Güncelleme Tarihi:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Asya Pasifik Perakende Kongresi ve Fuarı'nın İstanbul'da yapılıyor olmasını son derece anlamlı bulduklarını ve önemsediklerini söyledi.
Başbakan Erdoğan, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Asya Pasifik Perakende Kongresi ve Fuarı"nın açılışında yaptığı konuşmada, kongre ve fuarın, tüm katılımcı ülkeler, bölge ve tüm dünya için hayırlara vesile olmasını diledi.
Erdoğan, İstanbul'un, Çin'den başlayıp Avrupa'nın içlerine kadar uzanan, tarihin en büyük ve en eski ticaret yolu olan İpek Yolu üzerinde çok önemli bir ticaret merkezi olduğunu, belirtti.
Başbakan Erdoğan, konuklara, kongre ve fuardan fırsat buldukça, İstanbul'un tarihi havasını teneffüs etmelerini tavsiye etti. Erdoğan, bir İstanbullu, İstanbul'da Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan, burada doğup büyüyen birisi olarak konukların bu şehri görmesinde fayda olduğunu dile getirdi.
Konukların, özellikle tarihin en eski ve en büyük ticaret merkezlerinden biri olan, bugün de tüm canlılığıyla dünyaya hizmet veren Kapalıçarşı, Mahmutpaşa'yı ve Beyoğlu'nu, semt pazarlarını ziyaret ederek hem tarihi İpek Yolu'nu, Asya'nın, Avrupa'nın, Akdeniz ve Ortadoğu'nun kadim ticaret kültürünü bir kez daha yaşamaları gerektiğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Özellikle Kapalıçarşı'ya uğradığınızda, 15'inci yüzyılda kurulan, o günden bugüne hizmet veren, 4 bin dükkanı, bazı zamanlarda yarım milyona ulaşan sakinleriyle, İpek Yolu'nun ve ticaret tarihinin yaşayan bir örneğini müşahede edeceksiniz. Bugün bu kongre ve fuarın İstanbul'da yapılıyor olmasını son derece anlamlı buluyor, son derece önemsiyoruz. Bu vesileyle, Asya Pasifik Perakendeciler Federasyonu FAPRA'ya, değerli başkan ve yöneticilerine buradan şükranlarımı ifade ediyorum. Ev sahibi olan Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği'ne, Sayın başkan ve ekibine, Tüm Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Federasyonu Başkan ve ekibine huzurlarınızda şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum."
Erdoğan, bu organizasyonun gerçekleşmesini sağlayan Ekonomi Bakanlığı'na, Bakan Çağlayan ve ekibine, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'ne, Türkiye İhracatçılar Meclisi'ne, başkanlara ve ekiplerine de teşekkür etti.
Başbakan Erdoğan, "Bugün bu kongre ve fuarın İstanbul'da yapılıyor olmasını son derece anlamlı buluyor, son derece önemsiyoruz. Bölgemiz ve dünyamız açısından son derece önemli olan bu buluşmaya katılanlara, katkı verenlere, destekleyenlere de ayrıca teşekkür ediyor, kongre ve fuarın yeni bir dünya, yeni bir ticaret için ufuk açıcı olmasını temenni ediyorum" ifadelerini kullandı.
"Hırs toplumu çürüten bir hastalıktır"
Aynı konuşmasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Hırs; toplumu çürüten bir hastalıktır. Hırs; özellikle de dünyanın kaynaklarına göz diken, dünyayı yaşanmaz hale getiren, adaletsizliğe, savaşlara, çatışmalara yol açan, istikbali karartan çok ciddi bir hastalıktır" dedi.
Her ülkenin, her halkın, her kültürün, ticarete, alışverişe yönelik çok önemli deneyimleri, alışkanlıkları, birikimleri olduğunu kaydeden Erdoğan, "Açıkçası ben burada, İstanbul deneyimi üzerinden, Türkiye'nin ticaret alışkanlıkları üzerinden, bazı küresel tespit ve temennilerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bizim tarihimizde, 11'inci yüzyıldan itibaren, 'Ahilik Teşkilatı', diğer bir deyimle 'Kardeşlik Teşkilatı' adı altında bir sistem oluşmuş, bu sistem toplumun adeta yapı taşı olmuştur. Ahilik Teşkilatı, esnafın oluşturduğu bir teşkilattı. Ancak bu esnaf teşkilatı, sadece parayla, sadece ekonomiyle ilgili değil, toplumun tüm meseleleriyle, iç siyasetle, dış siyasetle, güvenlikle, sosyal dayanışmayla ilgilenen, ülkeyi ve halkı şekillendirmede çok etkili olan bir teşkilattı" diye konuştu.
