Güncelleme Tarihi:
TÜRK Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Cansen Başaran Symes, büyüme ve enflasyon tartışmalarına geniş bir perspektiften bakılması gerektiğini belirterek, “Son dönemde yayınlanan akademik çalışmalar, demokrasi ve büyüme arasında çok güçlü bir pozitif ilişki olduğunu, demokrasinin ekonomik büyümeyi birkaç kanal aracılığıyla artırdığını ortaya koyuyor” dedi. Bu kanalları, kapsayıcı ekonomik reformlar, nitelikli eğitimin yaygınlaştırılması, gelişmiş sağlık sistemi, yatırım ortamının iyileşmesi ve sosyal huzurun sağlanması şeklinde sıralayan Cansen Başaran Symes, “Özetle, alakart menü seçeneğimiz yok, bu olguların hepsine aynı anda ulaşmalıyız. Üstelik bunu başardığımız dönemler de oldu. AB ivmesini yakaladığımız, reform dinamiğini çok iyi yönettiğimiz iyi politika ve uygulama örneklerini yeniden canlandırıp ülkede olumlu bir atmosferi oluşturmalıyız. Buna tüm toplum kesimlerinin ihtiyacı var” diye konuştu.
TÜRKİYE KÖTÜ AYRIŞIYOR
TÜSİAD-Koç Üniversitesi Ekonomik Araştırmalar Forumu’nun (EAF), ‘Türkiye’de Enflasyon Dinamikleri: Fırsatlar ve Riskler’ başlıklı konferansının açılışında “Bugün ülkemiz, iş dünyamız, yatırım ortamı ve makro ekonomik istikrar için her geçen gün bizleri giderek daha tedirgin eden enflasyon konusunu ele alacağız” diyerek sözlerine başalayan Cansen Başaran Symes, Türkiye’nin içinde bulunduğu ortamın ekonomik görünüme de yansıdığını, büyüme yavaşlarken yatırımların azaldığını vurguladı. Cansen Başaran Symes, şöyle konuştu: “Düşük büyüme 2008 krizi sonrası yalnızca Türkiye’de değil küresel düzeyde bir problem haline gelmiş olabilir. Ancak tüm dünyanın deflasyonla mücadele ettiği bir ortamda Türkiye, düşük büyümeye ve yatırımlardaki düşüşe ek olarak bir de yüksek enflasyonla mücadele ediyor. Uluslararası karşılaştırmalarda da benzer ülkelerden kötü yönde ayrışıyor.”
BOZULAN İTİBARIN SONUCU
Artan enflasyonu, aynı dönemlere denk gelen bozulan güven ortamının, itibarı zedelenmiş Türkiye hikayesinin bir sonucu olarak da görmenin mümkün olabileceğini kaydeden Cansen Başaran Symes, şöyle konuştu: “Bugün, özellikle 2000-2006 döneminde tüm toplum kesimlerinin sorumluluk alarak, maliyetler üstlenerek oluşmasına katkı sağladığı huzur ve istikrar ortamı ile ilgili kaygılarımız olduğunu belirtmek isterim. Enflasyon sorunu dahil, ülkenin katılaşmış tüm sorunlarını tek tek çözdüğümüz, yatırım ortamını geliştirdiğimiz, itibarını hep birlikte artırdığımız, her boyutta AB normlarına yaklaştırdığımız Türkiye hikayesi maalesef bir süredir zarar görmektedir. Enflasyon, yani artan, hedefinden sapan enflasyon bozulan Türkiye tablosunun kritik sonuçlarından sadece biridir.”
