BDDK Başkanı'ndan hodri meydan

Güncelleme Tarihi:

BDDK Başkanından hodri meydan
Oluşturulma Tarihi: Şubat 10, 2009 12:57

BDDK Başkanı Türk Bankacılık Sistemi 2008 Sonuçları ve 2009 Beklentileri konulu basın toplantısı düzenledi.

Haberin Devamı

- Batılı ülkelere ve IMF’ye danışmanlık yapabiliriz

- Türk bankalarının yurtdışı ödeme sorunu yoktur

- Uzun vadeli mevduat teşvik edilmelidir

- Banka sahiplerine: Gerekiyorsa yol haritanızı değiştirin, birleşin, ortak alın veya devredin

- Rasyosu düşene kar dağıtma izni vermeyiz

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı Tevfik Bilgin, Türk bankalarının 2009 yılında yurtdışı yükümlülüklerinin 11 milyar dolar seviyesinde olduğuna dikkat çekti.Yabancı para likiditenin altın olduğu bir dönem olan Ekim-Kasım-Aralık aylarında 2009’un tamamına yakın bir borcu göğüsleyen sektörün 2009’da çok daha rahat olacağını söyledi.

Aysel ALP YAZIYOR

Bilgin, 2008 yılı dünya ve Türkiye’de finans sektöründe yaşanan gelişmeler ile 2009 yılı beklentilerine ilişkin bir basın toplantısı düzenledi. 2008 sonu itibariyle hiçbir bankanın sermaye yeterlik rasyosunun yüzde 13’ün altında olmadığı bilgisini veren Bilgin, sektör ortalamasının 2007 yılında yüzde 18.9 iken; 2008 sonunda sadece yüzde 18’e gerilediğini söyledi. Hedef rasyolarının yüzde 12 olduğunu anımsatan Bilgin, “Dünyanın birçok ülkesinin defalarca şiddetle sallandığı, hemen hemen her ülkenin bankacılık sistemindeki sorunların manşet olduğu bir dönemde, gurur göstergelerimizden biri de budur. Ancak kriz nedeniyle önümüzdeki aylarda bu oranın, özellikle kredi riski nedeniyle, bir miktar düşmesi beklenebilir” dedi.

Haberin Devamı

Bunun nasıl başarıldığının ayrı bir toplantı konusu olduğunu belirten Bilgin, “Ancak Batıdan talep gelirse bu husus hakkında danışmanlığa da talibiz. Bankalardan veya diğer ülke otoritelerinden gelebilecek talepler kadar IMF’den gelecek teklifleri de olumlu karşılarız” dedi.

UZUN VADEYE TEŞVİK İSTEDİ

BDDK Başkanı Bilgin, Türkiye’de bankacılık sisteminin en önemli sorunun mevduatın vadesinin kısalığı olduğunu belirtirken bunun uzatılması için bazı teşvikler gerektiğinin altını çizdi. Bilgin, vade kısalığının yarattığı sıkıntıları ise şöyle anlattı:
“Ortalama vade 31 gün iken nasıl bankacılık yapabilirsiniz? Daima tedirginsiniz, faiz değişkenliğinden doğrudan etkileniyorsunuz, herhangi bir söylenti, fısıltı halinde korunaksızsınız. BU yüzdendir ki likidite önemli ve bankalarım likit kalmak zorunda ve yine bu yüzdendir ki mevduatı kredi olarak verirken defalarca düşünmek zorundalar.”

Haberin Devamı

Başkan Bilgin, vadelerin uzaması için uzun vadeli mevduatın stopaj oranı ile mevduat munzam karşılık oranlarının düşürülmesi gerektiğinin altını çizdi.

YOL HARİTANIZI DEĞİŞTİRİN

Konuşmasında bankalara da önemli mesajlar gönderen Bilgin, bankaların önümüzdeki aylarda konumlarını yeniden değerlendirmelerini istedi. “Sorun varsa, sermaye koyacak güc de yoksa yol haritanızı değiştirmek en güvenli çözümdür” diyen Bilgin, bu cümlesiyle bankaların gerekli durumda ortak alma, birleşme veya satma gibi seçenekleri değerlendirmelerini kastettiğini söyledi.

