Güncelleme Tarihi:
Türkiye'de, mevduatlar artarken, bankacılık sektörünün güçlendiğini ve kamu dışındaki kesimleri fonlar hale geldiğine işaret eden Babacan, eskiden, topladığı kaynaklarla Hazine'yi fonlayan bankaların, şimdi bu kaynaklarını sanayiciye kullandırdığını vurguladı.
DOLARİZASYON AZALIYOR
Bankacılık kesiminde, Türkiye ekonomisinin geleceğine olan güvenin artması neticesinde, “yabancı para cinsinden mevduat oranı düşerken, YTL cinsinden mevduat oranının artış gösterdiğinin” altını çizen Babacan, “2002 yılında, toplam mevduatın yüzde 56'sı döviz cinsinden iken bugün toplam mevduat içindeki döviz cinsinden mevduatın oranı yüzde 36'ya gerilemiştir. Bu, Türkiye'de dolarizasyonun azaldığı ve YTL'ye olan güvenin arttığının bir kanıtıdır” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'de, sadece mevduatta değil tüm yatırım araçları içindeki yabancı para cinsinden yatırımların azalmasına karşın, YTL cinsinden yatırımların arttığına dikkat çeken Bakan Babacan, “Türkiye'de, tüm yatırım araçları içindeki yabancı paranın oranı yüzde 28'e gerilemiş durumdadır” şeklinde konuştu.
BANKALARIN KULLANDIRDIĞI KREDİ MİKTARI 6 KAT ARTIŞ GÖSTERDİ
Babacan, kamunun borçlanma gereği azaldığı için bankaların topladığı kaynakları, daha verimli olan ekonominin kalkınmasına kullandırdıklarını ifade ederek, “Aralık 2002'de, bankaların kullandırdığı toplam kredi miktarı 32,5 milyar YTL iken 6 Temmuz 2007 itibarıyla, bu miktar 6 kat artış göstererek 189 milyar YTL'ye ulaşmıştır” dedi.
Ticari, özel, konut ve taşıt kredisi gibi kredilerde çok yüksek oranlarda artış olduğunu, bunun da hem ekonomiye duyulan güven, hem de ekonomik canlılığın bir göstergesi olduğunu belirten Babacan, Aralık 2002'de, 26 milyar YTL olan ticari kredilerin, 6 Temmuz 2007 itibarıyla, yaklaşık 4,5 kat artış göstererek, 112 milyar YTL'ye çıktığını vurguladı.
Tüketici kredilerininde de önemli düzeyde artışlar olduğunun altını çizen Babacan, 2002 yılı sonunda toplam 6 milyar YTL olan tüketici kredisi miktarının, 13 kat artış göstererek 6 Temmuz 2007 itibarıyla 77 milyar YTL'ye ulaştığını ifade etti.
Babacan, bankaların, ekonominin gereği olan üretim ve istihdama kaynak aktarır bir konuma geldiklerine de dikkat çekti.
TOPLAM REZERV 114 MİLYAR DOLARA ULAŞTI
Türkiye'de özel sektörün hızlı bir şekilde büyümesinden kaynaklanan bir borç yapısının bulunduğunu vurgulayan Babacan, buradaki asıl önemli olan noktanın, özel sektörün döviz rezervlerinin ve varlıklarıyla alacaklarının önemli oranda artması olduğuna işaret etti.
Türkiye'de özel sektörün de katkısıyla, Merkez Bankası dahil toplam rezervlerin önemli ölçüde arttığını vurgulayan Babacan, şöyle devam etti:
“'Özel sektörün toplam döviz rezervi, 2002 sonu itibarıyla 9,9 milyar dolar düzeyindeyken Haziran 2007 sonu itibarıyla yaklaşık 5 kat artarak 46,6 milyar dolara çıkmıştır. Bunun neticesinde, Türkiye'nin toplam döviz rezervi de 114 milyar dolara ulaşmıştır.”
TÜRKİYE'NİN NET DIŞ BORÇ ORANI AZALIYOR
Devlet Bakanı Ali Babacan, bir ülkenin dış borcunda önemli olan konunun, net dış borcun, o ülkenin Milli Gelire oranı olduğunu ifade ederek, bu çerçevede, 2002 sonunda, Milli Gelire oranı itibarıyla yüzde 49 oranında olan net dış borcun, 2006 sonu itibarıyla, yüzde 27,4 oranına gerilediğini vurguladı.
