Güncelleme Tarihi:
Basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Bakan Kacır, 2018’den bu yana özellikle yüksek teknolojide diğer teknoloji sınıflarından çok açık şekilde ayrışan bir yükseliş trendi olduğunu belirterek, “Bu da aslında son 22 yılda kurulmuş Ar-Ge ve inovasyon ekosisteminin ortaya çıkardığı en somut sonuçlardan biri. Yani elbette yüksek teknoloji ihracatında muazzam bir artış yakalamayı hedefliyoruz. Bizim için de en önemli parametrelerden biri, yüksek teknolojiyi dünyaya ne kadar ihraç ettiğimiz. Bugüne kadar yaptığımız Ar-Ge ve inovasyon yatırımları aslında yüksek teknolojide önemli ölçüde bir ithal ikame fırsatı da beraberinde getirdi ve nihayetinde yüksek teknoloji üretimi işte son 5 yılda artık görünür şekilde düşük teknolojili alanlardan ayrışarak ülkemizde daha hızlı büyümüş oldu.” dedi.
TOGG SEDAN 2025’TE
TOGG’un tanıttığı Sedan modeliyle ilgili açıklamalar yapan Bakan Kacır, “Ekim 2022’de Cumhuriyet Bayramımızda Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımıyla ilk banttan iniş törenini gerçekleştirmiştik ve Mayıs 2023’ten itibaren Togg yollara çıkmayı başardı. Bir ön satış gerçekleştirdi Togg ve 177 bin talep aldı, ilk yıl 20 bin aracı teslim etmeyi hedeflediğini duyurdular, aslında ilk 8 ay demeliyiz, çünkü mayıs ayında başlamıştı teslimatlar ve yılsonu itibariyle 19 bin 589 araç yollara çıkmış oldu. Hem elektrikli araçlarda Togg pazar lideri oldu Türkiye’de, hem de ilk modeli olan T10X’in, yani C-SUV’nin kendi sınıfında lider olmasını sağladı. Hedef, 2025’te bu yeni modelin de satışa sunulması. Artık 2024’de C-SUV’nin satışları tabii üretim kapasitesinin artışıyla birlikte daha da artmış olacak. Bu yıl, geçen yılın 3 mislinden fazla Togg’un üretileceği öngörülüyor.” diye konuştu.
YATIRIMLARA DESTEK
KOSGEB eliyle KOBİ’lerin özellikle yatırım süreçlerinde desteklenmesi süreçlerini Bakanlık olarak yürütmeye devam ediyoruz. Verimlilik ve sürdürülebilirlik alanında yeşil dönüşüm ve dijital dönüşüm yatırımlarını desteklerken, bir yandan da özellikle son 3 yıldır başlattığımız uygulamalarla Türkiye’de teknoloji girişimciliğini finanse etmeye yönelik girişim sermayesi fonlarına ilişkin uygulamaları Bakanlık olarak sürdürüyoruz. Türkiye’nin tüm üretim envanteri, sanayi envanteri, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından tutuluyor. Türkiye’de tüm planlı sanayi bölgeleri, organize sanayi bölgeleri, endüstri bölgeleri ve sanayi sitelerinin kuruluş ve desteklenme süreçleri Bakanlığımızca sürdürülüyor.
BÖLGESEL KALKINMA
2018’den bu yana bölgesel kalkınma da Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının görev alanına dahil edilmiş oldu. Böylelikle Türkiye’nin tüm coğrafyalarını kapsayan 26 kalkınma ajansı ve GAP-DOKAP-DAP ve KOP bölge kalkınma idareleri de Bakanlığımız koordinasyonunda çalışmalarını sürdürmeye devam ediyor. Bu yönüyle bakıldığında aslında Türkiye’de tüm yatırım, istihdam, üretim süreçlerinde çok geniş bir sorumluluğu olan bir Bakanlıktan bahsediyoruz Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı dediğimizde. Bütün bu görevlerin odağına biz milli teknoloji hamlesini koyduk, çünkü Türkiye’nin ancak kritik teknolojilerde tam bağımsızlığını tahkim ederek, yüksek teknoloji üreterek ve rekabetçi şekilde dünyaya ihraç ederek kalkınma hedeflerine ulaşabileceğine inanıyoruz. Ve bütün bu çalışmaları milli teknoloji hamlesinin aslında tamamlayıcı unsurları olarak değerlendiriyoruz.
AR-GE VE İNOVASYON EKOSİSTEMİ
Türkiye’de son 22 yılda adeta sıfırdan bir araştırma-geliştirme ve inovasyon ekosistemi inşa ettik. Bugün 1600’den fazla ar-ge ve tasarım merkezi var. Bu ar-ge ve tasarım merkezleri bugüne dek 70 binden fazla ar-ge projesi tamamladılar. Şu anda 17 bin 500’den fazla ar-ge projesini sürdürüyorlar ve bütün bu özel sektör ar-ge ve tasarım merkezleri Bakanlığımızca destekleniyor. Hem doğrudan bu ar-ge ve tasarım merkezlerini bünyesinde bulunduran şirketler hem de ar-ge ve tasarım faaliyetlerine katılan insan kaynağı Bakanlığımızın desteklerinden yararlanıyor.
TEKNOPARK SAYISINDA ARTIŞ
22 yıl önce sayısı sadece iki olan teknoparkları bugün 60’dan fazla şehrimizde 101’e yükselttik. Ve 101 teknoparkımızda bugün 10 binden fazla teknoloji girişimi yine araştırma-geliştirme çalışmalarını sürdürüyor ve bunlar 55 binden fazla Ar-Ge projesini bugüne dek Bakanlığımız desteğiyle tamamladılar ve hali hazırda eş zamanlı olarak bu 10 bin teknoloji girişiminde 15 binden fazla araştırma-geliştirme projesi devam ediyor. Türkiye’nin bugün 272 bine ulaşan bir ar-ge insan kaynağı var. 7 milyar doların üzerinde yüksek teknoloji ihracatı yapan bir ülkeyiz. Ve Türkiye’de bugün hayallerini projelere, projelerini teknoloji girişimlerine dönüştürmek gayretinde olan gençlerin eş zamanlı olarak başvurabileceği 60’dan fazla kuluçka ve hızlandırma programı ar-ge ve inovasyon ekosistemi tarafından sunuluyor.
MUAZZAM BİR SIÇRAMA
Bu yönüyle baktığımızda son 22 yılda araştırma-geliştirme ve inovasyona dair bütün istatistiklerde muazzam bir sıçramaya şahit oluyoruz. Ar-ge harcamalarının milli gelirimizdeki payı binde 5’ler düzeyinden, yüzde 1,3 düzeyine yükseldi. Özel sektörün Ar-Ge harcamalarındaki payı yüzde 29 seviyesinden yüzde 61 seviyesine yükseldi. Bugün artık Türkiye’de araştırma-geliştirmenin lokomotifi Türk özel sektörü.
BİLİMSEL YAYINLAR BÜYÜK İVMEYLE HIZLANDI
Bilimsel yayınların sayısı da eş zamanlı olarak büyük bir ivmeyle hızlandı. 2006 yılında Türkiye’de yaklaşık 15 bin bilimsel yayın varken, 2022’de bu sayı 48500’ün üzerine çıktı. Dolayısıyla, aslında hem bilimsel üretimde hem araştırma-geliştirmede Türkiye muazzam bir kapasite artışına şahit oldu. Bu kapasite artışı fikri mülkiyet alanında kendini gösteriyor. 2002 yılında bütün Türkiye’de 1 yıl boyunca yapılan patent başvurusu sayısı sadece 414, yani yaklaşık günde bir patent başvurusu yapılıyordu bütün Türkiye’de. Ve geçtiğimiz yıl bu sayı 9 bine yakın olarak gerçekleşti. Yani 20 mislinin üzerine çıkmış bir fikri mülkiyet kapasitesinden bahsediyoruz.
TASARIM BAŞVURULARI
2022 yılında tasarım başvurularında Türkiye Çin’den sonra dünya ikincisi olmayı başardı. Yerli tasarım tescil sayısı 2002’de 14 binlerdeyken, 2023’e geldiğimizde 54 binin üzerine çıktı. Yerli marka başvurusu sayısı 2002’de 28 bin 500 iken 2023’e geldiğimizde 168 binin üzerine yükseldi. Coğrafi işaretleri de çok önemsiyoruz. 2002’de sadece 24 coğrafi işaret tescil başvurusu alıyorken, 2023’te 338 coğrafi işaret başvurusu aldık. Ve bugün Türkiye’nin Avrupa Birliğinde tescilli 18 coğrafi işareti var. Biz özellikle 2023’te coğrafi işaretli ürünlerimizin AB tesciline odaklandık. Avrupa Birliği tescilli coğrafi işaret sayımızı 4’ten 18’e çıkarmış olduk geçtiğimiz yıl. İnşallah önümüzdeki dönem de 40’tan fazla ürünümüzü yine Avrupa Birliğinde coğrafi işaret tesciline kavuşturmayı hedefliyoruz.
İHRACATIMIZIN LOKOMOTİFİ: İMALAT SANAYİ
Bugün ihracatımızın lokomotifi Türkiye’de imalat sanayi. Geçtiğimiz yıl 255,8 milyar dolar olarak, biliyorsunuz geçtiğimiz hafta Sayın Cumhurbaşkanımız 2023 ihracat rakamlarını kamuoyuyla paylaştı, 255,8 milyar dolar ihracat gerçekleştirdik, bunun 240,4 milyar doları imalat sanayi ürünlerinden oluşuyor. Bu yönüyle imalat sanayinin Türkiye’nin hem ihracatına hem de büyümesine etkisi çok yüksek.
İNSANSIZ HAVA ARAÇLARINDA DÜNYA BİRİNCİSİ
Bugün Türkiye malumunuz insansız hava aracında dünya birincisi, ama beyaz eşya, ticari araç, güneş paneli, çimento gibi alanlarda Avrupa birincisi bunun yanında. Yine demir-çelik üretiminde Avrupa’nın en iddialı ülkelerinden biriyiz, seramik, sağlık gereçlerinde Avrupa’nın en iddialı üretim ülkelerinden biriyiz. Pek çok alanda Türkiye hem Avrupa’nın, hem dünyanın üretim üssü.
OTOMOTİV SEKTÖRÜ BİRİNCİ OLDU
Geçtiğimiz yıl ihracatta imalat sanayi sektörleri içerisinde otomotiv sektörü yine birinci oldu, 35 milyar dolar ihracat gerçekleştirdik otomotiv sektöründe. Yine kimya sektöründe 30,5 milyar dolar ihracatı yakaladık. Bu sektörler önümüzdeki dönemde de Türkiye’nin ihracatında öncü sektörler olmayı sürdürecek.
ROTAMIZ; YATIRIM, İSTİHDAM, ÜRETİM VE İHRACAT
Tabi bizim rotamız yatırım, istihdam, üretim ve ihracat. Bu alanlarda Bakanlık olarak kritik teknolojilerde tam bağımsızlık, katma değerli üretim, nitelikli istihdam ve yüksek teknoloji ihracatını ana ödevlerimiz olarak görüyoruz. Burada tabi temel sanayi politikamızdaki yaklaşımın önemli olduğunu değerlendiriyoruz. Biz savuma sanayinde, büyük bir başarı hikayesine imza attık ve bu başarı hikayesinin en görünür sonuçları, sadece Türkiye’de değil bütün dünyada da dikkat çeken, dikkatle takip edilen sonuçları insansız hava araçları alanında oldu. Türkiye 20. yüzyılın bir havacılık ülkesi olmasa da 20. yüzyılda üretilen binlerce uçağın, helikopterin neredeyse hiçbirinin üreticisi olmasa da, 2000’li yıllarda vakitlice insansız hava aracı alanında girişimlerin, yatırımların önünün açılması sayesinde çok hızlı netice aldı ve dünyada bugün en fazla ülkeye insansız hava aracı ihracatı yapan, harp paradigmasını değiştirecek sonuçları alabilecek insansız hava araçlarını geliştiren ülke olmayı başardı. Bayraktar TB-2, Bayraktar TB-3, Akıncı, Kızılelma, Anka, Anka-2, Anka-3, Aksungur sadece son 10 yılda Türkiye’nin gökyüzüyle buluşturabildiği insansız hava araçları oldu. Bu yönüyle her biri birbirinden farklı fonksiyonel özelliklere sahip insansız hava araçlarını peşi sıra gökyüzüyle buluşturabilen dünyada ikinci bir ülkenin olmadığını da ifade etmeliyiz.
TERÖRLE MÜCADELEDE İHA’LAR
Bu başarıyı mümkün kılan şey, aslında Türkiye’nin bu alanda paradigma değişimine odaklanması oldu. Yani 20. yüzyılda başka ülkelerin insanlı havacılıkta kat ettikleri mesafeyi, onların izinden giderek, onların yaptıklarını tekrar etmeye çalışarak gerçekleştirme çabası içinde olmak yerine, Türkiye havacılıkta paradigma değişimini erken gören ve buna yönelik hazırlıklarını, yatırımlarını, girişimlerini harekete geçiren bir ülke olarak -tabi bunda terörle mücadelede özellikle insansız hava araçlarına duyulan ihtiyacın da gerçekten önemli bir payı var ve insansız hava araçlarında terörle mücadelede elde etiğimiz başarıyı da her birimiz çok iyi biliyoruz-, bu alanda böylelikle Türkiye dünyanın önüne geçmeyi başardı.
