ANKA
Oluşturulma Tarihi: Mart 08, 2009 12:44
Akbank Uluslararası Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Hülya Kefeli, Akbank’ın Avrupa Yatırım Bankası ile 100 milyon Euro tutarında yeni bir kredi anlaşması imzalayarak reel sektöre kullandırılmak amacıyla AYB’den temin ettiği fon miktarını 500 milyon Euro’ya ulaştırdığını söyledi.
Kefeli, “Zorlu piyasa koşulları göz önünde bulundurulduğunda, bu yeni
kredi Akbank’ın multilateral kuruluşlar ile güvene dayalı işbirliğinin bir sonucu. Bu kredi ile Türkiye ekonomisinde önemli yer tutan KOBİ’lerin gelişimine destek olacak daha uzun vadeli ve daha düşük maliyetli kredi sağlama olanağı yakalandı”dedi.
Kefeli, Türkiye’de mali sisteminin likiditesinin iyi durumda olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Genel olarak güvenin azaldığı bir ortamda, uluslar arası yatırımcılar açısından Türkiye’nin alınabilecek en iyi risklerden biri olduğunu düşünüyorum. Doğrusu şu kriz ortamında ve güvenin çok öne çıktığı günler içinde kredi verilebilecek Türkiye gibi sadece birkaç ülke var. Bankacılık sisteminin gücü açısından şimdi başta Kanada sayılıyor, bir de Türkiye ve birkaç ülkenin daha ismi geçiyor. Bankalarımızın mali yapıları güçlü. Kaldıraçları ise düşük. Sermaye yeterlilik oranları uluslararası normların üzerinde ve serbest özkaynak kısmı da yüksek. Temel fonlama tabanımız olan mevduat kaynağı da çok güçlü durumda. Mevduatın güçlü olması çok önemli, çünkü bu sayede dış piyasalara bağımlılığımız çok sınırlı kalıyor.”
“YABANCI BANKACILARIN TÜRKİYE’YE YÖNELİK TRAFİĞİ ARTTI”Uluslararası mali sistemle ilgili öngörülerde bulunan Kefeli, “Kriz dolayısıyla Türkiye’deki bankalarla yabancı bankalar arasındaki uluslararası
trafik azaldı mı?” şeklindeki soruya, "Türkiye’ye gelen yabancı bankacı sayısında önemli bir azalma olmadı. Önceki dönemlerde gelen giden trafik aynı yoğunlukta iken şimdi biz gitmiyoruz daha çok onlar geliyorlar. Türkiye’ye ve bankalara yönelik limitlerde önemli bir azalma yok. Bu Türk bankaları için bir fırsat, ancak maliyetlerin yüksekliği de bir vaka. Çünkü kreditör bankaların da problemleri var ve piyasalarda daha yüksek ratinge sahip olmasına karşın daha yüksek getiri sağlayan yatırım enstrümanları mevcut" yanıtını verdi.
“2009’DA YÜKSELEN PİYASALARIN 430 MİLYAR DOLAR GERİ ÖDEMESİ VAR”Dış piyasalardaki gelişmeleri yorumlayan Kefeli, 2009’un bu günlerinde uluslar arası piyasalarda re-finansman ihtiyacının oldukça yükseldiğini, bunun bir nedeninin de 2008 dördüncü çeyreğinde Rusya, Ukrayna, Kazakistan gibi ülkelerin hemen hemen hiç borçlanamamış olmaları olduğunu belirterek, “Şimdi buna bir de Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri eklendiler. Rakamlara baktığımız zaman 2009 yılında, Türkiye de dahil yükselen piyasalardan gelen tahvil ve bono geri ödeme tutarı faiz ve anapara olarak 430 milyar
dolar civarında hesaplanıyor. Dolayısıyla dünya piyasalarında borçlanma ve arz tarafında bir baskı söz konusu. Diğer taraftan borçlanma vadeleri kısaldı. Birkaç borçlanma ürünü dışında uzun vadede pek bir kaynak bulmak mümkün değil. Nitekim son yayınlanan BIS raporu dünya bankalarının kısa vadeli borçlanması, yerine daha uzun vadeli araçlara yönelmeleri gerektiğine işaret ediyor. Bu itibarla bizim AYB gibi kuruluşlardan sağladığımız uzun vadeli krediler bizim için son derece önemli” dedi.
