Güncelleme Tarihi:
Türkiye’de ilaç sektörü, bir asırdan uzun geçmişe sahip. Avrupa’yı aratmayacak ilaç fabrikalarından tüm dünyaya her yıl yaklaşık 2 milyar dolarlık ihracat yapılıyor. Global devlerin yanı sıra yerli üreticiler de pazarda oldukça güçlü. İşte bu dev şirketlerin üst düzey yöneticilerini önceki gün, Üsküdar Altunizade İlahiyat Camii’ndeki cenaze töreni bir araya getirdi.
Ilaç sektörü kimilerinin “Güzin anne” diye andığı Güzin Poffet’i son yolculuğuna uğurladı. Güzin Poffet’nin hikâyesi aslında Türkiye’de ilaç sektörünün kurumsallaşmasının da özeti. Bu hikâyeye tanıklık edenler, bir aşkın şekillendirdiği milyar dolarlık sanayinin nasıl güçlendiğini de yakından biliyor.
BABASININ İŞİNİ DEVRALMAK İÇİN İSVİÇRE’YE GİTTİ
Güzin Poffet ile Edgar Poffet’in aşkını ve sonrasında yaşananları yazarken kızları Ayşe Poffet Ritscher ile sık sık konuştuk. “Babam annemi beş yıl beklemiş. Ona kavuşabilmek için annemin Ankara’daki dedemden izin alması gerekmiş” diyen Ayşe Hanım, bu yazı için birçok belge ve fotoğrafı bizimle paylaştı.
1926’da Ankara’da doğan Güzin Tamaç Poffet’ın hayatında, babasının önemli etkisi var. Kastamonu Lisesi Müdürü olan babası Nuri Tamaç’ın milletvekilliğinin ardından Ankara’da açtığı eczane onun yolculuğunun kırılma noktalarından biri. O dönemde Ankara’daki 22 eczaneden birini işleten Nuri Bey hastalanınca işleri kızı devralır. Güzin Hanım’ın bir yandan Ankara Alman Filoloji Bölümü’ne devam ederken bir yandan da işlettiği Yenişehir eczanesine bir gün İsviçreli Wander İlaç firmasının yöneticisi gelir. Güzin Poffet bu anı çevresindekilere şöyle anlatır: “Bu beyefendinin önerisiyle İsviçre’de eczacılık eğitimi almaya karar verdim.”
Güzin Tamaç bu kararı verdiği sıralarda Edgar Poffet de İsviçre’de hem konservatuar piyano bölümüne hem de eczacılık fakültesine devam etmektedir. İkilinin yolları Bern’de kesişir. Güzin Tamaç ve Edgar Poffet kısa sürede aşık olurlar. Birlikte okulu bitirip, doktora yapmaya başlarlar.
“Güzin anne çok disiplinliydi, Edgar Bey ise çok kreatifti. Onun fikirlerini duyunca ‘patron çıldırdı” derdik. Bir fikirle heyecanlanır, ertesi gün gelip ‘Şekerim yapamıyoruz, patron izin vermiyor’ derdi. Çünkü biri ne kadar uçuksa diğeri o kadar gerçekçiydi.”
İkilinin kurduğu Sandoz’la birlikte Türkiye’ye İsviçre üretim standartlarının geldiği ise tüm ilaç yöneticilerinin altını çizdiği bir bilgi. Sektörün o döneme kadar apartman dairelerindeki laboratuvarlarda, yer yer merdivenaltı şeklinde yaptığı üretime yeni bir standart anlayışının gelmesinin arkasında Poffet çiftinin olduğu anlatılıyor. Nitekim dönemin sağlık bakanlığının da 4 Levent’teki fabrikayı gördükten sonra yönetmelikler çıkararak tüm ilaç üreticilerinin bu standartlara uymasını istediği de yine o yılları yaşayanların aktardığı bilgiler.