Bir daha yaşamak İSTEMİYORUZ
TÜRKİYE’nin maalesef enflasyon ile ilgili hafızasının halen çok canlı olduğunu kaydeden Cansen Başaran Symes, “Enflasyonun geçmişte nasıl ekonomik sistemi harap ettiğini herhalde en fazla tecrübe etmiş ülkelerden biriyiz. Bugünkü enflasyon dinamiği ise, yeniden büyümenin, rekabet gücünün potansiyel bir engeli olarak karşımızda duruyor. Üzülerek söylemeliyim ki, bu potansiyel risk bizi oldukça tedirgin ediyor” dedi. Yakın geçmişe kadar başarıyla gerçekleştirilen enflasyonla mücadele politikalarını yeniden ele almak zorunda kalmayı hiç istemedikleri mesajını veren Cansen Başaran Symes, “Enflasyonu büyümenin önünde bir engel, ülke itibarını bozan bir değişken olarak bir defa daha yaşamak istemiyoruz” şeklinde konuştu.
Sürekli şaşma tedirgin ediyor
SÜREKLİ olarak hedeften şaşan enflasyonun, ileriye dönük beklentilerde bir dizi bozulmalara yol açtığına da dikkat çeken Cansen Başaran Symes, şunları kaydetti: “Enflasyon üzerindeki belirsizlik yüksek enflasyon dönemlerinde olduğu gibi, ‘geriye bakarak’ fiyatlama yapma alışkanlığına dönülmesi riskini beraberinde getiriyor. Ücret ve fiyatların geçmiş enflasyona bakarak belirlenmeye başlaması enflasyona atalet kazandırarak, yüksek seviyelerin kalıcı olmasına yol açabilir. Geçmişteki örnekler hala hafızalarımızda. Bu da bizi oldukça tedirgin ediyor.”
BELİRLEYİCİ ENFLASYON MANŞET OLANDIR
ENFLASYONUN değişik göstergelerle açıklanmasının da bir diğer tartışma konusu olduğunu belirten Cansen Başaran Symes, “H,I gibi harflerle gösterilen ve iktisatçı olmayan birinin çok da ilgilenmediği birtakım enflasyon göstergelerinin önümüze konulması teknik olarak açıklanabilir. Ama manşet enflasyon manşet enflasyondur (genel enflasyon). Sonuçta, tüm iktisadi aktörlerin takip ettiği, tüketim, yatırım gibi kararlarında dikkate aldığı manşet enflasyondur. Ücret artışları başta olmak üzere maliyeti etkileyerek fiyatlar üzerinde baskı oluşturan da, manşet enflasyondur. Bu nedenle bu enflasyonun dinamiklerini anlamaya çalışmak doğru olanıdır.”
4 yıldır hedefin üzerinde
ENFLASYONUN bir süre olduğunu rekabet politikalarının, yatırım ortamı ve kalkınma başlıklarının oldukça önüne geçtiğini kaydeden Başaran Symes, şöyle devam etti: “Bunun nedeni gayet açık: Enflasyon yükseldi, düşürülmesi yönündeki politikalar başarıya ulaşmadı. 4 yıl boyunca hedef enflasyonların sürekli üzerinde seyretti. Hepimiz şunu biliyoruz, iş dünyası açısından enflasyon düşük ve tahmin edilebilir olduğu sürece zararsız bir değişkendir. Artan veya tahmin edilmesi mümkün olmayan bir enflasyon dinamiği ise rekabet gücünü sınırlar, daha yüksek bir enflasyona neden olur, sonuç olarak ülkenin ekonomik itibarını bozar.”
Merkez enflasyonu tek çözemez
KONFERANSTA Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Sumru Altuğ ile Cem Çakmaklı’nın gerçekleştirdiği ‘Türkiye ve Brezilya’da Beklentilerin Enflasyon Tahminine Etkisi’ başlıklı sunumun ardından İş Yatırım Başekonomisti Serhat Gürleyen moderatörlüğünde Data Monitör Yöneticisi Murat Üçer ve Hürriyet Daily News Yazarı Emre Delideveli’nin katıldığı bir panel düzenlendi. Üçer, Merkez Bankası’nın enflasyon ile mücadelede yalnız kaldığını belirterek, “2007’den bu yana ekonomide başarılı bir seyir izlenemedi. Biraz göle yoğurt mayalayan Nasreddin Hoca misali ‘ya tutarsa’ diyoruz. Merkez tek başına enflasyonla mücadele edemez” dedi.