Oluşturulma Tarihi: Mart 31, 2011 14:36
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin 2010 yılı son çeyreğindeki büyüme rakamına ilişkin “Bu herhalde dünyada çok önemli bir oran olduğu gibi Türkiye'nin de rekor denilecek bir oranıdır ve en büyük büyüme oranını böylece Türkiye olarak yakalamış vaziyetteyiz” dedi.
Erdoğan, Bloomberg TV'nin organize ettiği toplantıda iş adamlarına hitap etti. İngiltere Başbakanı David Cameron ile bugün yapacağı heyetler arası ve baş başa görüşmelerde özellikle Kuzey Afrika, Orta Doğu'daki gelişmeleri değerlendireceklerini belirten Erdoğan, bir yandan da bunların küresel finansa yapmış olduğu olumsuz etkileri değerlendirme fırsatı bulacaklarını söyledi.
İngiltere'de dün bu sürece, özellikle Libya sürecine yönelik bir toplantı yapıldığını anımsatan Erdoğan, bu toplantının sonuçlarını da değerlendireceklerini belirtti.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Beni bu sabah en mutlu eden bir netice şuydu: Bir beklentiydi aynı zamanda, o da 8,5 yıl önce Türkiye'de görevi devraldığımızda mevcut ekonomik tablo neydi ve 8,5 yıl sonra bir seçime giderken bugünkü tablo ne? Bu benim için çok büyük önem arz ediyor. Özellikle de Türkiye'nin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası göreve geldiğimizde 230 milyar dolardı. Şimdi ise bu rakam 2010 sonu itibariyle 736 milyar dolara ulaşmış vaziyette. Kişi başı milli gelir ise 10 bin doları aşmış durumda. Tabii bunlar gerçekten ülkem için, bizim için ayrı mutluluk vesilesi. Bununla kalmıyorum bir başka rakama bakmak durumundayım. O da özellikle büyüme rakamına geldiğimizde 2010'un son çeyreğine baktığımızda 9,2... Bu herhalde dünyada çok önemli bir oran olduğu gibi Türkiye'nin de rekor denilecek bir oranıdır ve en büyük büyüme oranını böylece Türkiye olarak yakalamış vaziyetteyiz. 2010 ortalamasına baktığımız zaman ortalama itibariyle de 8,9 oranında bir büyümeyi Türkiye olarak yakaladık. Tabii bu ülkemdeki gelişmenin... Çünkü biz petrol zengini bir ülke değiliz ama sanayide, teknolojide çok ciddi sıçramalar gerçekleştirmiş bir ülkeyiz ve bu artarak devam ediyor ve Türkiye adeta bir çekim alanı haline bu dönemde geldi.”
Göreve gelmeden önce Türkiye'ye yılda 1 milyar
dolar civarında uluslararası sermaye geldiğini, son 4 yıl ortalamasının ise 12,5 milyar dolar olduğunun altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bunlar durup dururken olmuyor. İki sır kelime, iki sır kavram var. Bir güvendir, iki istikrardır. Bu güven ortamını sağladığımız içindir ki uluslararası sermaye bize gelebiliyor, istikrarı görüğü için bize gelebiliyor. Eğer bu iki kavram olmamış olsa uluslararası sermaye bize gelmez. İnanıyorum ki bundan sonra bu daha da artacak. Çünkü bizim ülkemiz şu anda iyi bir sığınma alanı, körfezi haline geldi. Çok daha ileri bir örnek vermem gerekirse; örneğin turizmde, biz göreve geldiğimizde Türkiye'ye gelen turist sayısı 13 milyondu. Ama şu anda Türkiye'ye gelen sayısı 29 milyona ulaştı. Bu da yine Türkiye'nin bir güvenli liman olduğunu göstermesi bakımından çok çok önemli bir durum. Bu süreci bu hızla devam ettirirken bizim ısrarla üzerinde durduğumuz konu, Türkiye artık kendi bölgesinin bir ülkesi değil. Türkiye artık gündemi belirlenen bir ülke de değil. Türkiye artık dünya gündeminde gündem belirleyen ülkeler arasında yerini almış vaziyette.”
