Güncelleme Tarihi:
Başçı, Merkez Bankası ile İslami Finansal Hizmetler Kurulu (IFSB) tarafından düzenlenen “Küresel Finansal Reformlar: Değişen Düzenleyici Model ve İslami Finans” başlıklı zirvede yaptığı konuşmada, içinden geçilmekte olunan zorlu dönemde gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelere göre daha avantajlı konumda bulunduğunu belirterek, 2008 yılının sonunda küresel ekonomiyi neredeyse hiçbir ülke ayırt etmeden etkileyen küresel krizin, bazı ülkelerde kalıcı, bazılarında da geçici etkiler bıraktığını kaydetti.
Bu ülkeler incelediğinde gelişmekte olan ülkelerde krizin geçici etki yaptığının görüldüğünü ifade eden Başçı, şunları söyledi:
“Küresel krizin, gelişmiş ülkelerde nispeten daha kalıcı etkileri gözlendi. Bunun nedenleri konusunda zihin egzersizi yapılacak olursa, anahtar kelime 'krize karşı dayanıklılık'tır. Gelişmekte olan ülkelerde krize karşı bu yıllarda daha dayanıklı yapı olduğunu görüyoruz.
Bunun iki yönden ele alınması mümkün, döngü karşıtı politika uygulama yeteneği olarak ele alınabilir. Gelişmekte olan ülkelerde döngü karşıtı politika uygulama yeteneği gelişmiş ülkelere göre daha fazla. Bu ülkelerde kamu borç yükü daha az.
Dolayısıyla maliye politikası döngü karşıtı kullanılabiliyor. Maliye politikası ilginç bir alandır. Çıkışını çok erkence yapmanız gerekiyor. Geçici olarak döngü karşıtı kullanmak isterseniz kullanabilirsiniz, ama derhal sürdürülebilir bir borç patikasına dönmeniz gerekebilir. Kullanmadan önce 3 kere düşünmeniz gereken bir araçtır.”
"MANEVRA ALANIMIZ VAR"
Para para politikası alanında gelişmekte olan ülkelerde kısa vadeli faiz oranlarının daha yüksek seviyelerde başladığını ve bunun devam ettiğini anlatan Başçı, şunları aktardı:
“Oralarda krize karşı kullanılabilecek bir manevra alanı mevcut idi Lehman krizinden önce, bugün de hala daha durum böyledir. Döngü karşıtı politikalarda finansal sektör politikaları, iç dalgalarına karşı yumuşatıcı etken olarak kullanılmalı mı, yoksa yapısal araçlar olarak mı muhafaza edilmeli? sorusunu sorabiliriz. Krizden çıkarılan dersler sonucunda bunun kısmen döngü karşıtı olarak da kullanılmasının faydalı olacağını yönünde ve Basel III düzenlemeleri kısmen bu yöndedir.
Gelişmekte olan ülkelerin finansal sektör politikaları alanında da döngü karşıtı dalgalanmaları yumuşatıcı politikalar uygulama şansı var.
Bu ülkelerde finansal sektör politikaları, oldukça sıkı ve ihtiyatlı diyebiliriz. Pekçok ülke Lehman krizinden önce sıkılaştırıcı yönde finansal sektör politikaları uygularken, kriz sırasında ve hemen sonrasında finans sektörünü destekleyici yönde adımlar atabildi.
Kriz sonrasında toparlanma hızlı olan ülkelerde tekrar finansal sektörde sıkılaştırıcı, makro ihtiyati önlemler alındı. Şimdi aşağı yönlü riskler karşımıza gelirse o zaman burada da manevra alanımız var. Yapısal açıdan bakıldığında sistemin kendisinin herhangi bir politikaya ihtiyaç bırakmaksızın daha dayanıklı olup olmadığı sorusu öne çıkıyor. Gelişmekte olan ülkelerde resmin daha iyi olduğunu görüyoruz. Yapısal açıdan sistem, geçmiş on yıllara göre göre çok daha dayanıklı. Sağlam, yapısal, bir takım politika unsurları uygulamaları sayesinde diyebiliriz.”