Aşkı için Türkiye’ye yerleşti, 60 milyon dolarlık patron oldu

Güncelleme Tarihi:

Aşkı için Türkiye’ye yerleşti, 60 milyon dolarlık patron oldu
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 24, 2010 00:00

Londralı J. Melvin Cottrell, üniversitede âşık olduğu Türk kızı Yasemin’le evlenip 1977’de İstanbul’a yerleşti. 1992’ye kadar çeşitli şirket ve bankalarda görev yaptı. 1992’de kendi işini kuran Cottrell’in temizlik, güvenlik ve bordrolama hizmeti veren şirketi 60 milyon dolar ciroya ulaştı.

TÜRKİYE’nin girişimcilik şartlarındaki zorlukları ve heyecanı Bristol doğumlu bir İngiliz olan J. Melvin Cottrell de aynen yaşadı. Çünkü Cottrel, 1977’de aşık olduğu Türk kızı Yasemin Yüce’nin peşinden gelip yerleştiği İstanbul’da tıpkı Türk gençleri gibi öğrencilik, işsizlik yaşadı. Birçok şirkette bordrolu çalıştı. 1992’de ise ‘fırsat’ gördüğü temizlik ve güvenlik hizmetleri alanında şirket kurup girişimci oldu. Uğruna Türkiye’ye geldiği eşinden daha sonra boşanan, şu sıralar ‘bekarlık sultanlıkmış’ diyen 2 çocuk babası J. Melvin Cottrell’in şirketi RGS Group 2009’da 60 milyon dolar ciro yaptı. Temizlik, güvenlik ve yabancı şirketlerin bazı hizmetleri için ‘personel bordrolama’ yapan RGS Group 5 bin kişilik istihdam sağlıyor. J. Melvin Cottrell şöyle başlıyor anlatmaya Londra’dan İstanbul’a uzanan 33 yıllık Türkiye macerasını:

Aşkımın peşinden geldim

“Ben Bristol doğumluyum ama Londra’nın güneyinde büyüdüm. Manchester’da üniversite okurken bir Türk kızıyla tanıştım. O benden 2 yaş küçüktü, bekledim. 1977’de geldik evlendik. 1977’de İstanbul’da ve Türkiye’de çok farklı bir ortam vardı. İlk 1 yıl dil öğrenmek için İstanbul Üniversitesi’ne devam ettim. O yıllarda sağ sol kavgası, anarşi vardı. Sürekli boykotlar, eylemler; benim gibi yabancılara dokunmadılar. Ben ilk iş olarak Muhaş/Touche Ross mali denetim şirketine girdim. 1980’de de Arthur Andersen’e geçtim.”

Arthur Andersen okul gibiydi

Cottrell, şöyle konuşuyor: “Audit Senior oldum. Gerçekten orası bir okul gibiydi. Özal döneminde başarılı olan pek çok yönetici bu okuldan mezundur. Burhan Karaçam, Erhan Dumanlı, İsmail Yalçınkaya, Cemil Köksal, Bülent Şenver, Selçuk Altun, Önder Eren, Ahmet Burak ve Şaban Erdikler gibi yöneticilerle tanışma ya da çalışma imkânım oldu. 1982’de Amerikan Express Bank’a muhasebe müdürü oldum. 1986’da Teksilbank’a Operasyon Genel Müdür Yardımcısı olarak transfer oldum. 1991’de ayrıldım. Bir süre borsaya baktım. Körfez krizi vardı ve borsalar iyi değildi. Şirket kurup temizlik işine girdim.”

Yüzde 15’le hızlı büyüdük

RGS Group Başkanı J. Melvin Cottrell, bankacılık yıllarında işin ‘muhasebe ve operasyon’ tarafıyla ilgilendiğini belirtiyor ve “Hizmet sektörüne girince yabancılık çekmedim. O yıllarda sektör de Türkiye’de yeni oluşuyordu” diyor. Cottrell, şöyle devam ediyor: “Kâr marjımız yüzde 15’ti, süperdi. Hızlı büyümeye başladık. Sonra güvenlik ve ‘bordrolama’ işi de gelişti. Yabancı şirketler personel yükü taşımak istemez. Onlara satış ya da ofis kadrosu bordrolaması yapıyoruz.”

Bu ülke heyecan verici

BİR İngiliz olarak 33 yıldır Türkiye’de yaşadığını ve iki oğlunun çifte vatandaş olarak askerik yapacağını belirten J. Melvin Cottrell, “Şu anda üç alanda 5 binden fazla elemanımız var. Koç, Sabancı, Eczacıbaşı, Eren Holding, Doğuş, POAŞ, Hilton, Deva, JTI v.s. 300 şirkette 700’e yakın proje için ekip lokasyonumuz var. 2 bin eleman temizlikte, 2 bin güvenlikte ve bin de bordrolamada. Geçen yıl ciromuz 60 milyon dolar oldu. Türkiye’de yatırımlar hızla sürüyor ve bu ülke çok hareketli, heyecan verici. Bütün Avrupa, Türkiye’ye bakıyor. Çünkü orada büyüme yok. Bir Fransız devi yüzde 20 hisse almak istiyor. Prensipte anlaştık. Türk İngiliz Ticaret Odası Derneği’nde de Başkan Yardımcısı oldum. İlişkileri geliştirmek için proje yapıyorum. Bence Türkiye’nin Avrupa’ya hiç ihtiyacı yok. İlişkiler iyi olsun yeter.”

Tifo oldum, Göztepe SSK’da 1 ay yattım

TÜRKİYE’de yaşarken her Türk vatandaşının yaşayabileceği sıkıntıları da yaşadığını anlatan J. Melvin Cottrell, yine de Türkiye’de çok mutlu olduğunu söylüyor ve şunları anlatıyor: “1979’da bir petrol şirketinin mali denetimi için 8 Türk arkadaşımla Diyarbakır’a gitmiştim. Onlar ne yediyse yemiş, ne içtiyse içmiştim ve onlara birşey olmadı ben tifo olmuşum. İstanbul’a döndükten 2 hafta sonra terlemeler başladı v.s. Beni Göztepe SSK’ya yatırdılar 1 ay karantinada tifo tedavisi gördüm, ölümden döndüm. O zaman tam 12 kilo verdim. O yıllarda hastanelerin durumu gerçekten pek iyi değildi, gözlerimle görmüş oldum. O günlerde bile Türkiye’ye geldiğime hiç pişman olmadım. Çünkü gençtim ve işim gücüm maceraydı. Hatta zorluklara rağmen çok mutluydum. Türkiye’yi çok sevdim ve kolay adapte oldum alıştım.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!