Güncelleme Tarihi:
Başbakan Bülent Ecevit, cuma günü hükümet programını Meclis'te okudu. Güvenoylaması bu hafta yapılacak. Gerek Sayın Ecevit'in verdiği mesajlar, gerekse hükümet programı, 1998'de çıkan Vergi Kanunu'nda değişiklikler yapılacağını gösteriyor.
Böyle bir ortamda vergi kanunlarında yapılan değişikliklerin Türk ekonomisinin ayaklarına nasıl pranga vurduğunu gözler önüne sermeyi düşündük. Belki değişiklik tasarıları hazırlanırken bunlar da dikkate alınır.
2000 YILI MART'I:
Önemli bir bölümü, 1.1.1999'dan itibaren yürürlüğe giren vergi yasa değişiklikleri, ulusal ekonomimiz ve kişiler üzerindeki olumsuz etkilerini daha yasalaşmadan göstermeye başladı, şimdilerde bu olumsuz etki daha da gelişti, şiddetlenerek daha gelişecek. Özellikle 1999 yılı gelirlerinin beyan edileceği 2000 yılı Mart ayından sonra milyonlarca insan, vergi suçlusu haline gelecek.
MALİ MİLAT SIKINTISI:
Yatırım, üretim ve istihdama en çok ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde, bu yasalarla yeni bir yatırım yapılması veya mevcut yatırıma ek sermaye konularak kapasitenin genişletilmesi mümkün değil. Çünkü yatırım sahibine bu paraları nereden bulduğu ve 30 Eylül 1998 tarihinde mevcut olup olmadığı sorulacak. Yatırımcının serveti müsait değilse, yatırım yaptığı için bir de cezalandırılacak. Ülkede yatırım yapmak, zaten kárlı bir iş değil. Rantiye olmak daha kárlı iken, yatırımcı bir de bu yolla engelleniyor. Makro açıdan bakınca bu durumun ulusal ekonomimizi olumsuz olarak etkileyeceği görülüyor. Daha az yatırım, daha az üretim, daha az istihdam, daha az kár ve tabii daha az vergi demek. Bu da daha az kalkınma hızı...
MATRAH FARKLARI ÇIKACAK:
1999'da yapılan işlemler nedeniyle 2000 yılı Mart ayından sonra, milyonlarca insan vergi suçlusu olacak. Üstelik bunlar sanıldığı gibi çok kazanan ve zengin kesimden değil. Çünkü onların mali müşavirleri var. Mali müşavirlik hizmeti alıyorlar. Kayıtları mali müşavir denetim ve tasdiğine tabi. Mali müşavirler de vergi kayıplarından mal varlıkları ile müteselsil sorumlu. Birkaç yıl sonra, yorum farklılıkları nedeniyle mükellefinde matrah farkı bulunmayan ve kendisine ödeme emri gönderilmeyen mali müşavir kalmayacak. Bu hizmeti alamayan, bilmeyen orta sınıf halk, ücretli ve emekliler, esnaf gibi sınıflar, aldıkları sattıkları ev, araba, açtıkları banka hesabı çocuklarına kurdukları iş gibi nedenlerle birer vergi suçlusu haline gelecek ve cezalandırılacaklar.
BİR FATURA YAKACAK:
Satmak üzere milyarlarca liralık mal satın alan bir tüccar, esnaf veya şirketin yöneticisi, bütün bu faturalar gerçek olsa ve milyarlarca lira vergi ödese bile, işyerine birisinin aldığı 50 milyon liralık kırtasiye veya temizlik malzemesi faturasının, satıcısı tarafından mevcut olmayan bir firma üzerinden kesilmesi nedeniyle 18 aydan 3 yıla kadar ağır hapis yatacak ve bu ceza paraya çevrilemeyecek.
KENDİ YARATTIKLARI CANAVAR:
Kanun daha çıkmadan tasarı halinde iken, 1997 yılı sonlarından beri Hürriyet'teki köşemizde bu sakıncaları önceden gördük ve sıraladık. Kamuoyu, başta Odalar Birliği ve Ekonomik Konsey olmak üzere, yasayı destekledi. Şimdi ortaya çıkardığı canavarla baş etmeye çalışıyor. Önce borsadaki olumsuz etki giderilmeye çalışıldı. Daha sonra da telif kazançları nedeniyle ortaya çıkan haksız durum gözler önüne serildi.
Ve vergi yasaları, kişilerin ve ulusal ekonominin ayaklarına vurulmuş bir prangadır. Çabalarız, çabalarız bir adım bile attırmaz.
Peki şimdi ne olacak? Kanunlar uygulanmazsa kanunsuzluk egemen olacak. Kanunlar uygulanırsa haksızlık ve zülum!
Bu ikilemden seçim yapmak çok zor.
Tek çıkış yolu, yeni vergi yasası!
Dışardaki servet zor gelir
Vergi kanunlarındaki değişikliğin ulusal ekonomiye ikinci önemli zararı, vatandaşların veya yurtdışında yaşayan Türklerin yurtdışı bankalarda duran para ve diğer şekildeki servetlerinin Türkiye'ye transferini önlemesi. Bu paralar Türkiye'ye gelirse, ya yatırıma dönüşecek ya bankalarda mevduat olarak kalıp ulusal ekonomiye yarayacak. Ya da talep şeklinde iç ticaretin gelişmesine, inşaat sektörünün gelişmesine yarayacak. Ama Türkiye'ye geldiği veya gönderildiği takdirde özellikle eş, ana, baba, evlat üzerine yatırıldığı anda vergiye tabi. Bu durum, başta inşaat setörü olmak üzere bütün sektörleri olumsuz olarak etkiliyor. Ayrıca ülkeye döviz girişini engellediği için ödemeler bilançosuna da etkisi olumsuz.
Gurbetçi dövizini yurda getirmez
Yurda kesin dönüş yapan işçinin parasını Türkiye'ye getirmesi de engelleniyor. Çünkü işçi, o zaman dar mükellef olma hakkını kaybediyor tam mükellef oluyor ve beyan vermeye vergi ödemeye mecbur kalıyor. O zaman kesin dönüş yapan işçinin kişisel menfaati yurtta eskiden mevcut parasını, yurtdışına transfer etmek. O zaman beyan ve vergiden kurtuluyor. Düşününüz, bir vergi yasası, bunları teşvik etmeli mi?