Güncelleme Tarihi:
Röportaj: Hayri DİZERKONCA
GIDA, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Expo 2016 Antalya’nın Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini üstlendiğinde yaşananları anlattı. Göreve ilk geldiğinde “Bitmez, yetişmez bu iş” denildiğini hatırlatan Çelik, “Öncelikle EXPO’nun Türkiye’de düzenlenmesi ile ilgili girişimde bulunan herkese teşekkür ediyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız bu organizasyonu himayelerine almakla kalmadı görmeye de geldi. Bizzat geldi ve ‘Faruk gerekirse Ankara’ya gelmeyeceksin. İşin gücün EXPO olacak’ diye bana talimat verdi. Bizde bu talimatı aynen yerine getirdik. ‘Acaba biter mi?’ diye endişe edilirken Cumhurbaşkanımızın gelişi ve talimatları bize motivasyon kaynağı oldu. Bu uluslararası bir proje. Yalnız Antalya’yı ilgilendirse 2 ay geç yapabilirsiniz. Ama bu milli bir proje. Bugün gelinen noktada gururlanıyoruz” dedi.
Faruk Çelik, Expo 2016 ve tarım sektörüyle ilgili sorularımızı şöyle yanıtladı:
3 BİNE ÇIKARDIM
* EXPO 2016’nın kazanılması ve hazırlık süreciyle başlayalım. Türkiye büyük iş başardı diyebilir miyiz?
- Böyle organizasyonların kazanılması, sürdürülmesi devletin itibarıyla bağlantılı. Devlet ne kadar güçlüyse bu organizasyonlar size o kadar fazla yönelmeye başlar. Devletimiz bunu hak etmiştir. Bu işin başarılmasında devletimizin tüm organlarının katkısı var.
* Bu zorlu süreçte organizasyon hazırlıklarının yetişmeyeceği kaygısı yaşadınız mı?
- Ben geldiğimde herkes ‘Bitmez, yetişmez bu iş’ diyordu. Şaşırdım bende sordum: ‘Niye bitmezmiş’ diye? Hatta aralık ayına geldiğimizde yetişmeyeceğini yereldeki tüm aktörler söylüyorlardı. Tabi kabul etmek lazım son 4-6 ay daha çok tanıtım ağırlıklı olması gerekirdi. Yereldeki eleştirilere baktığım zaman buna katılıyorum. Keşke 6 ay önce her şey bitmiş olsaydı da biz son 6 ayda yalnız tanıtımla ilgilenseydik.
EXPO alanını ilk kez gezdiğimde yapılması gereken çok iş olduğunu gördüm ve 500 çalışanı 3 bine çıkardım. Çünkü çalışmaların bitmesinin tek yolu çok daha fazla eleman istihdam edilmesiydi. O yüzden bazen çift hatta 3 vardiya çalışmalar yapıldı.
YORULDUK AMA BAŞARDIK
* Sürekli Antalya’da toplantılar yapıp işin başında bulunmak bu sürece katkı sağladı mı?
- Elbette. Mesela her ay yapılan yönetim toplantılarını 15 güne indirdik. Hedefler belirledik. 1 Nisan’a kadar da her şeyin bitmesini hedef koyduk. 1 Nisan tarihi itibariyle de kulenin dışında her şeyi bitirdik. Kulede açılış gününe kadar tamamlandı. Bu işin başarılmasında Antalyalıların da büyük katkıları var. Terledik, yorulduk ama el birliğiyle başardık.
* Özellikle terör olaylarındaki artış EXPO başarısına etki eder mi?
- Zor bir dönemde olduğumuzu kabul etmemiz gerekiyor. Sadece Türkiye için değil, dünya için zor bir dönem. Türkiye terör odaklarına karşı en sağlam duran, terör mağdurlarını kucaklayan tek ülke. Bu süreç herkesi ne kadar baltalıyorsa bizi de o kadar baltalıyor. Bizim dezavantajımız devlet otoritesini kaybeden ülkelere komşu olmamız. Bunun dışında sıkıntımız yok.
HAYALİ SAYI VEREMEZDİM
* Özellikle ziyaretçi sayıları ve katılımcı ülkeler konusunda çok fazla rakamsal karmaşa oldu. Neden böyle bir ortam oluştu?
- 1960 sonrasındaki sürece bakıldığında en çok katılım sağlanan bir süreci yaşıyoruz. Ben ilk geldiğimde katılımcı ülke sayısı 12 idi. Açıklama yapıp 4’ü geldiğinde 16 olacak dedim Antalya şok oldu. ‘Hani 44 ülkeydi?’ dediler. Ama ben imzalayanı açıklamak zorundaydım. Hayali bir şey diyemezdim. Sayıları kademe kademe açıkladık. Nitekim son sayı 53 oldu.
DÜĞÜN SALONUNA DÖNÜŞMEMELİ
* EXPO 6 ay sonra nasıl değerlendirilecek?
- EXPO alanı içindeki kongre merkezi Antalya’ya yeni bir bakış getirecek. Bunu Antalya’nın iyi değerlendirmesi gerekiyor. Çünkü bu profesyonel bir iş. Kongre turizmi düğüncülük değil! Bunu düğün salonuna dönüştürürsek olmaz! Burası otelleriyle tercih edilen bir ilimiz. Turizmin yatak kapasitesi ve kalitesi ile başkenti. Ama şimdi kongre turizmi ile başkent olmalı.
* Çiçek çocuk teması sizin için neyi ifade ediyor?