Ahilik Teşkilatı'nın 21'inci yüzyılda dahi izlerinin, alışkanlıklarının, birikiminin, Türkiye üzerinde son derece etkili olduğunu aktaran Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ahilik Teşkilatı'na ait, dünyanın birçok ülkesinde de varolduğuna inandığım bir kavramı, 'Kanaat' kavramını burada özellikle vurgulamak istiyorum. Bakınız; bizim esnafımız, yüzyıllardır, sabah gelir, dükkanını dua ile açar, gerekli hazırlıkları yapar ve müşterisini beklemeye başlar. İlk müşteri ve ilk alınan para, bizim esnafımız için çok önemliydi ve buna bugün dahi 'siftah' denir. Siftahını yapan bir esnaf, eğer komşu dükkan bunu yapmadıysa, 'Ben siftah ettim; komşum etmedi' diyerek, gelen müşteriyi nezaketle komşusuna yönlendirir. Haksız rekabet, ayıplı mal, müşteriyi yanıltmak gibi tavırlar, sizler gibi bizim geleneklerimizde de en büyük ayıplar arasındadır. Bizim esnafımız, sınırsızca kazanmayı; kazanmak için her yolu mübah görmeyi kesinlikle ayıplamıştır. 'Kanaat', yani kazandığıyla yetinmek, ihtiyacı kadar kazanmak, fazlasını paylaşmak, bizim esnafımızın da eminim ki sizlerin de en eski, en temel değerlerinden biridir. Ahilik bu."
Erdoğan, konuşması sırasında, "siftah" ve "kanaat" gibi sözcükleri yabancı dile çevirmenin zor olduğunu belirterek, tercümanlara dikkat etmeleri hususunda uyarıda bulundu.
Başbakan Erdoğan, aynı şekilde, "kanaatsizlik" kavramının da bütün kültürlerde, bütün geleneklerde, hatta bütün dinlerde ayıp görülmüş, kınanmış bir tavır olduğunu anlatarak, "Kanaatin zıddı, 'Hırs'tır... Hırs; insanın kendisini tüketen bir hastalıktır. Hırs; toplumu çürüten bir hastalıktır. Hırs; özellikle de dünyanın kaynaklarına göz diken, dünyayı yaşanmaz hale getiren, adaletsizliğe, savaşlara, çatışmalara yol açan, istikbali karartan çok ciddi bir hastalıktır" diye konuştu.
Dünyanın küreselleştiğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Sermayenin de, rekabetin de küresel ölçeğe yayıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Ancak burada şunun altını özellikle çiziyorum: Küreselin, yereli yok ettiği, boğduğu, ezdiği bir dünya, yaşanılır bir dünya olmaz, olamaz. Bütün dinler, bütün kültür ve gelenekler, bize, insanlığa, sınırsızca kazanmayı ve sınırsızca tüketmeyi nahoş göstermiş, bunu kınamış, hatta kimileri bunu yasaklamıştır. Eğer bir yerde, sınırsızca kazanma, sınırsızca tüketme hırsı varsa; biliniz ki orada adaletsizlik de vardır, eşitsizlik de vardır, zulüm de vardır, yoksulluk da vardır. Sermaye ve ticaret küreselleşirken, eğer hırs da küresel bir boyut kazanıyorsa, biliniz ki, artık yoksulluk da küreselleşmeye başlamış, eşitsizlik dünyayı tehdit eder bir hale gelmiştir. İşte şu anda dünyada milyarlarca yoksul var. Bu yoksullara uzanan varlıklı el yok."
Küresel ölçekte yaşanan birçok sorunun temelinde, hırsın olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Yaşanan savaşlara, çatışmalara, teröre, göçlere baktığınızda, altında hırs olduğunu göreceksiniz. İklim değişikliği, çevre kirliliği, eko sistemin bozulması, susuzluk, salgınlar gibi sorunlara baktığınızda, altında önce hırsın olduğunu göreceksiniz. Özellikle, son yaşadığımız küresel ekonomik krizi analiz ettiğinizde, altında, sınırsız kazanma, sınırsız harcama hırsının olduğunu göreceksiniz. Türkçe'de çok güzel, çok anlamlı bir söz var; benzeri öğütlerin inanıyorum ki sizlerin dillerinde, sizlerin kültürlerinde de olduğuna eminim. (Bunun da tercümesi çok önemli) 'Biri yer, biri bakar; kıyamet işte ondan kopar.' Komşusu açken, bir insan tok yatıyorsa, orada çürüme başlamıştır."
