Oluşturulma Tarihi: Mart 23, 2003 00:00
SON üç yıldır dışarıdan ek mali yardım almadan ayakta duramayacak durumda olan Türkiye ekonomisi bu yıl kendi haline bırakılıyor. İktisadi açıdan, Irak Krizi Türkiye ekonomisi için bir şanstı. Ek mali yardım alabilmek için iyi bir bahaneydi. Bu şansı ne olduğu pek belli olmayan nedenlerle kaçırdık.Böyle bir şansı kaçırdıktan sonra kendi yağımızla kavrulabilecek miyiz? Önümüzdeki rakamlar ileriye dönük olarak çok umut vermiyor.TABLOTürkiye ekonomisi 2003 yılında 27.6 milyar
dolar tutarında dış borç anaparası ve faizini ödeyecek. Bu dolarları bir yerlerden bulmak durumundayız. Bu düzeyde bir borcu Irak'ın yanı başında oturan bir ülkeye kim verir? Nasıl verir? Devlet 2003 yılına 150 katrilyon lira iç borçla girdi. Yıl sonunda iç borç stoku 200 katrilyon lirayı geçecek. Faizlerin 10 puan artması devlete 15-20 katrilyon lira ek finansman maliyeti getiriyor. Son 2-3 hafta içinde faizler 15 puan civarında arttı. Bu ek yükü nasıl karşılayacağız? Daha fazla vergi koyarak bu meblağlar toplanabilir mi?2003 yılı bütçesine 65 katrilyon lira faiz ödeneği konulduğu halde bütçe açığı 50 katrilyon liranın altına çekilemiyor. Yıllık ortalama borçlanma maliyetinin yüzde 35 civarında gerçekleşeceği varsayılıyor. Şimdi faizler yüzde 70'e dayandı. Nasıl kalkacağız bu yükün altından? Finans piyasaları küçülüyor. Bir gün, Hazine, itfa eden borçlarını ödemek için yeni borçlanma yapamayacak duruma dahi düşebilir. ‘‘Dişimizi sıkar bu badirenin altından kalkarız’’ yaklaşımı hiç gerçekçi değildir. Birincisi, sıkacak fazla diş kalmamıştır. İkincisi, Türkiye ekonomisi üzerindeki yükler diş sıkmayla atlatılabilecek aşamayı geçmektedir.Gelinen noktada, ya uygulanan politikalar yanlıştır ya da önümüze koyduğumuz makro ekonomik hedefler yanlıştır. Bu halimizle yüzde 20 enflasyonu ve yüzde 5 ekonomik büyüme hedeflerini yakalamamız mümkün değildir. Dolayısıyla, yüzde 70 faiz düzeyini reel faizler çok yükseldi diye yorumlamak yanlıştır. Bir yıl sonra yüzde 70 faiz düzeyinin meğerse çok düşük kaldığını dahi düşünebiliriz.Hedeflerden feragat etmek son üç yıldır çekilen sıkıntıların çöpe atılması anlamına gelmektedir. İşin daha da vahim tarafı, çöpe atılan sıkıntılardan sonra çekilecek sıkıntıların çok daha ağır olacağıdır. Türkiye ekonomisi çıkmaz bir yola itilmiştir.KÜÇÜLMEKTürkiye'yi yönetenler hızla iç ve dış borçlarının ertelenmesini zorunlu kılacak bir zemin hazırlamaktadırlar. Bu zorunluluktan kaçamayacağımız an geldiğinde, uygulayacak ekonomi politikası kalmayacaktır. Topyekun ekonomik çöküntü söz konusu olacaktır.Bu resmi korkutmak için çizmiyorum. Şimdi uygulanan siyasetin bizleri nereye getirebileceği konusunda gerçekleri görmezden gelme eğilimde olanlara bir hatırlatma yapmak istiyorum. ‘‘Savaşa hayır’’ demek çok onurlu bir davranıştır. Ama, bizlerin ‘‘savaşa hayır’’ demesiyle ekonomik maliyetler azalmamakta, aksine artmaktadır.Uzun süre jeopolitik konumumuzun vazgeçilemez olduğunu sandık. Irak harekatının başlamasıyla vazgeçilemez bir konumda olmadığımız anlaşıldı. Siyasi açıdan küçüldük. Meğerse, vazgeçilemez değilmişiz. Bu sürecin devamı ekonomik açıdan da küçülmektir. Asıl dayanamayacağımız küçülme biçimi ekonomik olandır.Bir kez daha sormakta yarar var. Ne yaptığımızı biliyor muyuz?
button