Babacan,
Merkez Bankası'nın son aldığı tedbirlerin de çok yerinde atılmış adımlar, doğru kararlar olduğunu ifade etti.
İstanbul Finans Zirvesi'nde konuşan Babacan, İstanbul'da eskiden 2-3 ayda bir gerçekleştirilen organizasyonların artık aynı güne ve haftaya sıkışabildiğini, bu birçok büyük organizasyona ev sahipliği yaptığını, birçok önemli etkinliğe ev sahipliği yapabilecek altyapıya, kapasiteye ulaştığını anlattı.
Babacan, Türkiye'nin dünyanın en çok konuşulan ülkelerinden biri olduğuna dikkati çekerek, “10 önce uluslararası yayınlarda yayınlarda Türkiye ile ilgili bir
haber çıkınca sevinirdik. O çıkan haberlerin çoğu da olumlu haberler olmazdı. Bugün geldiğimiz noktada belki dünyanın en büyük 16. ekonomisi olan bir Türkiye var. Öte yandan dünyada en çok konuşulan, en çok etki eden, en çok fark oluşturan ülkeler arasında artık Türkiye'yi de görüyoruz” diye konuştu.
Türkiye'nin kendi içinde yakaladığı başarıların çok önemli, pek çok ülke için bir ilham kaynağı olduğunu belirten Babacan, çok geniş bir coğrafyayı kuşatan etkin bir dış politika uygulamaları bulunduğunu, Türkiye'nin duruşuyla, yaptıklarıyla örnek olduğunu, Türkiye;de olan bitenin başka ülkeler için örnek teşkil ettiğini söyledi. Babacan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“2002'nin Türkiyesi ile bugünün Türkiyesini ele alıp bir mukayese ettiğimiz zaman karşımızda neredeyse 2 farklı ülke dedirtebilecek kadar farklı bir tablo söz konusu. Milli gelir 3 bin dolardan 10 bin dolara ulaşmış durumda. Türkiye'deki enflasyon, faiz oranlarına, kalkınmışlık göstergelerine, gelir dağılımına baktığımız zaman çok farklı 2 tablo görüyoruz. 2002;de nüfusumuzun yüzde 31'i 4 doların altında bir gelirle geçimini sağlamaya çalışırken, bugün o oran yüzde 7'ye düşmüş durumda.
Türkiye için 2015 yılı için konulan pek çok hedefi bugünden tutturmuş durumda. Yani bizim Binyıl Kalkınma Hedefleri ile ilgili hiçbir sorunumuz yok. 2 doların altında bir nüfusumuz dahi binde 5'e inmiş durumda, yani yüzde 1 dahi değil. 4 dolarda yine yüzde 7'lik bir oran söz konusu. Türkiye gelir dağılımının daha düzeldiği, her yıl biraz daha iyiye doğru gittiği bir ülke.”
Ali Babacan, ekonomi politikalarının temelinde halkın refahını artırmak olduğunu, Türkiye'de 8 yıl içinde bunun önemli ölçüde gerçekleştiğini kaydetti.
Babacan, “Burada durmamamız gerekiyor. '10 bin dolarlara kendimizi alıştırdık, rahatız, iyiyiz' demememiz gerekiyor. 20-30 bin
dolar bir milli gelire sahip bir Türkiye'nin altyapısını da bugünden hazırlamamız gerekiyor. Türkiye'de ne kadar doğru ekonomi politikası uygularsak uygulayalım, maliye, para politikalarında ne yaparsak yapalım, Türkiye bazı kritik alanlarda reformlarda gerçekleştirmediği sürece o arzu edilen refah seviyesine ulaşamayacaktır” şeklinde konuştu.
Söz konusu alanların başında Türkiye'nin demokratikleşmesinin olduğunu vurgulayan Babacan, “Türkiye'nin öngörülebilir bir demokrasiye sahip olması lazım. Halkın gerçek anlamda temsil edildiği, açık, şeffaf, demokratik düzen... Açık demokrasilerde öngörülebilirlik, vardır, keyfilik yoktur” dedi.
“TABU YOK, YASAK KELİME YOK”Türkiye'nin artık herşeyi özgürce tartıştığını ifade eden Babacan, “Tabu yok, yasak kelime yok. Bu bizi toplam olarak daha doğruya, iyiye ulaştıracak bir ortamı da sağlamış oluyor” görüşünü dile getirdi.
İyi işleyen bir hukuk sisteminin Türkiye için önemli olduğuna işaret eden Babacan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Türkiye'de pek çok alanda reform yaptık, yargıda fazla reform yapamadık. Yargı noktasında başladığımız noktalardan, 2002 yılından çok da farklı değiliz. Makul yargı sonuçları, öngörülebilir kararlar, mevzuatımızdaki gri alanların temizlenmesi... Bunlar son derece önemli... Eğer 'Türkiye bir hukuk devletidir' dedirtmek istiyorsak bunları yapmamız gerekiyor.”
Vergi noktasında Türkiye'de gri alanın kalmadığını belirten Babacan, keyfi değil, kural bazlı bir hukuk, yargı sisteminin Türkiye için önemli olduğunu vurguladı.
