Biyoteknolojide 65 milyar dolar dönüyor, yarışalım

Güncelleme Tarihi:

Biyoteknolojide 65 milyar dolar dönüyor, yarışalım
Oluşturulma Tarihi: Haziran 25, 2006 00:00

Dünyada 4 binden fazla şirketle 65 milyar dolarlık ciroya ulaşan biyoteknoloji alanında Türkiye’de son 5 yılda sadece 40 şirket kuruldu. Böylece sayı 90’ı bulurken Prof. Dr. Hüveyda Başağa ve Dr. Dilek Çetindamar tarafından hazırlanan TÜSİAD raporunda, "Türkiye bu teknolojiyi anlamalı, daha da önemlisi yönetmeli" denildi.

TÜRK Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD), "Türkiye’de Biyoteknoloji İşbirlikleri" konulu raporunda, son 5 yıldaki gelişmelere karşın Türkiye’nin bu alanda pekçok ülkeye göre geride olduğuna dikkat çekiliyor. Firma sayısının Türkiye’de son 5 yılda artarak 90’a ulaştığı, ancak dünyada bu sayının 4 binin üzerinde olduğu belirtiliyor. Biyoteknolojinin "ulaşılmaz" olmadığını savunulan raporda, "Bu teknolojiyi anlamak ve daha da önemlisi yönetmek gerekir" deniliyor.

JENERİK TEKNOLOJİ:

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Hüveyda Başağa ve Dr. Dilek Çetindamar tarafından hazırlanan raporda, "ister savunucusu ister karşıtı olunsun, biyoteknoloji günlük hayatı etkileyen ve etkisi hızla artacak olan jenerik bir teknoloji" denildi. Raporda, "Kamu öncülüğünde ve özel sektör desteğiyle, biyoteknoloji alanında araştırmaların ekonomik değere dönüşümünü sağlayacak enstitüler ve araştırma kuruluşları oluşturmak ve bunları etkin olarak işletmek gerektiği" vurgulandı.

YÖNETMEK GEREKİR:

Raporda, biyoteknoloji "Özel bir kullanıma yönelik olarak ürün veya işlemleri dönüştürmek veya meydana getirmek için biyolojik sistem ve canlı organizmaları veya türevlerini kullanan teknolojik uygulamalar" olarak tanımlanıyor. Her teknoloji gibi biyoteknolojinin de yanlış ve maksat dışı kullanımla olumsuz etkileri de olabileceği vurgulayan raporda, "Türkiye gibi bir ekonomide biyoteknolojinin uzun dönemli ekonomik, sosyal, çevresel etkileri olacağı açıktır. O yüzden bu teknolojiyi anlamak ve daha da önemlisi yönetmek gerekir" deniliyor. Biyoteknolojinin "ulaşılmaz" olmadığını vurgulayan raporda, şu veriler yer alıyor:

65 MİLYAR DOLARLIK CİRO:

Dünyada modern biyoteknoloji alanında 4 binden fazla şirket var. Bu firmaların ciroları 2004 yılı itibariyle 65 milyar dolar. Endüstride ABD önde, ancak Avrupa ve Asya şirketleri de bu yarışa katılıyor. Gelişmiş ülkelerin biyoteknoloji pazarları yıllık yüzde 17 büyürken, Asya’daki gelişmek ülkelerde büyüme hızı yüzde 36.

TÜRKİYE’DE 90 ŞİRKET OLDU:

Türkiye’de ise bu alanda faaliyette bulunan şirket sayısı 2000’de 50 iken, geçen yıl itibareyle 90. Bu gelişme Türkiye’de ciddi bir artış olduğunu gösteriyor. Ancak diğer ülkelere bakıldığında hálá ne kadar küçük olduğu da anlaşılıyor. Satışları bir yana, sadece firma sayılarına bakıldığında 70 milyon nüfuslu Türkiye’de 100’den az firma varken, 5 milyonluk Finlandiya’daki biyoteknoloji firmalarının sayısı 68’i buluyor.

TEKNOPARKLARIN AĞIRLIĞI:

Türkiye’deki şirketlerin son beş yıl içinde kurulmuş yeni şirketler olması, ekonomik anlamda olumlu bulunuyor. Canlanmanın esas olarak enerji, çevre ve sağlık alanında olduğu gözleniyor. Önemli birg elişmede teknoparklarda faaliyet gösteren çok sayıda çok sayıda biyoteknoloji firması bulunması. Teknopark şirketlerinin yüzde 20’sini biyotek firmaları oluşturuyor. Bu da teknoloji üreten firmalara ev sahipliği yapan teknoparkların burada önemli bir görevi üstlendiğini gösteriyor.

Malatya’daki tifoyu kısa sürede çözerdi

BİYOTEKNOLOJİNİN ulaşılması zor bir hedef, sadece ileri teknolojinin (modernt biyoteknoloji kısmı) ibaret olmadığı vurgulanan raporda, tam aksine gündelik hayatta her an karşılaşılan en basit sorunlarda bile kullanılabileceğine dikkat çekiliyor. Türkiye’de halen birçok firma tarafından ekmek mayasından tanı amaçlı kitlerin üretimine kadar pekçok alanda kullanıldığı hatırlatılan bu teknolojinin, sağlayacağıyararları anlatmak için de şu örnek veriliyor: "2005 yılı Aralık ayında Malatya’da ortaya çıkan, kirli suyun yol açtığı kitlesel ishal ve tifo örneğinde biyoteknoloji kullanılarak haftalarca süren testler dakikalara indirilebilir ve kirlenen su hızla temizlenebilirdi."

Türkiye’den üretim örnekleri Fungal enzimlerle kuşe karton üretimi.

Pamuk bitkisinde ağır metallere ve mantar hastalıklarına karşı genetik mühendisliği ile dayanıklılık kazandırılması.


Faj gösterim teknoloji yardımıyla HBV yüzey antijenine karşı rekomsinant ankikor geliştirilmesi.

Anadolu yerli sığın ırklarının klonlanması.

Stabil buğday ruşeym yağı üretimi.

Sıra helva yapmaya geldi

TÜRKİYE
’nin genel olarak bilim ve teknolojinin geliştirilmesi ve uygulaması konusunda zayıf olduğu belirtilen raporda, şöyle denildi: "Dolayısıyla biyoteknoloji de bir istisna değildir. Bununla birlikte yetişmiş insan ve mevcut merkezler açısından performansı hiç de kötü değildir. Kritik kütlenin oluşabilmesi ve biyoteknoloji alanında kümeleşmenin yaratılarak ’değer zinciri’nin işlemesini sağlayacak, arz ve talebin dengeli ve ilişkili şekilde karşılanacağı bir eko-sistemin kurulmasına ihtiyaç var. Başka bir deyişle un, yağ, şeker var, sıra helvayı yapmaya geldi. Bunu ise biyoteknoloji inovasyor sisteminin paydaşlarının yapması gerekiyor."
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!