Güncelleme Tarihi:
Türkiye-Körfez İşbirliği Konseyi 1. İş Forumunda “Yatırım ortamının İyileştirilmesi ve Ticaretin Kolaylaştırılması: Ekonomik Kalkınmanın Temel Boyutları” konulu oturuma katılan Şimşek, gelişmekte olan ülkeler arasında önümüzdeki 40 yıl içinde çok hızlı büyüme potansiyeli olan 8 ülkeden birinin Türkiye olduğunu, Türkiye'nin genç nüfusu ve son yıllarda yaptığı reformlarla mevcut büyüme potansiyelini harekete geçirmiş durumda olduğunu kaydetti.
Körfez ülkeleriyle ilgili olarak ise petrol ve doğalgaz ihraç eden bu ülkelerin sermaye de ihraç etmek durumunda olduklarını dile getiren Şimşek, önemli bütçe ve cari fazlaları olan bu ülkelerin önümüzdeki 10 yıllık süreçte yaklaşık 5 trilyon dolarlık fazla yaratacağının öngörüldüğünü belirtti.
Bölgede kullanıma sunulması şu anda mümkün görünmeyen bu fazlanın bir kısmının mutlaka ihraç edilmesi gerektiğine işaret eden Şimşek, ABD, Avrupa, Japonya'ya yapılan yatırımların, bu ülkelerin açıktan para basmaya devam etmesi nedeniyle enflasyonun altında getiri ihtimali olduğuna dikkati çekti.
Bu dönemde kaynakları ortaklıklar veya şirket satın almaları şeklinde reel varlıklara yatırmak gerektiğini, Türkiye ve Körfez'deki ülkelerin ekonomi itibariyle birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olduğunu, rekabet edilen alanların sınırlı olduğunu belirten Şimşek, bu nedenle başlangıçta serbest ticaret anlaşmalarının bir an önce sonuçlandırılmasının bölgenin de Türkiye'nin de menfaatine olacağını anlattı.
Şimşek, “Çok üst düzeyde güçlü siyasi irade de var ama bir an önce serbest ticaret anlaşmalarını uygulamaya sokmak lazım. Çünkü bu bizim için bir çerçeve oluşturur ve bölgede refahın ve istikrarın artmasına sebep olur” dedi.
Türkiye ekonomisinin enerjide dışa bağımlı olsa da, bütün diğer sektörlerde güçlü şekilde temsil edildiğini,Türkiye ekonomisinin kendisinin de önemli bir pazar olduğunu, yatırımlar, projeler ve tüketim açısından önemli fırsatlar sunduğunu kaydeden Şimşek, “Bu işbirliğinin sadece Körfez'le sınırlı kalması gerekmiyor. Aslında şirketler bir araya gelip ortaklıklar kurarsa tabii ki Orta Doğu'da, Balkanlar'da, Türkiye'de, Afrika'da, Avrupa'da çok önemli fırsatlar yakalayabilir. Bu sayede ülkelerimiz, insanlarımız çok daha zenginleşmiş olur” dedi.
Yatırım ortamını iyileştirmeye yönelik önemli adımlara değinen Şimşek, kurumsal altyapısıyla, yasalarıyla dünyanın gelişmiş ülkeleri düzeyine varan Türkiye'nin, bu ülkelerden farklı olarak yüksek büyüme potansiyeli olduğunu, Türkiye'nin bir anlamda risk profilinin bu ülkelerden daha düşük olduğunu belirtti.
Türkiye'de her sektörde yatırım olanağı bulunduğunu, GAP projesi bittiğinde bölge ve dünya açısından tarımsal üretim anlamında Türkiye'nin farklı bir noktada olacağına işaret eden Şimşek, “Bugünden ortaklıklar kurmak lazım, bugünden bu bölgedeki o fırsatları değerlendirmek lazım” dedi.
1923'ten 2002 yılına kadar sadece 15 milyar dolar yatırım çeken Türkiye'nin son 10 yılda yaklaşık 110 milyar dolarlık yatırım çekmesini, yatırımcı güveninin kazanıldığının önemli bir göstergesi olarak niteleyen Şimşek, sözlerini, “Tarımda, turizmde, enerjide, sağlıkta, birçok sektörde çok büyük fırsatlar var.
Körfez'de de imkan, fon, kaynak var, yani mükemmel bir kombinasyon gibi bir şey... Fırsatları, projeleri belki biraz daha iyi paketlememiz, şirketlerimizin biraz daha uluslararası yatırım bankalarının çalıştığı tarzda bu fırsatları ortaya koyması lazım. Gerçekten beraber yapabileceğimiz çok şey var” diye tamamladı.
"Hem Körfez hem Türkiye kazanır"
Katar Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi Thani, Türkiye ve Körfez ülkelerinin elinde bulunan imkanlarla ekonomik ilişkileri stratejik işbirliğine dönüştürebileceklerini belirterek, “Bunun her iki tarafın çıkarlarına hizmet etmesi ve gelişmeye de katkıda bulunması gerekiyor” dedi.
