Güncelleme Tarihi:
MÜSİAD Genel Başkanı Kaan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, inşaat sektörünü riskli olarak gördüklerini ifade ederek, inşatta stok sorunu bulunduğunu ve kredi maliyetinin yüksek olduğunu söyledi.
Stok devir hızını artıran tedbirlerin bu nedenle yeterli beslemeyi yapamadığını savunan Kaan, "Konut kredisi faizleri yüzde 0,98'e çekildi ama hemen yükseldi. Çünkü bankalar da bu işten karlı çıkmak istiyor. İnşaatta stokları eritmek adına faiz düzeyleriyle oynamak bu nedenle sorunun çözümünde beklenen etkiyi yaratamıyor." ifadelerini kullandı.
Kaan, "500 bin liralık bir daireyi 5 yılda ödediğinizi düşünün. Normal bedelinden bir kat daha fazla para ödüyorsunuz. Geleceğinizi bir sömürü aracına ipotek etmiş oluyorsunuz. Burada yapılması gereken İslami modele, yani insani bir modele ve finans sistemine dönüştür." dedi.
Bu durumun hem devir hızını hem de talebi düşürdüğünü aktaran Kaan, "İlaveten, inşaat sektöründe girdi maliyetlerinin önemli ölçüde kurdan etkilenmesi ve iş gücü maliyetlerinin de yüksek olması, bu kez konut arzında şişme yaratıyor. Belki de lokomotif sektörümüz doyma noktasına gelmektedir. Bu durumun çok daha ayrıntılı bir analize tabi tutulması gerektiğini düşünüyoruz." yorumunu yaptı.
"TÜRKİYE, ESASLI BİR BÜYÜME ORTALAMASINA ULAŞTI"
Özel sektörün içinde büyük ölçekli firmaların döviz borçlarının yüzde 75'inin yurt dışı borçlanmayla her halükarda karşılayacağını düşündüğünü belirten Kaan, bu işin üstesinden gelebileceklerini, ancak diğer dövizle borçlanan orta ve küçük işletmelerin bu işten etkilenebileceğini söyledi.
Abdurrahman Kaan, ihracata dayalı kısımda Eximbank'ın bütçesinin artırılmasıyla birlikte onların da rahatlatılmasının söz konusu olduğunu ifade etti.
Kaan, şunları kaydetti:
"Enflasyonla mücadele kapsamında talebi kısmak yani mücadeleyi arz değil de, talep yönlü yapmak ne kadar doğrudur bilemiyorum. Talebi sıkıştırmak her sektörde ya da her dönemde geçerli bir çözüm olmayabilir. Bakın mesela bugün turizm sektöründe yüzde 100 doluluk var. Bu talebi kısamazsınız. Sonraki süreçte bizim standart Kurban Bayramı dönemi var, okul öncesi ve sonrası var. Bugün Türkiye, esaslı bir büyüme ortalamasına ulaştı ve her dönem bu ivmeyi koruyor. Ekonomiyi soğutmak adına kalkıp piyasayı sıkıştıracak tedbirlere başvurursak virajlı bir yolda aniden frene basmış gibi bir etki verebilir. Oysa virajlarda yavaşça hız kesmek daha güvenli olabilir."
MÜSİAD Başkanı Kaan, enflasyonla mücadelede piyasayı daraltıcı önlemler uygularken daha dikkatli olunması gerektiğini vurgulayarak, "MÜSİAD olarak tasarruf kanadının çalıştırılmasından elbette memnunuz ve bu önlemin alınmasına dair açıklamalarımızı seçim öncesinde bile yapmıştık. Ancak, talepte daraltmanın değil arzda genişlemenin daha etkin bir çözüm olacağı kanaatindeyiz. Asıl olan Türkiye'de iç üretimin artırılması. Yoksa arzı ithalatla dengelemek ekonomimizi yoruyor. Merkez Bankası'nın ana politikası sıkılaştırma, bu devam edecektir elbette. Ancak Merkez Bankası'nın riskler üzerinden enflasyon yönetimi yapması bizi daha fazla tatmin etmektedir." değerlendirmesinde bulundu.
