94’te ne olmuştu?

Güncelleme Tarihi:

94’te ne olmuştu
Oluşturulma Tarihi: Nisan 08, 2014 01:07

MERKEZ Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın dün Kayseri’de yaptığı konuşmanın en çarpıcı bölümü, ısrarla faizi düşük tutmanın bedelinin ağır olduğunu 1994 krizinden örnekle anlatmasıydı.

Haberin Devamı

Başçı’nın işaret ettiği 1994 deneyimi, faizleri yapay biçimde aşağı bastırma çabasının nasıl ağır bedeller ödettiğinin iyi bir örneğidir. O dönemde Merkez Bankası’nda bunların yakından tanığı olan biri olarak olanları özetliyorum.
Hazine, 1993 yılında borçlanma ihalelerinde giderek daha az borçlanıyor, ihale faizlerini daha düşük bir yerden kesmeye başlıyordu. Hazine’den sorumlu bakan Tansu Çiller, piyasada likidite bırakarak genel faizlerin aşağı çekilebileceğini düşünüyordu. Az borçlanma Hazine’nin bütçe gelir gider dengesi ile değil, Merkez Bankası’ndan kullandığı avansla oluyordu. Hazine’nin piyasada bıraktığı likidite, Merkez Bankası tarafından çekiliyordu. Ancak, Merkez Bankası’nın ne elindeki kâğıt miktarı, ne de döviz varlıkları bu kadar likidite ile başa çıkmaya yeterli değildi. Dönemin Merkez Bankası Başkanı Rüşdü Saracoğlu ise bir rapor hazırlayıp Başbakan Süleyman Demirel’e giderek, Hazine ihalelerinde az satışla faizlerin düşürülemeyeceğini, döviz kuru üzerinde baskı olacağını anlattı.
1992-1993 arasında Hazine ihalelerinde gelen tekliflerin kabaca yüzde 80’i karşılanırken, 1993 yılbaşından itibaren Çiller yeni bir stratejiye geçmiş; teklif karşılama oranı 20 puan aşağı çekilmişti. Yani bütçe imkânları ve açığı değişmemiş olan Hazine, borçlanmada daha az satış yapılıp, piyasayı daha düşük faize razı etmeye çalışıyordu. Ancak Tansu Çiller 25 Haziran 1993’de Başbakan olunca, bu eğilim hızlandı. Daha düşük faiz dikte etme oyunu bu defa ihale iptallerine dönüştü; madem Hazine’nin istediği yerde olmuyordu, kimseye de satılmıyordu. Kasım ayında 5 ihalenin 2’si, Aralık ayında da 4 ihalenin 2’si iptal ediliyordu. Kasım ayından sonra iş değişti; bu defa elinde bol likidite bulunan bankalar dövize yönelmeye başladılar.
İşin daha dramatik tarafı; kur patlamasın diye piyasadaki bol likiditeyi çeken Merkez Bankası, Hazine’nin bu faiz inadını bırakmasını isterken, Çiller, Merkez Bankası’na Başbakanlık Müsteşarı imzalı bir yazı yolluyordu; Açık piyasa işlemleri yapmayın! Yani likiditeyi çekmeyin.

Ocak 1994’de yüzde 13.5, sonra Nisan ayında da yüzde 100’lük bir kur zıplamasıyla bir devalüasyon yaşanıyordu. Faiz kaprisi yapan Çiller’in Hazinesi, bu defa tahvil ve bono satışı yapabilmek için alıcı bulamıyordu. Ocak-Nisan arası dönemde yapılan 20 Hazine ihalesinin 6’sı teklif gelmediği için iptal ediliyordu.
Çiller’in atadığı Merkez Bankası Başkanı olan Bülent Gültekin de istifa ediyordu.

5 Nisan kararları sonrasında, Hazine bunu kırabilmek için 3 aylık halka arz yaparak yüzde 400 şok faiz teklif etmek zorunda kaldı. Başbakan Tansu Çiller, yüzde 80-85 seviyesindeki faizi 3-5 puan aşağı bastırmak isterken, yüzde 300-400 faize razı gelmek zorunda kalmıştı. Geride de üç banka batmıştı. Kemer sıkma önlemleri ile yürürlüğe konulan kararlar ile krizin bir bölüm bedeli ‘Net Aktif Vergisi’ ile şirketlere fatura edildi. Faizler Haziran sonuna kadar yüzde 300’de seyrederken, aradaki çok arızi dönemler dışında 1999’a kadar yüzde 100’ün altına inmedi.
Çiller, ekonomi profesörü olarak geldiği siyasette en büyük ekonomi dersini alırken, Türkiye’ye de ağır bir bedel ödetiyordu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!