Güncelleme Tarihi:
ULUSLARARASI denetim ve danışmanlık şirketi PKF International’in Türkiye’deki yabancı yatırımcıların performansına yönelik araştırmasına göre, Türkiye’de en çok kültürel, yönetsel ve ticari uyum sağlayan Amerikalı, Alman ve İngiliz yatırımcılar başarılı oluyor.
Şirketlerin Türkiye’deki ilk 5 yıllık performansının ölçüldüğü ‘PKF Şirket Satın Alma ve Birleşme Piyasası Değerlendirmesi ve Yatırımcı Algısı’ başlıklı araştırmada, ilişki değil de sadece sözleşme odaklı ilerlemeyi tercih eden Avusturya, Rusya ve Fransa ise en başarısız ülkeler arasında yer aldı. Türkiye’de yatırım yapan yabancı yatırımcıların planlama ve uygulama süreçlerindeki başarı ve başarısızlıklarının altında yatan nedenleri ortaya çıkarmak amacıyla gerçekleştirilen araştırmada toplam bedeli 25 milyar doları aşan 537 yatırım incelendi. 13 ülkeden katılımcının yer aldığı anket ve odak grup tartışmalarıyla gerçekleştirilen araştırmada yabancı yatırımcıların performansını, kültürel, ticari-yönetsel ve siyasi olmak üzere 3 farklı boyutta inceledi. Araştırma, 2000 ve 2016 yılları arasında Türkiye’de yapılmış en az 1-5 yabancı yatırıma katılmış olan, 147 uzmandan oluşan bir grupla gerçekleştirildi.
SÖZLEŞME Mİ İLİŞKİ Mİ?
Araştırma sonuçlarına göre, Avusturyalı, Fransız, Rus ve Çinli yatırımcılar faaliyetlerinde asgari düzeyde ‘kültürel uyarlama’ ihtiyacı duyarken, ABD, Almanya, İngiltere ve İtalya menşeili yatırımcılar kültürel faktörlere en fazla önem veren ülkeler. Yatırımcıların büyük bir çoğunluğunun Türkiye’de iş yaparken sözleşme değil de ilişki odaklı hareket ettikleri görülen araştırmada, Çinli, Avusturyalı ve Rus yatırımcıların tamamen sözleşme odaklı oldukları belirtildi. Anket, katılımcıların güçlü bir ilişki yönetimini ihmal etmenin iş ve ticari performans üstünde ciddi etkileri olduğuna inandıklarını gösteriyor. Genel yönetim yapısına çok fazla müdahale etmenin ise yatırım üstünde olumsuz etkisi olduğuna inanılıyor. Türkiye’nin politik açıdan çok hızlı dönüşümler sergilemesinin temel bir risk olarak görüldüğü araştırmada, yerel hissedarlarla iletişimin önemli olduğu da katılımcıların çoğu tarafından vurgulandı.