçek durumunu derhal ortaya çıkarmamakla eleştirmişlerdi.
Bütün bu gelişmeler, IMF üzerindeki değişim baskısını arttırırken, Türkiye'de ve Arjantin'de çıkan krizler konusunda, IMF'nin öngörüde bulunamadığı eleştirileri yoğunlaştı.
Dünya Bankası'nı da eleştiren çevreler, bu iki uluslararası kuruluştaki reformların, global mali sistemin işleyişinin düzeltilmesinde yetersiz kaldığını iddia ediyor.
Eleştiriler, IMF'nin kredi politikaları ve Dünya Bankası'nın yoksul ülkelere kredi kullandırması karşılığında dayattığı şartların çok sert, sıkı olduğu ve çokuluslu şirketleri gözettiği yönünde oldu.
MELTZER RAPORU
IMF ve Dünya Bankası hakkında eleştiri dozu epey yüksek raporu geçen yıl ABD Kongresi'ne sunmuş olan danışmanlık kurulu başkanı Allan H. Meltzer ise ABD Kongresi Ekonomi Komitesi'ndeki konuşmasında, son zamanlardaki, Türkiye ve Arjantin'i kurtarma operasyonlarının, çok şeyin yapılması gerektiğini gösterdiğini söylemişti.
Komite'nin Cumhuriyetçi Partili Başkanı Jim Saxton da, bu kurulun, söz konusu iki kuruluşta büyük ölçüde yeniden düzenlemeler için baskı yapmaya devam edeceği ifadesini kullanmıştı.
ABD Başkanı George W. Bush yönetimi yetkililerinin, bu komisyonun raporunu dikkate aldıklarını kaydediyorlar. Bundan önceki ABD Başkanı Bill Clinton yönetimi ise Meltzer başkanlığındaki komisyonun tavsiyelerini çok radikal bulmuş ve bu iki uluslararası kuruluşta ılımlı değişimler izlenmesini kararlaştırmıştı.
ABD'NİN YENİ IMF POLİTİKASI
Son dönemde ise ABD'nin yeni Başkanı Bush yönetiminin, IMF ve Dünya Bankası politikaları konusunda daha radikal mi yoksa daha ılımlı mı davranacağı tartışılıyor.
ABD Hazine Bakanı Paul O'Neill, yeni yönetimin, IMF ve Dünya Bankası için kendi reformlar dizisini hazırladıklarını ve bunu yakında ortaya koyacağını bildirdi.
ABD Hazine Bakanlığı'nın uluslararası ilişkilerden sorumlu müsteşarlığına (bakan yardımcılığı) Stanford Üniversitesi ekonomi öğretim üyesi John Taylor'ın atanacağının ilanı da, "Bush yönetiminin, IMF'in gelecekteki kurtarma paketlerini küçültüp, hem IMF hem de Dünya Bankası'nda operasyonların daraltılmasını planladığının işareti" diye yorumlanıyor.
Taylor, 1998'de bir televizyon mülakatında, IMF'nin kapatılması düşüncesinde olduğunu söylemişti.
Uluslararası Ekonomi Enstitüsü Başkanı Fred Bergsten ise "Bush yönetiminin, muhtemelen Kongre'deki Cumhuriyetçi muhafazakarların desteklediğinden daha ılımlı reform izleyeceği" görüşünde. Bergsten, bu görüşünü, ABD Hazine Bakanlığı'nın diğer üst düzey görevlere atanacak kişilerin tecrübeleri ve kişiliklerinin özellikleriyle destekliyor.
ABD Hazine Bakanı O'Neill de, verdiği demeçlerde, IMF ve Dünya Bankası'nda reformlar konusunda daha ılımlı tavsiyeleri, önerileri desteklediğini bildiriyor.
ABD Kongresi'ne sunulan raporu hazırlayan kurulda görev alan, ancak kurulun raporundaki radikal görüşlerden ayrı görüş bildiren Bergsten de, "Asya mali krizinin ele alınması konusundaki yaygın eleştiriler sonucu, bir dizi reformlar yapıldı, IMF ve piyasa güçlerinin baskısı sonucu, az sayıdaki ülke, ulusal para birimlerinin değerini koruyabilmeyi başarabildi" dedi.
IMF, Tayland, Endonezya, Güney Kore, Rusya ve Brezilya'yı etkileyen 1997-98 global mali krizlerinde, bu ülkeler için 166 milyar dolarlık yardımda bulunmuştu. IMF, yakın zamanda da Arjantin ve Türkiye için acil yardım paketleri hazırladı.
ŞARTLAR DAHA DA AĞIRLAŞACAK
IMF ve Dünya Bankası konusundaki uzmanlar, ABD Hazine'sinin de baskısıyla IMF'nin yeni amacının, kredi vermekten çok, ülkelerin uyması gereken şartları ve bu şartların uygulanmasını içeren kontrolları ağırlaştırarak, krizleri önceden önleme olduğunu ifade ediyorlar.
Bu şartların daha da ağırlaşacağını belirten uzmanlar, bundan sonra, üye ülkelerle yapılacak düzenlemelerde, ülkelerin yapısal önlemlere zorlanacağı ve çok kısa aralıklar yapılacak kontrollar sonucunda, gerçekleştirilen taahhütler kadar kredi verileceğini, taahhütlerin de çok üst düzeyde alınacağını, kredi faizlerinin yüksek olacağını, kredi vadelerinin daha kısa vadeden oluşacağını kaydediyorlar.
Uzmanlar, IMF'nin, Arjantin, Brezilya, Meksika gibi ülkelerdeki Telekom yönetimlerinin, profesyonel çalıştırılamamalarından kaynaklanan hatalardan da ders çıkartarak, Türkiye'deki uygulamalar üzerinde daha hassasiyetle durduğunu belirtiyorlar.
ÖNCELİK "MALİ SEKTÖR VE İYİ YÖNETİM"
IMF'nin önceliğinin "mali sektör ve iyi yönetim" olduğunu belirten uzmanlar, bu şartların, yapılacak anlaşmaların "olmazsa olmaz" koşulu olacağını, IMF'nin bundan böyle, sadece kamunun değil, özel sektörün de performansını denetleyeceğini vurguluyorlar.
Uzmanlar, değişen IMF'nin, Türkiye ve Arjantin gibi ülkeleri yakından takip ettiklerini, bu ülkelere yönelik politikalarının "test" niteliğinde olduğunu ve bu ülkelere yönelik uygulama sonuçlarının, diğer ülkelere örnek oluşturacak şekilde uyguladığına da dikkat çekiyorlar. (Ankara-aa)