Güncelleme Tarihi:
Özellikle Afrika hamlesi ile dikkat çeken ancak şimdi radarına Güneydoğu Asya ve Güney Amerika'yı alan TUSKON'un başında kurulduğundan bu yana Rızanur Meral var. Elazığ'lı bir subay ailesinin ferdi olan Meral ile TUSKON'un bilinmeyenlerini ve yeni hedeflerini konuştuk...
- TUSKON henüz 2005 yılında kuruldu. Nasıl bu kadar büyüdünüz?
TUSKON aslında 19 yıllık bir birikimin sonucu. Rahmetli Özal'ın demokratikleşme hamlesi ile 1992 yılından itibaren iş dünyasında çeşitli dernekler kurulmaya başladı. Bu dernekler 2002 yılında federasyon, 2005 yılında da AB sürecinin başlaması ve daha güçlü bir temsil için konfederasyon haline dönüştü.
Yani TUSKON tepeden inme değil, alttan gelen bir organizasyon. Her bir derneğin birikimi TUSKON'un oldu ve gücümüz de oradan geliyor.
- Üye sayınız kaç oldu?
Çok hızlı bir şekilde artıyor. Mesela son 15 günde bine yakın üye kaydı yapılmış. Toplamda da 33 bini geçtik.
- Herkesi üyeliğe kabul ediyor musunuz?
Bir kere biz dünya görüşü, din, dil, ırk ayrımı yapmayız. Ama etik değerlere bağlı olmaya çalışıyoruz. Sorduklarında, 'bu adam iyi bir işadamıdır, muteberdir, Türkiye'yi iyi temsil edebilir' demeleri lazım. Çünkü daha önce Orta Asya'da ve Türki cumhuriyetlerde çok sıkıntı yaşandı. Şu anda hala o bölgelerde Türk malı imajı düzelmedi.
- Siz dışarıdan muhafazakar bir iş örgütü olarak algılanıyorsunuz. Bu sizi rahatsız ediyor mu?
Biz milli manevi değerlere önem veren, saygı gösteren insanların çoğunlukta olduğu bir iş örgütüyüz. Ama kendimize muhafazakarız demiyoruz. Hatta belki de Türkiye'nin en reformist, dünyayı en iyi algılayan ve proaktif politikalar geliştiren sivil toplum örgütü olduğumuzu iddia ediyoruz. Tutucu olduğumuz söylenemez tam tersine bir duruşumuz var.
TUSKON üyeleri dünyayı tahmin edemeyeceğiniz kadar iyi okuyorlar. Düşünün, sadece Batman örgütü bile son 1 yılda yurtdışına 4-5 tane gezi gerçekleştirdi, Batman'da da bir o kadar heyet ağırladı.
- Hükümete çok yakın gözüküyorsunuz. İlişkiniz nasıl?
Çok iyi. İnsanlar 'TUSKON 5 yılda nasıl buralara geldi? Ak Parti kurdurdu ve destekliyor' diye düşünüyor olabilir ama değil. Bizim gücümüz tabandan gelir. Bizim daha önceki hükümetlerle de iyi ilişkilerimiz vardı fakat Ak Parti'nin yaptıklarının ve reformların Türkiye için iyi olduğunu düşündüğümüz için destekliyoruz.
Ama AB'de, demokratik açılımlarda veya başka konularda gevşeme olursa direk olarak yetkililer görüşüp düşüncelerimizi anlatıyoruz, net duruşumuzu gösteriyoruz. Biz hükümetle medya üzerinden görüşmeyiz. Biz randevu alıp gidip sektörün dertlerini anlatıyoruz, karşılığında bazı adımların atıldığını görüyoruz. Ama medyadan salvolarla sorun çözülmez. Bu da bizim tarz farkımız.
- Cumhurbaşkanı'nın gezilerinde de çok aktifsiniz...