SAVUNMA SANAYİ İHRACATI
Bizim sanayi politikamızın temelinde de aslında bu yaklaşım yer alıyor ve yer almaya devam edecek. Bakın, savunma sanayinde 2002 yılında 250 milyon dolar düzeyine ihracat yaparken, geçtiğimiz yıl savunma sanayi ihracatımız 5,5 milyar dolar düzeyine yükseldi. Yine savunma ve havacılık ciromuzu 2002’de 1 milyar dolarken geçtiğimiz yıl 12 milyar doların üzerine yükselttik. Bugün savunma sanayi projelerin sayısı 850’ye erişti, bu sayı 20 yıl önce sadece 62’ydi. Yine savunma sanayindeki projelerin toplam sözleşme bedelleri 5,5 milyar düzeyinden 90 milyar dolar düzeyine yükseldi.
YATIRIM TEŞVİKLERİ
Türkiye’nin Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak bu ülkede taş üstüne taş koyan, katma değer üreten, yatırım yapan, istihdam sağlayan, ihracat potansiyeli taşıyan bütün yatırımlara hiçbir ayrım gözetmeksizin destek olmaya gayret ediyoruz. Birazdan yatırım teşviklerindeki rakamları detaylı olarak da sizinle paylaşacağım. Ama sadece bir rakam ifade edeyim, geçtiğimiz yıl biz Türkiye’de 15 binden fazla yatırıma teşvik belgesi düzenlemişiz. Dolayısıyla bu yatırımlar arasında herhangi bir ayrım yapmamız, taraflı davranmamız elbette söz konusu değil.
KRİTİK TEKNOLOJİLER
Savunma sanayini de açıkçası Türkiye için en kritik alanlardan biri olarak görüyoruz, hem milli teknoloji hamlesinin odağında görüyoruz savunma sanayini, çünkü kritik teknolojilerde tam bağımsızlık dediğimizde öncelikle aslında savunma sanayi alanında bağımsızlığı sağlamamız gerektiğini düşünüyoruz. Biz savunma sanayinde bağımsızlığımızı tahkim edemeden bugünün dünyasında teknolojik bir bağımsızlıktan ve nihayetinde siyasi bir bağımsızlıktan elbette bahsedemeyiz. Dolayısıyla Türk savunma sanayinin gelişimi Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak her zaman önceliğimiz oldu, olmaya da devam edecek. Ve bu alanda sadece Baykar’ı değil, yatırım gerçekleştiren tüm şirketleri bugüne dek çok güçlü şekilde destekledik. Aslında sunduğumuz desteklerden en asgari düzeyde istifade eden belki de Baykar olmuştur. Çünkü proje bazlı devlet destekleri kapsamında Türkiye’nin stratejik ve büyük ölçekli yatırımlarına çok geniş alanda destek ve teşvik sunma imkanına sahibiz, yatırım yeri tahsisinden sigorta primi desteklerine, vergi indiriminden enerji desteğine, faiz desteğine, nitelikli istihdam desteğine, gerek nakdi, gerek gayri nakdi pek çok desteği biz bugüne kadar proje bazlı devlet destekleri sistemimiz kapsamında Türkiye’de yatırım yapan yerli ve yabancı firmalara sunduk.
BAYKAR’A HİÇBİR NAKDİ DESTEK SUNMADIK
Baykar özelinde bir değerlendirme yapmak gerekirse, Baykar proje bazlı devlet desteklerindeki hiçbir nakdi destekten yararlanmayı talep etmedi, biz de Baykar’a hiçbir nakdi destek sunmadık. Yani Baykar’a sunduğumuz destekler vergi indirimlerinden Gümrük Vergisi, KDV ve Kurumlar Vergisi kolaylıklarından ve sigorta primi desteklerinden ibaret.
15 BİNDEN FAZLA YATIRIM
Bu arada sigorta primi desteklerinden de henüz şimdiye kadar henüz yararlanmamış Baykar. Yatırım yeri tahsisi sunmuşuz, ama Baykar yatırım yerlerini de yine kendi öz kaynaklarıyla satın almayı tercih etmiş. Bunun yanında, faiz desteği, nitelikli eleman desteği, enerji desteği gibi pek çok büyük ölçekli yatırıma sunduğumuz nakdi desteklerin hiçbirinden Baykar yararlanmamış, hiçbiri için de bir başvuru yapmamış.
BÜTÜN YATIRIMLARA DESTEK VERİYORUZ
Bu yönüyle bakıldığında aslıda devlet desteklerinden bu ölçekteki yatırımlar içinde en düşük düzeyde istifade eden bir yatırımdan ve bir firmadan bahsediyoruz. Ama biz elbette ki stratejik olduğunu değerlendirdiğimiz, katma değerli olduğunu değerlendirdiğimiz bütün yatırımlara, bir daha söylüyorum, destek veriyoruz, teşvik veriyoruz, önümüzdeki dönemde de bu destekleri, teşvikleri sunmaya devam edeceğiz. Bu firmaların arasında yabancı markalar var, yabancı sermayeli firmalar var, çok farklı sektörlerdeki firmalar var, otomotivden kimyaya pek çok farklı alanda desteklediğimiz firmalar var.
KARALAMA KONUSU YAPILIYOR
Bize enteresan gelen şu: Biz yerli firmaları da destekliyoruz, yabancı firmaları da destekliyoruz yeter ki Türkiye’de yatırım yapsınlar, istihdam oluştursunlar, üretim kapasitesini artırsınlar, Türkiye’nin ihracatını yükseltsinler istiyoruz. Ama genellikle yabancı firmalara sunduğumuz destekler karalama konusu yapılmıyor, bir milli markaya sunduğumuz destek karalama konusu yapılıyor. Biz bütün sektörlerde destekler sağlıyoruz, makine sektöründen kimya sektörüne, sağlık sektöründen otomotive pek çok sektörde biz destekler veriyoruz, ama ne hikmetse bu sektörlerin hiçbirine verdiğimiz destekler karalama konusu yapılmıyor, savunma sanayine verdiğimiz destekler karalama konusu yapılıyor. Bunu da kamuoyunun değerlendirmesine sunuyoruz.
MİLLİ PROJELERİ KARALAMAK BUGÜNE KADAR KİMSEYE BİRŞEY KAZANDIRMADI
Türkiye’de katma değer oluşturacağına inandığımız bütün çalışmaları desteklemeye, bütün yatırımları teşvik etmeye elbette devam edeceğiz. Ümit ediyorum ki, herkes de Türkiye’nin elde ettiği kazanımların daha fazla farkında olur. Milli projeleri, milli yatırımları karalamak bugüne dek kimseye hiçbir şey kazandırmadı, bundan sonra da kazandırmayacak. Bütün bu yatırımların ve milli projelerin Türkiye’ye kattığı değerin milletimiz farkındadır, dolayısıyla takdir de yüce milletimizindir.
YENİ NESİL SANAYİ POLİTİKASI
Biz tıpkı savunma sanayindeki gibi önümüzdeki dönemde tüm alanlarda benzer fırsat pencereleri olduğunu değerlendiriyoruz. Yani Türkiye yeni nesil sanayi politikasıyla sanayide dönüşüm alanlarına odaklanır, paradigma değişimini vakitlice yakalamayı başarırsa, aslında insansız hava araçlarında elde ettiğimiz başarı hikayesinin benzerlerini diğer alanlarda da gerçekleştirme imkanına sahip olacak diye değerlendiriyoruz. Bugün artık ulaşım dediğimizde aslında akıllı ulaşımdan bahsediyoruz, elektrikli araçlardan, otonom araçlardan, batarya teknolojilerinden bahsediyoruz. Hatta uçan akıllı mobiliteden bahsediyoruz, ki bu alanda da Türkiye’nin öncü ülkelerden biri olacağını değerlendiriyoruz.
AKILLI TARIM PAZARI
20 milyar doları geçmiş bir akıllı tarım pazarı var bugün dünyada ve Türkiye de Avrupa’nın en büyük tarım üreticisi olarak mutlaka tarımda akıllı tarım uygulamalarını yerli ve milli olarak geliştirmeli ve etkin, yaygın şekilde uygulamalı diye değerlendiriyoruz.
BİYOTEKNOLOJİK İLAÇLAR
Sağlık tarafında biyoteknolojik ilaçların payının giderek yükseldiğine şahit oluyoruz. Son 10 yılda biyoteknolojik ilaçların ilaç sektöründeki payı yüzde 50’lere yükseldi. Türkiye’de bugün 9 özel sektör firması biyoteknolojik ilaç üretim kabiliyetine sahip. Önümüzdeki dönemde tıpkı savunma sanayinde olduğu gibi eğer sağlık alanında da bir uzun dönemli planlamayı gerçekleştirebilir, kamu alım garantileriyle bu sektörün yerli ve milli ilaçlar ve tıbbı cihazlar geliştirmesini sağlayacak adımlar atabilirsek, ki atacağız inşallah bunları, sağlıkta da savunma sanayindeki gibi muazzam bir başarı hikayesini ortaya çıkaracağız.
200 MİLYAR DOLAR
Yine nadir hastalık ilaçlarının dünya pazarlarındaki payının 200 milyar dolara gelmekte olduğunu görüyoruz. Bu da bu alana da mutlaka önümüzdeki dönemde daha fazla eğilmemizi gerektiriyor.
ROBOTİK TEKNOLOJİLER
Üretimde robotik teknolojilerin akıllı üretim sistemlerinin giderek daha fazla kullanıldığı bir dünyadayız. Bugün artık dünyada rekabet ucuz iş gücüyle değil yüksek teknoloji, dijital dönüşüm sayesinde elde edilen yüksek verimlilikle sürdürülebiliyor. Dolayısıyla biz de mutlaka hem sanayimizin dijital dönüşümünü hızlandırmalı, akıllı üretim sistemlerinin Türk sanayinde daha yaygın kullanımını sağlamalı, ama mutlaka bu teknolojileri de yerli ve milli olarak geliştirmeyi başarabilmeliyiz. Bugün dünyada 10 bin çalışan başına 140 endüstriyel robot kullanılıyor, fakat bu bazı ülkelerde 10 bin çalışana bin endüstriyel robot seviyesine kadar yükselmiş durumda. Dolayısıyla aslında sanayide verimlilik yarışı tümüyle otonom sistemlerde, akıllı sistemlerde. Bizim mutlaka akıllı üretim sistemleri konusunda sanayi altyapımızı hızla dönüştürmeyi, ama bu dönüşümü de yerli teknolojilerle gerçekleştirmeyi başarmamız lazım.
TEKNOLOJİ ODAKLI SANAYİ HAMLESİ
Önümüzdeki dönemde teknoloji odaklı sanayi hamlesi programını gerçekleştirmeyi sürdüreceğiz. Bu program Türkiye’nin cari açık meselesini kalıcı şekilde ortadan kaldırabileceğine inandığımız bir yatırım programı. Biz geçtiğimiz dönemde Türkiye’nin yüksek düzeyde ithal ettiği, yıllık ithalatı 60 milyar dolar düzeyinde olan ve yıllık dış ticaret açığımız 51 milyar dolar düzeyinde olan 919 ürünü ve yenilikçi teknoloji başlıklarını kamuoyuyla paylaştık ve yatırımcılarımıza çağrıda bulunduk, bu ürünlere ve bu ileri teknoloji başlıklarına yönelik araştırma-geliştirme ve yatırım projelerinizi bize getirirseniz, biz bu projelere stratejik yatırım teşvikleri sunacağız dedik.
800’E YAKIN BAŞVURU
Bu kapsamda 800’e yakın başvuru aldık, 185 projeyi hamle programı kapsamında destekleme kararı aldık. Bu projelerin toplam yatırım ve ar-ge büyülükleri 2,6 milyar dolar düzeyinde ve bu projeler tam kapasiteyle üretime geçtiğinde cari açığımızı yıllık 7 milyar doların üzerinde kapatma etkisi oluşturacak. Makine sektöründe, mobilite sektöründe, üretimde yapısal dönüşüm, sağlık ve kimya ürünleri, dijital dönüşüm başlıklarında bu 185 projenin hayata geçmesi Türk ekonomisinin hem cari açığı kapatacak şekilde önümüzdeki dönemde gelişimini sürdürmesini, hem de Türkiye’nin yüksek teknoloji ihracatını artırmasını beraberinde getirecek. Önümüzdeki dönemde de yine hamle programı kapsamında çağrılara çıkmaya devam edeceğiz.
YERLİ ÜRETİM
Bu programın bir özelliği şu: Çok titiz bir değerlendirme yapıyoruz, özellikle yatırımlarda ölçek ekonomisi oluşmasını çok önemsiyoruz. Çok kısa bir hatıramızı anlatayım. Türkiye’nin alanında en büyük şirketi yıllık 200 milyon dolar düzeyinde ithal ettiğimiz bir ürünü yerli olarak üretmek için bu programa başvurdu. Biz de projeyi değerlendirdik, gerçekten o ürünün yerlileşmesini çok kıymetli buluyorduk, o yüzden de o ürünü zaten öncelikli ürün listemize koymuştuk. Fakat projeyi değerlendirdiğimizde gördük ki, olması gerekenden çok daha küçük ölçekli planlanmış yatırım ve dünyadaki rakipleriyle mukayese ettiğimizde bir rekabet gücü elde etmesi kolay görünmüyor. Aslında çok da güçlü bir şirketimiz, kendilerine yatırım ölçeğini 4 misline çıkarmalarını teklif ettik, tam pandeminin 2-3 ay öncesinden bahsediyorum. Fakat kendileri bu teklifimizi kabul etmedi, bizim planımız bu dedi. Biz de kendilerine bu plan kapsamında yapacakları yatırımın rekabetçi ve sürdürülebilir olmayacağını söyledik ve başvuruyu reddettik. Muhtemelen bu şirket ilk kez herhangi bir başvurusu için ret almıştır. Üzülerek reddettik aslında, yani biz bu yatırımı arzu ediyorduk, ama ölçek konusunda el sıkışamadık. Çok değil, 6 ay sonra biz bir sonraki çağrımızda yine o ürüne yer verdik, çünkü o ürünün yerlileşmesini önemsiyoruz. Fakat bir şey olmuştu, bu dönemde pandemi başlamıştı ve küresel tedarik zincirlerinde güçlükler ortaya çıkmaya ve Türkiye gibi ülkelerin aslında pandemi sonrası dönemde yeni fırsatlar elde edeceğine ilişkin öngörüler yüksek sesle konuşulmaya başlanmıştı. Ve bu kez ikinci çağırımızda yine aynı şirket yine aynı ürün için başvuru yaptı, biz ilk başvurusunda kapasiteyi 4 misline çıkarmasını bekliyorduk, şirketin, fakat kendileri kabul etmemişti, bu kez 7 misli kapasiteyle bize geldiler, biz de memnuniyetle kendilerini destekledik ve o yatırım şimdi tamamlanmak üzere.
