Ali Atıf Bir: IMF'nin kökü dışarıda ya UEFA'nın, FIFA'nın?

Güncelleme Tarihi:

Ali Atıf Bir: IMFnin kökü dışarıda ya UEFAnın, FIFAnın
Oluşturulma Tarihi: Haziran 03, 2001 00:00


Ali Atıf BİR
Haberin Devamı

TÜRKİYE'deki bir kısım siyasetçi, dünya ekonomisine entegre olmanın önemini ve bu entegrasyon sürecinde IMF'nin oynadığı rolü bir türlü anlayamıyor, daha doğrusu işine gelmediği için anlamak istemiyor.

Geçen hafta, kökü dışarıda IMF'nin ve onun işbirlikçisi Kemal Derviş'in siyasetçilerimizin ‘‘siyaset(!)’’ yapmalarını engellediğini, siyasetçilerimizin kendi ağızlarından öğrendik.

Aslında bu bir itiraftı. Siyasetçilerimiz dediler ki: ‘‘Dünya ekonomisiymiş, verimlilikmiş, rekabetmiş çok umurumuzda değil. Biz vatan, millet, sakarya edebiyatı yaparak ülkenin kaynaklarını hesapsız kitapsız dağıtmak istiyoruz, IMF ve onun işbirlikçisi bize engel oluyor!’’

Onlara göre IMF ve onun işbirlikçisi Türkiye'yi satıyor; bu ‘‘kuvayi milliye’’ ruhuna aykırı; Türkiye'nin kaynaklarını çok uluslu firmalara çatır çatır peşkeş çekiyor.

Argümanlar da beylik argümanlar: ‘‘Türkiye'nin jeopolitik durumu.. Sağdan, soldan ve ortada hilal şeklinde yaklaşan düşman komşular.. Müslümanlığı kökünden kazımak isteyen hristiyan lobisi.. Çünkü su uyur düşman uyumaz!’’

Gelin IMF'yle UEFA, hatta FIFA arasında bir benzetme yapalım. Eğer futbolda dünya ile entegre olmasaydık sonuç ne olurdu biliyor musunuz?

Bir kere birinci, ikinci, üçüncü lig diye bir şey olmaz herkes birinci ligde olurdu. Çünkü, bütün milletvekilleri önerge vererek kendi takımlarının birinci lige alınmalarını sağlarlardı.

Türkiye'ye yabancı futbolcu değil yabancı krampon bile sokulmasına izin verilmezdi.

‘‘Hamili kart yakinimdir’’ olayı sayesinde sahadaki futbolcu sayısı 34, hakem sayısı ise iki ortada sekiz yanlarda olmak üzere 10 olurdu.

Tabii ki, ‘‘Bir Türk dünyaya bedeldir’’ sözünü kanıtlamak için yabancı futbol turnuvalarına katılma başvurusu yapmaktan kendimizi alamazdık.

Haliyle, bizi Avrupa ve dünya standartlarında futbol oynamaya ve futbol tesisleri kurmaya zorlayacak olan UEFA'yı ve FIFA'yı da, tekerine çomak sokulanlar ‘‘kökü dışarıda’’, ‘‘yabancı futbol kulüplerine peşkeş çekecekler’’ diye suçlamaktan geri kalmazlardı.

Neyse ki 1924'de FIFA'ya, 1962'de de UEFA'ya üye olmuşuz, uluslararası kuralları harfi harfine uygulamışız da bugün Türkiye'de dünya standartlarında futbol oynanıyor, Türkiye futbolun tüm güzelliklerini dünya ülkeleri ile birlikte yaşıyor. Türkiye dünyaya futbolcu satıyor, dünyadan futbolcu alıyor.

Sonuç ise ortada. Türkiye'nin dünyaca bilinen bir ürün ya da hizmet markası yok, ama futbolun dünya devleri ile boy ölçüşen bir futbol takımı markası var, adı: Galatasaray.

Haberin Devamı

Yol, su, elektrik olarak geri dönmeyen vergiler...