HEDEF TEK HANELİ FAİZ
Türkiye'nin, tek haneli enflasyondan sonraki hedefinin, tek haneli faiz olduğunu bildiren Babacan, enflasyonda tek hanenin sağlandığını, bundan sonra faizde de tek hanenin sağlanması için gayret gösterileceğini söyledi.
Türkiye'de nominal faizlerin yüksekliğinin, enflasyonla doğrudan ilişkili olduğunu belirten Babacan, enflasyonda daha düşük tek hanelere inildikçe reel faizlerin de gerileyeceğini kaydetti.
Enflasyonda, bundan sonra önemli olan noktanın daha düşük tek haneler olduğunu yineleyen Babacan, daha düşük tek haneli enflasyon düzeyinin kalıcı olduğu konusunda genel kanaatin büyük önem taşıdığını da ifade etti.
Babacan, “Enflasyon yüzde 5-4 düzeylerine çekildiğinde, Türkiye tek haneli faizleri de görecek” dedi.
TÜFE ile ÜFE arasındaki fark konusuna da değinen Babacan, TÜFE'de talebin belirleyici olduğunu, ÜFE'nin en etkin belirleyicisinin ise kur olduğunu vurguladı.
Babacan, ÜFE'nin, kura hasas olması nedeniyle, her türlü kur hareketinden etkilendiğini, TÜFE ile ÜFE arasındaki en temel farkın bu olduğunu belirtti.
DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE, 20 MİLYAR DOLARI AŞACAK
2002 yılından bu yana, Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı sermaye miktarının düzenli bir artış içinde olduğuna dikkat çeken Babacan, Türkiye'de öngörülebilirliğin güçlenmesiyle, yabancı sermaye girişinin artacağını ifade etti.
Devlet Bakanı Babacan, “Yıl sonu itibarıyla, itibarıyla, doğrudan yabancı sermaye girişinin 20 milyar doların oldukça üstünde olacağını tahmin ediyoruz” dedi.
DÜNYA BANKASI'NDA SINIF ATLADIK
Bakan Babacan, 2004-2007 döneminde Dünya Bankası ile yürütülen 'Ülke Destek Stratejisi'nin” (CAS), Haziran sonu itibarıyla sona erdiğini kaydetti.
CAS kapsamında, finans sektörü ve kamu sektörü yapısal reform paketleri, kamu sektörü kalkınma politikası reform paketi ile rekabet ve istihdam amaçlı kalkınma politikası reform paketinin tamamlandığını anlatan Babacan, bundan sonraki süreçte, “Ülke Ortaklık Stratejisi”(CPS) adı altında görüşmeleri sürdürdüklerini ve 1-2 ay içinde bu çalışmaların tamamlanarak, CPS'nin uygulama safhasına geleceğini bildirdi.
Türkiye'nin, CAS sistemini tamamlayarak, daha üst düzeyde ilişki sistemi olan CPS'ye yükselerek sınıf atladığını anlatan Babacan, 2008-2011 yıllarını kapsayacak stratejinin öncelikli alanlarının, “rekabet gücünün, istihdamın artırılması, beşeri ve sosyal kalkınma, kamu hizmetlerinin etkinliğinin yükseltilmesi, bölgesel kalkınma, çevre ile ilgili standartların yükseltilmesi ve enerjinin' oluşturacağını söyledi.
Yeni CPS kapsamında; ikinci kamu sektörü kalkınma politikası reform paketi ile ikinci rekabet ve istihdam amaçlı kalkınma politikası reform paketi üzerinde çalışmalara devam edeceklerini belirten Babacan, bu reform paketleri için Dünya Bankası'ndan 6 milyar dolarlık finansman sağlanabileceğini vurguladı.
IMF KISA, AB UZUN VADELİ ÇIPA
Türkiye'nin, iki önemli çıpasının olduğunu vurgulayan Babacan, IMF'nin kısa vadeli politikalar açısından bir çıpa olduğunu, Avrupa Birliği'nin ise Türkiye açısından uzun vadeli bir çıpa olduğunu ifade etti.
AB'nin, Türkiye'nin 15-20 yıl sonrasındaki durumunun öngörülebilirliği açısından önemli olduğuna dikkat çeken Babacan, uzun vadeli ve kalıcı sermaye girişi için AB sürecinin büyük önem taşıdığını kaydetti.