"UZUN VADELİ YERLEŞİK YATIRIMI SANAYİCİLER YAPAR"
Türkiye'nin tek bir iktisadi modelin işleyebileceği ülkelerden olmadığını belirten Kaan, şöyle devam etti:
"Bu ülkede çok sayıda alt ekonomik modelin çalıştığı bölgeler ya da sektörler var. Yani çözümler genel değil parçalı ve bazen sektöre bazen de salt o bölgeye uygun olmak zorunda. Siz finans piyasasını kurtarayım derken temel sektörlere zarar verebilirsiniz. Ayrıca finans piyasaları derken ne kastedildiğini de düşünmek gerekir. Ülkemize gerekli olan nedir diye sormak gerekir? Sürekli akış halindeki sıcak para mı, yoksa istihdam ve milli çıktıyı
destekleyecek uzun vadeli yatırım mı? Eğer cevap uzun vadeli yatırım ise burada faizle kurla yapılacak işler bir yere kadardır. Çünkü uzun vadeli yerleşik yatırımı sanayiciler yapar. Dünyanın her yerinde sanayiciler belli başlı kriterlere bakar. Bu kriterleri bir kenara bırakarak, ısrarla meseleyi faiz-kur makasına indirgemek elbette sanayiciye haksızlık olacaktır.
Zaten günümüz iktisadi sisteminde bu makası uzaktan hareket ettiren kredi derecelendirme kuruluşlarıdır. Bu kuruluşların kararlarını siyasi saiklerle verdikleri de artık su götürmez bir gerçektir. Bunun dışında, bir ülkenin kur düzeyinde köpük yaratan, uzun vadede sanayi yatırımı yapan iş insanları değil, aksine anlık para hareketleriyle, örneğin yüklü satın almalar ya da satışlarla, para üzerinden para kazanmayı tercih etmiş ve üretmekle ilgisi olmayan faiz finansörleridir. Mesele kur artışından korkup o panikle daha büyük yıkımlara neden olmamaktır, aslında beklenti etkisini çok etkin çalıştırmamız ve ekonomik algı yönetimini iyi yapmamız gerekir."
Kaan, kur artışından korkmak yerine dış ticaret hadleri açısından en verimli kur düzeyini bulmanın ve o düzey için çalışmanın daha mantıklı olduğunu ifade ederek, "Biz bu konuda farklı modeller deniyor ve çalıştırıyoruz. Size yüksek gelen bir kur düzeyi aslında sizin dış ticaret hadleriniz açısından lehte çalışabilir. Bu parametreyi de göz ardı etmemek gerekir. Ayrıca panik havası estirmek negatif bir sarmalı başlatır. Başka bir işe yaramaz." dedi.
"SUDAN 800 BİN HEKTARLIK ALANI BİZE VERİYOR"
ABD'nin Çin'e yaptırımının Türkiye'ye faydası olacağını düşündüklerini belirten Kaan, "Çünkü Çin'de bugün maliyetler gelişmiş durumda. Özellikle lojistik imkanları, asgari ücretin yükselmesi Çin'den üretimi kaydırmaya yönelik çalışmaları gerektiriyor. Biz bu yeni süreçten faydalanacağımızı düşünüyoruz." diye konuştu.
"Türkiye artık ülke dışına çıkmak zorunda" diyen Kaan, "Bizim dışarıda da üretim yapmamız lazım. Sudan devleti şu anda yaklaşık 800 bin hektarlık alanı bize veriyor. İki yıldır Tarım Bakanlığı ile görüşmeleri yapılıyor. Biz de bekliyoruz toprak alanı belli olsun, orada üretim yapalım. Türkiye'ye katma değeri yüksek ve ihtiyaç olan ürünlerle besleme yapıp, gıda alanında yüksek enflasyonu da önleyelim." ifadelerini kullandı.
Kaan, buğday, soya, mısır, arpa, pamuk ve yem bitkisi üretimini de başta Sudan olmak üzere Afrika ve Türki cumhuriyetlerde yapma planları bulunduğunu dile getirdi.