ÜRETMEYE YÖNELİK KAPSAMLI DESTEK VE TEŞVİK
Bu program aslında sanayi politikamızın önümüzdeki dönemde nasıl süreceğinin de işareti. Yani önümüzdeki dönemde nokta atışı, Türkiye’nin yüksek düzeyde cari açık vermekte olduğu ya da eğer bugün gerekli araştırma-geliştirme projelerini ve yatırımları gerçekleştirmezsek hemen 3-5 sene sonra cari açık listelerine en üst sıralardan girebilecek ürünleri Türkiye’de üretmeye yönelik kapsamlı bir destek ve teşvik programını sürdüreceğiz.
YATIRIM TAAHHÜTLÜ AVANS KREDİSİ
Yatırım taahhütlü avans kredisinin bu dönemki versiyonu, 40 gün kadar önce Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’yla birlikte aslında kamuoyuna duyurduğumuz versiyonu bu programdan neşet etti. Yani biz Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nda tüm paydaşlarımıza teknoloji odaklı sanayi hamlesi programımızı, bu programın bakış açısını, uygulamalarını, buradaki gerçekleşmekte olan projelerin Türkiye ekonomisine yaratacakları potansiyel etkiyi anlattık ve önümüzdeki dönemde YTAK programının da teknoloji odağıyla gerçekleşmesi konusunda hemfikir kaldık.
LİDER MİLLİ TEKNOLOJİ GİRİŞİMLERİ
Önümüzdeki dönemde Türkiye’den lider milli teknoloji girişimleri çıkarmayı hedefliyoruz. Türkiye bunu Türkiye’nin Otomobili projesiyle aslında tecrübe etti, çok zor görünen bir alandı. Sayın Cumhurbaşkanımız Başbakanlığı döneminden itibaren aslında Türkiye’nin bir milli marka otomobili olması gerektiğini yüksek sesle dillendirmeye başlamıştı. Hatırlarsanız 2011 yılında Türkiye’de 500 bin otomobil satıldı ve bu rakam artık Türkiye’nin kendi iç pazarının da aslında çok önemli bir düzeye geldiğine işaret etmişti.
CUMHURBAŞKANIMIZ TÜRK SANAYİNE BİR ÇAĞRI YAPTI
Sayın Cumhurbaşkanımız Türk sanayine bir çağrı yaptı, gelin Türkiye’nin kendi markasını birlikte üretelim, böylelikle bu alanda yeni bir adıma hep birlikte imza atalım dedi. Aslında zannediyorum dünyanın neresinde bir hükümet başkanı böyle bir çağrı yapsa, güçlü şekilde bu projeyi destekleyeceğini duyursa, o ülkede sanayicilerin hızla harekete geçmesi beklenir. Ama maalesef şu bir gerçek ki, Türk sanayi akameti uğratılmış hikayeler tarihi gibi aslında ve belki de bu akamete uğratılmış hikayeler bir öğrenilmiş ya da öğretilmiş çaresizliği ortaya çıkarmıştı. Sayın Cumhurbaşkanımızın o dönemde ortaya koyduğu bu çağrıya sanayicilerimiz çok uzun bir dönem olumlu bir yanıt vermediler. Hatta mesele -hatırlayın- babayiğit arayışına dönüştü, yani bu işi yapacak bir babayiğit ya da birkaç babayiğit çıkmayacak mı, sorusu ortaya çıktı.
TÜRKİYE’NİN OTOMOBİLİ
Tabi yine böyle bir iddia dünyanın neresinde ortaya konsa zannediyorum hükümet başkanının siyasi rakipleri ya “bu konuda geç bile kaldınız” ya da “yerli otomobil diyorsunuz, ama yerli otomobil yetmez, yerli helikopter, yerli uçak, bunları da yapmanız lazım” derler. Sayın Cumhurbaşkanımızın siyasi rakipleri, bu projenin hayal olduğunu, gerçekleşmesinin mümkün olmadığını, zaten Türkiye’de üretim yapılmakta olduğunu, yani yabancı markalar da olsa bunların da Türkiye’de zaten üretim yapmakta olduğunu, pekala onların da yerli kabul edilebileceğini filan söylediler. Sayın Cumhurbaşkanımız iddiasında ısrar etti ve nihayetinde Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu işte Türk özel sektörünün bir araya gelmesiyle kuruldu ve biz de 2018 yılından bu yana bu projenin gerçekleşmesi için onlarla birlikte adım adım çalıştık. Ve Allah’a hamdolsun, bugün Türkiye kendi milli markasını, hem de yeni nesil teknolojilerle yollara çıkarmayı, böylelikle küresel rekabet sahnesinde yer edinebilmeyi başardı, yani 60 yıl aradan sonra Devrim otomobili rüyası devrin otomobiliyle gerçeğe dönüştü. Önümüzdeki dönemde elbette Togg yoluna devam edecek. Ama biz şunun fakındayız ki, Türkiye’nin sanayi ve teknoloji alanında sıçrama ortaya koyabilmesi için bir tek Togg yetmez. Biz teknolojinin tüm başlıklarında benzer başarı hikayeleri ortaya koymayı hedefliyoruz.
5G ÖNEMLİ BİR HEDEF
Burada önümüzde haberleşme tarafında 5G önemli bir hedef, çünkü 5G hem çok sayıda nesnenin internete bağlı hale gelmesi, hem gecikmesiz bağlantı imkanı, hem de yüksek hızlı bağlantı imkanıyla aslında pek çok alanda muazzam bir dönüşümü de beraberinde getirecek. Biz haberleşme teknolojilerinde tecrübe kazandık. Geçtiğimiz yıllarda bir milli firmamız olarak Ulak 4.5G haberleşme altyapısını Türkiye’de 3 binden fazla noktaya kurdu ve halihazırda da bu altyapı etkin şekilde kullanılabiliyor.
UÇTAN UCA YERLİ VE MİLLİ 5G PROJESİ
Aynı zamanda, bugüne dek TÜBİTAK tarafından verilmiş en büyük ar-ge desteğini uçtan uca yerli ve milli 5G projesi kapsamında bir araya gelen 20 Türk şirketinin 5G haberleşme altyapısı geliştirmesine sunduk. Bu projenin Ar-Ge safhası büyük ölçüde tamamlandı. Hedefimiz, önümüzdeki dönemde Türkiye 5G ve ötesi teknolojilere geçerken yerli ve milli teknolojileri kullanarak bu geçişin gerçekleşmesi. Tabi ki bu çok kolay değil, dünyada 5G alanında halihazırda rekabet gücü olan sadece birkaç firma var ve gelişmiş kabul edilen Batı ülkeleri dahi bu yarışta neredeyse havlu atmış durumda. Biz özellikle 5G’nin dikey uygulamalarına ilişkin uygulamaları da kapsamak üzere halen bu alanda fırsat penceresi olduğunu düşünüyoruz. Gerek sanayinin dijital dönüşümünde, gerek eğitim, sağılık gibi uygulamalarda yerli 5G projelerini önümüzdeki dönemde yaygınlaştırabileceğimizi umuyoruz. Ve şimdiye dek araştırma-geliştirme fazını tamamladığımız bu milli 5G projesini de önümüzdeki dönemde yatırımlarla birlikte sürdürmek istiyoruz.
BATARYA TEKNOLOJİLERİ
Yine batarya teknolojileri önümüzdeki dönemde bizim için önemli bir başlık olmaya devam edecek. 35 milyar dolar ihracat yapan bir otomobil sektörümüz var ve bu sektör şu anda birkaç sınamayla, birkaç meydan okumayla karşı karşıya. Elektrikli araç devrimi herkesin sandığından, beklediğinden daha hızlı geliyor, bütün dünyada böyle. Ancak daha büyük devrim, sürücüsüz otomobillerle gerçekleşecek. Yani tıpkı insansız hava araçlarında olduğu gibi, otomobillerde de otonom sistemler, sürücüsüz sistemler bu sektörde önümüzdeki yıllarda yaşanan en büyük devrim olacak. Bağlantılı araç teknolojileriyle, platform ekonomisiyle aslında sektörün uçtan uca dönüştüğü bir dönemin içindeyiz.
KÖPRÜDEN ÖNCE SON ÇIKIŞ
Türkiye aslında Türkiye’nin otomobili projesiyle, Togg projesiyle adeta köprüden önce son çıkışı yakaladı. Yani bugün eğer Togg’u yollara çıkarmış olmasaydık, emin olun bu sektörde bu dönüşüme mukabele edecek önemli bir adımı henüz atmamanın telaşı içinde olmak zorunda kalırdık. Çünkü Togg sadece bir otomobil markası olarak değil, bizim hâlihazırda bu sektörün dönüşümüne öncülük yapacak bir oyuncu olarak gördüğümüz bir marka. Togg, etrafında pek çok teknoloji girişimiyle, Türk start-up’yla birlikte yenilikçi teknoloji alanlarında çalışıyor ve devrimi beraberinde getiren elektrikli araç çözümlerinde, batarya teknolojisi çözümlerinde, akıllı araç sistemlerinde, otonom sürüş yazılım ve donanımlarında milli çözümler geliştirmek üzere aslında bu ekosistemi sürükleyen bir marka. Bu ancak bir milli markayla mümkün olabilirdi.
YEPYENİ FIRSAT PENCERELERİ DOĞURDU
Türkiye’de yatırım yapmış yabancı markaların da başımızın üstünde yeri var, onları da her zaman destekliyoruz, teşvik ediyoruz. Şöyle bir gerçekle karşı karşıyayız: Her marka, kritik teknolojileri kendi evinde geliştiriyor. Dolayısıyla Togg’un varlığı, Türkiye’nin otomotiv sektörünü dönüştüren kritik teknolojilerde milli çözümler üretebilmesi için yepyeni fırsat pencereleri doğurdu ve Togg bugüne dek 100’e yakın tedarikçiyle, 30’dan fazla Türk teknoloji girişimiyle iş birliği yaparak Türkiye’nin bu dönüşüme hazırlanması için önemli rol ve sorumluluk üstlendi.
BATARYA YATIRIMLARINI HIZLANDIRMALIYIZ
Önümüzdeki dönemde batarya yatırımlarını hızlandırmak zorundayız. Ancak batarya yatırımlarını gerçekleştirebilirsek Türkiye’yi elektrikli araç alanında bir üretim üssü haline getirebileceğimizin farkındayız ve yine biliyoruz ki sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada batarya teknolojilerine olan ilgi ve talep yükselmeye devam edecek ve biz tıpkı otomotiv sektöründe olduğu gibi, batarya üretimi konusunda da Türkiye’yi bir üretim üssü haline getirebilirsek, yeni fırsatlar elde edeceğiz.
GÜNEŞ ENERJİSİ TEKNOLOJİLERİ
Güneş enerjisi teknolojilerini ve rüzgâr enerjisi teknolojilerini de Türkiye için fırsat alanları olarak görüyoruz. Her iki alanda Türkiye’nin hem önümüzdeki dönemde kendi yatırımlarını gerçekleştirebilmek adına ihtiyaç duyduğu alanlar, hem de aslında Avrupa Birliği’ne ve diğer ülkelere yapabileceğimiz ihracat anlamında da bizim için önemli fırsatlar taşıyorlar. Güneş enerjisi tarafında 2035 yılına geldiğimizde, Türkiye’de kurulu kapasitenin 53 gigavat olmasını hedefliyoruz, biliyorsunuz hâlihazırda 10 gigavatlar düzeyindeyiz.
RÜZGAR ENERJİSİ
Yine rüzgâr tarafında da 2035 yılına geldiğimizde kurulu kapasitenin 30 gigavatın üzerine çıkmasını hedefliyoruz. Aslında bu yıldan itibaren her yıl 5 gigavat düzeyinde güneş ve rüzgâr yatırımını Türkiye’de gerçekleştirmek zorundayız. Aynı zamanda Avrupa’da hâlihazırda 200 gigavat düzeyinde olan güneş enerjisi kapasitesinin 2030 yılına geldiğimizde 600 gigavat düzeyine çıkması, yine hâlihazırda 250 gigavat düzeyinde olan rüzgâr kapasitesinin de 2030 yılına geldiğimizde 500 gigavat düzeyine çıkması öngörülüyor. Dolayısıyla bu alanda atacağımız adımlar hem Türkiye’de gerçekleşecek enerji yatırımlarının yerli teknolojilerle kurulmasını sağlayacak, hem de Türkiye’ye önümüzdeki dönemde yeni ihracat fırsatları doğuracak.
