Güncelleme Tarihi:
Babası ve amcasının mektuplarını okuyan Mete Önal, Mikro Yazılımevi'ni kurdu ve başarılı oldu. Boğaziçi Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra herhangi bir şirkette çalışma yerine kendi yazılım şirketini kuran Önal, bu gün 4 milyon dolar ciro yapan bir yatırımın sahibi oldu.
MİKRO Yazılımevi'nin patronu Mete Önal, babasının ve amcasının sayesinde işyeri sahibi olduğunu söyledi. Üniversiteden mezun olduktan sonra babası ve amcasının ‘‘bir işyeri sahibi olma’’ isteğini kendi yaşamında hayata geçirmeye karar veren Önal, 1988 yılında Mikro Yazılımevi'ni kurdu.
Mikro yazılımevini kısa zamanda orta büyüklükte bir şirket haline getiren Önal, şirketini daha da büyütmenin planlarını yaptığını söyledi.
Büyüme planlarına karşın Mikro'nun bir aile şirketi olarak kurulduğunu ve aile şirketi olarak kalmasını istediğini kaydeden Önal şunları söyledi: ‘‘Şirketimi kurarken bu şirketin nasıl bir şirket olması gerektiği konusunda çok düşündüm. Sonra dünyanın en büyük şirketlerinin de aile şirketi statüsünde olduğunu öğrendim ve Mikro Yazılımevi'nin bir aile şirketi olmasına karar verdim.’’
İSVİÇRE'DE BÜRO
Önal, İsviçre'nin Neuchatel kentinde bir teknoloji üssü kuran Mikro'nun buradaki çalışmalarını geliştireceğini söyledi.
Mikro Yazılımevi'nin İsviçre Hükümetinin daveti ile Neuchatel'e gittiğini kaydeden Önal, İsviçre Hükümetinin Neuchatel'e davet ettiği firmalara 10 yıl vergi muafiyeti sağladığını belirtti.
İsviçre'nin bu yöntemle Avrupa'nın teknoloji merkezlerinden birisini kurmayı amaçladığını kaydeden Önal, bu yöntemle Neuchatel'de önemli bir sinerji yakalandığını ve teknoloji şirketlerinin önemli bir avantaj yakaladığını ifade etti.
Neuchatel Üniversitesi'nin bilgisayar ve yazılım alanında faaliyet gösteren bir fakültesi olduğunu belirten Önal, bu üniversitenin mezunlarından faydalanmayı düşündüklerini vurguladı. Türkiye'de de hükümet desteğinde bir teknoloji parkı kurulması gereketiğini belirten Önal şöyle devam etti: ‘‘İstanbul yakınında bir teknoloji parkı kurulması durumunda ciddi bir potansiyel harekete geçer. Bu da Türkiye'de bilişim teknolojisinin gelişimi için çok iyi olur. Şu anda Türkiye'deki potansiyeli yabancı yazılım evleri değerlendiriyor. Bu şirketler Türkiye'ye geldiği için elbette suçlanamaz ancak en azından bu şirketler yatırıma yönlendirilebilir.
Bu yönlendirme zorlayarak değil, destekle isteyerek yaptırılabilir. Böyle bir park kurmak için çok büyük bir kaynak gerekmiyor. İyi bir telekomünikasyon altyapısı ve belli muafiyetler yeterli olur.
Böylesi bir önlem hem teknoloji üretecek bir merkez yaratılmasını sağlar, hem de Türkiye'den yetişmiş insangücünün yurtdışına çıkışının önüne geçer.’’