Güncelleme Tarihi:
EKONOMİ Bakanı Nihat Zeybekci, Denizli’de köyde başlayan, Ankara’da bakanlığa kadar uzanan hayatının bilinmeyen yönlerini Hürriyet’e anlattı. 1 Ocak’ta hem yeni yılı hem de doğum gününü kutlayan Zeybekci, makamında kendisi için hazırlanan sürpriz doğum günü pastasını kesti. 7 yaşında tütün tarlasında çalışmaya başlayan, yatılı okulda bez ayakkabılarla koştuğu atletizm pistlerinde ödülleri bulunan 4 çocuk babası olan Zeybekci, köydeki anılarından, “baba” kimliğine kadar özel yaşamına dair Hürriyet’e şunları anlattı:
Baba-oğul günü
ÇOCUKLARININ işlerinin yoğunluğundan şikayet ettiğini anlatan Nihat Zeybekci, “En küçük oğlan, ‘baba bir baba-oğul günü yapılım’ diyor. En küçük 8 yaşında. Yılbaşıyla ilgili öyle bir hedefimiz var. İnşallah yapacağız. 1 Ocak gündüzünde yapacağız. Beraber olmayı istiyor sadece, gezmeyi, dolaşmayı. Muhtemelen köyde olacağız. İki gün onu yapmak istiyoruz. En küçüğün adı Tarık Efe, 13 yaşındaki Süleyman Ertuğrul, onun büyüğü ablamız Fatma üniversite 3. sınıfta okuyor. En büyüğü de ağabeyimiz 24 yaşındaki Atilla Şükrü” dedi.
Dağda dürümün keyfine doyulmaz
EN çok sevdiği şeyleri anlatan Bakan Zeybekci, şunları söyledi: “Beraber dağlara gitmeyi severiz. Bozdağ’da kar vardır, oraya gideriz. Baharda kırmızı mantar olur. Yürümeyi çok severiz, eşim ve çocuklarım da katılır. Gün içinde 10-15 kilometre yürürüz. Torbalarımızı açar dağda yemek yeriz. Yemekleri yanımızda götürüyoruz. Yufka götürüyoruz, yanında domates, soğan, haşlanmış yumurta, peynir onları koyup da dürüm yapıp sardınız mı yediniz mi sen dağda seyret keyfini. Koruma kim protokol kim? Rahmetli anacağım, ‘oğlum hırsıza kilit olmaz’ derdi. İnsan kafaya koyduğunu yapar.”
7 yaşında tütün tarlasına girdim
KÖYDE yaşadığı dönemlerde unutamadığı anıları olduğunu anlatan Zeybekci, “Kolumuzda bacağımızda hep yara bere vardır. Yaz geldiği zaman hiç ayakkabı giyilmez ki. Bizde 7 yaşında tütün tarlasına girersin, annen baban senden medet bekler. Koştururken, atlarken, zıplarken mutlaka bir yerin yaralanır, o yaralanan yere de tütün basarlar. Biz şanslı bir nesiliz. Rüzgarda harman savurmayı, orakla ekin biçmeyi gördük ve yaptık. Tanesini ayırmayan harman makinesini, biçerdöveri gördük, manuel, elektrikli hesap makinesini, devasa odalardaki bilgisayarları gördük” diye konuştu.
Birbirimizi gazlayarak suya atlardık
“Çocuklarımız benim gördüğüm şeyleri görmedi” diyen Nihat Zeybekci, “Her türlü hatıranız var. İlk yüzmeyi öğrenirken vahşi şekilde suya atlamalar. Karapınar diye suyun çıktığı bir yer var. Oraya gittiğimizde 7-8 yaşlarında herkes birbirine gaz vererek hiç yüzme bilmesen de 3 metre derinliğinde suya atlıyorsun. Çok şükür kimse boğalmadı. Orada ortaya konulan onurun, şerefin. ‘Sen erkek misin’ deyip agüm atla. Bunların hepsi birer hatıra. Yeni neslin böyle tecrübelere sahip olması mümkün değil” diye konuştu.
Bez ayakabbılarla atletizm yaptım
LİSANSLI atletizim yaptığını söyleyen Zeybekci, “Bölge ve il takımındaydım. Lise 1’de başladık. Okul takımı olarak aldığımız dereceler var, birincilikler var. Orta mesafede çok iyiydim. 100 metrede de iyi şeyler yapabilirdim belki de beslenme imkanı yoktu. Bez ayakkabılarla... Parasız yatılı okuyan adamın nesi olur ki, birşeyi olsa parasız yatılı...” dedi.
YETER Kİ SAZ SESİ OLSUN
BAKAN Zeybekci, en çok türkü dinlemeyi sevdiğini belirterek, “Türküyü, Türk müziğini çok severim. Neşet Ertaş, Özay Gönlüm’ü, Ege türkülerini, Hisarlı Ahmet’i çok severim. Türkü, saz sesi olsun da ne olursa olsun. Acem kızını, Elif’i çok severim. Sobalarında kuru da meşe yanıyor efem, benim çocuklarıma söylediğim ninnidir. Bizim ilçenin türküsüdür o. Çok kitap okurum. Hayran olduğum yazarlar var. Aytmatov baştan aşağı hepsini okudum. Türk yazarlardan son dönemde Bahattin Özkişi var. Onu ‘Sokaktaki’ kitabını okuyorum. Daron Acemoğlu’nun ‘Rusların Düşüşü’ kitabı çantamda şimdi onu okuyorum. Bulduğum romanları okurum. Necip Fazıl’ı defalarca okumuşumdur. Arada tık diye açarım mesela, masamda duruyor mesela. Çöle İnen Nur mesela, muhteşem bir eser. Minik minik şeyler var. Belki üç, dört defa okumuşumdur. Hergün yatmadan önce alışkanlığım, İmam Rabbani’nin Mektubat’ı var, açarım o gün hangi mektup denk geldiyse ona bakarım” şeklinde konuştu.
EKMEK TEKNESİ ÇOK GÜZEL DİZİYDİ
ÇOK fazla televizyon izlemek için zamanı olmadığını belirten Zeybekci, “Televizyon izleyemiyorum, bazı diziler özeldi Ekmek Teknesi çok güzel mahalle dizisiydi, onları tekrar etmek lazım. 80’leri bazen görüyorum ama izleme imkanım olmuyor. İmkan bulursam, bazen çocuklar ‘film izleyelim’ diyorlar. Fırsat olursa yılbaşı tatilinde Denizli’de Hobbit’i izleyeceğiz” dedi.