RASYONU DÜŞÜRMEYİN

Bilgin, sermaye yeterlik rasyosu (SYR) konusundaki hassasiyetlerini birkaç kez yinelerken; rasyosu düşen bir bankaya kesinlikle kar dağıtım izni vermeyeceklerini, buna kamu bankalarının da dahil olduğunu vurguladı.

Haberin Devamı

“KREDİLER 2008 TOPLAMDA YÜZDE 29, SON ÇEYREKTE YÜZDE 1,8 ARTTI”

Krediler hakkında da bilgi veren Bilgin, 2008 sonu itibariyle toplam kredilerin GSMH içindeki payının yüzde 38'i bulduğunu belirterek, kredi toplamının 368 milyar TL'yi bulduğunu, kredilerin toplam aktifin yüzde 50'sini oluşturduğunu söyledi.

Bilgin, her zaman bankacılığın büyüklüğünün yetersiz olduğunu, kredilerin daha büyük olması gerektiğinin söylendiğine dikkati çekerek, “Ancak, kriz döneminde gördük ki kredilerin GSMH içindeki payının çok yüksek olmaması riski azaltmakta. Bazı ülkelerin temel sorunu, aslında kredilerin ve özellikle bireysel kredilerin çok yüksek hacmidir” dedi.

Haberin Devamı

Kredilerin 2008 yılı boyunca yüzde 29 artış gösterdiğini, Eylül 2008 sonrasına bakıldığında ise 3 aylık artış oranının yüzde 1,8'de kaldığını belirten Bilgin, “Bankalarımız aslında 2007'nin sonlarına doğru hızlarını yavaşlatmışlardı ancak, yavaşlama 2008 yılının 4. çeyreğinde çok keskinleşmiştir” dedi.

“NEDEN OFFSHORE ÜZERİNDEN KREDİLERİ KULLANDIRMAK ZORUNDA BIRAKILIYORUZ?”

Toplam kredilerin yüzde 29'unun yabancı para cinsinden olduğunu, 70 milyar doları bulan bu tutarın yüzde 65'inin (yaklaşık 45 milyar dolar) Türk bankalarının offshore şubelerinden kullandırıldığını kaydeden Bilgin, şöyle konuştu:

“Bu operasyonun temel sebebi ise yurtiçinde ihracatçı olmayanlara döviz kredisi kullandırılmasının yasak olması. Reel sektörün yurtdışından borçlanmasından, bunun riskinden bahsederken ve resmi tam olarak göremezken, neden Türk bankalarının ülke içinde belli koşullar dahilinde yabancı para kredi vermesinin önünü açmıyoruz? Neden offshore şubeler üzerinden kredileri

Haberin Devamı

kullandırmak zorunda bırakılıyoruz? Temennimiz, dış finansmanın azaldığı bir dönemde yurt içinde de döviz kredisi verme koşullarının bir miktar genişletilmesidir.”

“2008 SON ÇEYREKTE BİREYSEL KREDİLERDE GERİLEME VAR”

Bilgin, 2008'de kullandırılan 368 milyar TL kredinin yüzde 44'ünün kurumsal ve ticari, yüzde 32'sinin bireysel, yüzde 24'ünün KOBİ kredilerinden oluştuğunu ifade ederek, kurumsal ve ticari kredilerin 1 yılda yüzde 44, bireysel kredilerin yüzde 23 ve KOBİ kredilerinin ise yüzde 13 artış gösterdiğini kaydetti.

Bireysel kredilerin toplam kredilerin üçte 1'ini oluşturduğuna dikkati çeken Bilgin, bireysel kredilerde 2008 yılı toplamında yüzde 23 artış gerçekleşmiş olmasına karşın Eylül 2008 sonrasında bir gerilemenin söz konusu olduğunu belirtti.

Bilgin'in verdiği bilgiye göre, bireysel kredilerde ilk sırada konut, ikinci sırada kredi kartları, üçüncü sırada da ihtiyaç kredileri yer aldı. 23 Ocak 2009 tarihi itibariyle konut kredileri 39 milyar TL, kredi kartları 34 milyar TL, ihtiyaç kredileri 33 milyar TL'yi buldu.