“İÇ PİYASADA VE İHRACATTA CİDDİ BİR HAREKETLENME SÖZ KONUSU”
Göreve gelmeden önce Türkiye'nin menkul kıymetler borsasında endeksin 11 bin civarında olduğunu, bugün bunun 64 bine çıktığını anlatan Erdoğan, bu durumun uluslararası sermayenin de Türkiye'ye girişi bakımından önem ifade ettiğini bildirdi.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Diğer içeride attığımız adımlara bakınca Türkiye'nin kamu net borç stoku milli gelire oranı itibariyle vereceğim yüzde 34'tü. Ama şimdi bu orana bakıyoruz yüzde 45. Buralara düşmüş vaziyette, böyle bir durum söz konusu. Aynı şekilde devletin borçlanma faizine bakıyoruz. Devletin borçlanma faizi yüzde 64'tü. Ama şu anda devletin borçlanma faizi 6.8, buraya düşmüş vaziyette. Böyle bir gelişme içerisinde olan Türkiye var. Yani maliyetler her geçen gün düşüyor. Bu maliyetlerin düşmesi sebebiyle tabii gerek iç piyasada gerek ihracatta da ciddi bir hareketlenme söz konusu.”
Bir başka önemli örneğin de inşaat sektöründe olduğunu ifade eden Erdoğan, “İnşaat sektörü Türkiye'nin önemli bir sıçrama tahtası oldu. Sadece şahsıma bağlı olan Toplu Konut İdaresinin bu süreç içerisinde yapmakta olduğu inşaat sayısı 480 bin, ağırlıklı sosyal konuttur. Teslim ettiğimiz konut sayısı 350 bin” dedi.
Bunun istihdam noktasında kendilerini rahatlatan bir konu olduğunu dile getiren Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Çünkü tüm gelişmiş ülkelerde işsizlik artmaya devam ederken Türkiye'de yüzde 14'e kadar çıktı ve düşmeye başladı. Şu anda 11.9 buradayız. Böyle bir noktadayız. Bütün bunlarla beraber 2011 her ne kadar bir
seçim yılıysa da 12 Haziran'da bir seçim yaşayacağız. Böyle bir seçim yılı olmasına rağmen biz geçmişte alışıldığı gibi bir seçim bütçesi yaparak bu yıla girmedik. Normal rutin bütçemizi yaptık ve o bütçe üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Fakat farklı ülkelerde bilirsiniz sürekli, 'seçime gidiyoruz, seçim yılında farklı bütçeler oluşturalım' diye gayretler olur. Tabii bu aynı zamanda çöküşünde müjdecisidir. Ama biz buna fırsat vermedik. Bizim özellikle çok partili dönemde 1946'dan sonra şöyle ortalama iktidarların sürecine baktığımızda 15-16 aydır. Hep erken seçim, erken seçim. İşte bu istikrarsızlıktır. Biz iki dönem arka arkaya iktidarız ve bu iktidarımız döneminde asla böyle bir erken seçime fırsat vermedik. Şu anda da yine süresi içerisinde seçimi yapacağız. 'Türkiye artık bunlara alışmalıdır' dedik ve bu adımı da başarılı bir şekilde atmış vaziyetteyiz.
İşsizlikte gelinen bu noktada gerçekten inşaat sektörünün bize olan faydası çok çok fazla. Tabii bir diğer önemli adım da Türkiye'nin, 'yol medeniyettir' anlayışıyla çıktığımız yolda 79 senede Türkiye'de 6 bin 100 kilometre duble yol yapılmıştı. Fakat biz şu 8 yıl içerisine 13 bin 600 kilometre duble yol sığdırdık. Bu tabii Türkiye'nin kalkınmasına en önemli katkıyı sağlayan adımlardan bir tanesi. Şimdi 2023 bizim için önemli bir dönüm noktası. Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıl dönümü ve seçim beyannamemizin hedefi de o olacak. Buraya giderken bir 15 bin kilometre daha duble yol yapacağız. Türkiye'nin şu anda 45 noktasına uçaklarımız artık uçuyor. Böyle bir konuma geldik. Biz geldiğimizde bu yoktu tek Türk Hava Yolları vardı şimdi ise artık rekabet başladı. 6 farklı şirketle Türkiye kendi içinde bu uçuşları yapabiliyor.”