Banka batırana, şirketini halka arz izni verilmesin

Güncelleme Tarihi:

Banka batırana, şirketini halka arz izni verilmesin
Oluşturulma Tarihi: Haziran 06, 2007 00:00

Çukurova Holding’in Maliye ile yaşadığı vergi sorunlarına karşın Digitürk’ü halka açma çabaları sürerken, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) eski başkanlarından Ali İhsan Karacan, "Banka batıranların şirketlerini halka açmalarına izin verilmesin" çağrısı yaptı.

Çukurova Holding’e bağlı Pamukbank da 2001 krizi sırasında el konulup tasfiye edilen bankalar arasında yerini almıştı. "Banka batıran bankacılık yapamaz" ilkesi gereği, Çukurova Holding’in diğer bankası Yapı Kredi ise, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) sağladığı geçiş döneminin ardından Koç-UniCredit ortaklığına satılmıştı.

BANKACILIK YASAK:

Ali İhsan Karacan, Gazeteport’ta yayınlanan bir yazısında, "Banka sahibi olamayanın, sermaye piyasalarına girmesine de izin verilmesin" çağrısını gündeme getirdi. Karacan, "Bankalar Kanunları eskiden beri banka sahibi olabilmeyi sıkı koşullara bağlamıştır. Nitekim Bankalar Kanunu, bankası TMSF’ye devredilen bir kişi ve gurubun artık doğrudan ve dolaylı da olsa bir bankada kontrol eden, hatta belirli bir orandan yukarı pay sahibi olma ve yönetici olmasını yasaklamıştır" dedi.

EVRENSEL KURAL:

Bu yasağın, evrensel olarak bütün bankacılık sistemlerinin temel özelliklerinden birisi olduğunu ve haklı bir temele dayandığını vurgulayan Karacan, şu değerlendirmeyi yaptı: "Kontrol eden hissedar olarak sizin bir kusurunuz olsun ya da olmasın, kusurunuzun derecesi ne olursa olsun bankanız batar, iflas eder ya da fona devredilirse, banka sahibi olma niteliğinizi yitirirsiniz. Bir tek kaza yapmanız banka sahibi olma ehliyetinizin elinizden alınması için yeterlidir. Bankanızın sorunlu hale gelmesi veya batması sadece kontrol eden sahipleri için risk yaratmaz, bankacılık sisteminin tümü ve genel olarak ekonomi için de risk ve tehlike yaratır. Siz istediğiniz kadar güvenli bir kişi olduğunuzu, becerili ve basiretli bir tacir olduğunuzu söyleyin, güvenilir niteliğinizi bir ’karine’ olarak yitirirsiniz. Bu yitirimin affı da yoktur. Artık üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin banka sahibi olma niteliğini kazanamazsınız. Bu evrensel bir kuraldır."

ARACI KURUMLAR İÇİN DE GEÇERLİ:

Bu ilişkilerin sadece bankalar açısından değil, başkalarının parasını kullanan ya da güvene dayalı iş yapan, mali piyasaların aracı kurumlar, sigorta şirketleri, yatırım ortaklıkları ve yatırım fonları gibi diğer kurumları açısından da geçerli olduğuna dikkat çeken Karacan, "Ancak ülkemizde bu ilişkinin hukusal olarak kurulmadığı ya da zayıf kurulduğu noktalar var. Bunlardan birisi halka açık şirketler ve diğer sermaye piyasası faaliyetleri. Bu konuda açık bir yasa hükmü olmasına gerek bile yok" dedi.

ÇIKARLARI İHLAL EDİYOR:

Ali İhsan karacan, banka batırmış olan kişi ve gruplara, şirketlerini halka açma izni verilmesinin Bankacılık Kanunu ile getirilen yasakların özüne aykırı olduğu gibi sermaye piyasası mevzuatının koruduğu çıkarları da ihlal ettiğini savundu. Karacan, "Bu nedenle SPK, bankacılık yapması yasaklanan gurupların halka kapalı olan şirketlerinin halka açılmalarına ve bu şirketlerin borçlanma senetlerini halka arz etmelerine izin vermemelidir" çağrısında bulundu.

Borsada yasağı olanlara bile izin veriyorlar

SPK eski Başkanı Ali İhsan Karacan, halka açılma izinleri konusunda SPK’yı şöyle eleştirdi: "Ülkemizde SPK bir süredir halka açık şirketler kesiminde temel ilişki ve ilkeleri gözardı ettiği ve ilgilenmediği için bu konuda sessiz kalıyor. Hatta tam tersi, kendisinin borsada yasak koyduğu kişilerin şirketlerinin halka açılmasına bile izin vererek tersine uygulamalar yapıyor. Ülkemizde bankası TMSF’ye devredildiğinden bankada hissedar olması yasaklanmış kişi ve gruplar halka açık şirketler kesiminde herhangi bir kısıta tabi olmadan varlıklarını sürdürüyorlar. Bir diğer konu da, banka sahibi olması yasaklananların doğrudan veya dolaylı olarak kontrol ettikleri şirketlerin borçlanma senetlerini halka arz edip edemeyecekleridir."

600 milyon YTL’lik vergi borcu komisyonu bekliyor

ÇUKUROVA
Grubu ile ABD kaynaklı özel fon Providence Equity Partners’ın ortaklığındaki Digitürk’ün, yüzde 15 oranındaki Özel İleşitim Vergisi (ÖİV) ödemesi gerektiğine ilişkin Gelirler Kontrolörü Raporu, henüz ilgili daireye gönderilmedi. Halka arz planı içinde olan Digitürk’ün, Gider Vergisi Kanunu uyarınca, yıllık gelirleri üzerinden yüzde 15 oranında ÖİV ödemesi gerekirken, 2004-2005 gelirleri için böyle bir ödeme yapmadığı belirlendi. Digitürk’ün Gelirler Kontrolörleri’nin raporuna itiraz etmesi üzerine, rapor bir ay önce "Rapor Okuma Komisyonu"na havale edildi. Halen bu komisyonda işlemde olan raporun, komisyondan çıktıktan sonra, tahsilat süreci başlatılmak üzere ilgili vergi dairesine gönderilmesi gerekiyor. Digitürk’ün, ÖİV incelemesine konu olan gelirleri, 2004’ün ikinci yarısı ile 2005 yılını kapsıyor. Birbuçuk yıllık bu gelirin 600 milyon YTL’ye yakın olduğu belirtiliyor. Diğer yandan, verginin ödenmesinin kesinleşmesi durumunda, henüz incelemesi yapılmayan 2006 yılı gelirinin de incelemesi yapılacak. Bu durumda, Digitürk’ün yasal faiz ve cezalarla 300 milyon YTL’ye yakın bir ödeme yapmasının gerekebileceği bildiriliyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!