Güncelleme Tarihi:
EKONOMİ Bakanı Zafer Çağlayan’ın Avrupa Birliği (AB) ile Gümrük Birliği konusunda yaptığı sert çıkışın altında AB ülkeleriyle Türkiye’nin 1996’dan beri yaptığı gümrüksüz ticaretin Türkiye aleyhine kabaran faturası da bulunuyor.
1996’dan itibaren AB’ye tam üye olmadan ‘Gümrük Birliği’ anlaşmasını imzalayarak AB ülkeleriyle gümrüksüz ticaret yapmaya başlayan Türkiye’nin 1996-2012 arasında AB lehine verdiği ticaret açığı toplamı 210.2 milyar doları aştı. Türkiye 17 yıllık Gümrük Birliği sürecinde AB ülkelerine 608.1 milyardolarlık ihracat yapabilirken, AB ülkelerinden 818.4 milyar dolarlık ithalat yaptı. Uzmanlar ve iş dünyası Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliği’nin Türk sanayisi, turizmi ve dış ticareti için birçok faydası olduğunu ancak bunlara rağmen Avrupa ile dış ticaret açığının bir türlü kapanamadığını belirterek, AB’nin ticaretin gelişmesi için birçok engeli hâlâ kaldırmadığını belirtiyor.
ÜÇÜNCÜ ÜLKELER SORUNU
Gümrük Birliği anlaşmasının Türkiye’ye en çok zarar veren bir başka etkisi de AB’nin üçüncü ülkelerle yaptığı ticaret anlaşmalarına Türkiye’nin ‘söz sahibi olamadan uymak’ zorunda kalması. Bu ülkeler AB sayesinde Türkiye’yi gümrüksüz ihracat yapabilir hale gelirken, Türkiye’ye gümrük vergileri uygulamaya devam edebiliyorlar.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın Gümrük Birliği üzerine yaptığı açıklamaların ihracatçıların hislerine tercüman olduğunu belirterek, “Biz, ihracatçılar olarak bu konuyu yıllardır dile getiriyoruz. Bu yüzden Sayın Bakanımızın açıklamalarını destekliyoruz” dedi.
Gümrük Birliği, Türkiye’yi ithalat cennetine dönüştürdü
GÜMRÜK Birliği anlaşmasının, AB’nin üçüncü ülkelerle imzaladığı Serbest Ticaret Anlaşmaları nedeniyle Türkiye’nin aleyhine işlediğini belirten Büyükekşi, şunları söyledi: “Biz ihracatçılar olarak, Sayın Ekonomi Bakanımız Zafer Çağlayan’ın Gümrük Birliği konusunda dile getirdiği sıkıntıları yıllardır yoğun bir şekilde yaşıyoruz. Haksız rekabete neden olan ve Türkiye’nin ithalatını körükleyen bu durum nedeniyle, yerli sanayimiz güç durumda kalırken, Türkiye adeta bir ithalat cennetine dönüşüyor. Cari açığımız artarken, dış ticaret açığımız yüksek seviyelere ulaşıyor. Haksız rekabete neden olan bu durum, ülkemizin ekonomik kırılganlığını arttırıyor. Buradaki en büyük problem, Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne AB üyesi olmadan giren tek ülke olmasından kaynaklanıyor. Bu yüzden Türkiye, AB’nin, üye olmayan ülkelerle imzaladığı tüm STA’ları, herhangi bir müzakere sürecine girmeden kabul etmek durumunda kalıyor. 1 Ocak 1996’dan yürürlüğe giren Gümrük Birliği’ne başlarken yapılan yanlışı şimdi düzeltmemiz gerekiyor.”
Güney Afrika, Cezayir ve Güney Kore gibi ülkeler ile yapılan dış ticarette durumun iyice Türkiye’nin aleyhine döndüğünü anlatan Büyükekşi, “AB tek taraflı taviz tanıdığı Afrika, Karayip ve Pasifik ülkeleri gibi ülkelerle STA imzalayarak durumu dengelerken, Türkiye ise bu ülkelerle eş zamanlı olarak anlaşma imzalayamıyor. Daha doğrusu bu ülkeler Türkiye ile ticeretlerinde büyük bir avantaj sağladıkları için, Türkiye ile STA imzalamaya yanaşmıyorlar. Yani Türkiye, AB’nin sahip olduğu avantajlardan yararlanamadığı gibi, AB’nin Gümrük Tarife Sistemi rejimine uyum nedeniyle, bu ülkelere tek taraflı taviz vermek zorunda kalıyor” diye konuştu.
AB yüzünden Çin’e gümrük koyamıyoruz
TİM’in yaptığı bir araştırmayı örnek gösteren Mehmet Büyükekşi, bir diğer sıkıntının da AB ile Ortak Gümrük Tarifesi (OGT) uygulaması olduğunu belirterek şunları söyledi: “OGT uygulaması yüzünden büyük dış ticaret açığı veriyoruz. Örneğin Çin’den ithalatımız hızla artıyor. Çin bizim ihracatımıza yüzde 30-40 vergi uygularken biz Çin’den ithalatımızda AB’nin belirlediği yüzde 3-4 vergiyi uygulamak zorunda kalıyoruz. Yşadığımız bir başka sorun da vize konusu. Türkiye’nin ihraç ettiği mallar ve hizmetler AB’de rahat bir şekilde dolaşırken, bu malı ihraç eden girişimcimiz, bu malı üreten mühendisimiz, servisini verecek olan teknisyenimiz vize yüzünden AB’ye girmekte büyük sıkıntı çekiyor. Ülkemiz mallarına uygulanan kotalar da diğer önemli bir problem. Bu sorunun çözülmesi için gerekli tüm opsiyonların masaya yatırılmasını ve Türkiye’nin yıllardır uğradığı haksızlıkların giderilmesini sağlayacak önlemlerin alınmasını talep ediyoruz.”