Güncelleme Tarihi:
Geçmişte vergi bilinci oluşturmak için ‘verginizi ödeyin; size yol, su, elektrik olarak dönecek’ denilirdi. Şimdi, ‘enayilerin’ ödediği vergiler herkese otoyol olarak dönüyor; bir takım ‘uyanıklar’ bunun bile geçiş ücretini ödemiyor, bu da affediliyor.
Vergi ve sigorta primlerinin uzun bir vadeye yayılarak epey çokça bir dilim halinde ödenebilmesi yönünde yeniden yapılandırılması, gecikme faizlerinin enflasyona endekslendirilmesi, idari para cezalarının ve ceza faizlerinin silinmesi, bildiğimiz af başka bir şey değil.
Bu vergi ve prim affına dair yasa teklifini getiren Ak Parti Milletvekili Hüseyin Şahin, kamunun 33.5 milyar TL’lik prim alacağından vazgeçileceğini, bu borcun ‘vatandaşın cebinde kalacağını’ anlatıyor. Vergi ve idari para cezalarında, kaçak geçilen köprü ve otoyol bedellerinde kamunun vazgeçtiği ve ‘vatandaşın cebinde kalan’ miktarı ise bilmiyoruz.
Şunu çok iyi biliyoruz ki; bir kısım ‘vatandaşın cebinde kalan’ bu kamusal mali yükümlülükler, yine bir kısım yurttaşlar tarafından ödenecek. Şuna şaşmamak olanaksız; Ak Parti iktidarı boyunca her iki-üç yılda bir getirdiği bu vergi ve prim afları ile yurttaşlarını ‘uyanıklar’ ve ‘enayiler’ olarak örtülü biçimde sınıflamayı ‘başardı’. Gelişmiş ülkelerde buna ‘ahlaki çöküntü’ deniliyor. Bunun şampiyonluğu da ülkemizde muhafazakar hükümete ait.
Bu af, hem yurttaşlar arasında böyle bir ahlaki çöküntü yaratıyor, hem de iş kesiminde haksız rekabete temel atıyor. Yılda kabaca 60 milyar dolar cari açık veren ülke, bunu başka ülkelerin tasarrufları ile finanse ediyor. Çoğu da gelir-geçer sıcak para ile. Doğrudan yatırım gibi kalıcı fonların miktarı son 5 yılda ortalama 9 milyar dolar. Yani açığın yüzde 15’i. ‘Doğrudan yatırım gelsin, sıcak paradan kurtulalım’ düşüncesiyle ülkeye yatırım yapabilecek yabancı yatırımcı ararken, iki yılda bir vergi ve sigorta prim affı ile bindiği dalı kesen başka bir ülke örneği bulunabilir mi?
Hele ki, ‘faizler düşsün yurtiçi yatırımcılar da yatırım yapsınlar’ diye Merkez Bankası’nın üzerine baskı kuran siyasetçiler bulunan bir ülkede?
Prim affı=Üç aylık Hazine borçlanması
‘Vatandaşın cebinde kalan’ diye anlatılan aslında devletin toplamaktan vazgeçtiği primler. Peki, bu primleri toplamış olsaydı devlet ne kadar borçlanmaktan vazgeçecekti? Yanıtı şurada; Hazine’nin Haziran-Ağustos için açıkladığı iç borçlanma programına göre, bu üç aylık dönemde yapılacak toplam borçlanma 34.5 milyar TL. Eğer devlet vergilerini ve primlerini topluyor olsaydı, ‘vatandaşın cebinde kalacak’ aflar yapmıyor olsaydı; Hazine’nin üç aylık sürede yapacağı borçlanmaya gerek olmayacaktı. Yani, Ankara’da faiz düşsün diye yeri göğü inleten politikacıların dilinden söyleyeyim; faizler düşecekti.
Hem faiz düşsün isteyip, hem geliri azaltan ve faizi yukarı iten mali aflar yapıyorsanız vergisini tam ve zamanında yatıran yurttaşların size şu soruyu sorma hakkı olur; faizleri neden yüksekte tutan sonuçlar yaratan mali af düzenlemesi yapıyorsunuz?
Başbakan Erdoğan, Cumartesi günü “her 1 puana ödediğimiz faiz yılda 2.5 milyar dolardır. Biz bunu ödemeye mecbur değiliz. Bunun bize getirisinin ne olduğunu düşünün. Bu olmadığı takdirde kaybının da ne olduğunu düşünün. Onun için bizim bu mücadeleyi birlikte vermemiz gerekiyor” diyordu.
Başbakan çok haklı. biz de hep beraber soralım; Meclis’e gelen teklif ile affedilmesi planlanan kamu alacaklarından sadece bir bölümü olan 33.5 milyar TL’lık prim vatandaşın cebinde değil de Hazine’nin cebinde olsaydı faiz kaç puan düşecekti?
12 yıllık iktidarı süresinde 7 kez vergi ve prim affı yapan bir hükümetin ‘faizi bütün kötülüklerin anası’ görmesi hiç de inandırıcı değil. Bunlar tahsil edilmiş olsaydı faiz nerede olacaktı hiç düşündünüz mü?