Güncelleme Tarihi:
TÃœRKÄ°YE Bilimsel ve Teknolojik AraÅŸtırma Kurumu Marmara AraÅŸtırma Merkezi (TÃœBÄ°TAK-MAM), Bursa UludaÄŸ Ãœniversitesi ve Ä°stanbul Ãœniversitesinin (Ä°Ãœ) ortak olduÄŸu "Anadolu Yerli Sığır Irklarının Klonlanması Projesi" çerçevesinde 2009'da Ä°stanbul'da 5 buzağı elde edildi. Ardından 2010 yılında Bursa’da doÄŸan Nilüfer ve Kiraz'ı, Ä°stanbul’da aynı anneden doÄŸan ikizler Ece ve Ecem takip etti. Erkek olana ise Efe adı verildi.Â
UÜ Veteriner Fakültesi uzmanları, belli bir yaşa geldikten sonra Nilüfer ile Kiraz'ın üreme, verimlilik ve gen aktarımına ilişkin çalışma başlattı. Fakültenin çiftliğinde bakılmaya başlanan dişi sığırlardan bir süre sonra yeni buzağılar elde edildi.
"Nilüfer" ile klon olmayan boz bir boÄŸanın sperması ile tohumlanması sonucunda doÄŸan yavruya "Kardelen", klonlanmış Efe'den olan yavrusuna ise Kurban Bayramı'nda doÄŸduÄŸu için "Kurban" adı verildi. "Kiraz"ın Holstein ırkıyla melezlenmesiyle doÄŸan buzağısına "Karakız", Efe'den olan yavrusuna ise "Yazgülü" ismi konuldu. Klonlanmış sığırların yavruları, üremeleri için Fakülte ÇiftliÄŸi içinde doÄŸal ortamlarına benzer bir alana bırakıldı.Â
Klon hayvanların kendi aralarında eÅŸleÅŸip çoÄŸalmasıyla sürünün nüfusu artarak 15'e ulaÅŸtı. UÃœ Veteriner Fakültesi öğretim üyeleri tarafından muhafaza edilen ve klon ailesi olarak büyüyen sürü, Türkiye'deki en saÄŸlıklı "boz ırk" sürülerden birisi haline gelme yolunda ilerliyor.Â
"8 YILDIR HİÇBÄ°R SAÄžLIK SORUNUYLA KARÅžILAÅžMADIK"Â
Projenin yürütücülerinden UÃœ Veteriner Fakültesi Dölerme ve Suni Tohumlama Ana Bilim Dalı Öğretim Ãœyesi Prof. Dr. Hakan Sağırkaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2009 yılından beri klon sığırları beslediklerini ve bakımlarını yaptıklarını söyledi.Â
Sağırkaya, projede "yerli gen kaynakları" diye tanımlanan lokal ırklardan bazılarını kopyalamayı amaçladıklarını belirterek, "Bu ırklardan birisi boz ırktı. Burada iki yavru doÄŸdu. Ä°stanbul'da da bu çalışmalar kapsamında bir erkek buzağı ve aynı anneden ikiz diÅŸi buzağılar doÄŸmuÅŸtu. UÃœ olarak elde ettiÄŸimiz bu klonları baÅŸta suni tohumlama sonrasında ise doÄŸal aşım (çiftleÅŸtirme) yoluyla kendi içlerinde çoÄŸalttık. Devam ediyoruz. 8 yıl oldu. 8 yıldır hiçbir hastalık problemiyle veya saÄŸlık sorunuyla karşılaÅŸmadık. Sadece bir annede tırnak uzaması problemi oldu. O da her hayvanda olabilen bir husus. Tırnak bakımıyla tırnağı düzelttik." diye konuÅŸtu.Â
