Atlantik Zirvesi'nde önemli açıklamalar

Güncelleme Tarihi:

Atlantik Zirvesinde önemli açıklamalar
Oluşturulma Tarihi: Kasım 19, 2015 12:52

CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan, Türkiye'nin insani krizler karşısında verdiÄŸi onurlu mücadelesinde yalnız bırakıldığını belirterek, "Yaklaşık 5 yıldır Suriye ve Irak'tan gelen 2,5 milyon göçmenin yol açtığı ekonomik ve sosyal yükün tamamını ülke olarak tek başımıza karşıladık, sırtlandık" dedi.     Â

Haberin Devamı

Erdoğan, Grand Tarabya Oteli'nde, bu yıl yedincisi düzenlenen Atlantik Konseyi Enerji ve Ekonomi Zirvesi'nin açılışında konuştu.

Hırvatistan Cumhurbaşkanı Kolinda Grabar Kitaroviç, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ile toplantıya katılan katılımcıları selamlayan Erdoğan, bu yıl yedincisi düzenlenen zirveye katılmaktan ve konuklarla bir arada olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Toplantının G20 Liderler Zirvesi'nin hemen arkasından düzenlenmesinin önemine işaret eden Erdoğan, Atlantik Konseyi'ne, konseyin İstanbul ofisine, emeği olanlara teşekkür etti.  Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2010'dan bu yana İstanbul'da düzenlenen zirvenin, bu alanlardaki gelişmeleri ele alma imkanı veren önemli bir platform olduğunu ifade ederek, zirve boyunca enerji ve ekonomi başlığı altında düzenlenecek panellerin ufuk açıcı, geniş değerlendirmelere vesile olacağını düşündüğünü söyledi.

Haberin Devamı

Bunun gibi platformların ABD ile resmi düzeydeki ilişkilere de ciddi katkı sağladığına inandığını vurgulayan Erdoğan, tüm dünyanın farlı açılardan, tarihi sınamalardan geçtiği hassas bir dönemin içinde olunduğunu, ekonomik durgunluk, fakirlik ve gelir dağılımındaki adaletsizliklerin gündemlerindeki yerini koruduğunu anlattı.
ETKİN VE KARARLI MÜCADELE               
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iç çatışmalardan kaynaklanan büyük göç hareketleri, terör, doğal kaynakların tüketilmesi gibi küresel sorunların giderek daha fazla öne çıkmaya başladığını belirterek, şöyle devam etti: "Bunların hepsiyle de hızlı, etkin ve kararlı bir şekilde mücadele etmek mecburiyetindeyiz. Hiç kimse yaşanan krizi veya yaşanan insani krizlerden kendini tecrit etme hakkına ve lüksüne sahip değildir. Güvenlik kaygılarının artması karşısında en iddialı ekonomiler, en gelişmiş ülkeler dahi çaresiz kalabilmektedir.

Bugün Türkiye güvenlik kaygılarının odağı olan bölgenin hemen yanında istikrarını ve kalkınmasını sürdürme mücadelesi veriyor. Terörle mücadelemizin geçmişine baktığımız zaman yaklaşık 35 yıldır terörle mücadele ediyoruz. Güney sınırlarımızda başlayan ve girift boyutları olan hadiseler tüm dünya için uzun vadeli sonuçlar doğurabilecek niteliktedir. Göçmen meselesi başta olmak üzere bu sorunların ağır sonuçlarıyla yüzleşiyoruz. Maalesef Türkiye insani krizler karşısında verdiği onurlu mücadelesinde yalnız bırakıldı. Yaklaşık 5 yıldır Suriye ve Irak'tan gelen 2,5 milyon göçmenin yol açtığı ekonomik ve sosyal yükün tamamını ülke olarak tek başımıza karşıladık, sırtlandık. Sadece Suriye'den gelen göçmenlere kamplarda verdiğimiz hizmetler için harcadığımız para, sadece kampları söylüyorum, 8,5 milyar dolardır. Peki bu kamplarda ne kadar kişi yaşıyor? 280 bin. Bunun dışındakiler ülkemizin değişik şehirlerine dağılmış vaziyette. Sadece şu İstanbulumuzdaki göçmen, mülteci sayısı ne biliyor musunuz? Yaklaşık 500 bin. Bunun sosyolojik travmalarını düşünebiliyor musunuz? Bunun meydana getirdiği psikolojik travmayı düşünebiliyor musunuz? Hem o gelenlerde meydana gelen travma hem de bizim toplumumuzda meydana getirdiği travma. Bunları düşündüğümüz zaman insanlık 'Türkiye nasıl olsa bunun hakkından gelir' deme lüksüne sahip mi? Acaba devletler böyle bir lükse sahip mi?"              

