Güncelleme Tarihi:
KILIC GmbH’nın faaliyet alanı nedir? Neler üretiyorsunuz?
* Şirketimiz sanayi ve inşaat malzemeleri sektöründe faaliyet gösteriyor. İnşaat malzemeleri derken kapı kolu ve kilitlerini kastediyorum. Ürünlerimizin yüzde 35’ini Ukrayna, Rusya, Avrupa ülkeleri, ABD ve Hindistan’a ihraç ediyoruz; geri kalanını Almanya’da satıyoruz. Televizyon çerçeveleri de yapıyoruz. Bunları ağırlıklı olarak Türkiye, Fransa ve Almanya’da pazarlıyoruz. Firmamızda 35 eleman çalışıyor. Ayrıca gençlere meslek eğitimi imkanı da sunuyoruz.
Kilit sektöründe Almanlar ağırlıkta. Siz bu sektöre nasıl adım attınız?
* 1988 yılında eski adı Ackermann olan bu firmada çalışmaya başladım. Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesinin ardından, 1994 yılında patronum Doğu Almanya tarafında kendine yeni bir iş kurdu ve buradaki firmayı satışa çıkardı. Ben de aldım. Firmayı aldığımda 27 yaşındaydım. Şirketin geçmişi 1954 yılına dayanıyor. Mesela bizim patentli ürünlerimiz var, 1954’den beri aynı kapı kolunu üretiyoruz.
Devralınca firmanın ismini değiştirmişsiniz! Piyasanın sizi kabulü zor olmadı mı?
* Evet, firmayı alır almaz ismini değiştirdim ama bu bir hataydı. Galiba Almanca ismi kalsa daha iyi olurdu. Uzun bir süre reklamlarda KILIC GmbH’nın Ackermann’ın devamı olduğunu belirttik. Ama şimdi bunu belirtmeye gerek duymuyoruz. Kendimiz de artık bir marka olduk.
Firmayı satın aldıktan sonra nereden nereye getirdiniz?
* Ackermann lokal bir firmaydı ve 5 müşterisi vardı. Cirosu yıllık 250 bin euroydu. O zaman en uzaktaki müşteri 100 kilometre mesafedeydi. Bugün ise 3 bin metrekare. Yıllık ciromuz 15 milyon euro civarında. Müşteri sayımız 3 bine yükselmiş durumda. Almanya’nın her tarafında, tüm Avrupa ülkelerinde müşterilerimiz var, dünyaya dağıldık.
Almanya’ya kaç yaşında geldiniz?
* 10 yaşındaydım. Azeri kökenliyim, 7 yaşıma kadar Kars Arpaçay’da yaşadım. Sonra annemle birlikte İstanbul’a taşındık. O dönemde babam Almanya’daydı. İstanbul’a taşınmamızın nedeni 1978-79 yıllarında siyasi olayların artmasıydı. Kars’tan birçok aile büyük şehirlere taşınmıştı, o dönem. 1981 yılında annemle beraber Almanya’ya geldim. İstanbul’da yaşadığımız üç yılda amcamlardan gizli, simit satardım. Simit satan bir komşumuz vardı ona heveslenirdim.
Ticarete ilginiz simit satmakla başlamış diyebilir miyiz?
* Benim ticarete açılmam, o sokaklarda simit satmakla başladı. Esasen girişimci ruhun babamdan kaynaklandığını söyleyebilirim. Babam Kars’ta marangozluk yaparmış. Almanya’ya gezmek için gitmiş, sonra Almanya’dan getirdiği halıları Türkiye’de satmış. Şimdi tersi ama 1970’li yıllarda Almanya’dan Türkiye’ye halı götürürlermiş. Bir dönem giyim eşyası satmış babam, seyahat bürosu işletmiş, gastronomi sektöründe işler yapmış. Yani girişimcilik genlerimde var.
Almanya’ya gelince uyum konusunda zorlandınız mı?
