Güncelleme Tarihi:
Saxo Bank Global Emtia Strateji Müdürü Ole Hansen, altın konusunda yapıcı olmaya devam ettiklerini belirterek, "Altının onsundaki kritik eşik 1.080 doların üzerinde kalındığı sürece yıl sonu tahminimiz olan 1.250 doları koruyoruz" dedi.
Saxo Capital Markets AŞ Genel Müdürü Savaş Divanlıoğlu'nun katılımıyla düzenlenen basın toplantısında Hansen, emtia piyasalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Hansen, petrol ve endüstriyel metallerin belirleyici olduğu emtia fiyatlarının, son 10 yılı aşan bir sürenin en düşük seviyelerine gerilediğine işaret etti.
Küresel ekonomide talebin düşüş sinyali verdiğini anlatan Hansen, dünyada başlıca emtia tüketicisi Çin'deki yavaşlamanın da talebe yönelik endişeleri tetiklediğini kaydetti.
Hansen, böyle bir ortamda yatırımcıların "güvenli liman" arayışına girdiğini aktararak, "Son bir kaç yılda altının güvenli liman rolü ciddi biçimde yara aldı. Altının bu rolü geri alması için fırsatlar doğdu ancak Yunanistan kaynaklı endişeler, gelişmekte olan piyasalar krizi ve borsalardaki zayıflama, bu fırsatları destekleyecek ortam yaratmadı" diye konuştu.
Son piyasadaki belirsizliğe, 10 Ağustos'ta Çin'in para birimi pozisyonunu düzenlemede izlediği yöntemleri değiştirmesinin neden olduğunu vurgulayan Hansen, "O günden bu yana TL ve S&P 500 endeksinin yüzde 8 değer kaybettiğine şahit olduk ancak altın ise yüzde 1,5 değer kazandı. Biz altın konusunda yapıcı olmaya devam ediyoruz. Altının onsundaki kritik eşik 1.080 doların üzerinde kalındığı sürece yıl sonu tahminimiz olan 1.250 doları koruyoruz. Söz konusu seviyede yaşanacak bir kırılma fiyat tahminimizi aşağı çekmemize yol açar" görüşlerini paylaştı.
- "Petrol piyasasında toparlanmaya uzanan yol çok uzun"
Hansen, petrol piyasasına da değinerek, OPEC ve diğer başlıca petrol üreticilerinin pazar payı için girdikleri mücadelenin küresel arz fazlasını tetiklediğini, bunun da ciddi bir fiyat çöküşüne neden olduğunu söyledi.
Bu aşamada petrol piyasasında toparlanmaya uzanan yolun çok uzun olduğunu savunan Hansen, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Petrol piyasasında durumun 2016 sonuna kadar düzelmesi zor gözüküyor. İran'a yaptırımların gelecek yıl kaldırılacağını da dikkate almakta yarar var. Normalde düşen fiyat beraberinde talep artışı ve üretim kısıntısı getirir. Bizim, Batı Teksas türü ham petrolün varil fiyatı için yıl sonu fiyat beklentimiz 50 dolar seviyelerinde. Brent petrolün varil fiyatının ise yıl sonunda 55 dolar olmasını öngörüyoruz."
Hansen, Türkiye'ye ilişkin beklentilerini de aktararak, ABD Merkez Bankasının (Fed) faiz artırımı yaklaşırken, TL'deki zayıflığın arttığını ifade etti.
Yabancı yatırımcıların, riskli ama daha yüksek getirileri olan gelişen ülke varlıklarına karşı çekimser kaldığını belirten Hansen, "Türk şirketleri çoğunluğu dolar üzerinden olan dış borçlarında daha yüksek faiz oranlarıyla karşı karşıya gelecek. Türk lirasının yılbaşından bu yana yüzde 30 değer kaybı, uluslararası büyüme oranları yukarı yönlü devam ettiği sürece ihracatçıların yararına olabilir" dedi.
- "Riskler ortadan kalkarsa piyasamızda yukarı doğru bir gidiş görülebilir"
Saxo Capital Markets AŞ Genel Müdürü Savaş Divanlıoğlu da toplantıda basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Dolar/TL ve BIST 100 endeksine ilişkin beklentilerinin sorulması üzerine Divanlıoğlu, şunları kaydetti:
"Türk lirasında şu anda iki şeye bakıyor olmamız lazım. Bunlardan biri faiz oranları. Faiz oranlarının da enflasyonla korelasyonuna bakılmalı. Şu anda 2 yıllık gösterge faizlerin yüzde 12'ye yaklaştığı bir ortamda gelecek seneye ilişkin enflasyon beklentileri yüzde 7,5 civarlarında. Bu da yaklaşık yüzde 4,5 civarında bir reel faiz anlamına geliyor ki normalde yabancı yatırımcı için bunun çok çekici bir oran olması lazım ancak yabancı yatırımcının içeri girdiğini görmüyoruz çünkü iki büyük risk var. Bunlardan biri yaklaşan seçimler ve diğeri de sınırlarda yaşanan jeopolitik riskler. Bunların bertaraf edilmesi gerekiyor."