Haberin Devamı

"DÃœNYA BARIÅžINA HEP BÄ°RLÄ°KTE KATKI"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu dünyanın beraber paylaşıldığını belirterek, tüm devletlerin dünya barışına hep birlikte katkı vermek zorunda olduğunu vurguladı.  Erdoğan, şunları kaydetti: "Başının çaresine baksın, ne olursa olsun deme lüksüne aslında hiçbirimiz sahip değiliz. Biz 35 yıldır hem içimizde terörle mücadele ettik, şimdi de bu mültecilere, bu göçmenlere kapımızı kapamadık, kapımızı açtık. Çünkü biz varil bombaları altında olan o insanlara kapımızı kapayamazdık. Sivil toplum kuruluşlarımızla hayırsever vatandaşlarımız, şu anda İstanbul'da olduğu gibi şehirlerimizde yaşayan göçmenler için parayla mukayese edilemeyecek yardımlar yapıyor. Buna karşılık uluslararası toplum, bilhassa da Avrupa ülkeleri, bu sorunu görmezden gelmekle kalmadı, krizin daha da derinleşmesine yol açacak bir tutum içine girdi" diye konuştu. 

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bölgedeki ülkelerde yaşanan insani dramların ve terörizm faaliyetlerinin öncelikli sebeplerinin doğru anlaşılması gerektiğinin altını çizerek, "Bugün yaşadığımız insani krizlerin ve terör olaylarının baş müsebbibi, kendi halkından 380 bin kişiyi katleden Esed rejimidir. Esed, bir devlet terörü estirmektedir. Çok açık, net söylüyorum, devlet terörü estiren bu kişinin arkasında duranlar, en az onun kadar suçludur" dedi

Avrupa'da 5 milyon Türk kökenli insanın yaşadığını anımsatan Erdoğan, geçmişte bir ailenin 5 ferdinin yakılarak öldürüldüğü Solingen katliamı, 8 kişinin hayatını kaybettiği Neo Nazi seri cinayetleri, Avrupa'nın birçok yerinde büyükelçilerin öldürülmesi gibi acı tecrübeler bulunduğunu anlattı.

Haberin Devamı

Erdoğan, Norveç'te 77 kişinin hayatını kaybettiği ırkçı eyleme değinirken, "Onların içinde bizim bir vatandaşımız maalesef öldü. Avrupa'da ve diğer ülkelerde tırmanan ırkçı saldırıların ve fanatik akımların önüne geçilememesi halinde yeni ve tehlikeli faciaların yaşanması kaçınılmazdır" dedi.               İslam düşmanlığıyla birleşen ırkçılığın, en büyük felaket, en büyük tehdit olduğunu ve bunun, özellikle Avrupa için ifade ettiği tehlikeyi tüm ülkelerin, tüm liderlerin gördüğüne inandığını belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Biz, nüfusu Müslümanlardan oluşan devletlerin liderleri olarak aşırıcılıkla mücadele ederken, her türlü aşırıcılığı lanetliyorum, kınıyorum. Diğer ülkelerden de benzer bir yaklaşımı kendi toplumları için beklemenin hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Bölgemizdeki ülkelerde yaşanan insani dramların ve terörizm faaliyetlerinin öncelikli sebeplerinin doğru anlaşılması şarttır. Bugün yaşadığımız insani krizlerin ve terör olaylarının baş müsebbibi, kendi halkından 380 bin kişiyi katleden Esed rejimidir. Esed, bir devlet terörü estirmektedir. Çok açık, net söylüyorum, devlet terörü estiren bu kişinin arkasında duranlar, en az onun kadar suçludur. Varil bombalarıyla, kimyasal ve konvansiyonel silahlarla katledilen bu 380 bin Suriyeli, bir istatistik değil, her biri bir candır, insandır. Hala 'Gitsin mi, gitmesin mi'... Bunu tartışmanın, tüm Suriye halkına değil, insanlığa ne tür bir mesaj olduğunu çok iyi değerlendirmemiz lazım. Rejim, iktidarını, mezhep çatışması ve terör örgütlerinin faaliyetleri üzerinden sürdürmeye çalışmaktadır."               