IMF ile mevcut Stand-By düzenlemesinin Mayıs 2008'de biteceğini hatırlatan Babacan, IMF ile bundan sonra nasıl bir ilişki sürdüreceklerini şimdiden söylemenin doğru olmadığını, iç ve dış koşullardaki gelişmeleri de dikkat alarak, 2008 yılının ilk aylarında, yeni ilişki biçiminin netleşebileceğini vurguladı.
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Türkiye'de, seçim öncesinde, bir kısımın içinde bulunduğu “Bekle-Gör” yaklaşımının, tüketim ve özel sektör yatırım harcamalarında biraz yavaşlamaya neden olduğunu söyledi.
Babacan, özellikle son birkaç aydan bu yana tüketim ve özel sektör yatırım harcamalarında görülen yavaşlamanın, “Bekle-Gör” yaklaşımından kaynaklandığını vurguladı.
Türkiye ekonomisinin güçlü ve istikrarlı bir şekilde büyüdüğüne işaret
eden Babacan, bu yılın ilk çeyreğindeki büyümenin ise daha çok dış
talepli bir büyüme olduğunu belirterek, “Bekle-Gör' yaklaşımı uzun sürerse, bu durum 2007 büyüme rakamlarını da olumsuz etkileyebilir” dedi.
Türkiye'deki öngörülebilirliğin güçlendiğini ifade eden Babacan, bu nedenle gelen yatırımların da kalıcı yatırımlar olduğunu, büyümenin istikrarlı bir biçimde devam etmesi açısından belirsizliğin de olmaması gerektiğini kaydetti.
Belirsizliğin kısa sürede atlatılmasının önemine dikkat çeken Babacan, “Bekle-Gör' yaklaşımının ve dolayısıyla belirsizlik sürecinin kısa sürede atlatılması, yeni Meclisin oluşması, Hükümetin kurulması ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hızına endeksli” diye konuştu.
“ELEKTRİK VE DOĞAL GAZA ZAM YOK”
Devlet Bakanı Ali Babacan, bazı haberlerde; ertelenen bazı kamu zamlarının, seçimlerin ardından yürürlüğe sokulabileceğine dair iddialar üzerine, Nisan ayında, bütçeyi gözden geçirerek GSMH'nin yüzde 0,6'sı oranında tedbirler paketi açıkladıklarını ve bu tedbirler paketinde de elektrik ile doğal gaza zam öngörülmediğini ifade etti.
Şimdiye kadar verdikleri tüm sözleri tuttuklarını vurgulayan Babacan, “Petrol fiyatlarında olağanüstü bir gelişme olmadıkça, elektrik ve doğal gaza zam yapılmaz” dedi.
“İMKB'DEKİ YÜKSELİŞ NORMAL”
Babacan, İMKB'deki rekor düzeydeki yükselişin, daha önceki kaybın telafisi niteliğinde, beklenen ve normal bir gelişme olduğunu da bildirdi.
Bakan Babacan, birkaç ay önce, Türkiye'deki iç gelişmelere nedeniyle, İMKB ile diğer gelişmekte olan ülke borsaları arasında performans farklı oluştuğunu kaydetti.
Türkiye'ye gelen yabancı sermayenin, AKP'nin yeniden tek başına iktidara geleceğine inanması nedeniyle, yatırımlarını arttırdığını vurgulayan Babacan, Türkiye'ye gelen yabancı sermayenin “kalıcı” nitelikte bir sermaye olduğunu ve seçim sonrasına da yatırım yaptığını söyledi.
Babacan, borsadaki yükselişin bir diğer nedeninin de küresel piyasalardaki olumlu gelişmeler olduğunu, ancak Türkiye'nin de AB sürecinde yabancı yatırımcılar tarafından yoğun bir şekilde tercih edildiğini ifade etti.
Piyasaların, AKP Hükümeti'nin ne yapacağını gayet net bir şekilde bildiğini ve buna yatırım yaptığını belirten Babacan, görevlerine devam ederek, Türkiye'nin öngörülebilirliğini daha da artıracaklarını, daha önce açıkladıkları yol haritasına aynen uyacaklarını ve Türkiye'yi rasyonel politikalarla yönetmeye devam edeceklerini vurguladı.