“TÜRKİYE BANKALARI İYİ DURUMDA”Borç yapıları itibariye Orta ve Doğu Avrupa bankaların Türkiye’deki bankalarla kıyaslamasını yapan Hülya Kefeli’nin bu konudaki değerlendirmesi şöyle:
“Batı Avrupa ülkelerindeki bankalar bu bölgeye toplam 1.3 trilyon dolar kredi kullandırmış durumdalar.Avusturya bankaları nerdeyse ekonomik büyüklüklerinin yüzde 55’i büyüklüğündeki bir tutarı bu ülkelere kanalize ettiler. Türkiye hiç kuşku yok ki onlara göre çok farklı konumda. Bir kere oradaki bankaların çok fazla dış borçları var. Dış borcun çoğu kendi paraları üzerinden değil döviz cinsinden. Keza tüketici kredilerinin yüzde 30’ı döviz cinsinden.Buna mukabil Türk bankalarının dış borç bakiyesinin toplam fonlama içindeki payı oldukça düşük. Sermaye yapıları güçlü. Kaldıraçlar fazla değil. Kredi/mevduat rasyoları bu ülkelerin çok altında. Bireysel kredilerde de yabancı para borçlanması nerdeyse yok denecek kadar az. Orta Avrupa ülkelerinden bizi ayıran temel fark Türk mali sektörünün çok geniş bir piyasaya sahip olması. Türkiye’de 430 milyarın üzerindeki bir mali sektör büyüklüğünden söz ediyoruz. O coğrafyadaki ülkelerde 60 milyar dolar ile 100 milyar dolar arasında değişen pazar büyüklükleri var.”
“50-60 BANKALI SENDİKASYON DÖNEMİ BİTTİ”Son yıllarda Türkiye’deki bankalar tarafından fon yaratmada etkin olarak kullanılan sendikasyon kredileri hakkında bilgi veren Hülya Kefeli, Türkiye’de sendikasyonlar ve dış kaynakların bankaların toplam bilanço büyüklüğü içinde ufak bir yer tuttuğuna işaret ederek şu değerlendirmeyi yaptı:
"Sendikasyonlarla ilgili şunu söyleyebilirim ki, büyük bankaların geçen yıllarda yaptığı sendikasyon kredilerine çok sayıda yabancı banka katılıyordu. Nitekim bizim 2008 ve önceki dönemlerde 50-60 yabancı bankanın katılımıyla sendikasyonlarımız oldu. Belki bu dönemde 10-15 banka ile sendikasyonları tamamlayacağız. Dışarıdaki bankaların bir kısmı şimdi devletlerinden aldıkları fonlarla, desteklerle faaliyetlerini sürdürüyorlar ve karşılığında bu fonları kendi piyasalarına kullandırma yükümlülüğü ile karşı karşıyalar.Dolayısıyla devlet kaynağını kullandıkları için bu durum bizim gibi ülkelere daha az kaynak fon ayıracakları anlamına geliyor. Bu itibarla sendikasyon kredilerine katılımcı banka sayısı azalacaktır."
“2009’DA 11 MİLYAR DOLAR SENDİKASYON VAR”Bankaların toplam sendikasyon ve borç rakamları hakkında bilgi veren Hülya Kefeli, BDDK verileriyle Eylül 2008 sonu itibariyle bankaların yurtdışı borçlarının sendikasyon, tahvil, bono olarak toplam 60 milyar dolar olduğunu belirterek, 2008 dördüncü çeyreğinde vadesi gelen 14 milyar dolarlık kısmının yani yüzde 55’in yenilendiğini söyledi. Kefeli, "2009’da vadesi gelen bankaların toplam dış borcu ise 21 milyar dolar civarında. Sendikasyon ve seküritizasyon kredilerinin toplamı da 11 milyar dolar.2009’un bu günlerinde yenileme için dış piyasalara çıkan Türk bankaları bir anlamda hem piyasaların tepkisini hem maliyet düzeylerini test ediyorlar” dedi.