Haberin Devamı

Erdoğan, St. Petersburg'taki G20 Zirvesi'nde "Kimyasal silahların kullanılıp kullanılmaması" konusunun tartışıldığına değinirken, şunları söyledi:               "Tamam kimyasal silahlar kullanıldı da kaç kişi öldü kimyasal silahlarla? Bin 500 kişi. Peki konvansiyonel silahlarla kaç kişi öldü? O zaman 120 bin kişi. Konvansiyonel silahlarla öldürülenleri bir kenara koyuyoruz, kimyasal silahlarla öldürülenler bin 500 kişi, 'Efendim bunun hakkında kanun var vesaire filan... Dolayısıyla bu konudan hareketle cezalandırmamız lazım'. Tamam da 120 bin kişi konvansiyonel silahlarla öldürülürken, bu konvansiyonel silahları acaba bu Suriye'ye kim verdi, kimler gönderdi? Bunun üzerinde niye durmuyoruz? Bizim için önemli olan sebep-netice ilişkisidir. Eğer neticesi ölümse, onun sebebi ne olursa olsun hepsi o neticenin sorumlusudur. Bunun üzerinde durmamız lazım."               

"ŞİMDİ KUZU SARMASI OLDULAR" 
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bölgedeki tüm terör örgütlerinin doğrudan veya dolaylı olarak Esed rejimine hizmet ettiğini belirterek, "DAEŞ, Esed tarafından desteklenmektedir. Esed, şu anda DAEŞ'in petrolünü almakta ve paraya çevirmektedir. Bunu görmemek için kör olmak lazım. Bu, açıkça ortada. Bu bakımdan DAEŞ'le PYD'nin, YPG'nin hiçbir farkı yoktur" dedi.

PYD'yi Esed'in desteklediğini söyleyen Erdoğan, "Ama düne kadar oradaki Kürtlere düşmandı Esed. Bizim görüşmelerimizin de iyi olduğu zamanlarda Suriye'de yaşayan Kürtlere kimlik kartını vermiyordu, nüfus kağıdını vermiyordu. Biz 'Ya ne yapıyorsun. Ver, bu senin vatandaşın' diyorduk, vermiyordu. Pasaport vermiyordu. Biz ona tam aksine baskı yapıyorduk, 'Bunlar senin halkın, vatandaşın'... Ama şimdi bayağı kuzu sarması oldular, bu hale geldiler" diye konuştu.  

Erdoğan, "DAEŞ'le mücadele adı altında PYD'ye destek veren, bu iki örgüte de aynı nazarla bakmayan herkes, bir şekilde terörizme müsamaha gösteriyor demektir. Hele DAEŞ üzerinden İslam'ı ve Müslümanları tahkir edenler, kesinlikle büyük bir yanlışın içindedir. Esasen, El Kaide, Boko Haram gibi İslam'ı istismar eden tüm terör örgütleri, ekseriyetle Müslümanları katletmekte, Müslümanlara zarar vermektedir. Bu örgütlerin hiçbirinin İslam'la en küçük bir ilişkisi yoktur, olamaz. Bu örgütlerin katlettiği her bir masumun kanı, onların gerisindeki güçlerin de eline bulaşmaktadır. G20 Zirvesi'nde nüfusu Müslümanlardan oluşan ülkeler olarak üzerinde mutabık kaldığımız tutumu tüm İslam dünyasına yayarak, bu tür fitne kaynaklarını kurutma yolunda önemli bir adım attığımıza inanıyorum" değerlendirmesinde bulundu.          

