Nilgün KARATAŞ
Oluşturulma Tarihi: Eylül 28, 2009 00:00
TBANK Genel Müdürü Dinçer Alpman, “Bana kızacaklar olacak ama parasal genişlemeden yanayım’’ dedi ve ekonomideki daralma sorununa çözüm olarak ‘‘biraz enflasyon’’ önerdi. Cari açık ve enflasyondan korkulmaması gerektiğini savunan Alpman, “Bu işlerin ilacı bunlar” diye konuştu.,
KÜRESEL krizin etkisiyle daralan ekonomi, bugün Türkiye’nin en büyük sorunu ve pek çok sorunun da kaynağı. Sıkıntıya düşen binlerce işyeri, işsiz kalan milyonlar umudunu, 2010 yılına bağlamış durumda. Enflasyonun faizlerin düştüğü bir ortamda ekonominin bir türlü harekete geçmemesi, eskiden beri tartışılan enflasyon-büyüme ilişkisini bir kez daha gündeme taşıdı. ‘Biraz enflasyon lazım’ görüşleri de dile getirilmeye başladı. Bu görüşler de olanlardan biri de Tbank Genel Müdürü Dinçer Alpman.
Bu işlerin ilacıTürk Telekom hisselerine verdiği 6.5 milyar dolarla Türkiye’nin en büyük doğrudan yabancı yatırımcısı olan Hariri Ailesi’nin 2007 yılında aldığı kısa adı T-Bank olan Turkland’ın uzmanlık alanı KOBİ ve ticari bankacılık. Büyüme planlarını bu alanlar üzerine kuran bankanın Genel Müdürü olan Dinçer Alpman, bankacılık sektörü ve KOBİ’ler üzerine bilgi verirken, ekonominin geneline ilişkin soruları mızı da yanıtladı. “Bize biraz enflasyon lazım. Bu iş (ekonomik daralma) enflasyonsuz çözülmez” diyen Dinçer, dış açığın finanse edilebilirliği, cari açık gibi kaygıları bulunmadığını dile getirdi. “Ben iki şeyden korkmuyorum; cari açık bir, enflasyon iki. Bu işlerin ilacı bunlar” diyen Dinçer, sorularımıza şu yanıtları verdi:
Açık finanse edilirCari açık da, enflasyon da bu ülkenin geçmişteki en büyük sorunlarının başında geliyor. Bu iki konuda da nasıl bu kadar rahat olabiliyorsunuz?- Öncelikle cari açığın oranına bakmak lazım. Yüzde 7-8 gibi cari açıklar her zaman finanse edilebilir. Türkiye’de bunları finanse etti. Bence bundan sonra da edebilir. Bakın son 2-3 ayda birçok banka sendikasyonunu geri ödedi, bazıları yeniledi. Biz tamamını geri ödedik, ihtiyacımız yok diye, 120 milyon dolardı. Şimdi dış bankalar sürekli ‘
kredi almayacak mısınız’ diye soruyor. Alırız tabi ama biraz daha fiyatı insin bakalım. Çünkü dünyada bir likidite var. Türk bankaları da böyle bir kriz döneminde bence çok iyi bir performas sergilediler. En ufak bir defaultları yok (emanet paranın açığını ödemekten kaçınmak, taahhütlerini yerine getirmemek), üstelik zaman zaman yurtdışına para bile plase ettik. Dolayısıyla bu paranın gelebileceği iyi yerlerden biri Türkiye. Benim dış açığın finanse edilebilirliliği ile ilgili hiçbir kaygım yok.
Biz yıllarca enflasyonu kötü bir şey diye bildik, siz nasıl ‘biraz lazım’ diyebiliyor sunuz?- Merkez Bankası faizleri bu kadar düşürmüşken bakıyorsunuz, ekonomide beklenen canlanma yaşanmıyor. Bu iş enflasyonsuz çözülmez. Bir anda 2.5 milyon insan işsiz kalmışsa, bir şey yapmalısınız. Türkiye’de her yıl 700-750 bin kişi iş gücü arzına katılıyor. Çok genç nüfus var. Biz ancak onlara iş yetiştirebiliyorduk. Şimdi bir de stokta 2 milyon insan oluştu. Bu yüzden bana kızacaklar olacak ama parasal genişlemeden yanayım.
Bilançoya baktımızda kayıtdışılığı okuruz
Kredi verirken reyting uyguluyoruz dediniz ama Türkiye’de kayıtdışı sorunu var. Bu durumda sağlıklı reyting nasıl yapılır ki?- Bankaların bütün kredi departmanları, özellikle finansal analiz departmanları kayıtdışılığı dikkate alır. Bilançoların içinden kayıtdışılığı okuyabiliyoruz.
