Güncelleme Tarihi:
Başbakan Erdoğan, Yatırım Danışma Konseyi'nin (YDK) 7. Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, YDK toplantılarının Türkiye’de yatırım ortamının iyileşmesine önemli katkılar sağladığını ve ufuk kazandırdığını söyledi. Türkiye’nin 2002 ile 2011 yılları arasında geçen 9 yıllık sürede toplam toplam 10.5 milyar dolar uluslar arası doğrudan yatırım çektiğini belirten Erdoğan, 2002 yılı öncesinde ise bu rakamın 1 milyar doları aşamadığını kaydetti.
"YATIRIMLAR KAT KAT ARTACAK"
Erdoğan, Türkiye’nin 2007 yılında 22 milyar dolarlık uluslararası doğrudan yatırım çekerek tarihi bir rekora imza attığına dikkat çekerken, 2008 yılı ve sonrasında küresel ekonomik kriz nedeniyle tüm dünyada uluslararası yatırımlarda önemli bir azalma olduğunu, ancak Türkiye'nin 2008 yılında 18.5 milyar dolar, 2009 yılında 8.4 milyar dolar, 2010 yılında 9 milyar dolar ve 2011'de ise 16 milyar dolar uluslararası yatırım çekmeyi başardığını söyledi. BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD)’nın Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin yatırımlarını yüzde 18.5 artıracağı tahmininden bahseden Erdoğan, Türkiye'nin bu tahminin kat kat üzerine çıkacağını, 2011 yılında uluslararası doğrudan yatırımlarını tam yüzde 76 oranında artırdığını kaydetti.
"DOĞRUDAN YATIRIMLAR YÜZDE 76 ARTTI"
Erdoğan, OECD ülkelerinde doğrudan yatırımların yüzde 18, Avrupa’da yüzde 30 oranında arttığına işaret ederek, "Dikkat ediniz, burada altını çiziyorum. Türkiye’de doğrudan yatırımlar yüzde 76 oranında artmıştır. Türkiye, çektiği doğrudan yatırımlar itibari ile 34 OECD ülkesi arasında 16’ıncı sırada olurken, 2011 yılında iki sıra yükselerek 14’üncü sıraya yerleşmiştir. Küresel kriz sürecinde Türkiye’nin gösterdiği başarı, sadece doğrudan yatırımların artırılmasından ibaret değil. Türkiye ekonomisi, 2011 yılında yüzde 8.5 büyüme başarısını göstererek, dünyada Çin’den sonra en hızlı büyüyen ekonomi olmuştur" dedi.
"MİLLİ GELİR 16 BİN 500 DOLAR OLDU"
Erdoğan, bu kapsamda hükümetin 2002’de 230 milyar olarak devraldığı milli gelirin, 2011 yılında 772 milyar dolara yükseldiğini belirterek, "Bu rakamı yaklaşık olarak veriyorum, 3 bin 500 dolar olan kişi başı milli gelir ise yaklaşık 3 kat artışla 10 bin 444 dolar olmuştur. Satın Alma Gücü Paritesi’ne göre kişi başına milli gelir, 2002 yılında 8 bin 700 dolar iken, 2011 yılında 16 bin 500 dolar olarak gerçekleşmiştir, aynı şekilde Türkiye’nin ihracatı, 2002 yılındaki 36 milyar dolardan, bugün 135 milyar dolara ulaştı ve halen de artmaya devam ediyor" diye konuştu.
"POPÜLİST POLİTİKALARA TEVESSÜL ETMEDİK"
Türkiye’nin, küresel krizin en ağır şekilde seyrettiği son 2 yıl içinde istihdamını 3.5 milyon kişi artırdığını belirten Başbakan Erdoğan, Uluslararası Çalışma Örgütü İLO’nun verilerine göre, Türkiye’nin, dünyada istihdamını en hızlı artıran, işsizliğini en hızlı düşüren ülke olduğunu vurguladı. 2002 yılından itibaren ekonomide ve finans sisteminde oluşturulan sağlam yapı ve kamu maliyesinde sağlanan iyileştirmelerin, titizlikle uygulanan yapısal reformların, Türkiye’nin rekabet gücünü artırdığını söyleyen Erdoğan, ekonominin büyüme performansını artırarak sürdürmesi ve cari açığın azaltılabilmesi için yatırım, üretim, istihdam ve ihracat politikaları arasında bütünlüğü titizlikle muhafaza etmeye devam edeceklerini vurguladı. İstikrar ve güvenden asla taviz vermeden, tedbiri elden bırakmadan, yere sağlam basarak geleceğe ilerleyeceklerini dile getiren Erdoğan, "Esasen, Türkiye’nin disiplin konusunda yere ne kadar sağlam bastığı, 12 Haziran 2011 seçimleri öncesinde çok net olarak bir kez daha görülmüştür. 9.5 yıldır her seçimde, her halkoylamasında yaptığımız gibi, 12 Haziran 2011 seçimlerinde de mali disiplinden asla taviz vermedik, popülist politikalara asla tevessül etmedik" ifadelerini kullandı.