"21. yüzyıl, bir dayanışma yüzyılı olmalıydı"
Erdoğan, konuşmasını, şöyle sürdürdü:
"Bu süreci, bu gidişi durdurmak, buna tedbirler üretmek elbette ki bizlerin, dünya siyaset liderlerinin ve sizin içinizdeki ticari sahada bulunan liderlerin de önemli bir görevidir, meselesidir. Nitekim, başta G-20 Toplantıları olmak üzere, bir çok uluslararası platformda bu uyarılarımızı yapıyoruz; dünyayı tehdit eden bu hırs üzerinde etraflıca konuştuk, konuşuyoruz. İnsanlık, büyük çoğunluğuyla emperyal duygulara mı hizmet edecek yoksa insanlık, bir dayanışmanın bir paylaşımın dünyada egemen olmasına mı gayret gösterecek? Mesele bu. Beni inanıyorum ki 21. asır aslında bir paylaşım, bir dayanışma asrı olmalıydı. Asya Pasifik Perakendeciler Kongresini aslında bu organizasyonu, dev bir sivil toplum kuruluşunun yapılaşması olarak görmek ve bunun üzerine çalışmak çok isabetli olur. 16'ncısı gerçekleştirilen bu kongre bence bunun da adımlarını atmalıdır. Bu mesele, dünya liderlerinin olduğu kadar, dünya üzerindeki her bir ferdin de meselesi olmak zorundadır. Eğer dünya bu şekilde giderse, dolar, avro, yen, yuan, ruble, Türk lirası, bir gün insanlığın elinde sadece birer kağıt parçası olarak kalacak. O meşhur Kızılderili sözünde olduğu gibi, elimizdeki kağıt parçalarının yenmediğini görecek, ama o zaman çok geç kalmış olacağız. Şunu hepimiz biliyoruz ki bizler, bugüne, bugün yaşayanlara karşı sorumlu olduğumuz kadar, geleceğimize ve gelecek nesillere karşı da sorumluyuz. Dünyamızın 50 yıl, 100 yıl sonra da yaşanabilir bir halde olmasını istiyorsak, farklı bir dünyayı, farklı bir ekonomik anlayışı çocuklarımıza miras bırakmak zorundayız."
"Somali'nin açlığına sırtını dönen bir dünyanın geleceği yoktur. Bir litre petrol için çocukların öldüğü bir dünyanın geleceği asla yoktur" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Kendi iktidar hırsları için, çocukları dahi katledenlere göz yumanların, bunu görmezden gelenlerin, buna sırtını dönenlerin, çocuklarına, torunlarına bırakabilecekleri yaşanabilir bir dünya olamaz. Farklı bir dünyanın mümkün olduğuna ben yürekten inanıyorum. Farklı bir ticaret anlayışının, farklı bir ekonominin var olduğuna ben yürekten inanıyorum. İstanbul'daki bu buluşmanın, bu zirvenin, işte böyle farklı bir dünyaya, farklı bir ticaret ve ekonomiye kapı aralamasını yürekten arzu ediyorum."
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Adaletsizlik, katliamlar, darbeler, ticaretin yollarını kapatır. Çocukların kimyasal silahlarla öldürüldüğü, çocuklarının kanının aktığı bir dünya, vicdanı, kalbi kuruttuğu kadar, refahı da kurutur. İşte onun için vicdanın küreselleşmesi, kanaatin küreselleşmesi, ekonomi ve ticaretin farklı bir boyut kazanması, hepimiz için, bizim ve geleceğimiz için şarttır" dedi.
Başbakan Erdoğan, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde düzenlenen, "Asya Pasifik Perakende Kongresi ve Fuarı"nın açılışında yaptığı konuşmada, ticaretin sürdürülebilir olması için, tarihin en eski zamanlarından bugüne kadar değişmeyen ve değişmeyecek şartlar olduğunu söyledi.
Bu şartlardan ilkinin "adalet" olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ülkeler adil olacak ve adalet küreselleşecek. İki; yollar açık olacak. Yollarda haramiler, yani hırsızlar, yol kesenler olmayacak, korsanlar olmayacak, eşkıya olmayacak. Üç; hem yerel anlamda, hem küresel anlamda, huzur olacak, güvenlik olacak, istikrar olacak. Ticareti küreselleştirmek istiyorsak, refahı küreselleştirmek istiyorsak, işte bu şartların ortadan kalkmaması için de mücadele etmek zorundayız. Yani, markalarımızı küresel hale getirirken, barışı ve demokrasiyi de küreselleştirmek, en önemlisi de, vicdanı küreselleştirmek zorundayız."