Divanlıoğlu, belirsizliklerin ortadan kalkması durumunda dolar/TL'nin 3-4 ay önceki seviyelerine geri dönmesinin beklenebileceğini aktararak, "Yaklaşan seçimlerin atlatılması ve jeopolitik risklerin bertaraf edilmesi durumunda dolar/TL'de 2,70 seviyelere doğru geri çekilme yaşanabilir. Bu da yaklaşık yüzde 10'luk bir düşüş anlamına geliyor ayrıca eğer bu belirsizlikler ortadan kalkarsa yatırımcıların bonolara ilgisinin artmasıyla reel faiz yüzde 2 seviyelerine gerileyebilir" diye konuştu.
BIST 100 endeksinin TL bazında 75.000 puan seviyelerinde olduğuna ancak dolardaki düşüş nedeniyle endeksin değerine dolar bazında bakılması gerektiğine dikkati çeken Divanlıoğlu, şöyle devam etti:
"Dolar bazında BIST 100 endeksinin değeri, şu anda neredeyse 2009'un başındaki seviyelere dönmüş durumda. Bu da yine yabancı yatırımcıya çok çekici gelmesi gereken bir seviye. Banka endeksine baktığımızda piyasa defter değeri de 1'in altına düşmüş durumda ve bu da yabancı yatırımcı için cazip bir oran.
Demek ki söz konusu iki risk ortadan kalkar ve oralarda bir istikrar görülmeye başlanırsa, piyasamızda da ciddi derecede yukarı doğru bir gidiş olabilir. Bununla birlikte seçimlerin nasıl sonuçlanacağından çok, belirsizliğin ortadan kalkması yabancı yatırımcı için önemli. Seçim sonuçlarından koalisyon da çıksa, tek parti iktidarı da çıksa bu seçim belirsizliğinin ortadan kalkması anlamına gelecektir."
- Fed'in faiz artırımı beklentileri
Divanlıoğlu, Fed'in faiz artırımına ilişkin değerlendirmelerde de bulunarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"ABD'deki bono fiyatlarına baktığınızda aralık ayındaki bir Fed'in faiz artırımı ihtimalinin yüzde 40 civarında olduğunu görüyoruz. Diğer yüzde 60'lık kısım 2016'nın başına kaymış durumda. Sadece fiyat tarafına teknik olarak baktığımızda görünen tablo bu. Bence Fed'in işi çok zor çünkü bir yıldır bu konu konuşulduğu için üzerlerinde ciddi bir güvenilirlik baskısı var. Dünyanın olduğu konjonktür Fed'in kararlarını onlar aksini söylese de çok ciddi şekilde etkiliyor.
ABD'nin gerek Japonya gerek Çin ve gerekse de Avrupa ile büyük ticari ilişkileri mevcut ve eğer bu ülkelerde durum kötüye giderse kendini de bacağından vurmuş olur. Bu nedenle de eğer erken bir faiz artırımına giderse kendi içlerinde dünyada zaten çok iyi olmayan bazı durumları daha da kötüye götürme endişesi olacaktır. Bu endişeden dolayı benim görüşüm, faiz artırmaları kolaydan çok zor olacağı yönünde."
Fed'in faizleri geç artırmasının, erken artırmasından daha büyük risk taşıdığını vurgulayan Divanlıoğlu, belirsizliklerin devam etmesinin piyasalarda olumsuz havayı tetiklediğini dile getirdi.
Divanlıoğlu, piyasa koşullarının Fed'in faiz artırımını öteleyeceğine işaret ettiğini savunarak, "Ben, aralık ayında Fed'in az faiz artırımı yapacağını bekleyenler arasındayım. 'Faiz artırımı yapıyorum ama bundan sonra da hızlı bir faiz artırmayacağız, biraz durup etrafa bakacağız' mesajı verilebilir. Ancak eğer bu psikolojik baskı ve güvenilirlik baskısı olmasa bence faiz artırımını 2016'ya bırakacaklar gibi geliyor" ifadelerini de kullandı.