"Barışın önündeki sorunları halletmeliyiz"

Güncelleme Tarihi:

Barışın önündeki sorunları halletmeliyiz
Oluşturulma Tarihi: Ekim 08, 2010 11:59

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, “Toplumsal barışın önünde engel olan sorunlarımızı halletmedikçe enerjimizi ekonomi alanındaki gelişme için yeterince harcayamıyoruz” dedi.

Boyner, Muğla'nın Bodrum ilçesine bağlı Turgutreis beldesindeki Paloma Yasmin Otel'de düzenlenen Türk Girişim ve iş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Başkanlar Konseyi Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, turizm sektörünün son 60 yılda dünyanın en hızlı büyüyen istihdam yaratan ekonomi alanlarından biri haline geldiğini söyledi.

Dünya turizmi açısından, klasik Avrupa ve Kuzey Amerika dışında birçok bölgenin önümüzdeki yıllarda çok daha fazla gelişmesinin beklendiğini belirten Boyner, “Sektördeki bu çok daha rekabetçi ortama da ülke olarak hazır olmamız gerekiyor. Türkiye, 2009 yılında 25,5 milyon yabancı turist ile dünya sıralamasında yedinci sırada yer alırken, turizm gelirleri açısından 21,3 milyar dolar ile dokuzuncu sırada yer aldı. 2010 yılı ilk altı ayında, turist sayısı açısından 2009 yılı aynı dönemine göre yüzde 7 artış gerçekleşti ve yılsonuna kadar, 2009'a göre yüzde 3–4 oranında bir artış bekleniyor” diye ifade etti.

Dünyada, turizmde iddiası olan bütün bölgelerin turizm gelirlerini artırmak için kıyasıya bir rekabet içinde olduklarına işaret eden Boyner, şöyle konuştu:
“Bu sebeple, dünya ile sürdürülebilir şekilde rekabet edebilir bir turizm sektörü, ancak yerel aktörlerin de katılım sağladığı bir süreçte şekillenen, küresel düzeyde bu alandaki gelişme ve trendleri takip eden bir turizm stratejisi ve yol haritası ile mümkün olabilir. Plansız bir şekilde turizm alanında yapılan yatırımların, sağlanan destek ve yönlendirmelerin, çoğu zaman hedeflenenin aksine olumsuz sonuçlar doğurabildiğini görüyoruz.

Bahsettiğimiz strateji, güvenilir verilere dayanan, turizmi mevsimsellikten çıkarıp 12 ay boyunca sürdürülebilir ve katma değeri yüksek bir yapıya kavuşturabilecek gerekli altyapı, insan kaynağı, turizmin çeşitlendirilmesi, tanıtım gibi pek çok temel alanı içeren bir strateji.”

Boyner, turizmde doğal, tarihi, kültürel mirasın oynadığı rolün çok önemli olduğunu kaydetti. Bu mirası çok iyi değerlendiren nesiller yetiştirmesi gerektiğine dikkati çeken Boyner şöyle dedi:

“Ancak, bu tek başına yeterli olmuyor. Bu mirası nasıl muhafaza ettiğiniz, nasıl sunduğunuz da en az o kadar önem taşıyor. Bugün, bizim sahip olduğumuz bu mirastan çok daha azına sahip bölgeler gelir açısından çok daha fazla geri dönüş elde edebiliyorlarsa, bunun sebeplerini doğru şekilde ortaya koyup, stratejileri de buna göre şekillendirmemiz gerekiyor. Bunu yaparken, turizm için gerekli olan değerlerin korunmasının, sürdürülebilir bir turizm için ne kadar önemli olduğu, bu değerlerin geri dönülemez şekilde yok edilmelerinin sektörde orta ve uzun vadede yaratacağı olumsuz etkiyi de akıldan çıkarmamalıyız.”

