Güncelleme Tarihi:
Çok normal birşeydir ki zaman zaman streslerimizden, zaman zaman rahatlığımızdan ve hatta sıradan hayatımızdan sitem eder bunalımlara sürükleniriz. Tam da öyle bir günde sorunlarım ne kadar dağ kadar olsa da her dağı aşacak bir yol olduğunu bilerek köpeğim Yavuz’la tepelere çıkmıştık. Bir yandan Küçük Menderes havzasını karış karış geziyor, bir yandan da hayatımdaki oldukça ciddi bir geçiş evresinde kendimce hayatı sorguluyordum. 17 yaşındaydım. İkindi vakti üşümeye başlayınca, kızıla bürünmüş gökyüzünde dans eden sığırcık sürülerinin ardında görünen köyü gözüme kestirdim. Yorgunluğun ortasında, köy kahvesinde soba kenarında içilecek bir çayın keyfi beni ikna etmeye yetmişti.
Yerel halk beni tanır, sever. Zaten ufak yer. Beni masalarına çağırdı sohbete 2 dayı. Köy usulleri gereği durum raporu (Kimsin? Nesin?) için dayılar tarafından yapılan küçük sorgum bittikten sonra muhabbet muhtemelen yarısı mübağaladan ibaret olan dayıların hayat tecrübelerine geldi. Konu açılmışken ben kafamdaki soruyu sordum. “Dayı iyi güzel de ben gencim tecrübesizim, nasıl ögreneceğim ki hayatı var mı hayatın bir kitabı?”. “Evlat” dedi, “atalarımız görüvemiş geçimiş, sap ilen samanı ayırt etmiş. Sen onların sözlerini bilivesen yeter”.
Gözlerim açıldı. Şalvarı, poşusu, kırışmış yüzü ve hatta toprağı işlemekten emeğinin avuçlarını parçaladığı, lakin çevremizin rahatça küçümseyeceği bu dayı bana kendi içimde aydınlanma çağı yaşattı. Belki basit ve sadeydi ama burnumuzun ucunu göremediğimizi, bilginin kimde olup kimde olmayacağını bilmediğimizi bir kere daha hatırlattı bana. Kısaca ummadık taş baş yarmıştı.
Eve gidince üzerinde 6/B 148 yazan İlkokul Atasözleri ve Deyimler Sözlük’üm elimde soluksuz sabahladım. Dayı haklıydı. Her bir atasözünde en büyük girişimimiz olan hayatımızın kendisi vardı. Sınırsız tecrübe kaynağıydı.
Bugün sözlüğü elime alıp okuduğumda girişimciler için bir yol gösterici olduğunu görüyorum. Özellikle genç girişimcilerin en çok yakındığı şey tecrübesizlikken binlerce yıllık tecrübenin güvenilirliği epey baskın düşüyor bende. Bunun için ufak örnekler üzerinden zaman zaman en tepelere çıkmış, çok zaman yere çakılmış, bıçak kemiğe dayandığında “Ya istiklal, ya ölüm!” diyerek umut olmuş atalarımızla girişimcilik üzerine yaptığım bir sohbetten birkaç şey yazıyorum. Girişimciler ve girişimcilik hayali kuranlar isterlerse sonra gidip kendileri de konuşabilir onlarla. (Kütüphanelerin raflarında veya yörelerin bağrında sizi bekliyorlar.)
"SAHİPSİZ EŞEĞİ KİM OLSA DÖVER"
Bağlantılarımız ve dostlarımız zor zamanda bize destek olacaktır ki önem vermek gerekir. Zaman zaman yalnız ve zor durumda kalabiliriz. Bu durumlarda eşşek sudan gelene kadar dayak yemektense doğru dostları edinmiş olmak ziyadesiyle hayırlı bir iştir. Ayrıca kapının kapıyı açtığını unutmamalı.
