Oluşturulma Tarihi: Mart 21, 2002 00:00
BANKALARIN çıkarılan yasa uyarınca katkı sermaye veya sermaye benzeri
kredi istemedikleri artık açıkça ortaya çıktı. Bunun yerine İstanbul Yaklaşımı'nı fırsat bilerek, donuk kredilerini, kamu katkısıyla likidite etmek istiyorlar.Önceki gün Bankalar Birliği Yönetim Kurulu BDDK'yı ziyaret etti. Burada talep ettikleri başlıca unsurlar ise karşılıkların yumuşatılması ve İstanbul Yaklaşımı kapsamında yeniden yapılandırılacak kredilere belirli fon sağlanması oldu.Aslında Bankalar Birliği'nin hazırladığı raporda öngörülen sistem bir bütünlük arzediyor. Ancak görünen o ki; bankaların öncelikleri ile kamu otoritesinin önceliği çelişiyor. Banka sermayelerinin güçlendirilmesinin daha sonraya ertelenmesi ise, hem programa, hem de IMF-Dünya Bankası ilkelerine ters görünüyor.Bankalar Birliği'nde oluşturulan teknik komitenin BDDK'ya da sunulan raporunda ‘‘vade uyumsuzluğu ve faiz risklerinin giderileceği fonlama’’ başlığı altında yeniden yapılandırılan krediler için fonlama isteniyor. Fonlama talebinin gerekçesinde ise ‘‘Sermaye yeterlilik kriterlerine bağlı olarak getirilmeye çalışılan katkı sermaye ya da sermaye benzeri kredi düzenlemeleri, bize göre görüntüsel, içi dolu olmayan, ilgili bankaya katkı sağlamayan, zaten hiçbir bankanın istemediği, hukuki birçok sıkıntıya yol açabilecek içerikte bir tasarımdır’’ deniyor. Bankaların ortak isteğinin sistemik bir krizin yansıması olarak ortaya çıkan rehabilite edilebilir kredi sorununun aşılması için şöyle bir fonlama sistemi öneriliyor: ‘‘Her bir finansal yeniden yapılandırılan borçlunun ve kefillerinin imzasını içeren, arkasında çoğu kez ipotek gibi güvencelerle desteklenmiş, sözleşmede öngörülen itfa tablosu ile uyumlu vade ve tutarları içeren, ilgili bankaların cirolarını taşıyan senetlerin, muhtelif vade kategorilerine göre uygulanacak faiz oranlarının yapılandırılmaları, 1-5 yıla kadar olanlarında özendirici, daha uzun vadeli olanlarında caydırıcı düzeyde belirlendiği, böylece firma seçiminde daha selektif davranılmasını ekonominin kendi doğası içinde sağlayan bir mekanizma içinde, uygun görülen bir kamu finansman kuruluşu üzerinden ve tercihen Dünya Bankası'ndan fonlanma sağlanmalıdır.’’DİNAMİZM GETİRECEKRaporda böyle bir yapının mali sektöre olağanüstü bir dinamizm getireceği ve bilançolarının krediler yönünden gerçek sağlıklarına kavuşacakları belirtiliyor.Bununla birlikte karşılıklara ilişkin yeni düzenleme de isteniyor. İstanbul Yaklaşımı'nın istenen sonucu vermesi için ‘‘mutlaka’’ kaydıyla yapılması istenen düzenleme şu: ‘‘Bu program kapsamında yapılacak sözleşme konusu alacaklarla sınırlı kalmak üzere, sözkonusu alacaklarının önce, yenilenen ve itfa planına bağlanan krediler hesabına, buradan da standart nitelikteki krediler ve diğer alacaklar-birinci grup şeklinde sınıflandırılmasına olanak sağlanmalıdır.’’Böyle bir düzenlemeden çekinilmemesi gerektiği belirtilirken, sektörün hak etmediği bir yaptırıma dönüşen karşılık uygulamasının, sistemik bir kriz ortamında gelişmeyen kredi sorunlarında hiçbir ödün verilmeden uygulanması konusunda ise ısrarcı ve kararlı olunması gerektiği belirtiliyor.Bununla birlikte bankalar, haklı olarak, yasal zeminin oluşmasına rağmen fiilen yürürlüğe girememiş yabancı para ipoteği sisteminin işletilmesini, alacakların hukuki takip süreçlerinin hızlandırılmasına yönelik tedbirlerin alınmasını da istiyorlar.Gördüğümüz o ki; BDDK bankaların karşı çıkmasına rağmen banka sermayelerinin güçlendirilmesi planını işletecek. İstanbul Yaklaşımı konusunda ise bankaların istediği kadar bir karşılık yumuşamasına, bilançoların gerçek durumu yansıtmayacağı için gidilemeyecek ama uygulamada sıkıntı yaratan bazı karşılık düzenlemeleri değiştirilecek. İstenen fon ise şimdilik mümkün görünmüyor.
button