Güncelleme Tarihi:
BOYNER Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner, 17 yaşından bu yana sürdürdüğü avcılık hobisine ilişkin anılarını bir kitapta toplamaya karar verdi. Bu yıl içinde piyasaya çıkması beklenen kitabında yer alacak avcılık anılarının ilk bölümünü CEO Life dergisi için kaleme alan Boyner, “İnsan, avdan çok, avda yaşananlardan etkileniyor ve orayı özlüyorsunuz. Şehir hayatında ben yıldızları görmüyorum, kuşların cıvıltısını duymuyorum, şafakta uyanmıyorum, böcekleri duymuyorum. Ama av doğayla bütünleşme açısından bana çok önemli bir vasıta oldu” dedi.
Kişisel risk alıyorsunuz
Aslında çok sık avlanmaya gitmediğini belirten Boyner, şunları dile getirdi: “Herhalde birkaç ayda bir gidiyorum. Yaban domuzu avları, kuş avları benim favorimdir. Afrika’ya gidebildiğim kadar sık gitmeyi seviyorum. Bu bazen yılda bir oluyor. Yalnız da gittiğim oluyor, arkadaşlarımla da gittiğim oluyor. Dünyanın olmadık yerlerinde, olmadık insanlarla beraber aynı battaniyenin altında, aynı otun, samanın üzerinde uyuyup çok güzel hatıralar biriktiriyorsunuz. Sevdiklerime anlatmak istediğim anekdotlarımın çok önemli bir kısmı av sırasında oluşan hatıralardan meydana geliyor. Av çok kişisel bir olay. Aldığınız riskler çok kişisel. Yaşadığınız tecrübe ve hisler de çok kişisel. O açıdan aslında çok ortada yaşadığım bir merakım değil. İlk defa bu kitapla birlikte bu ortaya çıkıyor.”
Bufaloyu kalbinden vurdum
Cem Boyner, Yunan mitolojisinde adı geçen ve sadece topuğundan vurulabilen yarı ölümlü ‘Aşil’den esinlenerek ‘Aşil’in topuğu’ başlığını koyduğu yazısında 800 kilogramlık bir bufalo ile Afrika’nın Miombo ormanında yaşadığı avcılık öyküsünü anlattı: “Bufalo ile aramızdaki mesafe 50-60 metreye indi. Terleyen elimdeki 375 H&H Steyr tüfeğim neredeyse kayıp gidecek. Elimi pantolonuma siliyorum aceleyle, bilmem kaçıncı kere emniyeti kapatıp tekrar açıyorum. Nefesimi tuttuğumu fark ediyorum, veriyorum nefesimi ve normal nefes alıp vermek için koşulluyorum kendimi. 40 metreye indi ara. Ama Miombo ormanı sık. Ağaçların arasında bazen 1 metre kadar bir açıklık oluyor. İleride böyle bir açıklık var. Tam oradan geçerken atsam? Atabilsem... Tam geçerken de orda durmaz ki namussuz! Tetiği çektim, sol omuzbaşına isabet. Omzu kırıldığı için üzerine basamıyor sol ön bacağının. Mermi omzu kırıp mutlaka kalbine isabet etti ama hemen düşmeyecek. Zaten ikircikliydi, kanı bitse de adrenalinle devam eder. Bir anda bizi görüyor ve üzerimize dönüyor. İsa (profesyonel avcımız) ‘Shoot again!(Tekrar ateş et!)’ diye bağırıyor ensemde. Bufalo traktör gibi geliyor üzerimize. Bu kez tam göğsünün ortasına atıyorum. Tam isabet. Hâlâ geliyor. Artık aramızda 20-25 metre var. Mekanizmayı kurup bir tane daha atıyorum. Bu da tam hedefte. Kalbi, ciğerleri; mutlaka! Birer mermi daha yolluyoruz. Sarsılıyor, ama devam ediyor üzerimize gelmeye. Son kurşunumu da kalbine yapıştırıyorum. Ama bufalo artık kanla değil, adrenalinle koşuyor. Bitecek pili elbette düşecek, ama bizi temize havale ettikten sonra. Çoktan düşmesi gerekirdi. Çalışan bir kalbi kalmadığına eminim. Beynine nişan alsam? Ama daha 15 metre var. İp gibi dümdüz gelmiyor ki, kafası sürekli hareket halinde. O koca kafada yumurta büyüklüğündeki beyni ya tutturamazsam? Çabucak bunlar geçiyor kafamdan. “Fight or flight” (savaş veya kaç)... Eminim bilinçaltım bana çaktırmadan bunu da tartıyor. Sonra silahıma güvenmekten başka çarem olmadığını kabul ediyorum. Birimizden birimiz düşene kadar kurşun sıkmaya devam. Ben bizi yok etmek üzere üzerimize doğru koşmaya devam eden bufaloyu beyninden vurmanın hesaplarını yaparken rehberimiz Nat, onu ayağından vurdu. Böylece koşmasını engellemek istiyordu.”
Babama çok özenirdim ava ilk onunla gittim
AV merakının ilk olarak babası Osman Boyner’i izleyerek oluştuğunu kaydeden Cem Boyner, şöyle devam etti: “Ben de onu izlerdim. Çok iyi hatırlıyorum, avdan önce uzun uzun hazırlanırdı. Avdan da çizmeler, fişekler, ördeklerle geri gelirdi. Onlar balkona asılırdı. Çok gıpta ederdim, aklım kalırdı. Onun için çıkabileceğim ilk yaşta, 17 yaşında kendimi araziye attım. Avda henüz gideceğim çok yer var. Ancak Afrika, kültürüyle her şeyiyle Afrika. Hayatın çok önemsiz
ama çok önemsiz olduğunu, yaşadığın an kadar var olduğunu en iyi hissettiğim yer Afrika.”
Kalbi değil, arka bacağı onu devirdi
CEM Boyner, Afrika’daki bufalo avı sonrasındaki düşüncelerini şöyle aktardı: “Bütün önemli ve büyük sonuçlar, yüzlerce küçük ve önemsiz görünen parçaların birleşmesinden meydana geliyor. 100 metreyi 9.8’den 9.7 saniyede koşabilmek için büyük bir fark değil sayıca fazla alanda milimetrik farklar gerekiyor aslında. Atletin koşarken her adımını sadece bir santim açması 100 metrede 40 cm eder. Şampiyonu geçmek için muazzam bir fark gerekmiyor, bir kaç mini minnacık fark birleşince büyük sonuç getiriyor. Bufalo 800 kiloluk bir dev olmasına rağmen, o da yüzlerce küçük, hareketli, can alıcı parçadan meydana geliyor. İnsanın aklına hep kalbi geliyor ama bu kez Aşil gibi arka bacağından vurulunca düştü.”