Bodrum da turizm sektörünün yanı sıra önem kazanan diğer bir sektörün de yat imalatçılığı olduğunu ifade eden Boyner, “Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yol haritası belirlenen on kümelenmeden biri de Muğla Yat İmalatı ve Yat Turizmi İş Kümesi. Çalışmalar sırasında Bodrum'da odaklanılması kararlaştırıldı. Bu sebeple, yat imalatı ve turizm sektörlerinin sürdürülebilir büyümesi için birbiri ile uyumlu, etki analizleri yapılan stratejilerin benimsenmesi büyük önem taşımaktadır” dedi.

“TURİZM ÇALIŞMA GRUBU”

Boyner, TÜSİAD'ın dünya ve Avrupa turizm pazarındaki yeri ile Türkiye ekonomisine ciddi bir katkı sağlayan turizm sektörünün karşılaştığı sorunları irdelemek, bu sorunların çözümüne yönelik olarak Türkiye'de etkili bir şekilde uygulanabilecek turizm stratejilerine yön vermek, yapılan çalışmaları takip etmek ve sektörle ilgili karar mekanizmalarının içinde yer almak amacıyla Turizm Çalışma Grubu oluşturduklarını ifade etti.

Çalışma grubunun aynı zamanda, seçim döneminde, turizm politikalarına ilişkin olarak, siyasi partilerin seçim beyannamelerinde yer alması gereken hususlar konusunda bir çalışmada da bulunacağını anlatan Boyner, bu kapsamdaki çalışmalarda, yerel düzeyde işbirliğinde olduklarını bağımsız ve gönüllü SİAD'ların katkı ve önerilerini de almayı çok istediklerini dile getirdi.

YENİ ANAYASA İHTİYACI

Yeni bir Anayasa ihtiyacının, toplumun her kesiminin ortak talebi olduğunu açıkça ortaya koyan bir referandum sürecinin geride bırakıldığını belirten Boyner, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yeni Anayasanın geniş mutabakatlı bir toplum sözleşmesi olması gerektiği konusunda ki görüşlerimizi her yerde dile getiriyoruz. Toplumsal barışın önünde engel olan sorunlarımızı halletmedikçe enerjimizi ekonomi alanındaki gelişme için yeterince harcayamıyoruz.Bu barış ve huzur ortamının ekonomideki yansımalarını en fazla hisseden sektörlerden biri olan turizm sektörü de, eminim ki bu sürece en büyük desteği ve katkıyı yapacağına inanıyorum. Şimdi, önümüzde, haziran ayında gerçekleşecek bir seçim var. Bu süreçte, küresel krizden çıkışta hala çok hassas olmamız gereken bir dönemde olduğumuzu ve ekonominin hala gündemin en önemli maddelerinden biri olduğunu unutmamalı, unutturmamalıyız.”

Boyner, Türkiye gündeminin her gün değişebildiğini ifade ederek “Böylesine değişken bir gündemle, küresel krizi daha az hasarla atlatabilmişsek burada bağımsız düzenleyici ve denetleyici kurumların da önemli rol oynadığına inanıyoruz. Özellikle, Merkez Bankası gibi, özerk kurum ve kurulların performansının ciddi etkisi oldu. Bu kurumlar, piyasa ekonomisinin zayıf unsurlarını güçlendirerek, istikrarlı bir yatırım ortamı sağlanmasında önemli rol oynadılar” dedi.

Boyner, bağımsız düzenleyici ve denetleyici kurumların, ABD'de, kökleri 1800'lerin sonlarına kadar gitse de, genel olarak gelişmiş ülkelerde 90'lı yıllardan itibaren önem kazandığını söyledi.

Devletin özelleştirmeler sonucu bazı sektörlerde üretimden çekilmesi gündeme gelince, özellikle altyapı ve finans sektörleri gibi piyasa aksaklıklarının hüküm sürmeye devam ettiği sektörlerde iktisadi faaliyetlerin düzenlenmesi gereğinin ortaya çıktığını belirten Boyner, “ Yürütmeden bağımsız davranabilme özellikleri ile bu kurumları, kamu yönetimini iyileştirme ihtiyacı duyan gelişen ülkeler için, yeni bir kamu yönetişim anlayışı oluşturmanın unsuru olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır” diye konuştu.