"ANLAYIŞLA KARŞILAYABİLECEĞİMİZ DURUM DEĞİL"
Avrupa'daki krize işaret eden ve krizin ciddi etkisi altında olan bazı Avrupa ülkelerinin,yaklaşan seçimler nedeni ile popülist uygulamalar yaparak, tedbirleri geciktirdiğini dile getiren Erdoğan, Türkiye’nin ise popülilzme asla prim vermediğini savundu. Konuşmasında isim vermeden uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's (SP)’u da eleştiren Başbakan Erdoğan, "Bu arada açık açık ifade etme durumundayım, dış ticaretini artıran, işsizliği rekor seviyede düşüren istikrar ve güvenden asla taviz vermeyen bir ülkenin, bazı kredi derecelendirme kuruluşları tarafından farklı değerlendirilmesi, bizim anlayışla karşılayabileceğimiz bir durum değildir" ifadelerini kullandı.
"ART NİYET ARARIZ"
Türkiye’nin kredi görünümünü pozitiften durağana çevrilmesini art niyetli olarak yorumlayan Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Hiç kimse kusura bakmasın, biz çok tabi olarak burada art niyet ararız. Uluslararası derecelendirme kuruluşlarının, bu objektif olmayan tavırları artık, ekonomi çevrelerince de ciddi şekilde tartışılmalıdır. Büyüyen, gelişen çok başarılı bir performans sergileyen bir ülkeyi soru işaretlerine, kuşkulara, tereddütlere maruz bırakmak, yatırım akışını engelleyecek değerlendirmeler yapmak, taktir edersiniz ki bu kadar kolay olmamalıdır. Türkiye, 2023 hedeflerine bugünden kararlılıkla ilerleyen bir ülke. Bu derecelendirme kuruluşları ya Türkiye'ye hiç uğramıyorlar, sağda-solda duydukları ile böyle bir değerlendirme yapıyorlar ve bu tür değerlendirmelerle bu tür adımlar atılırsa, bizim tabiki derecelendirme kuruluşlarıyla olan, bizim değerlendirmemiz de çok daha farklı olacaktır."
"MESNETSİZ DEĞERLENDİRMELERE KULAK ASMAYACAĞIZ"
Türkiye'nin 2023 hedeflerinin sadece partinin ve hükümetin hedefi olmaktan çıkarak, milli hedefler haline geldiğini söyleyen Erdoğan, "Biz hakkımızda yapılan haksız ve mesnetsiz değerlendirmelere kulak asmadan, karalama kampanyalarına aldırmadan yolumuzda ilerleyecek, 2023 yılında da 2 trilyon dolar milli geliri ile dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olan bir Türkiye'yi inşa edeceğiz" değerlendirmesinde bulundu. Türkiye’de yatırım ortamını iyileştirmek için sürekli atılım ve reform içinde olduklarını anlatan dile getiren Erdoğan, yıllık olarak yapılan YDK toplantılarının, yatırım ortamının iyileşmesine eşsiz katkılar sağladığını, bugün 7'ncisi gerçekleştirilen toplantıların tamamına katıldığını hatırlattı. Burada konsey üyelerini dikkatle dinlediğini ve notlarını aldığını açıklayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bakan arkadaşlarım, bürokrat arkadaşlarımız aynı şekilde notlarını aldılar ve buradaki önerileri büyük bir titizlikle hayata geçirme çabası içinde olduk. Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi çok önemli uluslararası kuruluşlarımızın yöneticilerinin katkılarından da Konsey toplantıları sayesinde etkin bir şekilde yararlandık. Türkiye’nin ihracatta, emek yoğun teknolojiden bilgi yoğun teknolojiye geçişin sağlanması amacı için yeni teşvik sistemini açıkladık. Yeni teşvik sistemimiz, stratejik sektörlerde yatırımların artmasını, ithalata bağımlı olduğumuz ürünlerin üretiminin Türkiye'de yapılmasının desteklenmesini, cari açığın gerilemesine katkı sağlanmasını amaçlıyoruz."