Güncelleme Tarihi:
Bali, Uludağ Ekonomi Zirvesinde gazetecilerin sorusu üzerine, "Ben referandum sonrası Türkiye gündeminin burada etkili olacağını düşünüyorum. Yani referandumdan sonra biz işimize gücümüze dönüp hepimiz kendi rollerimizin gereklerini yapmaya mı devam edeceğiz yoksa yine bir başka tarihe odaklanıp bir başka gündeme odaklanıp bekleyiş haline mi gireceğiz?" dedi.
Bali, ekonomiyi yoran süreçlerden birinin bekleyiş ve belirsizlik hali olduğunu vurguladı.
Yatırımcıların ve tüm piyasa oyuncularının gelecekte ne olacağını görme ihtiyacı hissettiklerini belirten Bali, "Yatırım yapacak olan böyle düşünüyor, bankacılık, iş dünyası dahil tüm kararlar bu şekilde yürüyor... Bu yüzden kamunun bu son dönemde almış olduğu tedbirlerin sonuçlarını yeteri kadar hissedemediğimizi düşünüyorum..." dedi ve ekledi:
"Ben biraz daha önümüzü gören belirleyici bir döneme girdiğimizde alınan tedbirlerin çıktılarının çok daha fazla hissedileceğini düşünüyorum."
Bali son dönemde yurtdışından uzun vadeli borçlanmalarda çok büyük maliyet farkı görmediklerini ancak kısa vadeli yurtdışı borçlanmalarda 30-40 puanlık bir artış gördüklerini de belirterek "Şu anda (bu) tolere edilebilir görünüyor" dedi.
KREDİ TALEBİ ARTIŞTA
Bu yıl kredi talebinde Şubat ayına kadar bir canlılık görmediklerini belirten Bali, "Ben bunu masamdaki dosya trafiğinden anlarım... Bir süreden beridir dosyalarla meşgulüm, masadaki trafik arttı. Hem hane halkına yönelik iç talebin canlanması hem de iş dünyasına yönelik işletme sermayesi ihtiyacını karşılaması, bunlar (kredileri) bir miktar hareketlendirdi gibi görünüyor" dedi.
Bali gazetecilerin takibe dönüşen kredilerle (NPL) ilgili bir sorusuna ise "Ben sorunlu kredilerde majör bir problem görmüyorum...yönetebiliyoruz bu süreçleri" dedi.
Bankaların sermaye yeterlilik rasyolarının yüzde 15'in altına gelmesinin ardından sektörün her işe odaklanmaktan vazgeçmek durumunda kaldığını bunun da sektör açısından olumlu olduğunu söyledi.
Bali, "Biz zamanında yüzde 18-19-20 civarında sermaye yeterlilik rasyomuz varken, kârlı olan olmayan her işe girebiliyorduk. Onlar yine de gelir yaratıyordu. Bu da sermaye yeterliliğinizi tüketiyordu" dedi ve ekledi:
"Fakat yüzde 15'in altındaki sermaye yeterlilik rasyolarına gelmeye başlayınca, bir de piyasalarda çok ciddi dalgalanmalarla döviz kuru ve diğer değerlemelerle bunun kontrolümüz altında olmadan 1.5-2 puan artı eksi yönlü dalgalandığını görmeye başlayınca, kredi politikalarımızı daha hassas değerlendirmek zorunda kaldık."
Bu süreci "Agresif, irrasyonel sürdürebilir olmayan politikalarla" bankacılık sisteminin kendi kendine yarattığına da dikkat çeken Bali, bu süreçte neden olarak sadece sektöre yönelik getirilen yükleri göstermenin doğru olmayacağını belirtti.
Geçen yıl kamunun aldığı tedbirler ve sektörün uyguladığı stratejilerle özellikle de BDDK'nın kâr dağıtımındaki yaklaşımlarıyla özkaynakların güçlendirilmesinde iyi bir yıl geçirildiğine de dikkat çeken Bali,
"Biz bu kârları bir yere götürüyor değiliz. Biz bunları buharlaştırıyor da değiliz. İş Bankası olarak biz bu yıl elde ettiğimiz karın dörtte üçünü özkaynağımıza ekleyeceğiz. Bugün İş Bankası'nın 36 milyar TL özkaynağı var. Burada en önemli şey bankaların özkaynak karlığı süreciyle özkaynaklarının güçlü tutulması sürecinin devamı."