GÜNEŞ PANELİ ÜRETİMİ
Biz hâlihazırda güneş paneli üretiminde Avrupa’da 1’inciyiz, dünyada 4’üncüsüyüz. Önümüzdeki yıllarda dünya 2’ncisi olabileceğimizi değerlendiriyoruz. Rüzgâr türbini üretiminde ise gerek kule, gerek kanat, gerek jeneratör, neredeyse tüm aksanlarda üretim kapasitesine sahibiz ve Avrupa’da üretimde ilk 5 ülkeden biriyiz. Dolayısıyla mevcut milli kapasitemizi önümüzdeki dönemde bir milli rüzgâr türbini markasıyla taçlandırmak istiyoruz. Tıpkı Togg’da olduğu gibi, burada da bir milli markanın doğuşunun bizi hem ölçek ekonomisi yakalama anlamında güçlendireceğine, hem daha katma değerli ihracat fırsatlarını Türkiye’ye sunacağına, hem de yenilikçi teknolojilerle ilgili ar-ge ve inovasyon kabiliyetimizi arttıracağına inanıyoruz.
ELEKTRİKLİ TRENLERİMİZİ YERLİ OLARAK ÜRETTİK
160 kilometre/saat hızla giden elektrikli trenlerimizi yerli olarak ürettik, hâlihazırda bu trenler raylarda test süreçlerini tamamlamak üzere. Ama önümüzdeki dönemde özellikle yüksek hızlı tren alanında Türkiye, yatırım yapmaya devam edecek ve 15 yıl içerisinde Türkiye’de tüm raylı sistem araçlarına 100 milyar Euro’ya yakın yatırım gerçekleşecek. Bu alanda da gerek yüksek hızlı trenlerde, gerek lokomotiflerde, gerek metro ve tramvay araçlarında hâlihazırda sahip olduğumuz milli kapasiteyi yine Togg gibi bir milli markaya taşımayı arzu ediyoruz.
BİYOTEKNOLOJİK İLAÇLAR
Biyoteknolojik ilaçlar önümüzdeki dönemde öncelikli hedefimiz olacak, yılda 4 milyar dolara yakın ithalat yaptığımız bir ürün grubundan bahsediyoruz ve hâlihazırda 9 özel sektör firmamıza üretim kabiliyeti kazandırdığımız bir alandan bahsediyoruz. Burada da savunma sanayinde gerçekleştirdiğimize benzer programlarla uzun vadeli ar-ge ve yatırım projeleri planlayarak kamu alım garantileriyle özel sektörün üretim yatırımlarını tamamlamalarını sağlayacağız.
UYDU TEKNOLOJİLERİ
Uydu teknolojileri Türkiye için bir başka fırsat penceresidir, bu alanda dünyada bir paradigma değişimi yaşandı malumunuz. 10 yıl önce yılda 100 uydu uzaya gönderilirken, şimdi yılda 2 bin uydunun uzaya gönderildiği bir dönemdeyiz artık. Özellikle uyduları uzaya taşıyan roketlerin geri kazanılması, tekrar-tekrar vazife görebilir hale gelmesi aslında uzaya erişimi çok çok ucuzlattı, 10 yılda neredeyse 10’da bir düzeyine gelmiş maliyetlerden bahsediyoruz. Bu da özellikle alçak yörüngeye yüzlerce, binlerce uydunun gönderildiği bir döneme adım atmamızı sağladı. Türkiye, uydu alanında da önemli kabiliyetlere sahip.
UYDU GELİŞTİREN VE ÜRETEN BİR ÜLKEYİZ
20 yıldır Türkiye olarak uydu geliştiren ve üreten bir ülkeyiz. 2000’lerin başında BİLSAT Gözlem Uydusunda ortak üretimle başladık, RASAT’ı yerli olarak ürettik. Göktürk’ü ve nihayetinde İMECE’yi yerli ve milli olarak geliştirdik, ürettik. İMECE’de neredeyse tüm kritik alt sistemleri, elektro optik kamera dahil olmak üzere yerli ve milli olarak geliştirdik, ürettik. Metre altı çözünürlüklü olarak İMECE hâlihazırda Nisan ayından bugüne görevini sürdürüyor. TÜRKSAT-6A’yı uzaya göndereceğiz ve böylelikle ilk milli haberleşme uydumuzu da üretmiş olacağız. Dünyada haberleşme uydularını yerli olarak geliştirebilen, üretebilen 10 ülkeden biri haline geleceğiz.
YENİ NESİL UYDULAR
Uzay ve uydu sistemlerinde Türkiye, 20 yıla varan bir deneyime sahip. Biz bu deneyimi yeni nesil uydulara taşımak istiyoruz ve mutlaka alçak yörüngedeki takım uydularında Türkiye’nin milli sistemlere sahip olması gerekliğini düşünüyoruz, aynı zamanda Milli Uzay Programımız kapsamında bölgesel konumlama ve zamanlama sistemi dahil kritik uydu altyapılarını da yerli ve milli olarak geliştirmeyi hedefliyoruz.
YENİ NESİL SANAYİ VE TEKNOLOJİ POLİTİKASI
Vurgulamak istediğim aslında Türkiye’nin yeni nesil bir sanayi ve teknoloji politikasıyla hareket ettiğidir. Bu politikanın somut örnekleri savunma sanayi ve Togg’la bugüne dek gerçeğe dönüşmüş oldu. Önümüzdeki dönemde bu bakış açısıyla yeni adımlar atmaya, yeni projeleri Türkiye’ye kazandırmaya devam edeceğiz.
CİDDİ BİR TALEP DE DEVAM EDİYOR
Türkiye pazarında çok ciddi bir talep de devam ediyor, ama tabii şunu her daim vurguluyoruz: Togg’un nihai hedefi, bir küresel marka olmak olmalı. Yani sadece Türkiye’de satılan bir markanın güçlü bir marka olması asla mümkün olmaz, dolayısıyla Togg bu yılsonu itibariyle Avrupa Birliği pazarına adım atmalı ve küresel bir marka olma yolunda ilerlemeli. Bunun için teknoloji yatırımlarını sürdürmeli, biz Togg’u desteklerken hem yatırım yeri tahsisi anlamında, hem de az önce teşviklerden bahsederken ifade ettiğim diğer yatırım teşvik başlıkları tarafında çok güçlü destekler ve teşvikler sunduk.
TEKNOLOJİ YOL HARİTASINDA EL SIKIŞTIK
Bununla birlikte bir teknoloji yol haritasında da el sıkıştık ve belki de ilk kez bu Bakanlık, bir sanayi yatırımında tıpkı savunma sanayinde olduğu gibi yıl-yıl, adım-adım hangi teknolojik ilerlemelerin kaydedileceği konusunda doğrudan bir izleme mekanizması oluşturdu. Yüzde 51 yerlilikle Togg yollara çıktı, önümüzdeki yıllarda 2026’ya geldiğimizde Togg’un yerlilik düzeyi yüzde 68’lere erişecek. Hem bataryada hem elektrik motorunda, hem yazılım tarafında Togg önümüzdeki dönemde yerlilik düzeyini arttıracak. Özellikle otonom sürüş tarafında mutlaka milli kabiliyet geliştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz, çünkü bu teknolojinin önümüzdeki dönemde hem ciddi bir ekonomik değer taşıyacağına, hem de güvenlik açısından stratejik bir değer taşıyacağına inanıyoruz. Mutlaka bu teknolojiyi de Togg’la birlikte yerli ve milli olarak geliştirme amacı taşıyoruz.
300’E YAKIN NİTELİKLİ BİLİM İNSANI VE MÜHENDİS
Bütün bunları yapabilmek adına Togg, hâlihazırda bugünün teknolojileri için çalışan ekibin yanında geleceğin teknolojileri için çalışmak üzere Ankara’da bir araştırma merkezi kurdu ve burada bugün 300’e yakın nitelikli bilim insanı ve mühendis istihdam edildi. Bunların yarıya yakını savunma sanayinden transfer edildi, bu da aslında savunma sanayinin teknolojideki dönüştürücü rolünün somut bir örneğidir. Savunma sanayinde kritik projelerde çalışmış, kabiliyet kazanmış, deneyim kazanmış mühendisler önümüzdeki dönemde Togg’un geleceğin teknolojilerini geliştirmesine güç katacaklar ve önümüzdeki dönemde biz Togg’la birlikte yeni nesil teknolojilerde yerli ve milli çözümler geliştirmeye devam edeceğiz.
KÜRESEL İŞ BİRLİKLERİ
Sadece milli projelerle değil, Türkiye için stratejik alanlarda küresel yatırımları da beraberinde getirecek adımlarla yolumuza devam etmeyi hedefliyoruz. Özellikle veri merkezi yatırımlarında küresel iş birliklerini önemsiyoruz, önümüzdeki dönemde Türkiye’yi hiper ölçek veri merkeziyle buluşturmayı, böylelikle Türkiye’de dijital dönüşüm yatırımlarını hızlandırmayı amaçlıyoruz. Petrokimya, halen yılda 16 milyar dolar düzeyinde dış ticaret açığı verdiğimiz bir başlık. Burada önümüzdeki dönemde özellikle entegre petrokimya kümelenmelerini hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Uluslararası yatırımları bu alanda harekete geçirmeyi hedefliyoruz.
ÇİP TEKNOLOJİLERİ
Yine çip teknolojileri önümüzdeki dönemde uluslararası yatırımlar tarafında önemli bir başlığımız olacak. Türkiye’de çip teknolojileri alanında milli kabiliyetlerimiz var, özellikle savunma sanayi tarafında. SİHA’larımızda kullanılan akıllı mühimmatların fotodedektör çiplerini, yine radar sistemlerinde kullandığımız GaN çipleri hali hazırda yerli ve milli olarak geliştiriyoruz, üretiyoruz, kullanıyoruz. Zaten bunları yerli ve milli olarak geliştirmesek dünyadan temin etmemiz de mümkün değil. Ancak önümüzdeki dönemde bu kabiliyeti endüstriyel alanlara transfer etmeyi hedefliyoruz.
SENSÖR ÇİPLERİ
TÜBİTAK bir uluslararası iş birliğiyle önümüzdeki dönemde Türkiye’de sensör çiplerinin üretilmesini sağlıyor olacak. 65 nanometre seviyesinde çipler Türkiye’de yerli olarak geliştirilecek ve üretilecek. Böylelikle hem beyaz eşya hem otomotiv sektöründe çip ihtiyacını karşılamaya dönük ilk adımı atmış olacağız. Ama tabii bugünün dünyasında 5 nanometre, 6 nanometre seviyesinde çiplerin yaygınlaştığı bir dönemdeyiz artık. Dolayısıyla, mutlaka bizim daha büyük ölçekli bir küresel yatırımı da Türkiye’ye kazandırma hedefimiz var.
TOGG’U DESTEKLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ
Elektrikli araç tarafında da elbette milli markamız Togg’u desteklemeye devam edeceğiz. Fakat bu sektörün dönüşümünü hızlandırırken mutlaka küresel markaların da; gerek mevcut oyuncuların, gerek potansiyel yeni oyuncuların bu sektörde elektrikli araç yatırımları yapmalarını teşvik edeceğiz. Ben geçtiğimiz haftalarda bir Çin seyahati gerçekleştirdim. 4 günlük bir seyahatti ve Çin’de neredeyse sektördeki bütün büyük üreticilerle ve Çin Hükümetinin bizim muhatabımız olan iki bakanıyla bir araya geldik. Tabii elektrikli araç tarafında açık konuşmak gerekirse Batılı markalarla mukayese edildiğinde Çinli markaların çok daha ileri düzeye geldiklerini de görüyoruz.
YATIRIMLARI TEŞVİK ETMEKLE KALMAYACAĞIZ
Türkiye’de hali hazırda yatırım yapmış olan hem Batılı hem Koreli ve Japon markaların elektrikli araç yatırımlarını teşvik etmekle kalmayacağız, önümüzdeki dönemde Çin markalarının da Türkiye’de elektrikli araç yatırımları yapmasını sağlamaya dönük adımlar atacağız. Bu görüşmelerde de bunları kendileriyle konuştuk. Türkiye’ye çok yüksek bir ilgi var. Türkiye tabii hem Avrupa Birliği Gümrük Birliğiyle hem 28 farklı ülkeyle imzalamış olduğu serbest ticaret anlaşmalarıyla 1,5 milyarlık bir kitleye erişim imkanı sağlıyor. Aynı zamanda hali hazırda muazzam bir tedarik ağı var otomotiv sektöründe, 200’e yakın firmamız var doğrudan markalara tedarik sağlayan. Ve tabii nitelikli iş gücümüz ve sahip olduğumuz coğrafi konum her zaman yatırımcılar için Türkiye’yi ayrıcalıklı kılıyor. Hedefimiz önümüzdeki dönemde bu alanda en ileri teknolojileri geliştiren markaların Türkiye’ye yatırım yapmalarını sağlamak olacak.
SANAYİLEŞME İCRA KOMİTESİ
Yeni nesil sanayi politikamızın önemli bir unsuru Sanayileşme İcra Komitesi. Malumunuz geçtiğimiz hafta da yılın ilk toplantısını gerçekleştirdik. Sayın Cumhurbaşkanımızın Başkanlığında Savunma Sanayi İcra Komitesi Savunma Sanayinde uzun dönemli planları ortaya koyan ve bu planlar kapsamında Türkiye’nin kritik ihtiyaçlarını milli projelerle karşılaması yönünde adımlar atan temel yönetim mekanizması. Biz savunma sanayi dışındaki alanlarda sağlık gibi, ulaştırma gibi, enerji gibi alanlarda yine Türkiye’nin kendi ihtiyaçlarını yerli çözümlerle, milli teknolojilerle karşılamasına dönük adımlar atmak üzere Sanayileşme İcra Komitesini kurduk. Bunun kuruluşu geçtiğimiz dönemde Sayın Cumhurbaşkanımızın kararnamesiyle gerçekleşmiş oldu. Bu dönem de Sanayileşme İcra Komitesi faaliyetlerine başlayacak. Uzun vadeli kamu alım planlamaları yapacak. Kamu Ar-Ge ihtiyaçlarını planlayacak ve yönlendirecek. Kamu alımlarında ihale şartnamelerinde yerli ve milli ürünlerin haksız rekabetle karşılaşmaması için gerekli tedbirleri alacak. Aynı zamanda milli ürün tedarikçilerinin uzun dönemli finansman imkanlarına erişmesini sağlayacak ve bütün bu süreçlerde kurumlar arası koordinasyonu da yönlendirecek. Sanayileşme İcra Komitesi de Türkiye’nin yeni nesil sanayi ve teknoloji politikasının ana unsurlarından biri olacak.