‘‘ÖDEDİĞİNİZ vergiler size yol, su, elektrik olarak geri dönecektir’’ cümlesi 1985 yılında Maliye Bakanlığı tarafından Anadolu Üniversitesi'ne hazırlatılan bir sosyal reklam kampanyasının kapanış cümlesi idi. Söz konusu kampanyanın amacı o yıl uygulamaya konan Katma Değer Vergisi'ni halka tanıtmak ve alışveriş fişi kullanımını arttırmaktı.

Maliye Bakanlığı, TRT'de defalarca yayınlanan reklam filmindeki ‘‘Ödediğiniz vergiler size yol su elektrik olarak dönecektir’’ cümlesinin halk arasında etkili olduğunu ve yeniden üretildiğini görünce bu cümleyi daha sonra başka kampanyalarının sonunda defalarca kullandı.

Niye şimdi durup dururken on altı yıl önceki bir işten söz ediyorsun diyorsunuz değil mi? Ediyorum, çünkü ben de o dönemde sözünü ettiğim kampanyanın strateji ve metin kısmında çorbada tuzu olanlardan biriydim. Ediyorum çünkü vicdanım rahatsız.

2001 yılına geldiğimizde bakıyorum, ödediğimiz vergiler hiç de öyle reklamda söylendiği gibi bize yol, su, elektrik olarak geri dönmemiş.. Ya ne olarak geri dönmüş? İç ve dış borç faiz ödemesi, görev zararı, hortumlama..

Neredeyse bir nesil ‘‘Ödediğiniz vergiler size yol, su, elektrik olarak geri dönecektir’’ sloganıyla büyümüş, bugün geri dönen şey apaçık herkesin gözü önünde!

Söyler misiniz bana benim vicdanı rahatsız olmasın da kimin vicdanı rahatsız olsun!

Horozun da Horuzu var!

ESENLER Otogar'ında resmen soygun var. Esenler Otogarı'na özel otomobilinizle girip bir yolcu bıraktınız mı çıkarken 2 milyon TL ödemek zorundasınız! Bu bir soygun. Var mı bunun başka bir açıklaması?

CAPPY meyve suyu reklamında espri müthiş. Cappy kendini sabahları enerji, hareketlilik, dinamizm veren bir içecek olarak konumlandırıyor. Bu dinamizmin kanıtı olarak da ‘‘horozdan daha horoz’’ benzetmesini kullanıyor. Çok zekice. Fikrin içindeki mizah, edinilmek istenen konumla çok iyi örtüşüyor. (* * * * * ) Size bir sır vereyim aynı fikri geçen yıl Pınar da bulmuş, ama cesaret edip bir türlü hayat geçirememişti.

GEÇEN hafta bir Petrol Ofisi reklamı yazdım, birçok okurumdan ‘‘yanlış anladınız’’ mesajı aldım! Üzgünüm, ama ben haklıyım. Reklamı yeniden izleyin. Antrenör ‘‘galipsiniz’’ diyebilir. Ancak hazırlanan ortam, oyunculuk tamamen takımın birinci devreyi yenik kapattığı izlenimini veriyor. Ne olur çevrenize, yenilenen Petrol Ofislerine de bir bakın. Hiç devreyi galip bitirmiş gibi bir halleri var mı? En son siz, babanız ya da anneniz ne zaman Petrol Ofisi'nden benzin almıştınız?

ODTÜ'lü bazı ‘‘devrimci’’ gençler ODTÜ içindeki McDonalds'ı ‘‘Amerikan Emperyalizmi’’nin simgesi diye hazmedemiyorlarmış. Çok ilginç. Eğitim dili İngilizce olan bir üniversitede oku, hocalarının çoğu Amerika'dan İngiltere'den doktoralı olsun, derslerde kullandığın temel kaynakların neredeyse tamamı Amerika'dan ithal edilsin, üstelik güçlü ODTÜ markasını yaratan en önemli unsurlar da bunlar olsun, sen de bu nedenle ODTÜ'lü ol ve kalk McDonalds'ı ODTÜ içinde hazmedeme. Bu işte bir yanlışlık yok mu?

Çekirgelik

Ya Ümitsizsiniz. Ya Ümit sizsiniz.

Ya Çaresizsiniz. Ya Çare sizsiniz.

(Behçet Necatigil)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!