Güncelleme Tarihi:
Şimşek, Şekerbank tarafından düzenlenen "Sürdürülebilir Kalkınmanın Finansmanı Konferansı"nda yaptığı konuşmada, siyasi istikrar olmadan reform yapılamayacağını, reform olmadan da refahın oluşturulamadığını söyledi.
Siyasi istikrarın tek başına yetmediğini, reformlarla desteklenmesi gerektiğini aktaran Şimşek, statükoyu korumaya yönelik bir siyasi istikrarın hiç faydası bulunmadığını kaydetti.
Bakan Şimşek, Türkiye'nin çok uzun yıllar ortalama ömrü 15 ay olan hükümetlerle yönetildiğini anımsatarak son 11-12 yılda ise Türkiye'de güçlü bir iktidar olduğunu dile getirdi.
Son seçimlerden 3 temel mesajın çıktığına işaret eden Şimşek, "Birincisi siyasi istikrarın devam edeceğine yönelik. İktidar partisi, hükümetimiz çok güçlü bir halk desteğine sahip. Bu devam ediyor. Dolayısıyla siyasi istikrar bir tehdit altında değil. İkinci olarak seçime doğru Türkiye'de çok ciddi tartışmalar yaşandı. Tartışmaların, iddiaların önemli bir kısmının siyasi motivasyonlarla ortaya atıldığı, sandıklardan çıkan sonuçlarla o da ortaya çıkmış oldu. Yakında cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Onun da muhtemelen rahat bir şekilde geçeceğine ilişkin, bu sonuçlar destekleyici" ifadelerini kullandı.
Başka gelişmekte olan ülkelerle son 11-12 yıldır karşılaştırıldığı zaman Asya hariç, Türkiye'nin performansının göreceli olarak iyi olduğunun söylenebileceğini bildiren Şimşek, bunun sonucunda Türkiye'nin batı ile arasındaki farkı güçlü bir şekilde kapattığını ifade etti.
Bakan Şimşek, Türkiye'nin bu yılki büyümesinin yüzde 4 civarında olacağını öngördüklerini anımsatarak, "İlk çeyrek rakamları destekleyici. Bundan sonraki dönemde Türkiye'nin orta ve uzun vadede yüzde 5 gibi bir trend büyüme rakamını yakalayabileceğini düşünüyoruz. Türkiye'nin en büyük kazanımlarından birisi, kendi evini düzene koyması. Yani ciddi bir mali konsolidasyon, ciddi bir bütçe anlamında performans ortaya koymasıdır, reformlar yapmış olmasıdır. 2009 yılı hariç son 10 yıldır Türkiye Maastricht kriterlerini yakalamış durumda. Bu da çok önemli" değerlendirmesinde bulundu.
"KAMU BORCUNU YÜZDE 30'LARA ÇEKMEK HEDEFİMİZ"
Şimşek, Türkiye'nin mali disiplini güçlü bir şekilde devam ettireceğini söyledi.
Türkiye'nin son 10 yıldır kamu borcunun GSYİH'ya oranında Maastricht kriterlerini yakaladığını anımsatan Şimşek, şu anda kamu borç stokunun milli gelire oranını yüzde 30'lara çekme çabasında olduklarını kaydetti.
2007'den bu yana dünyada net istihdam yaratmada zorluklar yaşandığını, Avrupa'da 2 milyonun üzerinde insanın işini kaybettiğini hatırlatan Şimşek, Türkiye'nin 2007'den bu yana 5,8 milyon civarında rekor düzeyde bir istihdam sağladığını, bunun sadece büyüme ile ilişkili olmadığını, aktif iş gücü politikalarıyla da alakalı olduğunu anlattı.
Şimşek, karlılık, sermaye yeterliliği ve aktif kalitesi anlamında Türkiye'nin bankacılık sektörünün çok sağlam olduğunu vurgulayarak, şu anda sermaye yeterlilik oranının yasal düzenlemelerin 2 katı düzeyinde olduğunu söyledi.
Mehmet Şimşek, hane halkının borçluluk düzeyinin son yıllarda artmasına rağmen halen yönetilir ve düşük bir düzeyde bulunduğunu belirterek "Biz hane halkının dövizle borçlanmasına da izin vermiyoruz. Doğu Avrupa'nın deneyimlerinden ders aldık" dedi.
Türkiye'nin enflasyonu tek haneye düşürdüğünü, ama halen kat edecek yolunun olduğuna dikkati çeken Şimşek, şunları kaydetti:
"Enflasyonu düşük tek haneye indirmemiz lazım. Bunun için de ilave bir çaba gerekiyor. Bu sene enflasyon bir miktar yükseldi. Kur etkisi var, işlenmemiş gıda fiyatlarının etkisi var. Ama bunlar geçici etkiler. Muhtemelen biz Merkez Bankamızın öngördüğü gibi önümüzdeki sene sonu itibariyle tekrar yüzde 5'lere doğru enflasyonun indiğini göreceğiz. Enflasyona ilişkin yukarı yönlü riskler liranın değer kaybetmesi veya öngörülemeyen gıda fiyatlarındaki artış olarak özetleyebiliriz.
Ama ciddi bir şekilde parasal sıkılaştırma söz konusu, ciddi bir çıktı açığı var. Ayrıca makro ihtiyati birçok tedbir aldık. Bunlar sayesinde bence riskler enflasyonda aşağı yönlü. Yani enflasyonun düşüş trendine girmesi ihtimali hazirandan itibaren son derece yüksek. Bu zaten parasal sıkılaştırmayı gösteriyor. Yine kredi oranlarında ciddi bir artış var ve çok ciddi makro ihtiyati tedbirler aldık."
Bakan Şimşek, Türkiye'nin en büyük sorunlarından birisinin cari açık olduğuna işaret ederek, cari açığın Türkiye'nin yumuşak karnı olduğunu, Türkiye'yi dış şoklara karşı kırılgan yapan tek önemli faktör olarak dikkati çektiğini kaydetti.
"BU BİR DIŞ ŞOK"
Bu sene için jeopolitik gerginliklerin bir risk faktörü olduğunu dile getiren Şimşek, şunları ifade etti:
"Irak'ta olup bitenler cari açığımızı olumsuz etkileyecek. Eğer bu son gelişmeler hızlı bir şekilde kontrol altına alınmazsa, maalesef bu bizim için talihsiz bir gelişme, bu bir dış şok. Aynı şekilde Rusya ve Ukrayna'daki gelişmeler de bizim açımızdan olumsuz. Ülke olarak kendi coğrafyanızı seçemiyorsunuz, bir tür kader gibi bir şey. Bizim coğrafi konumuz oldukça avantajlı bir yer, ama bir o kadar da problemli bir bölgedeyiz. Problemli bir mahallede oturuyoruz. Arzumuz bölgede daha çok demokrasi.
Ama bu sene cari açığı aşağı çeken faktörler de var. En büyük ticaret ortağımız Avrupa resesyondan çıkıyor, Ortadoğu inşallah daha istikrarlı olacak diye düşünüyoruz. İç talebi biraz ılımlı tutuyoruz. Altın ithalatı geçen sene abartılı bir düzeydeydi, 12 milyar dolara çıkmıştı, bu sene muhtemelen öyle olmayacak. Ve tabi ki turizm beklediğimizden daha iyi bir şekilde gidiyor."