Babacan, “Bu referandum Türkiye'de yargı reformunun önünü açan son derece önemli bir adım oldu. Bize soruyorlardı. 'Evet çıkarsa bu Türkiye'nin önünü açacaktır' diyorduk. Bunu da son birkaç haftadır pek çok ekonomik göstergede görüyorsunuz. Son birkaç haftadır Türkiye bir atak daha yaptı ve dünya piyasalarından bir miktar daha ayrıştı. Bunun temelinde güven unsuru yer alıyor” diye konuştu.
“GEMİ SU ALIYORSA O GEMİYİ KURTARMAK MÜMKÜN DEĞİL”
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Babacan, güvenin önemine işaret ederek, güvenin o ülkeye sınırı, limiti olmayan kaynakların gelmesini de beraberinde getirdiğini, Türkiye'nin bunu defalarca yaşadığını, her kaynak sıkıntısına düştüğünde IMF ile masaya oturduğunu, kendilerinden önceki dönemlerde 17 stand-by anlaşması yapıldığını ve bunlardan hiçbirinin tamamlanamadığını söyledi.
Babacan, “Milyarlarca dolar kaynak geliyor Türkiye'ye... Bana mısın demiyor. Dipsiz kuyu... Güvenin olmadığı ekonomiler aynı dibinde delikler, çatlaklar olan gemilere benzer. İstediğimiz kadar kaynak getirin, mümkün değil. Gemi su alıyorsa o gemiyi kurtarmak mümkün değil. Güven noktasında siyasi istikrar, hukuk çerçevesi son derece önemli” dedi.
Sağlam zemin üzerine sağlam bina inşa etmek gerektiğini belirten Babacan, bugün risklilik ölçümlerine bakıldığında İrlanda, İspanya, İtalya ve Portekiz'den daha sağlam bir Türkiye gördüklerini, kamu maliye politikasının Türkiye'yi ayrıştıran önemli bir faktör olduğunu kaydetti.
“FİYAT İSTİKRARI, MERKEZ BANKAMIZIN TEMEL ÖNCELİĞİ”
Ali Babacan, şöyle devam etti:
“Yine para politikaları... Bağımsız bir merkez bankası tarafından uygulanan ve fiyat istikrarını önceleyen bir para politikası... Fiyat istikrarı, merkez bankamızın temel önceliği. Deniyor ki 'Merkez Bankası, Türkiye'nin merkez bankası. Niye başka şeylere de bakmıyor?' Merkez Bankası'nın Kanununda bu çok açık yazılı. Bunu kendi parti programımıza da yazdık. Hala şüphesi olanlar varsa açıp okumalılar. İstikrar temel önceliktir, başka herşey ikincildir. Bugün istikrar sarsıldığında, Türkiye'nin istikrarı yara aldığında Türkiye'de bundan karlı çıkacak yoktur. O hesabı yapanlar varsa da kusura bakmasın. Şöyle bir istikrar sarsılsın ama o istikrar sarsıldığında şu ekonomik göstergede şöyle biraz değişme olur, ben de oradan kar ederim, para kazanırım. Öyle yok. İstikrar
öncelik... Önce istikrar, geri kalan herşey ikincil. Dolayısıyla bu politikaların da devam edeceğini buradan açıkça vurgulamak istiyorum.”
Pek çok alandaki yapısal reformların Türkiye'yi ayrıştıran önemli faktörlerden olduğunu vurgulayan Babacan, “Eğer X, Y, Z bankasının Türkiye'deki operasyonlarında hiçbir şey olmuyorsa bu yaptığımız reformların sonucudur. Bankaların yöneticileri, hissedarları aynı. Nasıl oluyor da kendi evlerinde bu kadar yıkıma uğruyorlar da Türkiye'de hiçbir şey olmuyor. Zamanında işler iyiyken atılan ihtiyatlı adımların sonucudur bu. 2003, 2004, 2005, 2006... Biz az uğraşmadık bankalarla... Bir yandan Merkez Bankamız, bir yandan BDDK... Eğer Türkiye'de bazı banka birleşmeleri meydana geldiyse, bazı banka satın almaları olduysa bunların sebebi, arkasında o bankaların biraz zorlanması vardır. 'Ya getir sermaye koy, ya git daha sağlam bir ortak bul ya da beceremiyorsan sat başkasına' denmiştir açık açık... Bunların sonucunda 2006 itibariyle artık sağlamlaşmıştır” şeklinde konuştu.
Ekonominin hızlı büyüdüğü, problem olmadığı günlerde en sert tedbirleri aldıklarını, bugün de öyle yaptıklarını belirten Babacan, “Merkez Bankamızın son aldığı tedbirler, şöyle dendi, böyle dendi, çok yerinde atılmış adımlardır, doğru kararlardır. Herşeyin iyi gittiği dönemlerde eğer ufukta riskler görülüyorsa, eğer işinin ehli bir kaptan varsa işin başında, o riski uzaktan görürse geminin rotasını çevirir, rotasını yeniden ayarlar, bakar ki gemi hedefine ulaşsın” dedi.
Küresel ekonomideki gelişmelere de değinen Babacan, 2010'un geçen yıla göre daha iyi bir yıl olduğunu, bir büyüme rakamı bulunduğunu anlatarak, “Öte yandan pek çok riski de barındıran bir tablo var dünyada” dedi.
Babacan, şu anda pek çok gelişmiş büyük ekonomiye bakıldığında liderlerin çok zayıflamış durumda olduğunu, bugün seçime gidilse kaybedecek pek çok lider bulunduğunu ifade etti.