"ACI PATLICANI KIRAĞI ÇALMAZ"
Zorluklarla mücadele ettiğimizde, düşmediğimiz sürece her seferinde daha güçlü ve yenilmez oluruz. Patlıcan bir kere soğuk yediyse acılaşır, çekirdeği de irileşir. Bunun için yolumuzda her zaman kararlı olmalıyız ki soğuk birdaha bize işlemesin.
"AĞACA DAYANMA KURUR, İNSANA DAYANMA ÖLÜR"
Bir yol çizdiysek eğer insanlardan gelecek faydayı artı kabul etmeliyiz. Arkamda ulu çınarlar yolumda da gölgeleri var demeden kendimizi küçük, zayıf, vasıtasız, hiç kabul ederek ve hiç kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak engelleri aşmalıyız. Hayatta kalma içgüsünü harekete geçireceğinden emin olabilirsiniz.
"AĞANIN ALNI TERLEMEZSE, IRGATIN BURNU KANAMAZ"
Eğer bir lider takımıyla sahada bir bütün olmaz, çalışanının kuvvetine kuvvet katmaz ise o ağaç kökünden kurur. Dolayısıyla tüm takımlar gevşemeye başlar, tek dert para olur. Bir lider yol arkadaşlarıyla ter dökmeli, işinin başında durmalıdır. Ne ekerseniz onu biçersiniz. Paraya para, lakaytlığa lakaytlık, emeğe emek.
"AĞAÇ NE KADAR UZASA GÖĞE ERMEZ"
Hiç kimse mükemmeliyete, sonsuz bilgiye ve tecrübeye ulaşamaz. Bunun için eksiklerimizden yakınmadığımız gibi yapabildiğimizin en iyisini yapıp hırslarımıza ve ihtiraslarımıza kendimizi kaptırmamalıyız. Kibirle gözümüzün kararmasına izin vermemeliyiz. Elin elden üstün olduğunu kendimize hatırlatmalıyız.
"ALAKEÇİYİ GÖREN, İÇİ DOLU YAĞ SANIR"
Bir olay, topluluk veya kişi dışarıdan göründüğü gibi iyi veya kötü olmayabilir. Günlük hayatımızda da bir işin aslını görebilmek için kolları sıvayıp o işin içine girmeliyiz. Farklı açılar yaratmayı bilmeliyiz. Dostlarımızı da daha yakından tanımalıyız.
"AKARSUNUN HAYIRLISI ÇUKURUNU KENDİ KAZAR"
Çalışma azmi, gayreti ve inancı olan insanlar kendi yollarını bir şekilde çizerler ve genelde başarılı olurlar. Bu işin sırrı gerekirse ulu bir ağacın etrafından yol almak, gerekirse kayaları parçalamaktır. Ki bu insanlar kontrollü olmalı ve etraflarındakileri de beslemelidir. Toplumdan aldıklarını topluma verirlerse o maneviyat onları dizginleyecektir. Aksi halde bir akarsu hırsla ve öfkeyle akarsa etrafını önce yıksa da ardından kaybolur gider.
"AKILLI KÖPRÜYÜ ARAYINCAYA DEK, DELİ SUYU GEÇER"
Herşeyi düşünüp incesi incesine hesap etmeye kalkarsak zamanımız uçar, gider. Bu geçen zamanda fırsat da kaçar aradığımız köprüler de yıkılır. O yüzden cesaretimizi toplayıp atak ve girişken olmalı, uygun gördüğümüz anda adım atmalıyız . Belli olmaz ya belki su kendi atar bizi karşı kıyıya
Not: Farkettiyseniz bir atasözü hariç hepsi “A” harfiyle başlıyor. Bu demek oluyor ki sözlükte daha keşfedilecek bir hayli harf var. Ayrıca, internetten argolu atasözlerinede bir göz atın derim. Ben buradan yazamasamda oldukça yaratıcı ve öğretici şeyler var...