Erdoğan, savaş ve çatışmaların, ticaretin yollarını kapatacağına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Adaletsizlik, katliamlar, darbeler, ticaretin yollarını kapatır. Çocukların kimyasal silahlarla öldürüldüğü, çocuklarının kanının aktığı bir dünya, vicdanı, kalbi kuruttuğu kadar, refahı da kurutur. İşte onun için vicdanın küreselleşmesi, kanaatin küreselleşmesi, ekonomi ve ticaretin farklı bir boyut kazanması, hepimiz için, bizim ve geleceğimiz için şarttır. Türkiye olarak, çok eski devlet geleneklerimiz rehberliğinde, refah ve huzur için, barışın çok çok önemli olduğuna inanıyor ve politikalarımızı da buna göre belirliyoruz. Son derece zorlu bir coğrafyada bulunmamıza rağmen, Türkiye'nin istikrar ve huzur içinde kalkınmasını önemsiyor; bunu bölgeye hakim kılmak için de samimi mücadele veriyoruz."
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, huzur, istikrar, refah, özellikle de demokrasi noktasında, bölgenin müstesna ülkelerinden birisi olduğuna değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ülke içinde var olan mevcut sorunları, tamamen demokrasi ve hukuk çerçevesinde tek tek çözüme kavuşturuyoruz. Bölgesel meselelerde ise barışı, huzur ve istikrarı, özellikle de halkın taleplerinin yönetime yansıdığı sistemleri, yani demokrasiyi, yani halkın iradesinin egemen olduğu iktidar sistemlerini en güçlü şekilde destekliyoruz. Az önce ifade ettim Somali'deki yoksulluğu dünya gündemine taşıyoruz ama önce kendimiz gidiyoruz. Bir yerde deprem mi var, bir felaket, sel felaketleri mi var, Şili de mi var, biz oradayız. Pakistan'da mı var, biz oradayız. Asla Müslümandır, bu Hristiyandır, böyle bir ayrım yapmadan oradayız. Niye ? Çünkü bu asrı, bir dayanışma, bir paylaşım asrı kılmak zorundayız."
"Bu millet, Türk milleti şanına yaraşır olanı yapmak durumundadır"
"Bu millet, Türk milleti şanına yaraşır olanı yapmak durumundadır ve bugüne kadar yaptık, yapıyoruz ve yapacağız" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Örneğin Somali'deki yoksulluğu dünya gündemine taşırken, ne yazık ki çok açık söyleyeyim uluslararası kuruluşlar hala Somali'ye elini ciddi manada uzatmış değil. Aynı şekilde Filistin meselesinde yine çözüm için elimizden gelen gayretleri gösteriyoruz. Bunun yanında işte yanımızda 911 kilometre sınırımız olan Suriye'de, bakınız şu anda sadece bin 700 insan, bunların 400'ü çocuktur kimyasal silahlarla öldürüldü. Hala Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bununla
ilgili kararını veremiyor. Aynı şekilde 110 bin insan tanklarla, toplarla, helikopterlerden indirilen, yağdırılan bombalarla uçaklardan yağdırılan bombalarla yaklaşık 3 yıldır öldürülüyor. 110 bin kişi öldü. Hala Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bununla ilgili kararını veremiyor."
"Birleşmiş Milletler barış için kurulmuş bir kuruluştur"
Başbakan Erdoğan, "Birleşmiş Milletler neye yarar ?" diye sorarak, "Birleşmiş Milletler barış için kurulmuş, tesis edilmiş bir kuruluştur" dedi.
Birleşmiş Milletler'in 196 üyesi olduğunu anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle devam ettirdi:
"Peki görevini şu anda yapabiliyor mu? Maalesef görevini yapamıyor. O zaman sorarlar, niye kurduk biz Birleşmiş Milletler Teşkilatını ? 5 tane daimi üyenin dudakları arasına kilitlenmiş bir dünya, işte az önce de söyledim, adil bir dünya olamaz. 5 tane... Şimdi ben diyorum ki; bizim gençlerimiz güzel bir kampanya başlattılar. Dünya 5'ten büyüktür. 5'ten büyük olan dünyanın artık görevini yapması lazım. 'Bugün Somali'ye, yarın bana' diye düşünerek bu adımları atması lazım. Eğer barış istiyorsak, huzur istiyorsak, refah istiyorsak bu adımların atılması lazım. İşte iki tane üye bakıyorsunuz atılacak adımları kilitleyebiliyor. Bir üye de kilitleyebilir. Bu sistemin dönerli olması şart."