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Paris'te yaşanan terör eylemlerinin hem terörizmle mücadele hem de göçmenler konusunda ülkeleri yeni bir yol ayrımına getirdiğini belirterek, "Zirve (G20 Liderler Zirvesi) sonunda mutat bildirinin yanında bir de terörizmle mücadele bildirisi yayınladık. Bu bildiride, Paris, Ankara, Gaziantep, Beyrut, bütün buralardaki saldırıları kınadıktan sonra terörle mücadele konusunda birlik içinde olduğumuzu vurguladık" dedi.  

"Paris'te yaşanan terör eylemleri hem terörizmle mücadele hem de göçmenler konusunda bizleri yeni bir yol ayrımına getirdi" diyen Erdoğan, Antalya'da yapılan G20 Liderler Zirvesi'nde bu meselenin enine boyuna konuşulduğunu anlattı.  

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 17 ülkenin lideriyle başbaşa görüşmeleri olduğunu, heyetler arası görüşmeler yaptığını hatırlatarak, "Bunları bütün teferruatıyla değerlendirdik. Zirve sonunda mutat bildirinin yanında bir de terörizmle mücadele bildirisi yayınladık. Bu bildiride, Paris, Ankara, Gaziantep, Beyrut, bütün buralardaki saldırıları kınadıktan sonra terörle mücadele konusunda birlik içinde olduğumuzu vurguladık" diye konuştu.               

Terörizmin herhangi bir dinle, milliyetle, uygarlıkla veya etnik grupla ilgili hale getirilemeyeceğini özelikle belirttiklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti: "Şunu burada çok açık, samimi olarak söylüyorum. Ben bir Müslümanım. İslam, 'silm' kelimesinden türemiştir. Yani Arapça 'barış' anlamına gelmektedir. Barış dini olan İslamı gölgeleyen DAİŞ denilen bir terör örgütü var. Bu terör örgütü nereden türedi? El-Kaide'den. Bunun yanında ülkemin içerisinde terör örgütleri var. PKK gibi. Suriye'nin kuzeyinde PYD, YPG gibi terör örgütleri var. Afrika'ya gidiyorsunuz. Boko Haram var. Bütün bunlar hangi dinden olursa olsun, değerli dostlar şunu bir defa iyi bilmemiz lazım. Hiçbir dine, o dinin olumsuz, kötü insan tipleri üzerinden yargılama yapamayız, yapmamalıyız. O dinin diğer mensuplarına asla böyle bir yaklaşım gösteremeyiz. Bunlar Müslümanların arasından çıktığı gibi Hristiyanların arasından da çıkar, Musevilerin arasından da çıkar. Aynı şekilde, mezheplerin içinden birçok çıkanları var. Ben şu anda mensubu bulunduğum, şeref duyduğum dinimin içinden çıkan bu teröristleri şiddetle lanetliyorum, telin ediyorum."              

"PARİS'TE KAPIYI ÇALDI"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G20'de de bunun konuşulduğunu ifade ederek, "Dünya Müslümanları olarak, halkı Müslüman olan ülkelerin siyasi liderlerini de ağırlıklı olarak tavır koymaya davet ederken, aynı şekilde ilim adamlarını da bu konuda tavır koymaya, hatta din adamlarını da bu konuda tavır koymaya davet ettik, davet ediyoruz. Bunu hep birlikte yapmak durumundayız. Eğer yapamazsak, bugün Ankara'da bizim kapımızı çalan, bunu geçenlerde söyledim. Dedim ki 'Bak yarın da sizin kapınızı çalar.' Nitekim Paris'te kapıyı çaldı. Fakat Paris'te bitti mi? Başka bir yerde de bu kapıyı çalar. Onun içinde bu tavrıuluslararası bir  mutabakat içinde ele almak durumundayız" değerlendirmesindebulundu.               