START-UPLAR, TEKNOLOJİ GİRİŞİMLERİ, “TURCORN”LAR
Teknoloji start-up’larını, teknoloji girişimlerini Türkiye’nin kalkınmasının öncüleri olarak görüyoruz. Yeni nesil dijital ekonomiyi teknoloji girişimleriyle büyütmeyi hedefliyoruz. Malumunuz hali hazırda Türkiye’nin 7 Unicornu bizim deyimimizle 7 “Turcorn”u var. Biz 2019 yılında Sanayi ve Teknoloji Stratejimizi ilan ettiğimizde Türkiye’yi “Turcorn”larla buluşturacağımızı, yani milyar dolar değeri aşacak teknoloji girişimleriyle tanıştıracağımızı ifade etmiştik. O gün için Türkiye’nin milyar dolar değeri aşan bir teknoloji girişimi bulunmuyordu. Bugün ise gerek e-ticaret, gerek yazılım, gerek oyun sektörlerinde Türkiye’nin Unicornları, “Turcorn”ları var.
100 BİN TEKNOGİRİŞİM HEDEFİ
Önümüzdeki dönemde hem Turcornlarımızın sayısını artırmaya hem de Türkiye’nin dört bir tarafında teknoloji girişimlerinin yükselmesini sağlayacak adımlar atmaya devam edeceğiz. 2030 yılına dek Türkiye’de 100 bin teknogirişimin kurulmasını sağlayacağız. Elbette bu süreçte Girişim Sermayesi Fonlarını güçlendirmeye devam etmeyi amaçlıyoruz. Halihazırda teknoloji ve inovasyon fonuyla, bölgesel kalkınma fonuyla, bölgesel girişim sermayesi fonuyla ve kalkınma ajanslarının girişim sermayesine yönelik fon çağrılarıyla Bakanlık kaynaklarımızı fonların fonu ve eş finansman yöntemleriyle teknoloji girişimlerine doğrudan sunma imkanına sahip olduk. Yani kamunun teknoloji girişimlerine desteklerinin TÜBİTAK ve KOSGEB’in hibe ve geri ödemeli destekleriyle sınırlı kalmamasını, tıpkı dünya örneklerinde olduğu gibi Girişim Sermayesi Yatırım Fonlarının Türkiye’de büyümesini sağlamış olduk, önümüzdeki dönemde bu adımları sürdüreceğiz.
590 MİLYON LİRALIK YATIRIM
Bugüne dek 590 milyon liralık yatırımla 182 girişimde 23 milyar lira sermaye kaynağına erişim sağlamış olduk, sadece son 4 yılda attığımız adımlarla. Önümüzdeki dönemde Türk teknoloji girişimlerinin büyümesi adına Girişim Sermayesi Fonlarına ilişkin bu katkılarımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Son dönemde 1 milyar avro büyüklüğündeki NATO İnovasyon Fonuna ve 370 milyon avro bütçeli NATO Savunma İnovasyon Hızlandırıcısı DIANA programına da dahil olduk. Burada da özellikle dual teknoloji dediğimiz yani hem savunma alanında hem sivil alanlarda kullanılacak teknolojileri geliştiren şirketlerimizin hem küresel pazarlara hem de küresel yatırım fırsatlarına erişim imkanı bulmasını hedefliyoruz.
YATIRIM TAAHHÜTLÜ AVANS KREDİSİ
Yatırım taahhütlü avans kredisini, geçtiğimiz ay kamuoyuyla paylaştık. 1 milyar ve üzeri büyüklükteki yatırım projeleri için 284 üründen oluşan stratejik öncelikli ürün listesi ve 261 başlıktan oluşan teknoloji alanları listesini yayınladık. Bu aslında teknoloji odaklı sanayi hamlesi programındaki 919 üründen ve yenilikçi teknoloji alanından oluşan listemizi biraz daha daralttığımız, biraz daha teknoloji odağını yükselttiğimiz bir çalışma. Merkez Bankamız bu ürün ve teknolojilere yönelik 3 yıl içerisinde 300 milyar lira kredi tahsis edeceğini duyurdu. Tabii bu kredilerin hem yatırımları destekleyici şekilde uzun vadeli olması hem de piyasa koşullarının çok altında faiz oranlarıyla yatırımcılara sunulacak olması çok değerli. Yüzde 15 ila yüzde 30 arasında faiz oranıyla ve 10 yıla varan vade imkanlarıyla bu krediler bu başlıklardaki yatırımlara sunuluyor olacak.
YATIRIMCILAR İLK BAŞVURUYU BAKANLIĞIMIZA YAPACAKLAR
Yatırımcılar ilk başvuruyu Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına yapacaklar. Bakanlıkta yaptığımız strateji ve teknoloji değerlendirmesi neticesinde elde ettikleri puanlarla bankalar aracılığıyla Merkez Bankası imkanlarına kavuşma olanağı bulacaklar. Bu Türk sanayinde ilk kez yüksek teknoloji odağında ortaya konmuş geniş çaplı finansman programıdır. Dolayısıyla inanıyoruz ki hem yüksek teknolojide ithal ikame fırsatını hem de önümüzdeki dönemde hali hazırda 7,5 milyar dolar düzeyinde olan ve hepimizin artmasını beklediğimiz yüksek teknoloji ihracatının yükselmesini sağlayacak.
ÇOK YOĞUN BİR YATIRIMCI İLGİSİ VAR
Çok yoğun bir yatırımcı ilgisi var şu anda programa. Gerek Bakanlığa gelerek, gerek bizimle yurt dışından ve yurt içinden iletişim kurarak -yani bu yabancı sermayeye de açık bir program nihayetinde-… Hatta yurt dışından finansman getirenlerin faiz oranları daha düşük olacak şekilde program kurgulandı. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde biz inanıyoruz ki, bu her yıl 100 milyar lira olarak planlanmış 3 yıllık tahsis edilmiş miktar çok büyük bir hızla aslında talep edilmiş olacak yatırımcılar tarafından. Şu ana kadar 89 tamamlanan ve 146 devam eden başvuru olmak üzere toplamda 235 başvuru almış durumdayız.
TEKNOLOJİ YOL HARİTASI
Yatırım teşviklerinde önümüzdeki dönemde hedef odaklı ve güdümlü bir sisteme geçeceğiz. Bakanlık olarak sunduğumuz yatırım teşviklerinden büyük ölçüde yararlanan firmalara tıpkı Togg’dakinde olduğu gibi teknoloji yol haritası zorunluluğu getireceğiz. Arzu ediyoruz ki, büyük ölçekli firmalarımız Bakanlığımızdan aldıkları teşviklerle, desteklerle gerçekleştirdikleri yatırımlarda Türkiye’yi teknoloji alanında geleceğe taşıyacak araştırma-geliştirme ve inovasyon projelerine de imza atsınlar. Önümüzdeki dönem hem teknoloji yol haritalarıyla hem üniversite, KOBİ ve start-up iş birlikleriyle hem geliştirme altyapılarını Türkiye’ye kazandırarak hem de mesleki eğitim başta olmak üzere eğitime sundukları katkılarla büyük ölçekli firmaların aslında daha fazla sorumluluk üstlendiği bir dönem olacak ve biz de büyük firmalara yatırım teşvikleri sunarken bu yol haritalarını hazırlayacak ve böylelikle onlarla birlikte bu adımları atıyor olacağız.
87 BİN 196 YATIRIMA TEŞVİK
Bugüne dek 87 bin 196 yatırım için teşvik belgesi düzenlemişiz. Sadece 2023 yılında 1,2 trilyon lira yatırım tutarına sahip 15760 yatırım için teşvik belgesi düzenlemişiz ve bu yatırımlarla öngörülen ilave istihdam 345 bin kişi. Önümüzdeki dönemde yine bir başka önceliğimiz de yeşil ve dijital dönüşümü yatırım teşviklerinde daha güçlü şekilde gerçekleştirmek olacak.
2.7 MİLYON İSTİHDAM
2012 yılında mevcut yatırım teşvik sistemimiz uygulamaya geçmiş. 11 yılda 87 bin 196 yatırım teşvik belgesi düzenlemişiz. Bugünkü değerlerle 9 trilyon liranın üzerinde sabit yatırım ve 2.7 milyon istihdamın önünü açmışız. Sadece son yılda ise 1,2 trilyon lira sabit yatırımlı 15 binden fazla teşvik belgesi düzenlemiş ve 345 bin istihdamın önünü açmışız.
PLANLI SANAYİ BÖLGELERİ
Planlı sanayi bölgeleri Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının en önemli uygulamalarından biri. Türkiye’de hali hazırda sanayi alanlarına yüz ölçümümüzün yüzde 0,36’sını tahsis etmiş durumdayız. Avrupa ülkeleriyle, rakiplerimizle mukayese ettiğimizde bu oranın düşük olduğunu görüyoruz. Örneğin Almanya’da toplam yüzölçümünün sanayi alanlarına ayrılan kısmı yüzde 1,5 düzeyinde. Bizim çok hızlı bir şekilde Türkiye’de planlı sanayi alanlarını büyütmemiz gerekli, böylelikle hem sanayicinin ihtiyaç duyduğu yatırım yerine kolay erişimini sağlamalı, hem de ölçek ekonomisi yaratabilecek yatırımların önünü açmalıyız. Bunu yapabilmek için elbette şimdiye kadar olduğu gibi organize sanayi bölgeleri ve endüstri bölgeleri yatırımlarını sürdüreceğiz. Bu yıl 1654 hektarlık alanda 11 yeni organize sanayi bölgesi ilan ettik ve böylelikle 2023 sonu itibarıyla 115 bin hektar büyüklüğünde 360 OSB’ye ulaştık. Bu yıl en fazla endüstri bölgesi ilan ettiğimiz yıl oldu, 22 bin 986 hektar büyüklüğünde 14 endüstri bölgesi ilan ettik.
497 SANAYİ SİTESİ
Bir yandan endüstri bölgeleriyle, bir yandan organize sanayi bölgeleriyle Türkiye’de planlı sanayi alanlarını büyütürken, elbette özellikle KOBİ’lerimizin bulunduğu sanayi sitelerinin gelişimini de sürdürüyoruz. Bu yıl 4 sanayi sitesini daha tamamladık ve şimdiye dek desteklediğimiz 497 sanayi sitesinde de 488 bin kişi istihdam ediliyor.
YENİ SANAYİ HAVZALARI
Önümüzdeki dönemde Türkiye’yi yeni sanayi havzalarıyla tanıştıracağız. Ve burada aslıda kamunun diğer altyapı yatırımlarında olduğu gibi, nasıl dünyanın en büyük havalimanlarını, dünyanın en büyük köprülerini, dünyanın en büyük şehir hastanelerini hızla ülkemize kazandırdıysak, dünyanın en büyük, en gelişmiş sanayi bölgelerini, endüstri bölgelerini de kamu-özel iş birliği yöntemiyle hızla Türkiye’ye kazandırmayı hedefliyoruz. Bu, bu alanda getirdiğimiz önemli bir yenilik olacak. Sadece milli bütçe imkanlarıyla değil, özel sektör yatırımlarının önünü açtığımız kamu-özel iş birliği modelleriyle Türkiye’de büyük ölçekli endüstri bölgeleri kurmaya önümüzdeki dönemde başlayacağız. Özellikle Marmara Bölgesi’ndeki sanayi yükünü Orta Anadolu’ya, Samsun’dan Mersin’e orta hatta hızla taşımayı hedefliyoruz. Bunun için Konya, Kayseri, Nevşehir, Aksaray ve elbette deprem bölgesinde kurduğumuz yeni sanayi alanları önümüzdeki dönemde sanayimizin büyüdüğü alanlar olacak.
1116 PROJEYE, 3.2 MİLYAR LİRA DESTEK
Bakanlığımızın koordinasyonunda çalışmalarını sürdüren kalkınma ajanslarında bölgesel kalkınma amaçlı 1116 projeye 2023 yılında 3,2 milyar lira destek sağladık, toplam 4,2 milyarlık kaynağı eş finansmanla birlikte harekete geçirmiş olduk. Yine uluslararası fonlardan 200 milyon avro bütçeli projeleri de geçtiğimiz yıl devreye aldık.
7600 GENCİN İSTİHDAMI
2023’te genç istihdamı öncelikli temamızdı, 7600’e yakın gencin doğrudan istihdamını kalkınma ajansı projeleriyle sağladık. 2024 yılında 5,5 milyar liralık kaynakla 7 milyar liranın üzerinde bütçeye sahip bölgesel kalkınma projelerini hayata geçireceğiz. 632 milyon dolarlık dış finansmanı yine bölgesel kalkınma amaçlı projelerde kullanacağız.
ÇALIŞAN VE ÜRETEN GENÇLER PROGRAMI
Gençlik ve Spor Bakanlığı’yla birlikte gerçekleştirdiğimiz çalışan ve üreten gençler programında yatırımları tamamlayacağız, bu yıl 55 bin genç ve kadın emekçimizin bölgesel kalkınma projelerinde istihdamını sağlayacağız.