Türkiye'de bu yaklaşımlar çerçevesinde, devletin düzenleyici kapasitesini daha etkili kılmak amacıyla, idari ve mali özerkliğe sahip bağımsız düzenleyici kurumlar kurulduğunu anlatan Boyner, şöyle dedi:

“İlk oluşturuldukları dönemde, özellikle uygulamada belirli bir geçmişe dayanmadıkları için bazı sorunlarla karşılaşılsa da, günümüzde bu yapıların özerklikleri konusunda önemli mesafe kat edildi. Ve bu mesafe, özellikle, küresel krizde, yürütmenin uygulamalarına dengeleyici ve tamamlayıcı bir unsur olarak, krizden çok daha az hasarla çıkmamızda önemli rol oynamıştır.Bugün, zaten, küresel kriz sonrası yaşanan tartışmaların önemli bir noktası devlet ve piyasalar arasındaki işbölümünün ne şekilde kurgulanacağı üzerine. Bu dünyada da böyle. Devlet ve düzenleyici kurumlar yatırım ortamını kolaylaştıracak, rekabetçi gücünü artıracak önlemleri ve düzenlemeleri yapmakla yükümlü. G20'nin en önemli konusu da bu iş bölümü.”

İŞSİZLİK HALA CİDDİ BİR SORUN

İşsizliğin hala ciddi bir sorun olduğunu belirten Boyner, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İşgücü piyasası ile ilgili sorunlarımızı çok boyutlu ve bütüncül bir yaklaşımla ele almamız gerekiyor. Eğitim, özellikle mesleki eğitim ile işgücü piyasası arasındaki bağların güçlendirilerek vasıf uyumunun sağlanması, genç işsizliğini azaltabilecek en önemli faktör. Bunun yanında, çok düşük düzeylerde seyreden kadın istihdamının geliştirilmesine özel bir önem verilmesi gerekiyor.

İstihdam üzerindeki yüklerin hafifletilmesi ve işgücü piyasası düzenlemelerinin güvenceli esneklik anlayışıyla ele alınması da, yeni istihdam oluşturma konusundaki kapasite sıkıntısının aşılmasına yardımcı olacaktır. İstihdam ve işsizlik sorununa bütüncül bir yaklaşım, kayıt dışılıkla mücadeleyi ve üretkenliğin artmasını da desteklemelidir. Hepimiz biliyoruz ki kayıtdışı olan şirketlerin finansmana erişimi çok daha sınırlı oluyor, inovasyona, insan sermayesine yatırımları çok daha düşük kalıyor. Bu da üretkenliği, verimi ve kaliteli uzun süreli istihdamı önemli ölçüde düşürüyor.”

Boyner, iş dünyasının “yaşam kurallarına” yeni bir bakış açısı getiren Türk Ticaret Kanunu tasarısının, Türk şirketlerinin uluslararası toplumun ve piyasaların güvenilir bir aktörü olması, şeffaflık ilkesinin belirleyici olması ve Türkiye'nin AB'ye uyum sağlaması hedefleri gözetildiğinde son derece büyük öneme sahip olduğunu söyledi.

Boyner, “TÜSİAD olarak bölgesel kalkınmışlık farklılıklarının giderilmesini, her bölgemizin fırsatlarını değerlendirerek Türkiye'de yaratılan katma değere giderek daha çok katkı yapabilmesini, sonuçta sermayenin yayılarak güçlenmesini verimli sürdürülebilir büyümenin ve demokratikleşmenin en önemli şartı olarak görüyor ve bu konuda TÜRKONFED üyeleriyle oluşturduğumuz güç birliğine çok değer veriyoruz” dedi.

Toplantıya, BASİFED Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Porsuk, TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Celal Beysel, Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlter Turan, Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt katıldı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!