Cumhurbaşkanımız birçok gezisinde işadamları ayağını bize veriyor ama bu 'cumhurbaşkanı TUSKON'u destekliyor' şeklinde de algılanmamalı. Cumhurbaşkanı bir analiz yapıyor, en etkin katılımı kim sağlar, orada en başarılı eşleştirmeleri kim yaptırır ona bakıyor. İbreler de hep bizi gösteriyor.
Bu işleri başka kurumlara da veriyorlar ama iş dünyası bizi tercih ediyor, düzenlediğimiz geziler daha başarılı oluyor.
- TUSKON deyince hep yurtdışı faaliyetler akla geliyor. Stratejiniz bu mu?
Biz stratejimizi iş dünyasının uluslararası yeteneklerinin geliştirilmesine yardım etmek olarak belirledik. Dönüm noktamız da rahmetli Üzeyir Garih'in bir toplantımıza gelmesi oldu. O zaman İş Hayatı Dayanışma Derneği olarak faaliyet gösteriyorduk. Garih bize, 'siz ne iş yaparsınız?' dedi, biz anlattık ama o 'belli bir hedefinizin olması lazım ve oraya odaklanmanız gerekir, ancak o şekilde ayrışır ve farkedilirsiniz dedi.
Biz de Türkiye'nin ihtiyaçları nedir diye baktık ve ürettiğini satamamak olduğunu gördük. Böylece uluslararası ilişkilere ağırlık vermeye başladık. Öncelikli işimizi de Türk iş dünyasını yurtdışına açmak olarak belirledik. Bu bize büyük bir güç ve ayrıcalık verdi.
- Ne kadar sıklıkla yurtdışına gidiyorsunuz?
- Sizin ağırlıklı faaliyetleriniz Afrika'da mı?
O biraz eksik bir algı. Afrika Türkiye için bilinmeyen, Türkiye'nin de orada bilinmediği bir coğrafya. Biz Afrika'yı Türkiye'nin gündemine almayı, Türkiye'yi de Afrika'nın gündemine sokmayı hedefledik.
Afrika bizim için de başarılı bir hamle oldu. İşadamlarımız Afrika'yı İstanbul'un semti gibi yaptılar, devamlı gidip geliyorlar. Bu hamle küresel krizi de biraz daha rahat atlatmamızı sağladı. Afrika ile çok anılır olmamızdan şikayetçi değiliz ama sadece o kadar değil.
- Afrika'da Türk işadamlarına bakış nasıl?
Türk işadamları dürüstlükleriyle ve sıcakkanlılıklarıyla çok ilgi görüyor, 'siz bizim bildiğimiz beyazlardan değilsiniz' diyorlar. Şimdiye kadar çok zulüm görmüşler ve bölgeye hiçbir şey yapılmamış.
Mesela bir keresinde Tanzanya Cumhurbaşkanı ile görüştük, bize Avrupalıların orada birçok okul kurduğunu ancak hiç üniversite kurmadıklarını anlattı. Afrikalıların belli bir yerden sonra kendilerini geliştirmelerine izin vermemişler. Liman kentleri dışına da hiç dokunmamışlar.
- Genelde ne tür işler yapılıyor?
Şimdilik küçük işlerle başlayıp sonra daha büyük yatırımlara yöneliyorlar. Mesela Ceyhanlı işadamları Sudan'da dev araziler kiralayıp tarım yapıyorlar. Hatta Sudan'daki diğer eyaletlerin valileri de 'bize de yatırım yapın' diyebilmek için kuyruğa girdiler.
Ayrıca her türlü sanayide varız. Demir çelik tesisleri, çimento fabrikaları, tekstil, inşaat... Madencilik yapan ve bakır madeni işletenler bile var.
Aslında her ülkede fırsatlar var. Türk işadamının ilk korkularını kırın, bir ülkeye götürün, ilk ihracatlarını yaptırın, gerisini onlar halleder. Biz de zaten ilk adımı attırmaya çalışıyoruz.
- Bundan sonra ağırlık vereceğiniz bölge neresi olacak?