KADIN GİRİŞİMCİLİĞİ
2024 yılının teması da kalkınma ajanslarında kadın girişimciliği ve kadın istihdamı olacak. Malumunuz halihazırda Türkiye’de halen kadınların iş gücüne katılımı istediğimiz düzeyde değil, kadınların iş gücüne katılımını ve kadın girişimciliğini bölgesel kalkınma projelerinde önceliklendireceğiz.
GÜÇLÜ DESTEK
Atacağımız bir başka yeni adım, milli teknoloji hamlesi programına çok benzer şekilde güçlü destekler sunduğumuz ve her bölgenin yerel değerlerinin ulusal kalkınmaya hizmet etmesini sağlamayı hedeflediğimiz bölgesel kalkınma hamlesi programını başlatmak olacak.
BÖLGESEL KALKINMA
Yine nasıl teknoloji tarafında ürünler ve teknoloji başlıklarıyla yatırımcıların karşısına çıkmışsak, bölgesel kalkınma hamlesi programında da hangi bölgede hangi yatırım başlıklarının öncelikli olduğunu değerlendirdiğimizi yatırımcılara ilan edeceğiz ve bu başlıklarda başvuracak yatırımlara yine ileri düzeyde destekler, teşvikler sunacağız.
DİJİTAL DÖNÜŞÜM
Dijital dönüşüm önümüzdeki dönemde güçlü şekilde desteklediğimiz bir alan olacak. Geçtiğimiz aylarda Dijital Avrupa programına katıldık, 8 milyar avro bütçeli bu program vesilesiyle Türkiye’nin hem yeni dijital altyapılar kurmasını sağlayacağız, hem de Türk teknoloji girişimcilerinin, bilim insanlarının, araştırmacılarının Avrupa’da kurulu altyapılardan, dijital inovasyon merkezlerinden doğrudan yararlanmasına olanak tanıyacağız.
YALIN ÜRETİM VE DİJİTAL DÖNÜŞÜM
Hem yalın üretim, hem dijital dönüşüm konusunda özel sektörü desteklediğimiz model fabrikaların sayısını da 8’den 14’e çıkartacağız. İkiz dönüşümün diğer unsuru yeşil dönüşüm. Burada da yeşil OSB projesini Dünya Bankası kaynaklarıyla hayata geçiriyoruz. 300 milyon dolar bütçeli bu proje kapsamında, ileri atık su arıtma tesisleri, suyun geri kazanımı, yenilenebilir enerji yatırımları, sıfır atık, biyogaz tesisi gibi projeleri destekliyoruz, halihazırda 40 OSB projesine bu başlıkta destek veriyoruz.
450 MİLYON DOLAR BÜTÇELİ YEŞİL SANAYİ PROJESİ
Yine Dünya Bankası kaynaklarıyla 450 milyon dolar bütçeli yeşil sanayi projesini başlattık, bu bütçenin 250 milyon dolarını KOSGEB, 175 milyon dolarını TÜBİTAK eliyle sanayicilerimize kazandıracağız.
YEŞİL DÖNÜŞÜMÜN YOL HARİTASI
Demir-çelik, alüminyum, çimento, kimyasallar, plastik ve gübre sektörlerinde yeşil dönüşüm yol haritalarını hazırladık. Bu sektörler Avrupa Birliği sınırda karbon düzenlemeleri mekanizması kapsamında öncelikli olarak yeşil dönüşümü gerçekleştirmek zorunda olduğumuz sektörler. Bu sektörlerde bir yandan yeşil dönüşüm yatırımlarını gerçekleştirirken, diğer tüm alanlarda olduğu gibi diğer yandan da mutlaka yeşil dönüşüm teknolojilerini yerli ve milli olarak geliştirmeye gayret edeceğiz.
107 BİN İŞLETME, 18 MİLYAR LİRA DESTEK
KOSGEB bu yıl 107 bin işletmeye 18 milyar lira destek sağladı. Bu desteğin çok önemli bir bölümünü deprem bölgesinde Dünya Bankası’yla birlikte hayata geçirdiğimiz deprem sonrası KOBİ’lerin canlanması projesi kapsamında 39 bin 680 işletmeye 12,8 milyar lira kaynak sağlayarak gerçekleştirdik. Deprem bölgesindeki uygulamamızda sunduğumuz bu kaynak 2 yıl geri ödemesiz, 3’üncü yıl da faizsiz şekilde geri ödenecek halde KOBİ’lerimize sağlanmış oldu.
DEPREM SONRASI ACİL DESTEK
Deprem bölgesinde 6 bin 924 işletmeye deprem sonrası acil destek kredisi desteği verdik, 566 milyon lira faiz ve kâr payı desteğiyle 2,37 milyar lira krediye erişim imkanı sağlamış olduk. KOSGEB’de önümüzdeki dönemde destekleri yalınlaştıracağız, daha sade programlara daha hızlı erişim imkanları getireceğiz ve KOSGEB personellerimiz haftanın bir günü ofisleri kapatacaklar, KOBİ’lerin yanında sahada olacaklar. Bu uygulamayı da geçtiğimiz hafta başlattık ve bundan böyle Türkiye’nin 81 şehrinin tümündeki KOSGEB ofislerini haftada bir gün sadece nöbetçi personelle çalıştıracağız, diğer tüm personelimizi sahada KOBİ’lere ziyarete yönlendireceğiz. Böylelikle KOBİ’lerin talep ve beklentilerini doğrudan takip etme imkanına sahip olacağımız gibi, yaptığımız çalışmaları, yürüttüğümüz programları da doğrudan KOBİ’lere anlatıyor, aktarıyor olacağız.
AR-GE EKOSİSTEMİ
TÜBİTAK enstitülerini Ar-Ge ekosistemiyle bütünleştireceğiz. Özellikle Türkiye’nin sahip olduğu Ar-Ge kapasitesini hem özel sektör, hem üniversite tarafında TÜBİTAK enstitüleriyle daha yoğun bir iş birliğine yönlendireceğiz. Bu yıl TÜBİTAK 180 üniversitenin 5 bin 33 projesine 3,4 milyar lira destek verdi. 2 bin 635 firmanın 3 bin 269 projesine 2 milyar lira kaynak sağladık. Yine 56 bin 987 bilim insanı ve gence 2,3 milyar lira burs ve destek sağladık.
BİLİMİ TOPLUMLA BULUŞTURUYORUZ
2023 TÜBİTAK’ın 60 yılıydı. AK Parti iktidara geldiği yıl TÜBİTAK’ın 39. yılıydı, TÜBİTAK 39. yılında Türkiye’de sadece bin bilim insanı ve öğrenciye destek veriyordu. Geçtiğimiz yıl TÜBİTAK 56 bin 987 bilim insanı ve gence destek verdi, yani 57 misline çıktı TÜBİTAK’ın desteklediği bilim insanı ve genç sayısı. Bu aslında bizim bilim ve toplum yaklaşımımızın da en somut örneklerinden biridir. Bilimi sadece seçkin bir grubun dahil olduğu bir süreç olarak görmüyoruz. Bilimi toplumla buluşturmayı, bilimsel destekleri yaygınlaştırmayı her daim önemsiyor, önceliklendiriyoruz. Önümüzdeki dönemde de TÜBİTAK’ın hem üniversitelere ve şirketlere, hem de bilim insanlarına ve öğrencilere sunduğu destekler artarak devam edecek.
YAPAY ZEKA
Son dönemde yapay zeka ekosistem çağrılarına çıktık, bu çağrılar kapsamında 27 projeye destek verdik. Yapay zeka geliştiricilerle yapay zeka kullanıcısı kurumları ve firmaları bir araya getiriyoruz. Kamu yapay zeka ekosistem çağrısıyla da kamunun sahip olduğu büyük veriyi yapay zeka geliştiricilere açmayı hedefliyoruz. Avrupa Birliği programlarında son yıllarda çok başarılı neticeler elde etmeye başladık. Ufuk 2020 programında ilk kez bir çerçeve programında Türkiye’nin sunduğu katkıdan daha fazlasını araştırma-geliştirme projelerimize kazanmayı başardık. Şimdi Ufuk Avrupa Programında başarı çıtası yükseldi, 2023 yılında 699 Türk ortağın yer aldığı 425 proje 249,5 milyon avro hibe aldı ve bu projelerden 39’unda Türk kuruluşları koordinatörlük rolü üstlendi.
İLK HİDROJEN PLATFORMU
TÜBİTAK’da, milli muharip uçağı Kaan’ın yazılımlarını ve donanımlarını geliştiriyoruz. TÜBİTAK, Türkiye’de ilk hidrojen platformunu, yeşil hidrojen üretim tesislerinin kuruluşunu gerçekleştiriyor. TÜBİTAK, uluslararası iş birliklerine imza atıyor, Türk teknoloji girişimcilerini ve araştırmacılarını uluslararası süper bilgisayar altyapıları gibi altyapılardan yararlandırıyor. Türkiye’nin ilk hidrojen motorunu geçtiğimiz yıl TÜBİTAK geliştirdi. Milli ana hat lokomotifimiz Eskişehir 5000’i TÜBİTAK raylara indirdi. İlk hava hava füzelerimiz Bozdoğan’ı ve Gökdoğan’ı TÜBİTAK geliştirdi. Yine siper uzun menzilli hava savunma sistemimizde de TÜBİTAK, ROKETSAN ve ASELSAN’la birlikte çalışıyor. Yine elektronik destek ve elektronik harp sistemleri konusunda da TÜBİTAK, Hava Kuvvetlerimize ve şimdi de artık insansız hava araçlarımıza destek veriyor.
YENİ KALİTE ALTYAPISI
TSE’yi güçlendiriyoruz, Ankara’da çok büyük bir yeni kalite altyapısı kuruyoruz yaklaşık 100 bin metrekare kapalı alana sahip bir kalite ve standart altyapısını Ankara’ya kazandırıyoruz.
DEPREM BÖLGESİ KOBİ’LERİ
KOSGEB, Dünya Bankası kaynaklarıyla ve şimdi Japon Kalkınma Ajansı iş birliğiyle deprem bölgesindeki KOBİ’lerimize sıfır faizli, 2 yıl ödemesiz kredi imkânları sunuyor ve sadece 2 ay içerisinde 39 bin 680 KOBİ’ye deprem bölgesinde 12,8 milyar lira kaynak sağladık -Kasım ve Aralık aylarında-. Kalkınma ajanslarıyla deprem bölgesinde üretim tesisleri, sosyal girişimcilik merkezleri, kalıcı işyerleri kurduk. 51 projeye 770 milyon lira kaynak sağladık, aynı zamanda tüm kalkınma ajanslarımızdan, deprem bölgesindeki kalkınma ajanslarımıza kaynak aktardık ve 192 proje, 2,25 milyar liralık kaynakla afet sonrası toparlanma amaçlı olarak gerçekleştirildi.
Deprem bölgesinde malumunuz 200 bine yakın konut hızla hak sahiplerine teslim edilecek, ama mutlaka deprem bölgesinde sanayi yatırımlarını da hızlandırmalıyız. Ekonominin çarklarını güçlü şekilde döndürmeliyiz. Bunu yapabilmek adına sanayi sitelerini ve organize sanayi bölgelerini deprem bölgesinde inşa ediyoruz. Hâlihazırda 26 milyar lira yatırım tutarına sahip 49 yatırım projesini deprem bölgesinde gerçekleştiriyoruz. Bir yandan da özel sektörün sanayi yatırımlarını deprem bölgesinde teşvik ediyoruz.
654 YATIRIMA TEŞVİK
Şu anda Türkiye’de en yüksek düzeyde yatırım teşviki verdiğimiz şehirler, deprem şehirlerimiz ve bu teşvikler sayesinde deprem bölgesinde 100 milyar lira yatırım büyüklüğüne sahip 31 bin 243 istihdam sağlayacak 654 yatırıma teşvik belgesi düzenledik. Halihazırda devam edemeyecek duruma gelmiş, depremde sıkıntı yaşamış yatırımlar için de 1.222 yatırımı tamamlanmış saydık ve diğer devam etmekte olan yatırımların da sürelerini uzattık. Türkiye’de en ileri düzeyde yatırım teşviklerini deprem bölgesindeki yatırımlara sunduk ve 11 ayda 100 milyar lira yatırım tutarına sahip 31 bin 243 kişiye istihdam sağlayacak 654 özel sektör yatırımına teşvik belgesi düzenledik. Bu aslında bu bölgenin ne kadar hızlı ayağa kalkacağının öncü sinyalidir ve bu bölgenin yeniden ayağa kalkacağına ilişkin özel sektörün sahip olduğu kuvvetli inancın da göstergesidir. Önümüzdeki dönemde inşallah bu yatırımların açılışını bir-bir gerçekleştireceğiz.