Dışişleri ve içişleri bakanlıkları ile bütün istihbarat örgütlerinin birlikte yoğun bir çalışmanın içine girmek durumunda olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Çünkü bu dünya barışı bir ülkenin, iki ülkenin değil, tüm dünyanın ortak meselesidir, sorunudur" dedi.               

Erdoğan, zirveye katılan ve nüfusu Müslüman olan ülkelerin liderleri olarak aşırıcılıkla mücadele konusunda birlikte ve kararlı bir mücadele konusunda hemfikir olduklarını gördüğünü dile getirerek, bu mutabakatın nüfusu Müslümanlardan oluşan diğer ülkelerin de katıldığı bir mutabakat olacağına inandığını kaydetti.               

Bu konuyu ikili temaslarında ve birlikte olacakları her platformda dile getireceklerini ve kararlılıklarını dünyaya göstereceklerini dile getiren Erdoğan, nitekim G20 Liderler Zirvesi esnasında Diyanet İşleri Başkanlığı'nın da bu konuyla ilgili bildirisini tüm dünyaya, liderlere duyuracak şekilde açıkladığını anlattı.  

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, diğer ülkelere düşen önemli bir görev olduğunu ifade ederek, "Avrupa başta olmak üzere Müslümanların azınlıkta olduğu ülkelerde bilhassa Müslümanlara karşı giderek ön yargılı, menfi ve dışlayıcı bir havanın yayılmakta olduğunu görüyoruz. Nitekim bizler Paris saldırısını tüm samimiyetimizle kınarken, Fransız halkının acısını paylaşırken çeşitli ülkeler de Müslümanlara yönelik saldırı haberleri almaya başladık" diye konuştu.      

Suriye ve Irak başta olmak üzere sorunlu bölgelerden Avrupa'ya yönelen göçmen akınının, Türkiye-AB ilişkilerinin önemini ortaya koyduğuna işaret eden Erdoğan, Türkiye ile AB arasındaki etkin iş birliğinin Avrasya ve Ortadoğu'yu ilgilendiren çeşitli alanlarda derin tesirleri olacağını, Türkiye ile olumlu ilişkiler kuran herkes gibi AB'nin de bundan kazançlı çıkacağını, bu bakımdan Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin güçlendirilmeye ihtiyacı olduğunu anlattı.               Erdoğan, Türkiye'nin gerek bölgesinde gerekse küresel düzeyde bir aktör ve ortak olarak değerini vurgulayarak, "Avrupa'nın bugün en çok ihtiyaç duyduğu ekonomik ve sosyal dinamizmi, üye olması halinde Birliğe kazandırabilecek tek ülke Türkiye'dir. Biz, yakın coğrafyamızda yaşanan tüm sorunlara rağmen güçlü demokrasimiz ve istikrarlı ekonomimizle geleceğe umutla bakıyoruz. Kendi ülkemizle birlikte iş birliği halinde olduğumuz tüm dost ve kardeş toplumları da refah ve kalkınma içinde görmek istiyoruz" diye konuştu.

Türkiye'nin son 13 yılda ekonomik, sosyal, kültürel ve insani düzeydeki ilişkilerinin geniş bir coğrafyada katlanarak arttığını, ikili ve bölgesel düzeyde çok sayıda diyalog ve iş birliği mekanizmasının kurulmasına öncülük ettiğini, az gelişmiş ülkelerin kalkınma çabalarına katkı sağlamak için özel gayret gösterdiğini anlatan Erdoğan, "2014'te 4,5 milyar dolara ulaşan insani yardımlarımızla OECD ülkeleri arasında kalkınma yardımlarını en fazla artıran ülke olduk. Bu doğrultudaki çabalarımızı yoğunlaştırarak devam ettireceğiz" dedi.               