Güneydoğu Asya'ya odaklandık. Endonezya, Filipinler, Nyanmar, Laos, Kamboçya ve Vietnam gibi ülkelere ziyaretler yaptık, oradan heyetler ağırladık. Bir de Güney Amerika'ya önem veriyoruz. Orası da bilinmeyen bir coğrafya ama 4 trilyon dolarlık ekonomileri var. Paraguay, Uruguay, Brezilya, Küba, Venezuella ve Şili gibi ülkelere heyetler gönderip köprüler oluşturuyoruz.
Ama biz Rusya, Pekin, Brüksel ve Washington'da çok etkin ofisleri olan bir kurumuz. Avrupa ile diyalolarımız da çok iyi. Devamlı parlamenter ve iş dünyası heyetlerini Türkiye'ye getiriyoruz.
- Avrupalı işadamlarının ilgisini nasıl çektiniz?
Onlar bizi farkettiler. Özellikle Türkiye'nin son yıllardaki başarı hikayesinden sonra çok takip etmeye başladılar. İhracatın dağıldığı illeri mercek altına aldılar ve iş dünyasının evrimini gördüler. Bu evrimin içinde de TUSKON'un ne kadar etkin olduğunu farkettiler.
Bir de biz onlara şunu söyledik: Sizin şu ana kadar Türkiye'ye baktığınız pencereler doğruydu ama yeterli değildi. Bir de gelin bizim penceremizden bakın...
- Sizin pencerenizin ne farkı var?
Biz Türk iş dünyasının gerçek dinamizmini, KOBİ'lerin gücünü gösteriyoruz. Mesela şimdiye kadar sadece İstanbul ve Ankara'ya gelen heyetleri artık Anadolu'ya götürüyoruz.
- Geliyorlar mı?
Hem de çok yoğun geliyorlar. Gaziantep'e, Şanlıurfa'ya, Denizli'ye, Kayseri'ye, Bursa'ya... Gezdikten sonra da çok farklı bir Türkiye gördüklerini bize anlatıyorlar. Beklentilerinden çok farklı bir manzara çıkıyor karşılarına.
- Ne bekliyorlardı ki?
Birçok yabancı Türkiye'nin son 10 yıldaki değişimini göremiyor. Türkiye'yi en çok bildiğini zannedenler en az bilenler aslında. Gelip görmeyenler algılayamıyor. Ama şu anda yeni Türkiye'yi algılamaya yönelik müthiş bir merak var. Başta da Almanlar...
- Üyelerinizin çoğu KOBİ'ler mi?
Türkiye ekonomisinin çok büyük ağırlığı KOBİ zaten. Ama en büyük 500 listesinden de 100 tane üyemiz var. Bizim en önemli özelliğimiz tüm bu üyelerimizi bir arada tutmak. Bir Kobi sahibi ile bir holding sahibi aynı yerde oturabilir, tecrübelerini paylaşabilir.
- Son dönemde Ortadoğu'da yaşanan karışıklıkları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Özellikle Libya çok kötü etkilendi ama diğer taraflardan toparlanmaya başladı.
Ama şimdi oralardan sermaye geliyor, paralarını buraya getiriyorlar. Son dönemdeki sıcak para girişinin arkasında Ortadoğu'daki olayların önemli bir rolü var.
- Ne kadar gelmiş olabilir?
Kesin bir rakam söyleyemem ama yılbaşından bu yana piyasaya 10 milyar dolar kaynağı belli olmayan para girdi. bunun önemli bir kısmı Ortadoğu kaynaklı olabilir.
Şu anda Ortadoğu'da bir süreç yaşanıyor. Ancak devlet kurumları halen ülkeyi yöneten kişilerin kontrolünde. O nedenle 3 günde başkalarının iktidarı çok mümkün değil. Ama bu süreç başladı ve devam edecek. Yeni bir orta kesim ve tüccar sınıfı oluşacak. Bunların da öncelikli pazarı Türkiye olacak. İbre Türkiye'yi gösteriyor. Geleneneksel pazarlarının yerini biz alacağız.