Abdülkadir Küşin: Bedelsiz hisselerin beyanı tartışması

Güncelleme Tarihi:

Abdülkadir Küşin: Bedelsiz hisselerin beyanı tartışması
Oluşturulma Tarihi: Aralık 05, 1999 00:00

Abdülkadir KUŞİN
Haberin Devamı

1998 yılında yapılan vergi değişiklikleri sırasında, Gelir Vergisi Kanunu'nun 94/6-b maddesi ile ‘‘kárın sermayeye eklenmesinin, kár dağıtımı sayılmayacağı’’ hükmü getirilmiş ve bu şekilde ‘‘sermayeye eklenen kárlar’’, kurum stopaj vergisi kapsamı dışına çıkartılmıştı.

Buradaki amaç, ‘‘enflasyonist ortamdaki sermaye artış ihtiyacını, kárların sermayeye eklenmesi suretiyle ve otofinansman yöntemiyle giderilmesini’’ teşvik etmektir. Bu husus, kanunun ‘‘gerekçe’’sinde açıklanmaktadır. Kárlar sermayeye eklendikten sonra tabii olarak, ortaklara bedelsiz hisse senedi olarak dağıtılacaktır.

Şimdi ileri sürülen bazı görüşlere göre, ‘‘ortaklara bedelsiz olarak dağıtılan bu hisse senetlerinin, ortaklar açısından menkul sermaye iradı olarak yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyanı gerekmektedir.’’

KÁR DAĞITIMI SAYILIR MI?

‘‘Kárın sermayeye eklenmesinin’’ ve bu sermayeyi temsil eden hisse senetlerinin ortaklara verilmesinin yasanın açık hükmü ile ‘‘kár dağıtımı sayılmayacağı’’, dolayısıyla kurum stopaj vergisi kapsamında olmadığı, ihtilafsızdır. Merak ettiğimiz husus, yasanın açık hükmü ile ‘‘kurum’’ açısından ‘‘kár dağıtımı sayılmayan’’ bu olay, ortaklar açısından neden ‘‘kár dağıtımı’’ kapsamında sayılacak ve menkul sermaye iradı olarak beyan edilecektir? Kanunun, kurum açısından ‘‘kár dağıtımı saymayan’’ bir vergisel olayı, ortaklar açısından ‘‘kár dağıtımı saydığını’’ düşünmek, her kanunda olması gereken ‘‘mantık ve ifade bütünlüğü ile terminolojinin’’ gelir vergisi kanunumuzda olmadığını söylemektir.

Kanun koyucunun amacı; sadece kurum stopajının istisna edileceği olsa idi, ‘‘kár dağıtımı sayılmaz’’ lafzı yerine, sadece stopaj istisnaları arasında sayılarak geçiştirilmesi gerekmez miydi? ‘‘Kár dağıtımı sayılmaz’’ lafzı gayet tabii olarak, şirket dışında da bazı hukuki sonuçlar doğuracaktır. Ortada ‘‘kár dağıtımı’’ yoksa, ‘‘menkul sermaye iradı’’ da olamayacaktır.

Olayı vergi yasası açısından inceledikten sonra, matematik ve finans teknikleri açısından da incelemek gerekir.

Kárın, sermayeye eklenmeyip ‘‘yedek’’lerde, öz sermaye içerisinde kalma durumu ile, sermayeye eklenerek bedelsiz hisse dağıtımı durumunda, şirketin özsermayesi, ‘‘değeri’’ aynı kalmaktadır; dolayısıyla ortağın hissesinin değeri de aynı kalmaktadır. Ortada, ortak açısından vergilenecek bir değer artışı sözkonusu değildir. Bir diğer açıdan ise, örneğin piyasa değeri onbin lira olan bir hisse senedine, bir adet ‘‘bedelsiz’’ verdiğinizde senet, borsa argosu ile ‘‘bölünmekte’’ ve piyasa değeri beşbin liraya düşmektedir. Ortak, dağıtılan ‘‘bedelsiz’’i satsa bile eline ‘‘dağıtımdan önceki’’ tutar geçmektedir. Buna benzer bir durum da, gayrimenkul ve iştirak hissesi satışlarından elde edilen kárların, sermayeye eklenmesi halinde ortaya çıkmaktadır. Bu durumda, sadece kurum stopajı alınmakta, kurumlar vergisi alınmamaktadır. Kanunun öngördüğü şart, kárın sermayeye eklenmesi ve ortaklara bedelsiz hisse senedi verilmesidir. Bu kanuni şart yerine getirildiğinde şirketin satış kárları kurumlar vergisi kapsamı dışında kalmakta fakat ortaklar aynı olay nedeniyle gelir vergisi kapsamı içinde olmaktadırlar.

TEMİZEL'İN BAKIŞI

İlgili maddenin meclisteki görüşmeleri sırasında Maliye Bakanı Temizel'in konuşması, her şeyi açıklamaktadır:

‘‘Kárın sermayeye ilavesi kár dağıtımı sayılmaz. Şimdi bununla kastedilen nedir? Elbette kár dağıtımı sayılmadığı zaman, tevkifat yapılmayacak, dolayısıyla beyanname verilmeyecek, beyan edilmeyecektir.’’ ‘‘Gayrimenkul ve iştirak hisseleri satışından doğan kazançların, yeniden değerleme fonlarının, maliyet artış fonlarının sermayeye ilave edilmesi halinde kár dağıtımı sayılmadığını, mevzuatımız açık olarak ifade etmektedir.’’ (TBMM Tutanakları, dönem 20, yıl 3, b 114)

Sayın Bakan Temizel'in bu açıklamaları üzerine de ‘‘TBMM iradesini kullanarak bu maddeyi, bu açıklamalar doğrultusunda’’ kabul etmiştir. Bir kanunun lafzında tereddüde düşüldüğü zaman ‘‘yorum’’dan önce başvurulacak kaynaklar, ‘‘gerekçe’’ ve ‘‘meclis görüşme tutanakları’’dır. Ve bu ilke, vergi kanununun da üzerinde bulunan ‘‘hukukun temel ilkeleri’’ arasındadır.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!