Oluşturulma Tarihi: Kasım 12, 2001 00:00
TÜRK bankacılığının duayeni Hamit Belli, bankacılıkta yaşanan krizden ‘‘Özal'ın prensleri’’nin sorumlu olduğunu söyledi. Belli, Turgut Özal döneminde bankaların başına getirilen bazı yöneticilerin bankacılık sektörünün ana kurallarını bile bilmeyen bilgisiz, basiretsiz, deneyimsiz ve sorumsuz kişiler olduğunu söyledi.TÜRK bankacılığının duayeni 48 yıllık bankacı Hamit Belli, bankacılık sektöründe yaşanan kötü günlerden ‘‘Özal'ın prensleri’’nin sorumlu olduğunu söyledi. Belli, Turgut Özal'la birlikte 1980'lerde başlayan vahşi liberalizmin 90'larda bankacılık sektörüne çok ters etkiler yaptığını öne sürdü. Bu dönemde bankaların başına getirilen bazı yöneticilerin bankacılık sektörünün ana kurallarını bile bilmeyen bilgisiz, basiretsiz, deneyimsiz ve sorumsuz kişiler olduğunu söyleyen Belli, ‘‘Bu kişiler kadar bankaların modern teknoloji uğruna yaptığı hesapsız yatırımlar ve savurganlık da sektördeki krizde rol oynadı’’ dedi. Bu yıl kuruluşunun 100'üncü yılını kutlayan Turkish Bank'ın Yönetim Kurulu Başkanı Hamit Belli ile bankacılık sektöründeki krizi konuştuk. 48 yıllık bankacılık sektöründesiniz. Ne oldu da sektör krize girdi?- 1950'lerden beri bankacılığın bir ihtişamı var, sektör sürekli büyüyor. Ancak büyürken birçok hata yapıldı ve bankacılık bu hale geldi. 18 banka fona devredildi, faaliyetlerini sürdüremedi. Son altı bankayla birlikte toplam 9 banka kapatıldı. Birkaç banka birleşti, birleşmeye devam ediyor. Birkaç banka daha birleşecek deniyor. Sektörde yanlışlar ne zaman başladı?- Turgut Özal'ın politikası tamamen liberalizme geçişti. Vahşi liberalizme geçildi ve sonra büyümeye doğru gidildi. Zamanla ekonomi büyürken kaos ortaya çıkmaya başladı. Borçlanalım ve ekonomiyi büyütelim, üretimi artıralım deniyordu ama öyle olmadı, tüketime gidildi. Özal'ın 80'lerdeki bu atağı, 90'lardan sonra bankacılık sektörüne fevkalade ters tesirler yaptı. Bankacılığın bazı ana prensipleri yerine getirilmedi, bir de büyük bir savurganlık içine girildi. Bankacılıkta hangi prensipler uygulanmadı, ne tür yanlışlar yapıldı?- 1949'da yurt dışındayken yarım bıraktığım doktora sırasında bir profesörüm bana ‘‘Banka ve
kredi’’ adlı bir kitabı önerdi. Kitapta, bankacılığın dört ana kuralı şöyle sıralanıyordu, bu kurallar sektör için hálá geçerli: Likidite, kaynak dönüşümü, kárlılık ve gizlilik... Bu basit dört kural bilgisizlik, basiretsizlik ve deneyimsizlikten uygulanamadı. Özal döneminde bankaların başına getirilen prensler bir kere Türkiye koşullarını bilmiyorlardı, ikincisi çok heyecanlıydılar. Bunlar bilgisizdiler, bazıları Türkiye koşullarını ve bankacılığı bile bilmiyordu. Daha sonra Bankalar Kanunu'nda değişiklik yapılarak genel müdürlük için mezun olunması gereken okullar değiştirildi zaten. Bu tip insanlar bankaları idare edemedi. Bir de bu insanlar en mühimi sorumsuzdu. Sorumsuz, bilgisiz kişiler geldi genel müdür oldu. Düşünün ne büyük bir tehlike...Bankalar hangi konularda savurganlık yaptı?- Likidite, kárlılık, gizlilik, yeterli sermaye gibi konuların dikkate alınmadığı sektörde büyük bir savurganlık yaşandı. Teknolojide önde olmak uğruna hesapsız yatırımlar yapıldı. Kredi kartları gelişi güzel dağıtıldı. Yan yana birsürü ATM kuruldu. Türk bankaları Avrupa'dan bile daha modern oldu denildi. Ama bunun maliyeti düşünülmedi. Sektördeki ikinci savurganlık ücretlerde yapıldı. Ufak bir bankanın genel müdürüne kamudaki büyük bir bankanın genel müdürünün 20 katı maaş verildi. Ne oldu? Hepsi fona gitti. Bir savurganlık da şubelerde yaşandı. Hem gereğinden çok sayıda hem de çok lüks şubeler açıldı. Bu savurganlıklar bankaların maliyetlerini artırdı. Sektörün canlandırılması için neler yapılmalı?- Sektörü Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) kontrol ediyor. Fona devredilen bankaları yeniden canlandırmaya, kalanları kurtarmaya çalışıyorlar. İstanbul Yaklaşımı'yla da, bankalarla birlikte reel sektörü ayağa kaldırma çabası veriliyor. Bugün ticari krediler donmuş durumda. Karşılık Kararnamesi çok sert. Bu kararnameyi aynen uygularsanız, bir çok banka daha zor duruma düşebilir, yumuşatmak lázım. Karşılık Kararnamesi değişirse İstanbul Yaklaşımı başarılı olur. Hálá bankacılığın randımanlı çalışmasına engel olan bazı durumlar var. Bunlar maliyetleri çok yükseltiyor. Munzam karşılıklar, bankalar arasındaki işlemlerden vergi alınması, enflasyondan arındırılmamış kár üzerinden vergi alınması sürdükçe bankacılık sektörü kár edemez.