TEKNOFEST
TEKNOFEST, 2023’te yeni rekorlara imza attı. İstanbul’da, Ankara’da ve İzmir’de TEKNOFEST’ler düzenledik. Cumhuriyet’imizin 100.yılında 3 büyük TEKNOFEST’i, 3 büyük şehrimizde gerçekleştirdik. 4,5 milyon misafire ev sahipliği yaptık, 337 bin takımda 1 milyon genç TEKNOFEST yarışmalarına katıldı, bu dünyada eşi benzeri olmayan bir iş. Yani dip dalga deniliyor ya, gerçek bir toplumsal dip dalga aslında TEKNOFEST meydanında var. Biz ilk TEKNOFEST’i Nisan’da İstanbul’da düzenledik, o da hemen bir polemik konusu oldu hatırlayın, neden seçimden önce TEKNOFEST düzenliyorsunuz dediler. Hâlbuki biz Cumhuriyetimizin 100.yılı için 3 TEKNOFEST planlamıştık, her yıl normalde bir TEKNOFEST gerçekleştiriyoruz, ama 2023’te 3 büyük şehrimizde 3 TEKNOFEST düzenleyelim demiştik ve o zaman söylediğimiz gibi seçimden önce de TEKNOFEST düzenledik, seçimden sonra da TEKNOFEST düzenledik, bundan sonra da TEKNOFEST düzenlemeye devam edeceğiz. TEKNOFEST, Türkiye’nin teknoloji girişimlerinin kuluçka merkezidir, Türkiye’nin girişim fabrikasıdır. TEKNOFEST yarışmalarına katılan binlerce genç şimdi artık teknoloji girişimleri kuruyorlar, girişimlerini büyütüyorlar, ihracat yapıyorlar, değer yaratıyorlar.
HERKESİ ADANA’YA BEKLİYORUZ
Önümüzdeki dönemde inşallah TEKNOFEST’lere devam edeceğiz ve bu yıl herkesi Adana’ya bekliyoruz. Başta sizi elbette… Bu yıl TEKNOFEST Adana’da gerçekleşecek, bunu da geçtiğimiz haftalarda kamuoyuyla paylaştık. Adana, Mersin ve çevre illerinde inşallah çok coşkulu bir TEKNOFEST’e yine hep birlikte imza atacağız. Yarışmaların başvuru süreçleri başladı, bu yıl 25 milyon liradan fazla ödül ve 50 milyon liradan fazla malzeme desteğini TEKNOFEST yarışmacılarına sağlıyor olacağız. Tüm paydaşlarımızla birlikte tabii… TEKNOFEST 100’den fazla paydaşın bir araya geldiği bir etkinlik.
DENEYAP TEKNOLOJİ ATÖLYELERİ
Türkiye’nin dört bir yanında Deneyap teknoloji atölyeleri kuruyoruz, 81 şehirde 100 Deneyap Atölyesi kurduk, 11 yaşından itibaren özel yetenekli öğrencileri tespit ediyoruz. Şehir-şehir, ilçe-ilçe, kasaba-kasaba, köy-köy, bu ülkede özel yetenekli öğrencileri tespit ediyor ve onları robotik, kodlama, siber güvenlik, yapay zeka, nesnelerin interneti gibi başlıklarda ücretsiz teknoloji eğitimlerine dahil ediyoruz.
SEKTÖR KAMPÜSTE
Sektör Kampüste Programında 93 firmayla 84 üniversiteyi eşleşirdik, üniversite müfredatlarına doğrudan firmaların girmesini sağlıyoruz. Seçmeli derslerle doğrudan sektör profesyonellerinden üniversite öğrencilerinin ders almasının önünü açıyoruz, önümüzdeki dönemde bu alanı da büyütmeye devam edeceğiz. Türkiye’nin dört bir yanında bilim merkezleri kuruyoruz, 19 bilim merkezimiz var hâlihazırda ve bugüne dek 11 milyondan fazla ziyaretçi ağırladık ve 20 bilim merkezinin kurulum çalışmalarını sürdürüyoruz. Uluslararası Lider Araştırmacılar Programına devam ediyoruz, dünyanın en nitelikli bilim insanlarını Türkiye’ye davet ediyoruz.
İSRAİL’İN SALDIRILARI
Dünya akademisinde hepimiz için hayal kırıklığı teşkil eden gelişmeleri de gözlemliyoruz, sizler de muhakkak takip ediyorsunuzdur. Amerika Birleşik Devletleri’nde en iyi üniversitelerin rektörleri bir-bir istifaya zorlanıyor. UPenn Rektörü 3 hafta önce istifa etti, geçen hafta Harvard’ın rektörü istifaya zorlandı, şimdi MIT’nin rektörü istifaya zorlanıyor ve bu rektörlerin tek suçları, onları istifaya zorlayanlarca ifade edilen tek suçları, İsrail’in zulmünün kampüslerinde kınanmasına izin vermek. İsrail’in zulmüne karşı çıkanların şu anda Batı üniversitelerinin pek çoğunda antisemitizm etiketiyle yaftalanmaya çalışıldığına şahitlik ediyoruz. Sözüm ona demokrasinin, hür düşüncenin, özgürlüğün beşiği kabul edilen Batılı üniversitelerin hali ortada. Biz Türkiye’yi hem Türk bilim insanları için, hem de küresel düzeyde nitelikli lider bilim insanları için cazibe merkezi yapma çabası içindeyiz. Uluslararası Lider Araştırmacılar Programıyla hem geçmiş yıllarda dünyanın farklı ülkelerine giden bilim insanlarımızı yeniden ülkemize kazanmaya, hem de diğer ülkelerin bilim insanlarının çalışmalarını Türkiye’de sürdürmelerini sağlamaya gayret ediyoruz.
81 İLDE 100 TEKNOFEST
81 ilde 100 TEKNOFEST atölyesi açacağız, bunların çoğu üniversite kampüslerinde olacak, böylelikle üniversitelerin proje geliştirme imkânlarını çoğaltacağız. Yenilikçi yazılım okulları kurmaya devam edeceğiz, yazılım geliştirme kapasitemizi arttırıyoruz. Yolunuz düşerse İstanbul’da ve Kocaeli’nde kurduğumuz 42 Yazılım Okullarını ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Öğretmensiz, tümüyle yaparak öğrenme ve birbirinden öğrenme esaslı, 7-24 açık yeni nesil yazılım okullarından bahsediyoruz. Mezunlarının tamamının iş bulduğu bir eğitim modelinden bahsediyoruz. Bu ve benzeri yenilikçi eğitim modellerini Türkiye’de çoğaltacağız.
İLK TÜRK ASTRONOT
Bilim ödüllerini Sayın Cumhurbaşkanımız her yıl olduğu gibi yine Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bilim insanlarına takdim ettiler.
Son faslımız, Milli Uzay Programı. Artık geri sayımı tamamlamak üzereyiz, nihayet biz de ilk kez bir vatandaşımızı Uluslararası Uzay İstasyonu’na göndereceğiz, ilk Türk astronotu Alper Gezeravcı’yı inşallah önümüzdeki hafta 17 Ocak’ı 18 Ocak’a bağlayan gece, Türkiye saatiyle 01.11’de Uluslararası Uzay İstasyonu’na gönderiyor olacağız.
MİLLİ UZAY PROGRAMI
Milli Uzay Programı, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından 2021 yılında kamuoyuna ilan edilen, 10 yıllık hedeflerimizi içeren ve tıpkı savunma sanayinde olduğu gibi uzay alanında da Türkiye’nin iddia sahibi ve tam bağımsız bir ülke olabilmesi için atacağımız önemli adımları ihtiva eden bir milli program. Bu program kapsamında Ay Araştırma Programı, Uzaya Erişim ve Uzay Limanı Projesi, Bölgesel Konumlama ve Zamanlama Sistemi, bir uzay teknoloji geliştirme bölgesini Ankara’da kurulması, Yeni Nesil Uydu Geliştirme Programını gerçekleştirmek gibi hedeflerimiz var. Bu hedeflerin her biri için hem 2019 yılı itibariyle faaliyetlerine başlayan Türkiye Uzay Ajansı, hem de tüm ilgili paydaşlar çok yoğun bir gayret ve çalışma içindeler. Bu programın ana hedeflerinden biri olan, Türk astronotu ve uzay bilim misyonunu önümüzdeki günlerde gerçekleştireceğiz.
TÜRKSAT 6A
Uydu tarafında da önemli adımlar atmayı hedefliyoruz. TÜRKSAT-6A ve İMECE çok büyük kazanımlar getiriyor, bundan sonrasını hem stratejik uydu yatırımlarını gerçekleştirerek, hem de yeni nesil uydu teknolojilerini geliştirmek üzere yeni oyuncuları sektöre kazandırarak hayata geçirmeyi hedefliyoruz.
ULUSLARARASI UZAY KONGRESİ
Dünyanın en büyük uzay kongresi, 2026 yılında Antalya’da gerçekleşecek. Bu kongreye aday olmuştuk ve bu yıl yarışı kazandık, 2026 yılında Uluslararası Uzay Kongresini Antalya’mıza getirmeyi başardık. Bu hem dünyanın en büyük uluslararası uzay etkinliği, hem de gerçekleştiğinde Türkiye’de şimdiye kadar gerçekleşmiş en büyük bilimsel etkinlik olacak. İnşallah 2026 yılında Antalya’mız her zaman olduğu gibi bu etkinliğe de iftiharla ev sahipliği yapacak.
BİLİM MİSYONU
İlk Türk astronotu ve Bilim Misyonu Programı bizim için çok anlamlı bir program. Bir yönüyle bilimsel literatüre önemli katkılar sağlamayı hedeflediğimiz 13 farklı bilimsel deneyi astronotumuzun Uluslararası Uzay İstasyonu’nda gerçekleştirmesi çok kritik, çok önemli, ama bir yönüyle de gerçekleşecek bu misyonun Türk gençlerine, Türk çocuklarına ilham kaynağı olacak olması bizim için çok değerli, çok önemli. Biz kim ne der diye aldırmadan bu projeleri bir-bir hayata geçirmeye gayret ediyoruz. Bunu şunu için söyledim: Sayın Cumhurbaşkanımız, Milli Uzay Programını ilan etti ve hedefleri dünya kamuoyuna duyurdu. Hedeflerimizden biri, ay misyonunu gerçekleştirmek. Ay misyonu bir insanlı misyon değil. Biz Ay’a bir araç göndermeyi hedefliyoruz ve bunu 10 yıl içinde iki kez gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.
AY MİSYONU
Bunun birincisi, -literatürdeki ismi böyle- sert iniş hedefi. Biz sert iniş hedefini ortaya koyuyoruz, tabii birileri bunu alaya alıyor, yani herhalde kelime kendilerine komik geliyor olabilir, bilmiyorum nedenini. Ama çok da şaşırmıyorum. Biz Türk’ün uzayla macerasını maalesef filmlerinde alaya alarak konu edenleri biliyoruz. Ya da bizim komedyenlerimiz de yakın bir zamana kadar -bunu kişisel bir eleştiri olarak da söylemiyorum, durum tespiti olarak söylüyorum- Türk çocuklarının astronot olma hayaliyle dalga geçerek insanları güldürmeyi tercih ediyorlardı. Ama şimdi o alaya alınan, dalga konusu edilen işler bir bir gerçeğe dönüşüyor. Biz Ay programını sadece Ay’a erişebilen ülkelerden biri olmak adına gerçekleştirmiyoruz. Ay’a erişmek aslında muazzam bir teknolojik kabiliyet istiyor tabii. Yani az önce uydu sistemlerinden bahsettim, İMECE’den bahsettim. İMECE 450-500 kilogramlık bir sistem ve yaklaşık 500-600 kilometrede görev yapan bir görüntüleme uydusu. Haberleşme uydumuz TÜRKSAT 6-A, görüntüleme uydusuna göre aslında çok daha sofistike bir sistem ve çok daha geliştirmesi zor bir sistem. Yaklaşık 36 bin kilometrede görev yapacak, 4,5 tonluk bir uydudan bahsediyoruz. Ay’a erişmekten bahsediyoruz, Ay Dünyadan yaklaşık 380 bin kilometre ötede. Ama biz sadece Ay’a erişmek için Ay programını gerçekleştirmiyoruz. Biz her projemizi kurgularken Türkiye bu işten ne kazanır buna odaklanarak hareket ediyoruz. Uzay ekonomisi yıllık 600 milyar dolara geldi ve bu her yıl artıyor. Birkaç sene içinde 1 trilyon dolara gelecek uzak ekonomisi. Biz uzay ekonomisinden pay almayı hedefliyoruz. Burada da başkalarının yaptığından farklı neler yapabiliriz? Nasıl onların önüne geçebilirizin peşindeyiz. Ay programını da bu anlayışla hazırladık. Pek çok ülke Ay programı gerçekleştiriyor, ama geleneksel olarak kullanılagelen sistemlerle. Sıvı yakıtlı roket motorlarıyla bu sistemleri geliştiriyorlar. Biz ise halihazırda başka pek çok ülkenin sahip olmadığı bir kabiliyete sahibiz. Stanford Üniversitesinde uzun yıllar öğretim üyeliği yapmış bir Türk bilim insanı birkaç yıl önce Türkiye’ye döndü. Sayın Cumhurbaşkanımızın himayesinde Milli Hibrit Roket Motoru Geliştirme Projesini başlattı ve -Arif Karabeyoğlu’ndan bahsediyorum- bu proje kapsamında geliştirdiği Milli Hibrit Roket Motoruyla uzaya erişmeyi başardı. Ve biz ilk etabında Ay misyonunun ilk fırlatmayı uluslararası bir iş birliğiyle gerçekleştireceğiz, ancak Dünya yörüngesinden, Ay transfer yörüngesine Milli Hibrit Roket Motorumuzu ateşleyerek geçip, nihayetinde Ay’a erişmeyi hedefleyeceğiz. Ay etrafında, Ay’ın yörüngesinde de Ay’a ilişkin araştırmalar yapacağız ve bu sistemin pek çok kritik alt sistemini yine yerli ve milli olarak geliştireceğiz. Bunu başarırsak, giderek uzayda sayısı artan uyduların yörüngeler arası transferini gerçekleştirebilecek uzay sistemlerini geliştirmenin, başkalarının geliştirebileceğinden çok daha maliyet etkin şekilde geliştirmenin, önünü açacak olmayı hedefliyoruz. Yani bunun bize hem stratejik bir kabiliyet hem de ekonomik bir değer getireceğini ümit ediyoruz. Bu projeyi de bu anlayışla kurguluyoruz.
