Güncelleme Tarihi:
SPYD Başkanı Ünver, temettü tebliğiyle ilgili yaptığı değerlendirmede, temettü konusunun yavaş yavaş düzenlemelerle ele alınmaya başlanmasının, ilerleyen zaman diliminde daha büyük adımların da atılabileceği beklentisini doğurduğunu anlattı.
Ortaklık haklarının, halka açık veya açık olmayan gözetimi yapılmadan ele alınıp düzenlenmesi halinde daha verimli sonuçlar alınacağını dile getiren Ünver, şunları kaydetti:
"SPK tarafından görüşe açılan, teminatlı menkul kıymetler, ortaklıktan çıkarma/satma hakları ve kar payı tebilğlerinden, kar payı hakkındaki tebliğ tasrruf sahipleri açısından ayrı bir öneme sahip. Fakat kar payına ilişkin tebliğ taslağını incelediğimizde, payları borsada işlem gören firmalara dağıtılabilir kardan yüzde 20 kar payı dağıtma şartının ortaya konmadığı, payları borsada işlem görmeyenlere ilgili şartın gelmesini yetersiz bulduğumuzu ifade etmek isterim.
Diğer taraftan temettü konusunun yavaş yavaş düzenlemelerle ele alınmaya başlaması, ilerleyen zaman diliminde daha büyük adımların da atılabileceği beklentisini doğururken, ortaklık haklarının, halka açık veya açık olmayan gözetimi yapılmadan ele alınıp düzenlenmesi daha verimli neticeler alınmasını sağlayacak."
SERMAYE PİYASASI ASLİ AMACINDAN SAPTI
Sermaye piyasasının çok önemli bir mecra olmasına karşın, Türkiye'de asli amacından saparak, arzu edilmeyen bir hal aldığını ifade eden Ünver, şöyle devam etti:
"Birincil piyasa, fon arz ve talebinin ilk defa bir araya geldiği yer, diğeri ise birincil piyasada ortaya çıkmış ilişkinin vesikası olan menkul kıymetlerin el değiştirdiği yer olan ikincil piyasadır. İkincil piyasa dediğimiz hergün alım satım yaptığınız yer aslında sermaye piyasalarının asli gelişim kaynağı değildir. Elbette ikincil piyasada çok önemli fakat asli kaynak birincil piyasa olup, birincil piyasada, yani işin temelinde sağlıklı bir başlangıç olmadığı takdirde, ikincil piyasada otomatik olarak sağlıksız bir ilişki oluyor.
Bu ilişki, ABD'de tecrübe ettiğimiz ve bizim de sürekli üstüne basa basa her zeminde ifade etmeye çalıştığımız, tasarruf sahibi ile bu tasarruflara talip olanların arasındaki asgari müşterek. Fon talep edenlerin, ilerleyen dönemde, sağladıkları fonla yaratacakları katma değerden, bu fonu sağlayanlara paylarını vermeleridir. Fonu sağlayana kadar değil, sağladıktan sonra da üzerlerine düşenleri yapmaları son derece önemlidir. Açıkçası sürekli mücadelesini verdiğimiz sağlıklı ilişkinin tam da istediğimiz şekilde ABD'de gözlerimizin önüne serilmesi moralimizi bozmadı desem yalan olur.
Arzu edilen ilişkinin kurulması halinde ülkemizin nihai ekonomik hedeflerine hızla ulaşacağını bilmemiz ise moralimizi dengeledi. Ülkemiz 30 gibi genç bir yaş ortalamasına sahip, ciddi potansiyel barındıran bir yer. Hayalini kurduğumuz ortam sağlanabilirse, ülkemizin nihai ekonomik hedeflerinin realize olması hayal değil, gerçeğin ta kendisi olabilir."
"Kredibilitesi olmayan firmaya bizim sistem halka arz izni veriyor"
ABD'de halka açık şirketlerin temettü dağıtmakla övündüklerini, Türkiye'de ise bir firmanın, "Halka arzdan sağlanan kaynakla borçlarımı kapatacağım" diyebildiğine dikkati çeken Ünver, şöyle devam etti:
"Bankadan kredi bile alamayan, kredibilitesi olmayan firmaya bizim sistem halka arz izni veriyor. Ülkemizde firma halka açılır açılmaz, elli tane birleşme devralma gibi atraksiyon yapıyor, bizim sistem bu şaibeli işlere müdahele etmiyor. ABD'de halka açık şirketler verdikleri temettüyü övünç kaynağı sayıyor. Bizde holding yapısında işlem gören bazı firmalar karı nasıl kaçıracaklarının hesabını yapıyor. Varsayalım ki halka açık firmaların etik ve ilkeden haberi yok, peki bu ilişkinin sağlıklı yürümesinden mesul olanlar ne yapıyor?"
Elbette tasarruf sahiplerinin de hataları var ama en masum aktör tasarruf sahipleri. Maalesef bireysel yatırımcılarımızın önemli bir kısmı, hisse senedi almanın bir ortaklık ve bunun mevyesinin kar payı olduğu bilincinden uzak, kısa vadeli zahmetsizce para kazanma arzusuyla hareket ediyor. ABD'de sistemin oturmuş olmasından dolayı, al-sat yaparak para kazanmanın çok zahmetli ve zor olduğu bilinciyle, orta ve uzun vadeli ortaklık zihniyeti ile minimum stresle para kazanıyorlar. Minimum zahmetle, maksimum getiri hayali olduğu sürece, bu hayalden faydalanmak isteyen unsurların türemesi normaldir. Yatırım alanının, trading alanına çevrilmesi için yapılan çalışmalar da işin tuzu biberi oldu."
Tasarruf sorunu yaşayan Türkiye'de, varolan tasarrufların da heba olmaması için, sermaye piyasası kavramının Türkiye için lüks değil, ihtiyaç olduğunun artık idrak edilmesi gerektiğini belirten Ünver, sözlerini şöyle tamamladı:
"Sorunun ne olduğu anlaşılmış fakat şu ana kadar ortaya konulan çözüm yöntemleri çelişkiler yumağıdır. Ülkemizin nihai ekonomik hedeflerinin realize olması, niceliksel değil de nitelikli sermaye piyasası inşa edilmesiyle mümkün fakat, mevcut strateji, mantaliteyle yol alınamadığı aşikar."