Türkiye'nin yüzde 90'dan fazla petrol ihtiyacını (değeri 40 milyar dolar) dışardan ithal ettiğini, Körfez ülkelerinin de dünya petrol rezervinin yüzde 65'ine, doğalgaz rezervinin de yüzde 38'ine sahip olduğunu dile getiren Thani, Körfez ülkelerinin büyük sermaye ve iş fırsatlarına sahip olduğunu vurguladı.
Thani, şunları kaydetti:
“İki taraf arasında dengeli ekonomik ilişki kurulabilir. Ancak bu ilişkinin ortak çıkarlara dayanması gerekiyor. Altyapıların özellikle taşımacılık alanında yapılandırılması, iki taraf arasında serbest ticaret bölgesi oluşturulması, çifte verginin önlenmesi, ortak projelerin teşvik edilmesi ve bunların özel sektör tarafından gerçekleştirilmesi gerekiyor. Körfez ülkeleri ürünlerinin pazarlanmasında Türkiye'nin AB konumundan yararlanabilir. Türkiye ile sadece ekonomik ilişkilerin değil, çok köklü politik, kültürel ve sosyal alanlarda da ilişkilerin geliştirilmesi gerekiyor.
Türkiye ve Körfez ülkeleri elinde bulunan imkanlarla ekonomik ilişkileri stratejik işbirliğine dönüştürebiliriz. Bunun her iki tarafın çıkarlarına hizmet etmesi ve gelişmeye de katkıda bulunması gerekiyor. İsteklerimiz ve imkanlarımıza baktığımızda bu ilişkilerin daha da gelişme kaydetmesi gerekiyor. Bu da hem Türkiye hem de Körfez ülkelerine daha fazla refah sağlayacaktır.”
BAE
BAE Ticaret Odaları Federasyonu Başkan Yardımcısı Saeed Ali Khamas, Türkiye ile ülkesi arasındaki ikili ilişkilerin son dönemde bütün alanlarda büyük ivme kazandığını, ülkesinin Türkiye'nin en önemli ortaklarından biri haline geldiğini söyledi.
Ülkesinde 40'dan fazla Türk şirketinin çalıştığını, Türkiye'de ise 12 BAE şirketinin faaliyet gösterdiğini anlatan Khamas, iki ülke arasında yatırımların teşviki, korunması, çifte verginin önlenmesi, hava ulaşımı, ticaret ve sanayi odaları arasında işbirliği gibi konularda anlaşmalar imzalandığını dile getirdi.
Umman
Umman Ticaret Odası Onursal Sayman Üyesi ve Yönetim Kurulu Üyesi Rida Juma Al Saleh, ülkesinin yatırımcılara büyük fırsat sağladığını, bu yatırım fırsatlarının karşılıklı değerlendirmesi gerektiğini söyledi.
Umman'da yabancı yatırımlar için gerekli ortam hazırlandığını, gerekli teşvikler ve vergi muafiyetlerinin verildiğini, siyasi istikrar ve gerekli altyapı hizmetlerinin bulunduğunu anlatan Saleh, Türkiye'nin dünya ekonomisindeki rolünü yakından bildiklerini, bundan dolayı Türkiye ile karşılıklı çıkarlara dayanan ortaklıklara büyük önem verdiklerini kaydetti.
İslami Finans Kuruluşları
İslami Finans Kuruluşları Muhasebe ve Denetleme Kurumu Başkanı Şeyh Ebrahim Al Khalifa da, Türkiye gibi kendi ülkesindeki genç nüfusun fırsat olmasının yanı sıra eğitim, sağlık ve istihdam gibi alanlarda büyük yükü de beraberinde getirdiğini, ancak genç nüfusun kendilerine gelişme imkanı da sunduğunu söyledi.
Nüfusu yaşlanan gelişmiş ülkelerin artık üretim yapamadığını, ülkelerinde geliri dengeli şekilde dağıtmanın yanı sıra gıda, yerleşim, sağlık, eğitim alanlarına yatırım yapmaları, ekonomik gelişmenin sağlanması için altyapıların iyileştirilmesi gerektiğini söyledi.
Khalifa, işverenler için iyi yatırım ortamının sağlanması gerektiğini, küçük ve orta ölçekli şirketlere alan açılması halinde daha büyük rekabet sağlanacağını söyledi.
İslami finans kuruluşlarının büyük gelişme kaydettiğine işaret eden Khalifa, yıllık büyümenin yüzde 15 olduğunu ve 1 trilyon dolara ulaştığını dile getiren Khalifa, Türkiye'de 47 ilde binlerce şirket bulunduğunu, bunlardan yararlanmaları gerektiğini kaydetti.