AY YÜZEYİNE YUMUŞAK İNİŞ
İkinci etabında ilk fırlatmayı da milli imkanlarla yapmayı ve Ay yüzeyine yumuşak iniş gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Biz bu projeyi ilk kurguladığımızda 2023 için bir hedef ortaya koymuştuk. Bu hedefe tarih itibariyle henüz erişemedik. Yılsonu itibariyle, görmüşsünüzdür sizlerde, takip etmişsinizdir muhakkak. Bütün demeyelim, ama muhalefetten pek çok siyasetçinin efendim 2023 geldi ne oldu Ay’a gidecektiniz gidemediniz filan diye yine meseleyi alay konusu yaptıklarına şahit olduk. Ben her zaman söylüyorum, siyasette yarışabiliriz, rekabet edebiliriz, ama bu projeler Türkiye’nin milli projeleri. Biz bu projelerde çalışan bilim insanlarının, mühendislerin, teknisyenlerin hiçbirinin siyasi görüşünü ne biliriz, ne merak ederiz. Bizim için aslolan Türkiye’ye çağ atlayacak milli projeleri hayata geçirmektir ve bunlar Türk milletinin ortak kazanımlarıdır, Türkiye’nin ortak kazanımlarıdır. Bu projeleri alay konusu etmek, dalga konusu etmek kimseye bir şey kazandırmaz. Zaten öyle bir gençlik geliyor ki, bu projelerle alay edenlere hiç itibar etmeyen bir kuşak yetişiyor. Çünkü kendisi bu projeleri bizzat hayata geçirebilen bir kuşak yetişiyor. Dolayısıyla, benim herkese tavsiyem bu projelere sahip çıkmaları. Çok detaylıca herkes bu işleri bilmeyebilir, çok ilgi duymayabilir de, en azından saygı göstermeyi herkesin bilmesi lazım.
UZAY GÖZLEMİ
İlk kez gerçekleştirdiğimiz yüksek teknolojiler bunlar. Şu anda uzay gözlemleri için yerden teleskoplar kullanılabildiği gibi malumunuz uzay teleskopları da kullanılıyor. Birkaç yıl öncesine kadar Hubble Teleskopu en meşhuruydu, 2 yıl önce James Webb Teleskobu kullanıma girdi. James Webb Teleskobunun geliştirme projesini 1995’te başlattı Amerika Birleşik Devletleri. 2006’da tamamlamayı hedefliyorlardı 11 yıl hedef koydular, 500 milyon dolar da bütçe ayırmışlardı. Kimden bahsediyoruz? 60’lı yıllardan itibaren uzay projeleri gerçekleştirmiş bir ülkeden bahsediyoruz. 2006 yılına gelindiğinde proje tamamlanmadı, hatta halen ana tasarımı tartışma konusuydu. Nihayetinde projenin tamamlanması planlanandan çok daha fazla sürdü. 2021 yılında hatırladığım kadarıyla proje ancak tamamlanabildi ve başlangıçta 500 milyon dolar olarak öngörülen proje nihayetinde 10 milyar dolara gerçekleşmiş oldu. Elbette bu projelerde zaman planı her zaman ilk günkü şekliyle gerçekleşmeyebilir. Ama aslolan bu projeleri gerçekleştirmekte olan bilim insanlarının, mühendislerin, teknisyenlerin arkasında güçlü şekilde durabilmektir. Nihayetinde onlar canla-başla çalışıyor. Biz bu projelerin önünü açıyoruz, bu projeleri bilim insanları gerçekleştiriyor, mühendisler gerçekleştiriyor. Dolayısıyla, bizim için aslolan onların arkasında sıkı bir şekilde durmak ve bu projelerin gerçekleşmesine imkan sağlamak.
ASTRONOT ÇAĞRISI
Biz bu programı (astronot programını) ilk günden itibaren bir bilim misyonu olarak tasarladık. Bu bir turistik seyahat değil. Mayıs 2022’de astronot çağrısına çıktık. İlk çağrıya 30 bine yakın ön başvuru geldi, bunlardan yaklaşık 800’ü potansiyel astronot adayı olarak tespit edildi. Daha sonra çok kapsamlı sağlık taramaları yapıldı, çok kapsamlı psikoloji testleri gerçekleştirildi, fiziksel testler gerçekleştirildi. Tabii bütün bu süreçleri bu misyonu birlikte gerçekleştirdiğimiz NASA ve Axiom firmasının yetkilileriyle birlikte yürüttük. Ama testlerin önemli bir kısmını Türkiye’deki altyapılarda gerçekleştirdik ve nihayetinde iki aday tespit ettik. İlki Alper Gezeravcı bir Türk Hava Kuvvetleri pilotu. Diğeri de Tuva Cihangir Atasever o da bir ROKETSAN mühendisi. Bu da aslında milli teknoloji hamlesinin özeti gibi oldu. Malumunuz milli teknoloji hamlesi silahlı kuvvetlerimizle mühendislerimizin sırt sırta vererek gerçekleştirdiği bir süreç. Burada da Alper Gezeravcı ve Tuva Cihangir Atasever aslında bunun sembolü gibi olmuş oldu.
Bu bizce Türk çocuklarına, Türk gençlerine ilham kaynağı olacak bir iş. Ve bir ilk... Nedeni devamının gelecek olması. Ümit ederiz ki bu projenin devamını da milletçe hep beraber getirelim. Sadece uluslararası uzay istasyonuna astronot göndermekle kalmayalım. Teknolojik olarak bu projeleri tümüyle kendi imkanlarımızla geliştirebilecek noktalara da gelelim. Milletçe sahip çıkmamız gereken bir alan... Hiç bir devlet yoktur ki bu alanlarda bir başarı elde ettiğinde bu başarıyı şunlar yaptı, bunlar yapmadı diye içeride bir ayrım olsun. Bizim de bunlara milletçe sahip çıkmamız lazım. Nihayetinde siyasi iradenin elbette himayesiyle, desteğiyle bu alanlara kaynak ayırmasıyla bu projeler gerçekleşiyor. Ama kazanım milletin ortak kazanımı oluyor. Dolayısıyla biz tüm milletimizin bu işe sahip çıkacağına inanıyoruz. Çocuklarımızın gelecek hayallerinde daha fazla bilim olsun, teknoloji olsun ve hayalleri Türkiye'yi geleceğe taşımak üzere olsun. Ümit ederiz ki bu program, bu proje, buna vesile olacak.
BİLİMSEL TEKLİF ÇAĞRISI
Mayıs 2022’de astronot çağrısına çıktık, Haziran 2022’de de bilimsel teklif çağrısına çıktık. Üniversitelere mektuplar gönderdik, bir vatandaşımızı Uluslararası Uzay İstasyonuna göndereceğiz, bize orada gerçekleştirilmesini arzu ettiğiniz bilimsel projeleri teklif edebilirsiniz, dedik. TÜBİTAK ve Türkiye Uzay Ajansı birlikte bu projeleri değerlendirdi. 50’ye yakın başvurunun içinden 13’ü seçildi. Yalnız bunlardan biri diğerlerinden farklı, tüm başvuran projeler bizim mektup gönderdiğimiz üniversitelerden, enstitülerden, araştırma merkezlerinden geldi. Ama bir proje bize bir telefonla ulaşan bir ekip tarafından gönderildi. Muş Bilim ve Sanat Merkezinde ortaokul öğrencileri Türkiye Uzay Ajansına ulaştılar. “Bir Türk astronotun uzaya gideceğini öğrendik, biz de kendisine bilimsel proje teklifi yapabilir miyiz” dediler. Öğretmenleriyle birlikte hazırladıkları projeyi, proje teklifini Türkiye Uzay Ajansıyla paylaştılar ve bu 13 projenin içerisinde Muş Bilim ve Sanat Merkezi öğrencilerinin hazırladığı bu projede inşallah gerçekleşmiş olacak. Böylelikle Türk çocuklarının hayallerini uzaya inşallah taşımış olacağız. Önümüzdeki günlerde bu projenin, programın lansman çalışmaları artarak devam edecek, statlarda, sahalarda, her yerde Türkiye’nin ilk astronotunu kamuoyuna duyurmaya devam edeceğiz.
AY MİSYONU MİLLİ İMKLANLARLA
Ay misyonunu milli imkanlarla geliştirdiğimiz bir sistemle gerçekleştirmeyi amaçlıyoruz. Ama az önce sunumda da ifade ettiğim gibi yeryüzünden fırlatmayı, uluslararası bir iş birliğiyle gerçekleştireceğiz. Ama Dünya yörüngesinden, Ay yörüngesine geçiş ve nihayetinde aya erişimde kendi geliştirdiğimiz uzay aracını kullanacağız. Bunun tasarım aşamaları tamamlandı. Üretim aşamasına geçmiş durumdayız. Hibrit roket motorunu ürettik. Diğer üretimini de önümüzdeki dönemde tamamlayacağız.
SPACE X’LE İŞ BİRLİĞİ
Space X, insanlı uzay misyonlarını Axiom isimli bir şirketle birlikte yürütüyor. Türkiye'nin SpaceX'le iş birliği malum, TÜRKSAT 5A ve 5B uydularının fırlatma iş birlikleriyle başlamıştı. Daha sonra İMECE’nin fırlatmasında da yine SpaceX ile birlikte çalıştık. Şimdi insanlı uzay misyonumuzu da yine SpaceX'le birlikte gerçekleştiriyoruz. Tabii SpaceX özellikle roket teknolojisinde ortaya çıkardığı yenilikle şu anda uzaya erişimde en rekabetçi firma haline geldi. Tüm Dünyadan uzaya giden toplam faydalı yükün neredeyse yüzde doksanını tek başına SpaceX gönderiyor şu anda.
TESLA YATIRIMI
Tesla ile gelecek projelerimizde birlikte neler yapabileceğimizi görüşüyoruz. Tabii Elon Musk'ı biz Türkiye'de Tesla yatırımına da davet ettik. Türkiye’nin bir otomotiv üretim üssü olduğunun kendisi de farkında. Hatta Türkiye'den halihazırda Almanya'da kurmuş olduğu fabrikaya tedarik yapmakta olduğu firmalar olduğunu anlattı bize. Firmaların kalitelerinden de çok memnun olduğunu, aynı zamanda Türkiye'nin insan kaynağı potansiyelinin de farkında olduğunu anlattı. Bütün herkes gibi onların da ülkemizde yatırım yapmasını isteriz.
Uzay tarafında malumunuz Starlink ile ilgili görüşmekte olduğumuz hususlar var. Starlink bir uydu internet hizmeti. Türkiye'de de hizmetlerinin sunulmasını amaçlıyorlar. Tabii bizim de kendilerinden bu anlamda bir takım beklentilerimiz var. Kendi vatandaşımızın kişisel verilerinin ve ülke güvenliğinde duyduğumuz hassasiyetin korunmasına ilişkin bazı teknik tedbirler alınması gerektiğini düşünüyoruz. Teknik düzeyde yürütülen çalışmalarda bu anlamda da bir adım atılma noktasına gelinirse süreç ilerleyebilir.
UÇAN AKILLI MOBİLİTE ARAÇLARI
Uçan akıllı mobilite dediğimizde de yapay zeka ve insansız hava aracı teknolojilerinin bir araya geldiği sistemlerden bahsediyoruz. Dünyada yüzden fazla bu konuda devam eden proje var. İddialı projelerin bazıları da Türkiye'de. Gerek BAYKAR tarafından yürütülen CEZERİ projesi, gerekse Bilişim Vadisi'nde yürütülen AirCar projesi bizce çok değerli. Türkiye'yi yine bu alanın öncü ülkelerinden biri haline getirmeyi hedefliyoruz. Teknoloji anlamında dünyadaki rakiplerimizin önünde olduğumuz bir alan bu. Ama bu tür teknolojilerin gelişimi için düzenlemeler de çok önemli. Yani bizim bir an evvel bu sistemlerin kullanımının yaygınlaşmasını sağlayacak regülasyonları tamamlamamız lazım. Hem afet bölgelerine, hem farklı iklim koşullarında erişimi zor coğrafyalara ilaç ve benzeri pek çok ürünün teslimatını kolaylaştıracak sistemlerden bahsediyoruz aslında.
KAAN ÇOK YAKINDA UÇACAK
Kaan bir insanlı uçak. Dolayısıyla buradaki güvenlik seviyesi insansız hava araçlarından daha ileri düzeyde. Bu anlamda hiçbir risk alınmak istenmiyor. Konulan hedefler, tarihler de ekiplerin canla başla çalışması konusunda elbette bir motivasyon kaynağı. Ben biliyorum ki TUSAŞ'ta canla başla çalışan, gecesini gündüzüne katan muazzam bir ekip var şu anda. Dolayısıyla inşallah kendileri uçuşa hazır olduklarını teyit ettikleri anda bu gerçekleşecek. Biraz daha dişimizi sıkalım. Geç olsun güç olmasın. Ama Kaan Türkiye'ye muazzam bir stratejik kabiliyet kazandıracak. Yeni nesil bir savaş uçağı olarak bir milli projeyi ortaya koymamız, göreceksiniz ki hemen bir iki sene içerisinde Türkiye'ye savunma sanayi ihracatına ilişkin yapılan yorumları ve değerlendirmeleri ters yüz edecek.
MİLLİ SÜPERSONİK FÜZELER
Halihazırda TÜBİTAK SAGE süpersonik füzeler için araştırma çalışmalarını yürütüyor. Ramjet Füzesi geliştirme projesi yürütüyor. Bu füzeleri şu anda geliştirme safhasındayız. Bunun dışında Roketsan'ın da benzer bir çalışması var.