Döviz politikasını nasıl buluyorsunuz?- Uygulanan döviz politikası doğru, kurların serbest olması gerekiyordu. Kurların kontrol altında tutulması da krizde etkili oldu. Baskı altında tutulan
dolar çok sıkıştı, sonra da tutmak mümkün olmadı. Enflasyonun yüksek olduğu bir ülkede dövizi yüzde 15-20 artışla sınırlamak yanlıştı. Bugün normal seviyelere geldi. Bankacılık sektörü bundan sonra nasıl şekillenecek?- 8-10 büyük banka kalacak. Bir de bizim tipimizde ufak bankalar olacak. Rasyoları güçlü ufak bankaların yaşama şansı olacak. Sağlam ufak bir bankayı elde tutmak, zayıf büyük bir bankaya göre daha kolaydır. Orta büyüklükteki bankalar ise birleşerek büyüyecek. Turkish Bank'tan Bankacılık Ödülleri TURKISH Bank'ın Türk bankacılığının önde gelen isimlerinden Ahmed Dallı anısına düzenlediği 2001 ‘‘Ahmed Dallı Bankacılık Ödülleri’’ de bu akşam sahiplerini buluyor. Ödül gecesinde, Turkish Bank'ın kuruluşunun 100'üncü yılı da kutlanacak. 1992'den bu yana gerçekleştirilen yarışmaya bu yıl 51 yarışmacı 30 farklı projeyle katıldı. Yarışmada birincilik ödülüne Yapı ve Kredi Bankası'ndan Selçuk Tamer, Ali Bahadır Minibaş ve Semir Güreyip'in öncülüğünde gerçekleştirilen ‘‘Merkezileştirme Projesi’’ layık görüldü.Bir odadan üç oda çıktıTurkish Bank bu yıl kuruluşunun da 100'üncü yılını kutluyor. Bugün bankanın sektördeki yeri neresi?- Turkish Bank, Türk Bankası Grubu altında üç ayrı ülkede, ayrı banka olarak çalışıyor. Turkish Bank A.Ş, Türk bankası. Londra Turkish Bank İngiliz bankası. Kıbrıs'taki Türk bankası ise yüz yıllık. Bu üç bankanın aktif toplamı 400 milyon dolar, sermayesi 50 milyon dolar. Bu Türkiye koşulları içinde ortalarda bir banka grubudur. Turkish Bank kriz dönemini nasıl geçiriyor?- Krizdelikit olmanın yararını gördük. Donmuş paramız, geri dönmeyen tek kuruşumuz yok. Yılın ilk yarısında 16 trilyon lira kár ettik. Ücret politikamızın da krizde çok faydasını gördük. Benim aldığım 2 bin dolar, genel müdür yardımcılarımın ki 1500 dolar. Krizde herkesin otomobilini aldık. Benim büyük bir odam vardı, yere ihtiyaç olunca yeni binaya geçme arayışına girmedik. Benim odamdan üç yeni oda çıkardık. HAMİT BELLİTURKISH Bank Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Hamit Belli, bankacılığa 1955 yılında Akbank'ta stajyer olarak başladı. 1970 yılında Akbank Genel Müdür Muavini, 1980'de Akbank Genel Müdürü oldu. 1994 yılında 65 yaşını doldurduğu için emekliye ayrılan Belli, Turkish Bank'ın Genel Müdürlüğü'nü ve Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı üstlendi. Belli, aynı zamanda Turkish Menkul Değerler'in de Yönetim Kurulu Başkanı. 1995 yılında Turkish Bank'ın yanısıra Akbank Yönetim Kurulu'na da yeniden katıldı.
button