Güncelleme Tarihi:
El halıcılığının en yetkin isimleri arasında gösterilen ve bu konudaki aile geçmişi 19. yüzyıla dayanan Fikret Önder, Türk halısı için acilen bir koruma programı başlatılması gerektiğini belirtti.
Açıklamalarda bulunan Önder, Altay dağlarındaki Pazırık Koruganı'nda yapılan kazılarda bulunan halının, bu sanatın başlangıcı sayıldığını, Türkler'in de bu sanatın en büyük sahibi olduğunu belirtti.
19 ve 20. yüzyıllarda altın dönemini yaşayan Türk el halısının “yaşam mücadelesi verir hale geldiğini” söyleyen Önder, ekonomik krizler, üretim maliyetleri ve koruma önlemlerinin yetersiz kalması gibi nedenlerle bir çok çeşidin kaybolmak üzere olduğunu, mevcut çeşitlerin de Çin gibi ülkelerde “Made In Turkey” damgasıyla üretilmeye başlandığını ifade etti.
19. yüzyılda Isparta ve çevresindeki dokuma faaliyetlerini yönlendiren aile büyüklerinin İzmir Limanı'ndan İngiltere'ye büyük miktarlarda ihracat yaptığını, bunun 1928 dünya krizine kadar devam ettiğini belirten Önder, ardından gelen 2. Dünya Savaşı ile işlerin tamamen kesildiğini kaydetti.
Bir süre öğretmenlik yapan babasının Kula Mensucat'ta halı imalat müdürü olarak tekrar halıcılığa döndüğünü anlatan Önder, kendisinin de halıcılığı seçerek Isparta'da bir şirket kurduğunu söyledi.
Savaşların sona ermesiyle Avrupa'nın tekrar halı talep etmeye başladığını vurgulayan Önder, şöyle konuştu: “1960'lı yıllarda ihracat pazarlarının açılmasıyla işler tekrar 1928 öncesine döndü. Bu dönemde dünyadaki modernizm akımından etkilenerek klasik desenlerin dışındaki ilk üretimi biz yaptık. Büyük ilgi çekti. 17 yıl boyunca tüm Anadolu bu halıları yapıp sattı.
60'lı yıllar sonrası krizlerin devam etmesi nedeniyle insanlar daha ucuz halılara yöneldi. Eski çeşitlerin kaybolması tehlikesinin gündeme gelmesi nedeniyle bir çalışma başlattık. Tüm müzeleri dolaşarak sergilenen çeşitlerin fotoğraflarını çektik. Müzeden çıkararak hayata tekrar kazandırdığımız halılar arasında Gördes ve Ladik gibi önemli çeşitler de bulunuyordu. Tüm bu çeşitleri Kula halısının üzerine dokuduk. Tüm dünyanın büyük ilgisini çekti. O dönem Avrupa ve ABD'de Türk halısı rüzgarı esti. Uzun yıllar İtalya ve Almanya'ya ihracat yaptık.”
“TURİZMLE SEVİNDİK AMA”
70'li yıllarda turizmin canlanmasıyla ihracatın daha da hızlı arttığını, Türk halısının eski ihtişamlı dönemlerine geri döndüğünü ifade eden Önder, 90'lı yıllarda İran, Çin, Hindistan gibi ülkelerin sektörde büyümesiyle maliyetleri yüksek kalan Türk halıcılığının, düşüşe geçtiğini ifade etti.
Önder, iç pazarda ise eskiden kızların çeyizlerinde birinci sırada yer alan el halısının çamaşır makinesi, buzdolabı gibi eşyaların çıkmasıyla gerilere itildiğini ve yerini makine halısına bıraktığını, talepte önemli oranda gerileme yaşandığını belirtti.
Halıcılığın genelde gelir seviyesi düşük ülkelerde yapılabildiğini, bu çerçeveden bakıldığında Türkiye'de üretimin düşmesinin normal karşılanabileceğini dile getiren Önder, buna rağmen Türklerin tarihten getirdikleri en önemli el sanatının başka ülkelere taşınmasına seyirci kalınmaması gerektiğini ifade etti.
Türk halısının son olarak Gümrük Birliği'ne giriş sürecinde halının korumaya tabi ürünler arasına alınmamasıyla büyük bir darbe aldığını kaydeden Önder, “1998'de tüm gümrük duvarları açıldı ve halı ithalatı serbest kaldı. Bu pazar üretim maliyetleri çok daha az olan ülkelerden gelen halıların işgaline uğradı. Bugün Türkiye'de üretilen halıyla Çin'de üretilen halı arasında üçte bir fark var. Daha önce imalatçı ve ihracatçı konumundaki bir çok Türk firması da Çin'de Türk halısı ürettirmeye başladı” dedi.
Önder, dünyada Türk Halısı diye satılan bir çok halının artık Çin'de üretildiğini, bu halılara 'Made In Turkey' damgası basıldığını, hatta kenarlarına Arapça yazılar dokunduğunu belirtti.
BAKANLIĞIN PROJESİ
Önder, 1998'e kadar 20'ye yakın imalatçı ve ihracatçı firmanın bulunduğu İzmir'de şu anda tek imalatçı olarak kendilerinin kaldığını, firma sayısı ve ihracat miktarı tutmadığı için bölgedeki ihracatçı birliğinin kapandığını söyledi.
Şirket olarak 10 yıl önce 5 bine yakın dokumacıyla 15 çeşitte yıllık 30 bin metre halı üretirken bugün 300 dokumacıyla 3 bin metre halı dokuyabilir duruma geldiklerini anlatan Önder, bir çok çeşidin de artık dokunmadığını belirtti.
“Bu işe, başka bir ustalığımız yok diye devam ediyoruz, biz de bırakırsak bu türleri artık kimse üretmez” diye konuşan Önder, bugün Çin, İran ve Hindistan'daki fiyatları yakalamanın zor olduğunu, ancak bazı özel tasarımlarda ve yüksek kaliteli işlerde talep gördüklerini söyledi.
Önder, “Buna rağmen ben dokumacıma günlük yevmiye olarak bir paket sigara parası verebiliyorum. Bu kadar parayla bu insanları daha ne kadar tezgahın karşısında tutarım bilmiyorum” dedi.
Kültür ve Turizm Bakanlığının, Türk halısının korunması için 1986 yılında Türk El Halıcılığı Projesi hazırladığını, bu kapsamda müzelerdeki halılardan çekilen fotoğraflarla oluşturulan arşivlerin el halısı üreticilerine gönderildiğini, ürettirilen halıların da müze ve ören yerleri girişinde satışa sunulduğunu belirten Önder, bu projeyle az da olsa üretimin ayakta tutulduğunu kaydetti.
Önder, sözlerini şöyle sürdürdü: “Son yıllarda 'devlet ticaret yapmaz' anlayışıyla bu mağazalar da kapatılmaya başladı. Dokumacıyı ayakta tutma amaçlı olan bu proje de sona erdi ve Türk Halısı kaderine bırakıldı. Konuya ticari olarak bakılmaması, hiç olmazsa bin tezgahın çalışmaya devam etmesi ve bu kültürün korunması için bir şeyler yapılmasını talep ettik. Olumlu yanıt alamadık. Artık yorulduk. Kendi el sanatımızı ellerimizle başkalarına teslim ediyoruz.”
Önder, ABD'de kurulan vakıfların Kızılderililer'in ürettiği giysileri hava limanlarında satışa sunduğunu, benzeri bir sistemin Türk halısı için de kurulabileceğini sözlerine ekledi.