“TÜM KREDİLERDE TAKİP ORANLARININ ARTMASI MUHTEMEL”

Tevfik Bilgin, tüm kredilerin ortalama takip oranının 23 Ocak 2009 tarihi itibariyle yüzde 3,8 olduğunu, takibe dönüşüm oranı en yüksek alanın yüzde 7 ile kredi kartları olduğunu söyledi. Bu oranın taşıt kredilerinde yüzde 6,2 seviyesinde bulunduğunu kaydeden Bilgin, şu bilgileri verdi:

“Bireysel kredilerde, 2007 yılı sonunda takipteki müşteri sayısı 1 milyon 338 bin iken, 2008 sonunda 2 milyon 170 bin kişi oldu. Takibe düşen kişi sayısı yüzde 62 arttı. Takibe dönüşüm oranı düşük kalmasına rağmen, takibe düşen kişi sayısındaki yüzde 62'lik artışın temel sebebi; özellikle kredi kartlarına

2008 yılında eklenen yeni kart borçlularıdır. 2008 başında kredi kartı takipteki

müşteri sayısı 1 Milyon 86 bin iken, 2008 sonunda, bu, 1 milyon 564 bin kişiye ulaşmıştır (eklenen 478 bin kişi).

Takipteki kişi sayısı konut kredisinde 10 bin, taşıt kredisinde 28 bin, ihtiyaç kredisinde 268 bin, diğer bireysel kredilerde 366 bin, kredi kartında 1 milyon 564 bin olmak üzere toplam 2 milyon 170 bin bireysel kredi müşterisi takip hesaplarında izleniyor.

Ekonomideki daralma, işsizlikteki artış gibi nedenlerle genel olarak tüm kredilerde ama özelde bireysel kredilerde takip oranlarının artması muhtemeldir.”

“KRİZİN TEMEL SEBEBİ AŞIRI BORÇLULUK”

İngiltere, ABD, Güney Kore gibi diğer ülkelerde, bireysel kredilerin GSMH içindeki payının, Türkiye ile karşılaştırılamayacak kadar yüksek olduğuna dikkati çeken Bilgin, “Aslında krizin ve kurtarma paketlerinin temel sebebi de bu aşırı borçluluk oranıdır. Halkımızın borçluluk düzeyi diğer ülkelerle karşılaştırıldığında dengeli düzeydedir” dedi. Bilgin, bugün 71 milyon kişi içinde konut kredisi kullanan kişi sayısının sadece 785 bin olduğuna işaret etti.

Bireysel kredilerin sabit faizli olduğunu ve kredi kullanan müşterilerin önemli bir bölümünün oldukça uygun faizlerle borçlandığını belirten Bilgin, “en riskli alanın kredi kartları olduğunu” vurguladı ve şöyle devam etti:

“Geçmişte hem bankalar hem de tüketicilerin kredi kartındaki

yanlışlıklarını saymak istemiyorum. Krizin en şiddetli dönemlerinde kredi

kartlarındaki takibe dönüşüm oranı yüzde 7'ler düzeyine ulaşmıştır. Önümüzdeki aylarda özellikle kredi kartlarındaki takibe dönüşüm oranının bir miktar daha yükselmesi beklenebilir.”

“JAPON YENİ İLE KREDİ VERMEYE ÇALIŞAN BANKALAR ŞİMDİ NE DÜŞÜNÜYORLAR?”

Bilgin, 2008 Ağustos ayında bile Japon Yeni ile bireysel kredi pazarlaması yapan bankalar bulunduğuna dikkati çekerek, “Hayatında Japon Yeni görmemiş kişilere, faiz oranı düşük/yıllardır yükselmedi diyerek Yen kredi vermeye çalışan bankalarımız, şimdi Japon Yeni yaklaşık yüzde 70 yükseldiğinde ne düşünüyorlar acaba?” sözleriyle tepkisini dile getirdi.

Bankacılara seslenen Bilgin, “Toplumdaki kredi ahlakının yerleşmesinde sizin de rolünüz var. Kendinizin kullanmadığı, riskli gördüğü enstrümanları bu halka pazarlamayın. Bu bakımdan kriz dönemi, hem kredi kartı hem de sair krediler bakımından önemli derslerin çıkarıldığı bir dönem. İnşallah hafızamız bunları kalıcı olarak muhafaza eder” dedi.


 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!