Güncelleme Tarihi:
Spelman, Grand Yazıcı Otel'de düzenlenen Uludağ Ekonomi Zirvesi'nde Türkiye'nin, gelişmekte olan ülkeler arasında en büyük yıldızlardan biri olduğunu söyledi.
Farklı ülkelere gittiğini ve global durumun nasıl değiştiğini gözlemlediğini anlatan Spelman, çok farklı bir dönüşüm 10 yılında yaşanıldığını ifade etti.
Günümüzde dalgalanmalardan, belirsizliklerden bahsedildiğini vurgulayan Spelman, belirsizlik derken de büyüme oranlarının belirsizliğinin konuşulduğunu bildirdi.
Dalgalanmanın ise daha farklı olduğunu ifade eden Spelman, şöyle konuştu:
“Uzun vadede öngörülebilir trendler mevcut. Kısa vadede belirsizlikler olabilir. Gelişmekte olan ülkelere bakarsanız ise büyüme faktörlerini ve borç faktörlerini de anlamak gerekiyor. Dünya nüfusunun 7 milyardan 9 milyara çıkacağı söyleniyor. Önümüzdeki 15-16 yıl içinde olacak bu artış, tüketim trendlerinde değişiklikleri sürdürecek.”
Borç denildiği zaman genellikle devlet borcu olarak algılandığını belirten Spelman, şirketlerin ve hane halklarının da borçlarının bulunduğunu söyledi.
Avrupa'daki krize bakıldığında farklı ülkelerin, farklı borçlarının olduğunu ifade eden Spelman, “İspanya'nın bazı sorunlar yaşamasının nedeni, kamu, özel sektör ve kişisel borçların olması. Fransa'ya bakarsanız iş dünyası ve devlet borcu yüksek, hane halkı düşük. İtalya'da devlet borcu yüksek, hane halkı borcu düşük” dedi.
Spelman, Avrupa'da kurtarma paketlerinin yapıldığını ancak bunun yeterli olmadığını vurgulayarak, “Rekabetçilik konusunda belirli noktaya çıkabilecekler mi? Önümüzdeki 2-3 yıl içinde sorulması gereken bu olacak. Kurtarma paketleri değildir odaklanmamız gereken, yapısal rekabetçilik konusunda adımlar atılacak mı özellikle Güney Avrupa'da? Avrupa, bir yönetişim modeli oturtabilecek mi? 27 ülkesi, birlikte çalışmaya devam edecek mi?” diye konuştu.
“G20 etkilidir ama meşru değildir”
Kısa vadedeki belirsizliklere odaklanıldığını, dalgalanmalar ve kırılmaları konuşulduğunu anlatan Spelman, şöyle devam etti:
“Aslında önemli olan, iş dünyası için içinden geçtiği değişim dönüşüm zamanı. 2008-09'da başlayan kriz aslında hızlanarak, ekonomik güçteki dengesizliklere neden olarak ilerliyor. Bu yüzden dönüşüm 10 yılındayız. Uzun vadede ekonomik, siyasi, demografik ve teknolojik değişimlere ve aynı zamanda enerji ve çevre konusundaki ilerlemelere bakmak gerekir. Şu anda G20'ye bakarsanız, etkilidir ama meşru değildir. Çünkü 20 ülkeyi temsil ediyor, 190'ı değil. BM, meşrudur ama etkin değildir.”
Dünyada 40 şehrin toplam gayri safi dünya hasılasının yüzde 25'ini yaptığını dile getiren Spelman, artık şehirlerin rekabetinden söz edildiğini, kentlerin büyümeyi çeken mıknatıslar gibi olduğunu söyledi.
Spelman, 64 ülkeyi incelediklerini ve bazı sonuçlara ulaştıklarını anlatarak, Brezilya'nın en büyük ticaret ortağının önceden ABD olduğunu ancak şimdi Çin'in zirveye yerleştiğini ifade etti.
Güney Afrika'nın artık, Asya ile ticaret yaptığına dikkati çeken Spelman, büyüme fırsatlarının nerede olacağını görmek için ticaret trendlerini izlemek gerektiğini bildirdi.
Küresel ekonominin açık ritminin olduğunu ve bunu da “2-4-6” olarak tanımladığını belirten Spelman, şunları kaydetti:
“Gelişmiş ülkeler yüzde 2, gelişmekte olan ülkeler 6, küresel ekonomi ise ortalama yüzde 4 büyüyor. 2012'de gelişmiş ülkeler, borçla ilgili sorunları nedeniyle yüzde 1, gelişmekte olanlar 6 büyüyecek, küresel ortalama ise 3 olacak. Çünkü, gelişmiş ülkelerde sorunlar sürüyor. Büyümenin yarısı ABD ve Çin'de olacak. İki ülke tüm küresel ekonominin büyümesinin yarısını gerçekleştirecek. ABD'de 2013-14'te neler olacağı çok önemli. ABD'de iki önemli konu var. Birincisi, düşük enerji fiyatlarından faydalanacaklar. Çünkü bir firma enerji ücretlerinde ciddi avantaj sağlıyor. ABD'de gaz fiyatları, hem Asya hem de Avrupa'dan daha düşük. Enerji fiyatları, avantaj sağlayacağı için yansımalarını 2014'te göreceğiz.”
Spelman, Türkiye'nin ihracat göstergesini de iyi incelemek gerektiğini vurgulayarak, Rusya ile ticaretin büyüdüğünü söyledi.Hızlı değişen bir dünya olduğunu dile getiren Spelman, “Bir kısmı belirsiz bir kısmı da tahmin edilebilir. Her şeyden önce fazla değişiklik olduğunu görüyoruz. Tüketimdeki değişikler anlamında bize avantaj getiriyor. Hem belirsizlikleri hem de açık fırsatları göz önünde bulundurun” dedi.