Türkiye'deki lokal ırklardan proje kapsamında dokular sakladıklarını anlatan Sağırkaya, o ırk tümüyle yok olsa bile bu hayvanlardan elde edilen hücreleri kullanarak erkek ve diÅŸi buzağılar elde edip bunları büyütüp kendi içlerinde eÅŸleÅŸtirerek o ırkı tekrar kazanmanın söz konusu olduÄŸunu ve projeyle saklanan dokuların bu amaçla kullanılabileceÄŸinin saÄŸlanmasını amaçladıklarını vurguladı.Â
"AVRUPALI BÄ°LÄ°M Ä°NSANLARI ÇALIÅžMALARIMIZA HAYRAN KALDI"Â
Sağırkaya, bu projeyle Avrupa'da takdir kazandıklarını dile getirerek, şöyle devam etti:Â
"Avrupa'ya gen kaynaklarının korunmasına iliÅŸkin Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) düzenlediÄŸi bir toplantıya katılmıştık. Orada yaptığımız bu çalışmaları anlattık ve herkes bizi hayranlıkla dinledi. Onlar bu çalışmaları yapmak istediklerini ancak kaynak bulamadıklarını ifade etti. Hatta Alman bilim insanı 'Siyasileri ikna edip 2 milyon avro almamız lazım' demiÅŸti. Ben de 'Biz 4,5 milyon avroluk projeyi aktif olarak yürütüyoruz ve sonuçlarımız da bunlar' dedim. Toplantıda Türkiye'nin bu konuda örnek gösterilecek bir ülke olduÄŸu vurgulandı."Â
"KAR DA YAÄžSA DON DA OLSA ARAZÄ°DELER"Â
Boz ırk büyükbaÅŸ hayvanların daÄŸlarda yarı vahÅŸi yaÅŸadığına iÅŸaret eden Sağırkaya, ÅŸunları kaydetti:Â
"Bu hayvanlar kar da yaÄŸsa don da olsa arazideler. Bu hayvanlarda kış sonunda zayıflamalarına raÄŸmen hiçbir tüberküloz vakasıyla karşılaÅŸmadık. 8 yıldır bakıyoruz bu hayvanlara ve ÅŸu ana kadar hiç tedavi etmedik. Gayet saÄŸlıklılar. Hatta bazen yaban mizaçlarından dolayı aşılamalar bile pas geçilebiliyor. Bütün bunlara raÄŸmen bu hayvanlar burada saÄŸlıklı bir ÅŸekilde yaÅŸamlarını idame ettiriyorlar. DoÄŸumlarını kendi baÅŸlarına yapıyorlar. Åžu ana kadar hiçbir doÄŸuma müdahale etmedik. Buraya geliyoruz doÄŸum olmuÅŸ ve buzağı annesini emiyor. Bazen buzağıları otların arasına kamufle olur gibi yatmış halde buluyoruz. Sürü psikolojisine sahip hayvanlar. Buzağıyı bir yerde sıkıştırdığınızda o bağırdığında o hayvanlar sürü olarak koruma amaçlı sizi ve buzağıyı çevreliyorlar. Bunlar ülkemiz coÄŸrafyasına adapte olmuÅŸ hayvanlar. Çok dayanıklılar ve iklim koÅŸullarının bozulması durumunda kuraklık gibi olumsuzluklardan en az etkilenecek hayvanlar. Dolayısıyla onların genleri bizim için önemli."Â
Ä°lerleyen dönemde bu hayvanların melezleme yoluyla verimliliklerini artırmayı hedeflediklerini dile getiren Sağırkaya, "Dayanıklılıklarından yararlanacağımız yeni hayvan tipleri ve ırkları ortaya koymamız lazım. Belirli kombinasyonlarla bunları kendi aralarında eÅŸleÅŸtirip farklı ırklarla melezlemeler yoluyla ülkemiz ÅŸartlarına en iyi adapte olabilecek verimi daha yüksek, Türkiye mera koÅŸullarını kaldırabilecek nitelikte saÄŸlıklı ırklar yaratabilmeyi hedefliyoruz." dedi.Â