* Hayır kesinlikle uyum sorunu yaşamadım. Gelir gelmez Almanya’ya hayran oldum. Ben İstanbul’da Kadıköy Hasanpaşa’da yaşadım. Yağmur yağınca her yer çamur olurdu. Almanya ise tertemizdi, her yerde arabalar vardı. Almanya’da o zamanlar bulmakta zorlandığım tek şey ayrandı. O yüzden büyüyünce ayran satmaya karar vermiştim. Ama ben büyüyünceye kadar Türkler ayran üretip satmaya başladı. Almancayı sokakta misket oynayarak, top oynayarak öğrendim. Almanya güzel ülke burayı seviyorum. Burada makine tesisatçısı olarak meslek eğitimi yaptım.
İlerisi için planlarınız var mı?
* Şirket için bir planım yok. Zaten her şey rayında yürüyor. Her yıl düzenli büyüyor. Şu anda üretim yerimiz üç parça halinde, olursa bunları tek bir çatı altında toplayacağım. Bana gelince, emekli olunca İzmir Çeşme’de yaşamak isterim. Alaçatı hayranıyım. Fırsat buldukça oraya gidiyorum.
VATANSIZ KALMIŞ İNSANLAR, ATATÜRK’Ü ÇOK SEVER
Sosyal sorumluluk çerçevesinde yaptığınız işler var mı?
* Yaşadığım kentteki spor kulüplerine ve çeşitli derneklere elimden geldiğince maddi yardımda bulunurum. Firmamızı ziyarete zaman zaman okullar gelir. Türk çocuklarının Atatürk’ü tanımadıklarını gördüm. Bu yüzden Atatürk’ün meclis konuşmalarını kitap haline getirttim. Kitapları ücretsiz olarak Türklere dağıtıyorum, derneklere, kahvehanelere bırakıyorum. Elimde bu kitaptan bol miktarda var. Ayrıca Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi’nde (CDU) siyasi faaliyetlerde bulunuyorum
Atatürk hayranlığınız nereden geliyor?
* Göçmen olup da Atatürk’ü sevmeyen olabilir mi? Kafkas ve Balkan göçmenleri vatansız kalmış insanlar. Dedelerimiz vatansız yaşamışlar. Cumhuriyet kuruluyor ve Anadolu’ya sığınıyorlar. Cumhuriyeti kuran Atatürk. İnanın bunları konuşurken bile tüylerim diken diken oluyor. Dedem, ninem, Çarlık Rusyası’nda yaşananları, vatansızlığın ne olduğunu anlatırlardı. Bu yüzden Kafkas ve Balkan göçmenleri Atatürk’ü çok severler. Atatürk bir devlet kurmuş ve bu devlete sığınmışlar.
Atatürk’ün maskını da yapmışsınız!
* Meslek eğitimi yıllarında eğelerle kalıp yapmaya çalışıyordum. O zamanlar Atatürk’ün bir maskını yapmaya çalıştım ama benzetemedim. Fakat sonra 1991 yılında Türkiye’deyken tesadüfen Milliyet gazetesinin verdiği plastikten mask elime geçti. Gazete o maskı okurlarına dağıtıyordu. Onu şablon olarak kullanarak yaptığım demirden bir kalıpla alüminyum masklar ürettim. Bunları isteyenlere ücretsiz dağıtıyorum.
Tuğrabey’in bindiği yeni atının rengi siyah ama
onun da adını Kırat koymuş (üstte sağda).
KARS’TAN BURAYA AT GETİRMEK İSTİYORUM
Hobileriniz, uğraşılarınız var mı?
* Kırat adında bir atım var çiftlikte. Eski atımızın adı da Kırat’tı. Ata binmeyi seviyorum. İlerde mümkün olursa Kars’tan buraya at getirmek istiyorum. Bizim oranın atları güzeldir. Ayrıca bisiklet sürüyorum. Bir keresinde Ren Nehri kenarından, Heilegenhaus’dan Bonn’a kadar gidip geldim. İşyerinde fırsat buldukça bilardo oynuyorum. Bunların dışında hafta sonları hobi bahçemde yetiştirdiğim sebzelerle uğraşıyorum. Çocukluğumdan beri şiiri severim. Hatta amatörce yazdığım şiirleri kitap haline getirdim.