- "BARIŞ, İSTİKRAR VE REFAH ARACI OLMASI GEREKEN ENERJİ, İŞ BİRLİKLERİNİ TEŞVİK ETMELİ"               

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, enerjinin, Türkiye'nin kalkınma alanındaki çalışmalarının en başta gelen konularından biri olduğuna değinerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:  "Dünya enerji haritasının değiştiğini, enerji alanında yeni aktörlerin ortaya çıktığını görüyoruz, biliyoruz. Tabii enerjinin çeşitlendirilmesi şart. 13 yıl önce Türkiye de bu noktada çok ama çok fakirdi, onu da açıkça söyleyeyim. Kaynakların olmayışından değil, var olduğu halde bunların devreye alınmamasından, alınamamasından dolayı çok fakirdi. Enerji üreten ve tüketen ülkelerin kavşağında bulunması, ülkemize büyük bir sorumluluk yüklüyor. Enerji güvenliğinin sağlanmasında üretici, transit ve tüketici ülkeler arasındaki ki buna 3T diyorum, etkin iş birliğinin önemli olduğuna inanıyoruz. Yani tedarik, transit, tüketici... Barış, istikrar ve refah aracı olması gereken enerji, ihtilaflar yerine iş birliklerini teşvik etmelidir."               

Orta Asya ve Hazar havzası doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa'ya sevkinin, Avrupa'nın enerji arz güvenliğine katkıda bulunacağına dikkati çeken Erdoğan, bu amaçla ABD'nin de desteğiyle Azerbaycan ve Gürcistan'la büyük projelere imza atıldığını ifade etti.               

Erdoğan, "Geçmişte bazı çevrelerce bir hayal olarak görülen Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Bakü-Tiflis-Erzurum projelerini başarıyla hayata geçirdik. 'Olmaz' diyorlardı. Buyurun, oldu. Bütün mesele inanmak, azmetmek ve adımı atmak. 2007'de ise Türkiye Yunanistan Enterkonnektörü ile Azeri gazının alternatif bir güzergah üzerinden Avrupa'ya ihracına vesile olduk" dedi.               

Kerkük-Ceyhan, İran-Türkiye, Mavi Akım'ı hayata geçirilen diğer boru hattı projeleri olarak sıralayan Erdoğan, Azerbaycan'la geliştirilen Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı projesinin, Türkiye topraklarında inşa edilecek en uzun boru hattı olacağını, hatla Azeri gazının Türkiye'ye ve Avrupa'ya taşınmasının sağlanacağını söyledi.  

Erdoğan, AB'ye şöyle seslendi: "Biz sizinle de Nabucco'yu imzaladık. Nabucco'yu imzaladığımızdan bu yana hatırladığım kadarıyla 6 yıl geçti. Niye adım atamadık? E sen para çıkarmazsan, tedarik, bunu halletmezsen, bu iş yürümez. Ondan sonra faturayı nereye kesiyorlar? Türkiye'ye. Bize niye fatura kesiyorsun? Biz diyoruz ki 'Bizim her şeyimiz hazır, biz varız'. Ama bizim görevimiz ne? Transit. Biz bunda varız. Bizim bir özelliğimiz daha var, tüketiciyiz. Ona da varız. Ama sen tedarik yaptın mı? Parayı getirdin mi? Bak Azerbaycan adımı attı. Biz de kalktık Azerbaycan'a ortak olduk. Şu anda ortaklar olarak el ele verdik, temeli attık ve şu anda da ihaleler yapıldı, inşaatlar hızla devam ediyor."  

Türkmen doğalgazı başta olmak üzere alternatif kaynakların da söz konusu boru hattına aslında dahil edilmesi için de çalışma yürütüldüğüne değinen Erdoğan, Doğu Akdeniz, Irak ve Hazar bölgesiyle ilgili Türkiye'nin enerji merkezi özelliğini güçlendirecek yönde gelişmeler bulunduğunu belirtti.               Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20'de enerji konusunu Türkiye'nin öne çıkardığını, Antalya Zirvesi sırasında yapılan görüşmelerin ve zirve sonunda kabul edilen bildiriyle Antalya Eylem Planı'nın bu bakımdan önem taşıdığını vurguladı.              