Maden işletmeciliği konusunda Güney Afrika'da yeterli sermaye gücü olmadığına işaret eden Kaan, "Burada bizim üyelerimizin çalışmaları var. Katar, İran, Sudan, Türki cumhuriyetler, Güney Amerika ve Afrika ülkeleriyle ilgili barter ve farklı modellerde çalışmak mümkün. Bu şekilde kazancın ve ihracatın çok kısa bir süre zarfında katlanarak artması işten bile değil. MÜSİAD olarak yurt dışındaki şubelerimiz aracılığıyla ticaret ve ekonomi diplomasisi yaparak, tarımsal ürünler ve maden kaynaklarını Türkiye'ye getirip, paraya çevirip karşılığında iş yapma modeli konusunda çalışma yapıyoruz." diye konuştu.
"KOBİ'LER İÇİN TEŞVİKLER YETERSİZ"
Firmaları Eximbank ile yapılacak ticareti teminat sigortasıyla finans yönünden besleyebilecek bir model oluşturulursa ihracatta yüksek rakamlara çıkmamanın hiçbir nedeni olmadığını belirten Kaan, "Çünkü ihracat yaptığımız devlet sayısı fazla, bizim de etki alanımız çok geniş. Liman ve yükleme kapasitelerimiz, iş gücü olarak yeterliliğimiz ve bölgesel üretim merkezlerimizin artırılması gerekir. Yeni sistemde MÜSİAD olarak bizler çok önceden başlattığımız teknik projelerimiz ve modellerimizle devletimizin destekçisi ve yardımcısı olmaya hazırız." diye konuştu.
Vergi sisteminin sadeleşmesini istediklerini ifade eden Kaan, "Şu anda yeminli vergi müşavirlerinin anlayacağı bir vergi sistemi var. İş adamı olarak biz sadeleşme konusunu önemsediğimizi belirttik." değerlendirmesinde bulundu.
Kaan, şu anda 1 milyon 300 bin civarındaki KOBİ için teşviklerin yetersiz olduğunu dile getirerek, "Sosyal projelere ayrılan kaynakları sosyal devlet anlayışı olarak çok önemli buluyoruz. Ama üretici bakış açısı olarak verilen desteklere baktığımızda ise KOSGEB'e verilen bütçe çok düşük. Bunun yükseltilmesi lazım. Bunu yükselterek ve faizsiz destek verilerek, esnafın krediye bulaşmasına engel olunabilir." şeklinde konuştu.
TOKİ ile birlikte "uzun vadeli konut edindirme projesi" gibi "iş yeri edindirme projesi" yaptıklarını belirten Kaan, şunları söyledi:
"10 yıl vadeli olsun, yatırım yapılacak bölgede rant da oluşmasın. AK Parti döneminde 16 yılda kapasite kullanım oranı ciddi anlamda arttı. Küçük sanayi sitelerinde yeriniz dar. KOBİ'lerin iş yeri genelde 100 metrekare. Sıkışmış durumdasınız. Onun için arsa, bina dendiğinde sermaye oraya yatırılıyor ve işletme sermayesi bulunamıyor. Bu proje ile KOBİ altyapısı olan 500 metrekare bir iş yerine gelsin kira öder gibi iş yerinin bedelini ödesin. 10 yıl sonra ev sahibi olduğu gibi iş yeri sahibi olsun. Hem faize bulaşmaz, ürünü uygun fiyata üreterek, ihracat yapma imkanı olur. Biz teşvikler kısmında yönlendirmeyi bu şekilde yapıyoruz."
Kaan, şu anda çok ortaklı yatırım şirketleri oluşturarak, küçükleri bir arada daha büyük şirket haline getirmek için çalıştıklarını belirterek, bu bağlamda Girişim Sermayesi Fonu, Tarımsal Yatırım Fonu, Kooperatif Finans Sistemi
ve Gayrimenkul Yatırım Fonu gibi birçok faizsiz modelle yatırıma
yönlendirmelerinin bulunduğunu ifade etti.