Nedir bunun göstergesi?- Kayıtdışı işlemi olan firmalarda mutlaka, o fon ortaklar üzerinden firmaya girer. Ortaklara borç kalemi olarak gözükebilir, stoklar da gözükür, bir şekilde görünür. Bilanço da görmeseniz bile artık hemen her sektörde belli bir takım standartlar var, o sektörde kayıtdışılığının ne kadar olacağına ilişkin.
Bir örnek verseniz, ayakkabı sektörü desek, kayıtdışı oranı nedir?- Bu sektörde yüzde 40’lar civarındadır. Kağıt üzerinden giderseniz, bu oranları dikkate almazsanız iş yapamazsınız. Kayıtdışılığı ölçmenin çok yolu var, bakıyorsunuz adam 50 bin lira kazanmış, 150 kişi çalıştırıyor. Bunca çile 50 bin lira için mi çekilir? Çekilmiyor tabi.
Bazı firmalar daha düşük faizle kredi kullanıyor
Ticari kredilerde şirketlerin elini rahatlatacak düzeye indi mi faizler?
- Orada henüz bireyselde görülen rakamlar yok. Ama bu isini de birbirinden ayırmak lazım. Bir kere mortgage, bankalar için en risksiz kredi. O nedenle oradaki faizlere bakıp da ticari tarafta da, daha az teminatlı ya da daha yüksek risk içeren kredi faizlerinin aynı seviyeye inceğini kısa zamanda beklemek iyimserlik olur.
Yine de bir düşüş var değil mi?- Elbette. Yılbaşında 26-30 bandında olan krediler, bugün yüzde 15-16’a indi. Bazı firmalar için ise yüzde 10-12’lere inmiş durumda.
Bu ‘bazı firmaları’ tarif eder misiniz?- Faiz oranı biraz da risk seviyesi ile ilgili. Kredi notu yüksek olan bir firma, piyasaya çıktığı zaman en düşük faiz oranını alıyor. Bankaları rekabete sokabiliyor. Ama kredi notu göreceli olarak az olan firmalara uygulanan faiz daha yüksek çünkü orada aldığınız risk daha fazla.
Basel II’ye geçilemediğine göre bu işin henüz bir standartı yok, o zaman bu değerlendirme nısal yapılıyor?- Standart bir reyting yok ama artık bütün bankalar şu anda reyting uyguluyor. Sonuçta bu reytingler Basel II’ye uyumlu.
2010’da dönüş olur ama biz bir şey çıkarmazsak
Sizin krizden dönüş beklentiniz ne zaman?- Dönüş beklentim, 2010’un birinci çeyreğinden sonra. Tabii eğer dış kaynaklı ikinci bir dalga ve ya biz içeride kendimiz bir şey çıkartmazsak.
Biz siyasi gerilimlere alışık bir ülkeyiz, bu dönemde böyle bir gerilimin bu dönemde etkisi, eskisinden daha mı çok olur?- Dışarıdan gelecek bir dalga için yapabileceğiniz bir şey yok, bunu tek başınıza düzeltme şansınız yok. Şu anda en karşılaşmamamız gereken şey, içerden kaynaklanan, siyası istikrarı bozacak bir gelişme. Böyle bir şey tam bir talihsizlik olur.
En yüksek batık oranı KOBİ’lerde
Batık oranlarının arttığını biliyoruz, KOBİ’lerde durum nasıl?- Son 1.5 yılda kanuni takip oranları yüzde 2.5’lardan 5.5’lara yükseldi. En yüksek batık oranı de KOBİ’lerde, orada yüzde 6.5-7 seviyelerine çıktı. O nedenle KOBi kredilerinin risk oranı da arttı.
Bu durumda KOBİ’ler iki yönlü darbe yemiş görünüyor...- Evet, kredi daralması herkesi etkiledi hem iş potansiyeli hem de fonlama imkanları geriledi. KOBİ’lenin çoğu büyük firmalara ara mamul üreten şirketlerdir, büyük şirketlerdeki ihracattan kaynaklanan daralma yüzünden KOBİ’lerin aldığı siparişler düştü. Bir taraftan da fonlama imkanları azalında, krizi en çok hisseden onlar oldu.
Bankalar daha çok mortgage ve tüketici ağırlıklı kredi vermeye hevesli görünüyor. Bu dönemde KOBİ’lere de verilebilecek güzel bir haber yok mu?
- Güzel haber şu; Eylül 2008’den Mart 2008’e kadar bankalar kredileri geri çağırmışlardı, pek kredi vermek istemiyorlardı. Ama marttan itibaren TL piyasası açılmış durumda. Yeni şu anda biz de dahil bankalar TL kredi veriyor.
Döviz kredisine zaten pek talep yok ama TL krediler acık, hatta bankalar burada rekabetçi fiyatlarla, bizim gibi portföylerini artırıyor. Marttan bu yana 10 milyar lira civarında kredi verdik.