Oluşturulma Tarihi: Nisan 06, 2008 20:44
YER; beşiktaş, Barbaros Bulvarı... Saat, öğlen suları... Hızla kaptırmış bir minibüs, kırmızı ışıkta bekleyen araçlara arkadan çarpıyor. Çarptığı ilk araç öndekine, o da kendi önündekine vuruyor. Zincirleme kaza. Dört araç birbirine giriyor.Minibüsün vurduğu araç neredeyse tam hasarlı durumda. Onun vurduğu ise orta hasarlı, en öndeki ise az hasarlı. Yani, ortada öyle ufak tefek değil, ciddi bir kaza var. Barbaros Bulvarı, istanbul’un en işlek caddelerin biri olduğundan kaza, polisin hemen yanıbaşında gerçekleşiyor.Kazanın şoku atlatıldıktan sonra sürücüler araçlarından iniyor. 1 Nisan’da trafikte yeni dönem başladı ya,
herkes birbirine kaza tespit tutanağı olup olmadığını soruyor. Kimsede yok. Etrafta durup, kazayı seyredenlerde de kaza tespit tutanağı bulunmuyor. Son çare, polise soruluyor. Onda da yok. Neyse... Sonunda sağdan soldan bir tane kaza tespit tutanağı temin ediliyor.Sıra geldi, tutanağı doldurmaya. Kaza, zincirleme.
Kimin kimle tutanak doldurulacağı bilinmiyor. En arkadan vurup, üç aracı da birbirine sokan minibüs suçlu, onu herkes biliyor da; bu iş tutanağı nasıl yansıyacak işte o tarafı muamma. En öndeki sürücü, tutanağı arkadaki ile mi dolduracak, yoksa minibüsle mi? Ortadaki araç arkadan kendine vuranla mı yoksa öndeki araçla mı? Kimse ne yapacağını bilmiyor. Hoş, tutanak nasıl doldurulur ondan da kimsenin haberi yok.
POLİS NE YAPACAĞINI BİLMİYOREn iyi kim bilir?
Polis... Polise soruyorlar, aldıkları cevap,
"Ne bileyim ben, yeni uygulamada ilk kez böyle bir olayla karşılaşıyorum" oluyor. Herkes şaşkın. Bakılıyor ki olacak gibi değil, sonunda polis karar veriyor; öndeki iki araç kendi aralarında, arkadaki iki araç da kendi aralarında doldursun. Nitekim öyle de yapılıyor, büyük zorluklarla tutanaklar dolduruluyor. Bir yerlerden fotokopi makinesi bulunup önce tutanakların ardında da ehliyetlerin fotokopisi alınıyor. Telefon alışverişi yapılıyor. Araçlardan ikisini çekici alıyor, diğer az hasarlı olan ikisi yoluna devam ediyor. Sürücülerden bir tanesi kaza sırasında çenesini ve bacağını çarptığından muayene için hastaneye gidiyor. Hastane de kaza sonucu sıyrıklar oluşmuştur diye rapor veriyor.Şimdi soruyorum size, bu kazada ve sonrasında bir gariplik görüyor musunuz? Nereden bakarsanız bakın tam bir garabet.
Kimse kimseye alkollü olup olmadığını sormuyor, polis de sormuyor. Çarpan aracın ya da diğer kazaya karışan araçların ruhsatları var mı, muayenesi tam mı değil mi soran yok. Nitekim kazanın ertesi günü sürücüler arasında telefon zinciri başlıyor;
’sizin bende şu evraklarınız yok, lütfen fakslayabilir misiniz’, ’ben size şu evrakları verdim mi’ diye.
TUTANAKLAR KASKO İÇİN DE GEREKLİGarabet bu kadarla da bitmiyor... Doldurulan kaza tespit tutanakları sadece
trafik sigortası için değil, kaskodan hasarı alabilmek için de gerekli olduğundan, kimin kimle kaza yaptığı ve asıl suçlunun kim olduğu; dolayısıyla da sigorta şirketinin dönüp kime rücu edeceği belli değil. Bırakın kaskoyu, trafik sigortası için bile asıl suçlunun kim olduğunun tespitine dair doldurulan tutanaklar bir şey ifade etmiyor. Muhtemelen de bu tutanaklar sigorta şirketlerine gittiğinde şirketler, yanlış kusur oranları belirleyip, ona göre işlem yapacaklardır. Yine kuvvetle muhtemel kasko sigortasında da aynısı olacak. Ondan sonra da sürücüler kazanın nasıl olduğunu anlatmak için uğraşıp, duracak. Anlayacağınız tam bir keşmekeşlik.Lafı fazla uzatmayacağım, haftalardır bu köşede kaza tespit tutanağını anlatıp, uygulamanın yeni başladığını, dolayısıyla da başta bazı aksaklıklar olacağını, zaman içinde bu aksaklıkların giderileceğini yazıyorum. Ancak uygulama başladığından beri gerek bahsettiğim butür kazalar, gerekse günlerdir basına yansıyan diğer kazalarda yaşananlar, ortada ciddi bir bilgisizlik ve bilgisizlikten doğan keşmekeşlik olduğunu gösteriyor.
TEORİ İLE PRATİK ÖRTÜŞMÜYORŞunun altını net bir şekilde çizeyim, bu bilgisizlik devam ettikçe keşmekeşlik bitmeyeceği gibi yeni uygulamanın oturması da uzadıkça uzayacak. Doğrudur, bir süredir kaza tespit tutanağı hemen hemen her yerde tanıtılıyor ve konuyu bilmeyen neredeyse kalmadı. Ancak görüldüğü üzere teori ile pratik örtüşmüyor. Pratikte yani, sokakta çok ciddi sorunlar yaşanıyor.O yüzden de polisiyle, sigortacısıyla, bakanlığı ve yetkili tüm kurumlarıyla yeni uygulama hakkında önce bu kurumların kendileri, sonra da sürücülerin çok ciddi bilgilendirilmesi gerekiyor. Daha açık bir anlatımla,
’uygulama başladı, vatandaş kendi arasında çözsün’ diyerek
"saldım çayıra, mevlam kayıra" ile bu iş yürümez.