Yatırımlar konusunda 2030'da 80-100 trilyon dolar arasındaki yatırımın az gelişmiş, en az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşmesinin hedeflendiğine işaret eden Erdoğan, bunun için de kamu-özel sektör işbirliğine ihtiyaç duyulduğunu, bu işbirliğiyle altyapı yatırımlarının gerçekleştirilebileceğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye bunun örnekleriyle şu anda dolu. Bunları gündeme taşımış bulunuyoruz. Bu önceliklerimiz G20 ülkeleri tarafından kabul gördü ve desteklendi. G20 olarak ortak hedefimiz; güçlü, sürdürülebilir, dengeli ve artık bu yılla birlikte kapsayıcı küresel büyümeyi temin etmektir" ifadelerini kullandı.

"ESEN RÃœZGARDAN ENERJÄ° ELDE ETMEK ÖNEMLÄ°" Â

Küresel ekonomideki yavaş toparlanmanın ve finansal piyasalardaki belirsizliklerin yeni risklere işaret ettiğini aktaran Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:  

"Bu bakımdan geçtiğimiz yıl kabul ettiğimiz büyüme stratejilerinin uygulanmaya konulması ve küresel piyasalara güven verilmesi büyük önem taşıyor. Yine enerjiyle alakalı hiçbir şeyi boşa çıkarmamamız lazım. Bakın, esen rüzgardan enerji elde etmek önemli. Güneş, sadece bizi ısıtmamalı. Aynı zamanda onun verdiği enerjiyi de bizim her alanda değerlendirmemiz lazım. Tercümeyi arkadaşlar iyi yaparsa bir söz söyleyeceğim. Bizim aslında suyumuz çok fazla değil. Ama buna rağmen sular akardı, denizle buluşurdu. Ve o zaman biz de bir söz üretilmişti. Neydi bu söz biliyor musun? 'Su akar, Türk bakar'. Dedik ki, bu böyle olmaz. Şimdi bunu değiştirdik. 'Su akar, Türk yapar' dedik, buna dönüştürdük. Ve yoğun bir şekilde hidroelektrik santrallere girdik. Hidroelektrik santrallerle birlikte biliyorsunuz yatırımı yüklü ama işletmesi ucuz olan bir anlayış. Bunu değerlendirdik. Aynı şekilde RES'lere, rüzgar enerji santrallerine yüklendik. Şimdi güneş enerji santrallerine yükleniyoruz. Doğalgaz falan iyi güzel ama doğalgazın da bakıyorsunuz ki, eğer siz bunu kendiniz üretmiyorsanız, sizde yoksa maliyeti yüksek. Bunlar aynı zamanda yenilenebilir enerji olması nedeniyle de önem arz ediyor. O bakımdan ayrıca bir güzelliği var. Bu alanlarda bunları çoğaltmak suretiyle çok daha farklı konuma gelmiş bulunuyoruz."               

Antalya'daki G20 Liderler Zirvesi'nde büyüme stratejilerinin etkin şekilde uygulanması konusunda da mutabık kalındığını hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti: "Artık 2018 yılına kadar yüzde 2,1'lik ilave büyüme hedefini yakalamak için verilen taahhütlerin uygulanmasını izleyecek bir mekanizmaya da sahibiz. Küresel alt yapı yatırımları noktasında, az önce ifade ettim. Bu adımları atacağız ve yoğun bir şekilde de üzerine üzerine bunun gideceğiz. 100 trilyon dolara kadar ulaşılabilecek hesaplar yapılıyor. Uluslararası Enerji Ajansı da 2035 yılına kadarki enerji ihtiyacını 48 trilyon dolar olarak hesaplıyor. Zirvede G20 ülkelerinin hazırladıkları kapsamlı yatırım stratejilerini tüm boyutlarıyla ele aldık."               

