Güncelleme Tarihi:
KARADENİZ insanının inatçı ve mücadeleci yapısı girişimciliğe de aynen yansıyor. Trabzonlu Ali Karadeniz’in 1965’te kurduğu Hakan Plastik, 2001 yılında tamamen yandı. Ancak Ali Karadeniz yılmadı ve 2002’de Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nde yeni bir fabrikanın temelini attı. Bina inşaatında kullanılan tüm plastik ürünlere odaklanan firma, daha sonra Ali Bey’in oğlu Zafer Karadeniz’in yönetiminde sadece boru ve ekleme parçaları üretmeye başladı, bu alanda uzmanlaştı. 60 ülkeye ihracat yapabilen Hakan Plastik’te 450’ye yakın işçi çalışıyor ve firma 2008’de 117 milyon lira ciro yakalamış bulunuyor. Krize rağmen bu yıl da aynı ciroyu yapacaklarını söyleyen Hakan Plastik Boru ve Profil Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Karadeniz, üç hafta önce vefat eden babasının kendilerine sanayiciliği bir ‘ideal’ olarak aşıladığını belirtiyor.
Sende bir ampulüm yok
Zafer Karadeniz, babasının daha 12-13 yaşlarındayken bir balıkçı teknesiyle ilk kez İstanbul’a geldiğini belirtiyor ve şöyle konuşuyor: “Babam, Boğaz’dan girerken İstanbul’a hayran kalmış. Her taraf ışıl ışılmış. O anda ‘Ah İstanbul sende yanan bir tane ampulüm yok’ demiş. Aradan yıllar geçti ve İstanbul’da bir sanayici oldu. O zaman da ‘şimdi dünyanın elektrik parasını ödüyorum, ne mutlu bana” demişti. Biz de ona layık olmak için ‘Avrupa sana mutlaka boru satacağız’ dedik ve şimdi başta Almanya olmak üzere şimdi 60 ülkeye boru satıyoruz.”
Otobüs sermaye oldu
Zafer Karadeniz, Hakan Plastik’in kuruluş öyküsünü de şöyle özeliyor: “Babam 1965’e kadar Trabzon İstabul arasında otobüsçülük yaparmış. Plastik atölyesi kurmaya karar vermişler ve otobüsünü satıp bir ortakla Hakan Plastik’i kurmuşlar. Hakan, ortağının oğlunun ismidir. Başlangıçta, panjurlar, kablo kanalları, yoğurt kaseleri, mutfak eşyaları üretmişler. 1970’te ortaklıktan ayrıldılar. Ben 1976’dan beri fiilen işin içindeyim.”
Yeniden doğduk
Hakan Plastik’in Bayrampaşa’dan sonra Esenyurt’ta 14 bin metrekare kapalı alana sahip bir fabrika kurduğunu ve orada büyük ölçekli üretime geçtiğini belirten Zafer Karadeniz, şunları anlatıyor: “3 Kasım 2001’de bu fabrikamızda yangın çıktı. Fabrikamız tamamen yandı. Rahmetli babam da bizler de çok üzüldük, yıkıldık ama yılmadık. Biraz sigortanın verdiğiyle biraz da kendi katkılarımızla 6 ay sonra Çerkezköy OSB içinde 12 dönüm yer aldık. Sanayici heyecanımız daha da büyüdü. Bu fabrikamızda 450’ye yakın çalışanımız var. Sadece boru üretiyoruz.”
Fabrikayı yaparken tuğla taşıdım
ZAFER Karadeniz, Çerkezköy OSB’deki fabrikayı inşa ederken nasıl bir istekle çalıştıklarını anlatmakta zorlanıyor ve şöyle konuşuyor: “Ben de inşaatta sırtımda tuğla taşıdım, amelelik de yaptım. Çünkü ikinci bir doğumdu bizim için. Hedeflerimizi de daha büyük koymuştuk. Hayatım boyu her emeğin karşılığını mutlaka aldığını gördüm. Eğer biz bu kadar inançlı olmasaydık, Esenyurt’ta yanan fabrikamızdaki bütün çalışanlarımız buraya taşınır mıydı? Onlar da hayatlarını değiştirdiler bizimi çin İstanbul’dan kalıp buraya yerleştiler.”
Atatürk’ün sözü ve sessiz boru
YENİ fabrikasının inşaatı daha devam ederken duvara Mustafa Kemal Atatürk’ün “Memleketin mübrem sanayii kurulmadıkça yürek istirahati duymamız mümkün değildir” sözünü astıklarını belirten Zafer Karadeniz, “Bu sözü çok önemsiyoruz. Çünkü büyük önder, sanayinin ne kadar vazgeçilmez olduğunu vurguluyor. Bir de Mevlana’nın ‘aşksız geçen ömür beyhudedir’ sözünü çok seviyoruz. Bizim aşkımız memleket aşkı. O yüzden üretilmeyenleri üretmek istiyoruz. Sessiz boru bu ülkede üretilmiyordu ilk biz ürettik. Silenta, reklamlarda gördünüz. 95 derece ısıya dayanıklı boruyu, çok güçlü altyapı borularını ürettik” diyor.