- Bu kadar vahşi bir yüzyılı geride bıraktıktan sonra 21. yüzyılda barış bekliyorduk maalesef barıştan eser göremedik. Çocuklara böyle bir yüzyıl değil, tabiatla iç içe bir yüzyıl vaat etmemiz gerekiyor. Çocuk demek gelecek demek. Hayat yeşersin dedik ve böyle bir tema belirledik. 6 ay sonra burası bir eğitim merkezi olacak. Çocuklarımız buradaki müzelerde hayatın nereden başladığını izleyecek. Farklı ülkelerin iklimlerini gözlemleyecek, ufukları genişleyecek. Bu alanın eğitim yönü beni çok heyecanlandırıyor.
ÇİFTÇİMİZ RAHAT OLSUN
* Tarım sektörünü yönelik belirlediğiniz temel sorunlar neler?
- Toprak konusunda radikal kararlar almamız gerekiyor. Bu hepimizin geleceği. Her belediye başkanı, her vali önce tarım arazilerini korumalı. İşin kolayını kaçıp tarım alanlarını imara açarsanız yarınki nesillere vereceğimiz cevap olamaz. Böyle bir anlayış toprağı katletmektir. Hayaller yok edilmemeli. Türkiye’de öncelikle sulanabilir arazi geliştirilmeli. Türkiye’de 8.5 milyon hektar sulanabilir arazi var. Bu alan genişlemeli. Üretici planlı üretime geçmeli. Ne kadar, nerede, neyi üretmemiz lazım bilinmeli. Bir ilde su yoksa mısırı zorlamanın anlamı yok. 2017’de bu sisteme geçilecek.
ALTERNATİF PAZAR
* Özellikle tarım üreticisi zor bir dönemden geçiyor ve destek beklentileri var. Sektör için iyi haberleriniz var mı?
- Kasım-aralık ayında yaşanan sorunları büyük ölçüde çözdük. İhracatçılarımızla ilgili destek kararlarımızı da açıkladık. Son aşamada sebze üretiminde yoğun bir döneme giriyoruz. Alternatif pazar arayışları var. Nerede sıkıntı var inceliyoruz. 4 ay içinde 7 bölgede çok özel toplantılar yaptık. Bizzat üreticilerimizle, çiftçimizle görüşüyoruz. Çünkü aşağıda ne olup bittiğini bilmeden sorunları çözemezsiniz. Devletimiz çiftçimizin, köylümüzün yanındadır.
HEYETİMİZ BİRKAÇ GÜN İÇİNDE MOSKOVA’DA OLACAK
* Rusya ile yaşanan kriz hem turizmi hem çiftçimizi çok olumsuz etkiledi. Bu ülke ile son durum nedir?
- Rusya ihracat ve ithalat açısından önemli bir partnerimiz. Önemli bir komşumuz. Uçak krizinden dolayı meydana gelen kesinti aslında çiftçilerimizin tamamen dışındaki bir olay, çiftçilerimize maliyet olarak dönmeye başladı. İki ülke arasındaki herhangi bir alandaki sorun, o alana has olarak çözülmelidir. Herhangi bir alandaki sorunda bütün alanları soruna dönüştürmek doğru değil. Devlet geleneklerine de bu aykırıdır, o zaman sorun çözemeyiz. Sorunların tümü çözümsüz kalır. Yani sorun alanına dönmemiz gerektiğini söyledik.
* Rusya Federal Bitki Koruma ve Karantina Servisi’nin yaş meyve ve sebze ihracatındaki teknik konuların görüşülmesi amacıyla bizden bir heyet istediğini duyduk. Ne görüşecek bu heyet?
- Evet. Bu daveti Rusya Federal Bitki Koruma ve Karantina Servisi Başkan Yardımcısı Aleksey Alekseyenko yaptı. Bizde teknik heyetimizi hazırladık. Heyetimiz birkaç gün içinde Moskova’da olacak. Orada görüşme yapacaklar, umarım çiftçilerimizin hak etmediği bir tablodan çıkmış oluruz. Ama ne görüşülecek, hangi konu başlıkları gündeme gelecek onları bilemiyorum. Onlar görüşme esnasında belki arkadaşlarla da telefon bağlantımız olacak. Gelecek konular umarım iki ülke arasındaki sorunları ortadan kaldırmaya katkı sağlar ümidindeyiz.
BAKAN BİR BAKANLIK DEĞİL, ÇÖZEN BİR BAKANLIK OLACAĞIZ
BAKAN Çelik, “Arazide olan bir bakanlık yaklaşımımız var. Evrakla uğraşan değil, çiftçinin ayağına gidecek bir sistem oluşturduk. Sivil toplum örgütleri ile ortak çözümler üretiyoruz. Çiftçi kardeşlerimiz şunu bilsinler; sorunlarına duyarlı bir yönetim anlayışı sergileyeceğiz. Bakan bir bakanlık değil, çözen bir bakanlık olacağız, onlarla dertleşen bir bakanlık olacağız. Yoksa bakan olmak için bakan olmadık” dedi.
EMİNİM RUSLAR KARA KARA DÜŞÜNÜYORLARDIR
RUSYA ile ilgili olarak da değerlendirmede bulunan Çelik, “Ben Rus turistlerin Antalya’dan vazgeçeceklerini zannetmiyorum. Eminim ki Antalya’sız bir yaz ayını nasıl geçireceklerini kara kara düşünüyorlardır. Birbirimizden ayrılmaz özelliklerimiz var. EXPO’da organizasyona katılsalar çok iyi olurdu. Ancak süreç tansiyonun çok yüksek olduğu bir döneme denk geldi” dedi.