- "ÇALIŞMALARIMIZI SAHRAALTI AFRİKA ÜZERİNDE YOĞUNLAŞTIRDIK"               

Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20'de, büyüme hedefine ulaşabilmek için yatırımların canlandırılabilmesi konusunda görüş birliğinin olduğunu memnuniyetle gördüklerine değinerek, yatırım ihtiyacının sadece kamu kaynaklarını kullanarak karşılanmasının mümkün olmadığını dile getirdi.               

Bunun için ısrarla kamu ile özel sektör arasında etkin işbirliğinin tesis edilmesi gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:  "Ülkemizin dönem başkanlığında G20 tarihinde ilk defa enerji bakanlığı, yanında tarımla ilgili konularda da önemli bir adım attık. Bu da kalkınma hedefleri açısından çok çok önemliydi. G20 enerji işbirliği, ülkelerinin bu noktada ilki olan ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri arasında yer alan enerjiye erişim konusuna yıl boyunca özel önem verdik. Özellikle aciliyetine binaen çalışmalarımızı daha çok Sahraaltı Afrika üzerinde yoğunlaştırdık. Afrika'da 1 milyar 100 milyon insan enerji yoksunu olarak yaşıyor.

Buna karşı sessiz durulabilir mi? Buna karşı atmamız gereken adımlar yok mu? G20 Enerji Bakanları ve özel sektör temsilcileri ile Afrika enerji bakanlarını buluÅŸturan, Afrika'da Enerjiye EriÅŸim Konferansı'nı bunun için düzenledik. 2015 yılının iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi müzakereleri bakımından kritik bir yıl olması sebebiyle yenilenebilir enerji ve enerji verimliliÄŸinin arttırılmasını öncelikli konularımız arasına aldık. Nitekim iklim deÄŸiÅŸikliÄŸiyle ilgili de zirvede birçok görüşmelerimiz oldu ve 30 Kasım'da da adeta final diyebileceÄŸimiz bir toplantıyı Paris'te gerçekleÅŸtireceÄŸiz ve bu toplantıya da inÅŸallah katılacağız."         Â

"DÜNYA İNSANİ ZİRVESİ'NE BÜYÜK ÖNEM VERİYORUZ"               

Türkiye'nin 2015 yılında G20 dönem başkanlığının yanı sıra Küresel Göç ve Kalkınma Forumu, G8 gibi kuruluşların dönem başkanlıklarını da yürüttüğünü anımsatan Erdoğan, aynı şekilde BM Çölleşme ile Mücadele 12. Taraflar Konferansı'na ev sahipliği yaptıklarını, önümüzdeki dönemde İslam İşbirliği Teşkilatı 13. İslam Zirvesi, 2016 23. Dünya Enerji Kongresi, 2017 Dünya Petrol Kongresi gibi pek çok etkinliğe ev sahipliği yapacaklarını bildirdi.              Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul ile değişik şehirlerde düzenlenecek ve özellikle dünyada bir ilki teşkil edecek "Dünya İnsani Zirvesi"ne büyük önem verdiklerini belirterek, bu gelişmelerinin tesadüf değil, son 13 yılda kararlı bir şekilde yürütülen aktif dış politika anlayışının sonucu olduğunu aktardı.             Erdoğan, önümüzdeki dönemde Türkiye ile bölgenin ve tüm dünyanın insani gelişimine, kalkınmasına, istikrarına katkı vermek için çalışmaların sürdürüleceğini ifade ederek, toplantının düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür etti.      

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sözlerini, "Daha adil, daha huzurlu, daha güvenli bir dünya temennisiyle Paris'te, Ankara'da, Gaziantep'te, Beyrut'ta, dünyanın değişik yerlerinde teröre kurban olan tüm insanların ailelerine başsağlığı diliyorum. Yaralılara şifalara diliyorum. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum, sağlıcakla kalın" diyerek tamamladı.  

Programa, Hırvatistan Cumhurbaşkanı Kolinda Grabar Kitaroviç, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun ve enerji dünyasının önemli isimleri katıldı.   

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!