Sandoz, Edgar Poffet’nin 1994 yılında emekli olmasının ardından globalde bir birleşme yaşadıktan sonra Novartis ismini aldı. Ancak ne Novartis’tekiler ne de Sandoz’da Poffet ekolüyle yetişip ilaç sektöründe birçok şirkete dağılan yöneticiler, onların katkılarını unutttu…
ALTAN DEMİRDERE: HEPİMİZDE BÜYÜK EMEKLERİ VAR
UZUN yıllar Novartis’in Türkiye, Rusya gibi önemli pazarlarında üst düzey yöneticilik yapan Dr. Altan Demirdere, Poffet’lerin ‘parlak çocukları’ arasında gösterilen bir isim. Güzin Poffet’in kaybının ardından Altan Demirdere’ye böyle bir yazı hazırladığımı söyleyince çok heyecanlandı:
“Poffet’lar hayatıma yön veren insanlardı. 83’ten bu yana onlarla birlikteyim. Sadece bende değil bugün ilaç endüstrisindeki yöneticilerin çoğunda emekleri var. Gerçekten Türk ilaç sanayisinin 100 yıllık ömrü var ama asıl 1980’lerde bir evrim geçirdi. İyi üretim kuralları geldi. Bu geçişte Poffet’lerin etkisi çok büyük oldu. Bu sanayinin 30 yıllık geçiş dönemini onlar domine etti.”
Demirdere’ye göre Türkiye’de ilaç sektörünü ihracat yapmaya hazırlayan süreci Poffet çifti başlattı. Demirdere bununla ilgili anısını şöyle anlattı:
"90’ların başında İsviçre’ye gidip ilaç ihraç etmek istiyoruz deyince bizi ironik biçimde karşıladılar. Üretim süreci çok zor olan mideye dokunmayan bir aspirin verip, ‘Bunu üretin de bakarız’ tarzında yaklaştılar. Biz bunu Türk işçisinin gayretleriyle yaptık gönderdik, şaşırdılar. Arkasından ikincisi, üçüncüsü geldi. Sonra ‘Siz hem hızlı hem de kaliteli üretiyorsunuz’ deyip başka ülkelerin ilaçlarını da bize verdiler. Burada Güzin Hanım’ın emekleri büyüktür. İşin mesul müdürüydü. Fabrikadaki üretim onun sorumluluğundaydı. Bu, çok büyük disiplin gerektirir. Çalışanlar onu anne gibi görürler ama üretime sıra gelince önünde tir titrerler. Ben de Novartis’te çalıştığım süre boyunca (iki yıl önce emekli oldu) bütün önemli toplantılara Poffet’leri davet ettim. 97 yaşına kadar yaşaması enerjisini asla kaybetmemiş olmasındandır.”
‘İSVİÇRE ÇOK SIKICI’
Dr. Edgar Poffet, bir röportajında “Neden İsviçre’ye tekrar dönmediniz” sorusunu şöyle yanıtlıyor: “İsviçre’de her şey düzenli ve planlıdır. Hatta yaşantınızın her anı planlanmıştır. Yarın ne olacağını bilirsiniz, son derece sıkıcı bir yaşam. Oysa Türkiye’de yarın ne olacağını bilemezsiniz. Ben monoton bir hayatı değil heyecanı seven bir insanım o yüzden Türkiye’de yaşamayı seçtik. Aslında İsviçre’de tesadüfen ölürsünüz, Türkiye’de ise tesadüfen yaşarsınız.”
SOROPTİMİST KULÜBÜ’NÜ KURDU
Dr. Güzin Poffet, iş dünyasında kadın istihdamı ve yöneticiliğinin artması için de önemli çalışmalara imza atan bir isim. Bugün Türk ilaç sektörü dünya ortalamasının oldukça üzerinde kadın yöneticiye sahip. Kimillerinin “sert kadınlar derneği” olarak da nitelediği Soroptimist Kulübü’nün Türkiye’deki kurucuları arasında yer alıyor. 1974-1976 dönemi Türkiye Soroptimist Kulüpleri Federasyon Başkanlığı, Avrupa Soroptimist Kulüpleri Federasyonu 2. Başkanlığı gibi sivil toplum rollerinde de aktif bir isim. Federasyon Başkanlığı döneminde başlattığı evde hasta bakımı kursları bugün de sürdürülüyor.