Bandırma'da inşaatı devam eden yıllık 75 bin ton kapasiteli biyodizel fabrikasının 2006 yılı Mayıs ayında faaliyete geçmesi öngörülüyor. Özellikle Avrupa'ya ihracata dönük üretimi planlanan fabrikaya hammadde sağlamak için de Pakdemirli, sözleşmeli çiftçilerle kanola üretimini 500 bin dekara çıkarmayı hedefliyor.
ANAP hükümetleri döneminde maliye ve devlet bakanlıkları da yapmış olan iktisatçı ve makine mühendisi Pakdemirli, “biyodizelin vergi geliri kaybına neden olduğu” tartışmalarına değinirken, Türkiye'nin, Avrupa'daki emisyon kirliliği en yüksek ülkesi olarak, çevresel kaygılarla, biyodizelden kaynaklanacak vergi kaybına katlanması gerektiğini vurguludı..
Edinilen bilgiye göre, Pakdemirli, biyodizel üretimi amacıyla, bazı sanayicilerle birlikte tamamen yerli sermayeye dayalı olarak ”Çevresel Kimya San. ve Tic. A.Ş.” adıyla bir şirket kurdu.
Şirketin yönetim kurulu başkanı olan Pakdemirli, ortaklarının adını vermezken, “Hepsi de bizim gibi bu işe merak sarmış arkadaşlar” dedi.
Dünyada biyodizele talebin giderek arttığına işaret eden Pakdemirli, sektörü değerlendirirken, “Biyodizel sektörü, içerde de büyüyecek. AB'nin çevre standartları nedeniyle büyük bir pazar var. Ekonomik şartlar ne kadar bozulursa bozulsun, bu pazar her gün büyüyecek, küçülmeyecek... Pazarı büyüyen bir işkolu. Önemli olan buna gerekli yağlı tohumu üretmek. Tarım yönü ağırlıklı. Sanayicinin öncelikle tarımı desteklemesi lazım...” diye konuştu.
KANOLAYA DEVLET DESTEĞİ İSTEĞİ
Pakdemirli, A.A muhabirine çalışmaları ile ilgili bilgi verirken, sadece üretim yapacaklarını, dağıtım işine girmeyeceklerini, fabrikaya hammadde sağlamak için Kelkit Vadisi, Orta Anadolu, İzmir ve Balıkesir civarında bu yıl 50 bin dekar alanda kanola üretim sözleşmesi gerçekleştirdiklerini açıkladı.
Sözleşmeli üretimi aşama aşama 500 bin tona kadar çıkarmayı hedeflediklerini anlatan Pakdemirli, Bandırma'da inşaat çalışmaları devam eden ve gelecek yıol Mayıs'ta açılması planlanan fabrikanın, ”250 ton/gün, yıllık 75 bin ton kapasiteli, büyükçe bir yatırım” olduğunu kaydetti. Kanola üretimi yaygınlaştırana kadar 1-2 yıl devlet desteği gerektiğine işaret eden Pakdemirli, bunun devlete, buğday üretimine verilen destekten daha ucuza mal olacağını, çiftçinin de daha çok kazanacağını belirtti.
Tarıma verilen desteklerin bir zamanlar “kara delik” olarak görüldüğünün hatırlatılması üzerine Pakdemirli, şöyle konuştu: “Uluslararası piyasa fiyatları dikkate alınırsa, devlet şu anda buğdaya 100 dolardan fazla destek veriyor. Türkiye'de 4-5 milyon ton buğday üretim fazlası var. Devlet, 250-300 dolara aldığı buğdayı 110 dolara ihraç etmeye çalışıyor. Buğdaya verilen desteğin daha azı kanolaya verilirse, kanolaya geçiş hızlı olur. Desteklemezse, kanola gene dikilir, ama daha yavaş gelişir. Köylü şu anda devletin desteği ve içerdeki fiyatlar nedeniyle tahıldan 250-300
dolar kazanıyor. Ama kanolaya geçince 350 dolar kazanacak. Başlangıçta devlet 100 dolar destek verirse, çiftçinin eline geçen 450 dolar olursa, birçok kişi bu yöne gelir. Birkaç yıl sonra destek verilmesine gerek kalmaz. 4 milyon tahıl yerine yağlı tohum üretilse, Türkiye ekonomisine 1 milyar dolar daha fazla katkı sağlanır.”
“STANDART SORUN DEĞİL”“Türkiye'nin, daha doğrusu TSE'nin, AB'nin kanolaya göre hazırlanmış biyodizel standardını aynen kabul etmesinin sektör tarafından eleştirildiğinin hatırlatılması” üzerine de Pakdemirli, bunu sektör açısından önemli bir sorun olarak görmediğini ifade etti.
Türkiye'de ayçiçeği ve pamuk üretiminin de yetersiz olduğuna, büyük miktarlarda ithalat yapıldığına işaret eden Pakdemirli, “Bizim arkadaşlar, pamuk ve ayçiçeği yağını da içiren bir standart istiyor. Bence çok önemli değil. Çünkü zaten ayçiçeği ve pamuk yağında da üretim yetersiz. Öncelikle ham yağ açığının kapatılması lazım. Bu ürünlerde açık varken, ayçiçek ve pamuk yerine, sektöre girecek sanayiciler kanolaya öncelik vermeli. Böylece standart sorunu yaşanmaz. Kanola bu bitkilerden daha verimli, eğer bu sektörü yerli tohuma dayandıracaksak, ayçiçeği ve pamukta ısrar etmek yerine, kanoladan başlamalı” görüşünü dile getirdi.
Pakdemirli, mevcut tesisler açısından sorunun çözümü amacıyla, biyodizel standardında sorun olan iyot indisinin 140'dan 120'ye indirilmesi konusunda 2-3 yıllık geçiş süreci verilebileceğini kaydetti.
“ÖTV'DE KISKANÇLIK YAPMAMALIYIZ”
Türkiye'de biyodizelle ilgili düzenlemelerin henüz tamamlanmadığını da ifade eden Pakdemirli, benzinde yüzde 2 biyobenzin katkı öngörülmesine karşın, bir düzenleme olmadığını hatırlatarak, şunları söyledi:
“Yerli tohumdan üretilen yüzde 100 biyodizelde ÖTV muafiyeti var. Üretici tohumunu getirirse, üreticiye satılan biyodizelde de KDV alınmaz diyor. Önemli bir olanak. Ancak biyodizel katkılı dizel için de ÖTV istisnası lazım. Bunun için kararname gerekli. Yenilenebilir bir enerji olduğu için standartlar ve üretim yönünden dikkatli davranmalayız. Türkiye, bütün Avrupa ülkelerinde en fazla karbondioksit emisyonu olan, en fazla çevreyi kirleten ülke.
Karbondioksit emisyonu, sonra ozon tabakasının delinmesine ve küresel ısınmaya neden oluyor. Türkiye'nin artık, çevreye de dikkat etmesi ve AB direktiflerini dikkate alınması lazım. Çevreyi temiz tutmak istiyorsak, biraz vergi kaybından fedakarlık etmemiz lazım. Biyodizelde ÖTV'de kıskançlık yapmamalıyız. Bir miktar vergi kaybı olsun.”
PETROL SEKTÖRÜNÜN ENGELLEMESİ
Petrolcülerin, “Bunlar belli standarda uymadan üretecek. Her üretilen de satılacak, bizim dizel satışları düşecek” endişesi olduğunu anımsatan Pakdemirli, “Eğer merdivenaltı üretimi engellemezseniz, bu endişe haklı. Motorun çekiş gücü düşer... AB standardı uygulanmalı” dedi.