Oluşturulma Tarihi: Aralık 09, 2016 10:30
Saim Aygün 37 yıl önce okumak için Berlin’e geldi. Önce dayısının lokantasında çalıştı, sonra kardeşleriyle birlikte ‘Hasır’ adıyla kendi restoranını açtı. “Hayatta ne yapacaksan, en iyisini yapacaksın” ilkesiyle ticarete başladıklarını belirten Saim Aygün, Hasır’ların sayısının 18’e, kendilerine ait Titanic otellerinin sayısının da 13’e ulaştığını anlattı.
BERLİN’de Türk mutfağının seçkin temsilcilerinden biri de Hasır... Ama Hasır bir restoran değil, restoranlar zinciri... Bu şehirde Türk mutfağını temsil eden başarılı başka restoranlar da var hiç kuşkusuz. Ancak Hasır Restoranlar hem 30 yıldır marka kalitesini korudu, hem de sayıları arttı. Berlin’de sayıları 18’ye ulaşan Hasır restoranlar, Aygün kardeşlerin ticarete atıldıklarında ilk kurdukları işletme.
Restoranla başlayan ticari serüven uluslararası boyuta ulaştı. Berlin’de Türk ve İtalyan mutfağının yanı sıra biftek restoranları da var. Tarihi Olimpiyat Stadı’nda VIP servisi yapıyorlar. Berlin, İstanbul, Antalya, Giresun ve Bodrum’da 11’i beş yıldızlı 13 otelleri var. Restoran ve otellere inşaat ve emlak şirketlerini de katınca binlerce insana istihdam sağlayan Aygün kardeşler, hayata sıfırdan başlamış.
BABASINI HİÇ GÖRMEDİ
Aygün’ler altı erkek kardeş. Babaları Hüseyin Aygün’ü çok küçük yaşta kaybedince yetim büyümüşler. En büyükleri Naim Aygün. Ardından sırayla Mehmet, Muzaffer, Saim, Temel ve Ahmet Hüseyin Aygün geliyor. Ahmet en küçükleri... Ahmet henüz annesinin karnındayken babasız kalmış. Doğunca, ölen babasının da adını vermişler... Ahmet Hüseyin olmuş adı.
Ortanca kardeş Saim Aygün, uluslararası alanda tanınan birer marka olan Hasır ve Titanic’in nasıl doğduğunu, nasıl başarıya ulaştıklarını anlattı.
BERLİN’DEKİ İLK GÜN
Saim Aygün’e ticaret serüvenini sorduğumda, “Önce kendi serüvenimizi de anlatalım” diye girdi lafa. Ve Berlin’e geldiği günü anlattı. Kentte yaşadığı şaşkınlığı da... “Berlin’e 37 yıl önce okumak için geldiğimde havaalanında ilk şoku yaşadım. Havaalanından dışarıya çıktığımda önümde dizili bir sürü taksi vardı. Hepsi de istisnasız Mercedes’ti. Tabi Türkiye’de o dönemde çok lüks olan ve sadece zenginlerin bindiği arabanın taksi olması beni çok şaşırtmıştı. Türkiye’den Berlin’e okuyalım diye geldik.”
DÖNERE NEDEN CACIK!“Dayımızın lokantasında çalıştık. Daha sonra kendi lokantamızı açtık. Döner de satıyorduk. Dönerin takılacağı makine, kesecek bıçak, içine konacak pidesi ve bu pideyi ısıtacak tost makinesinin olmadığı ülkede döner satmak kolay değildi. Tüm bu gerekli araçları Türkiye’den getirdik. Almanlar eti çok kuru bulunca döneri bu kez cacıkla birlikte satmaya başladık. Almanya’da dönerin sosla satılmasının nedeni döneri kuru bulmalarından kaynaklanıyor. Lokantamızda hem döneri, hem de yemeklerimizi Türkler ve Almanlar büyük beğeniyle yedi. Biz de ikinci, üçüncü ve dördüncü derken 18’inci şubemizi açtık. İtalyan mutfağını temsil eden restoranlarımız ve Beef Grill Clubleri de hayata geçirdik. Burada kentin en iyi bifteğini sunuyoruz. Lokantacılık yaptığımız sıralarda paralel olarak İstanbul’da ilk oteli açtık. 1990’lı yılların ikinci yarısında İstanbul’da başlayan otel işletmeciliğimiz bugün Bodrum, Antalya, Giresun ve Berlin’e uzandı. Türkiye’deki turizm geliştikçe biz de İstanbul’daki otel sayımızı artırdık. Antalya’da iki, Bodrum’da bir, Berlin’de üç ve Giresun’da bir tane var. İstanbul’da da altı otelimiz var...”
İKİSİ DE KOLAY OLMADI“Yıllardır her gün uzun saatler çalışıyoruz. Çalışmak da lazım. Aygün kardeşler olarak ‘Hayatta ne yapacaksan en iyisini yapacaksın’ şiarı ile ticarete başladık. Bizim varsa bir başarımız çok çalışmak, en iyisini yapmak, kardeşler arasında dayanışmayı, saygıyı, birlik ve beraberliği sağlamaktan kaynaklanıyor. Herbirimiz üzerimize aldığımız sorumluluğu diğer beş kardeşe karşı duyulan saygı ve sevgiyle yerine getirdi. Amacımız en iyi markayı yaratmaktı. Hasır ve Titanic markaları kolay yaratılmadı. Ama işin yanında aileme ve spora da çok zaman ayırırım. Kızlarım ve eşimle gezmeyi
seviyorum.”
ÜÇ KIZIM VE EŞİMLE DÜNYAYI GEZİYORUZ“UZUN yıllar yoğun çalışma temposu nedeniyle eşimi ve çocuklarımı ihmal ettim. Ancak son yıllarda geçmişin acısını çıkarıyoruz. Kızlarım büyüdü tabi. Şimdi beşimiz ülkeleri keşfediyoruz. Türkiye’yi dolaşıyoruz. Şunu herkes bilmeli ki başarının kaynağı aileden geliyor. Evinizde huzurluysanız işyerinizde de mutluluk sizi bırakmaz. Kızlarımın eğitimi çok önemli. Onlarda da bu sorumluluk var. Büyük kızım İngiltere’de okudu. Diğer iki kızım da eğitimlerini sürdürüyor. Onlarla gezmekten müthiş haz alıyorum.”
GURUR DUYUYORUMÜç kızı ve eşiyle birlikte İtalya, Fransa, İngiltere başta olmak üzere bir çok Avrupa ülkesini ziyaret eden
Saim Aygün, hayatında gurur duyduğu anlardan birini de kızının İngiltere’deki mezuniyet töreninde hazır bulunmak olduğunu söyledi.
BU ÜÇ ŞEYDEN VAZGEÇEMEMKARADENİZLİ olmanın verdiği özellik olsa gerek Saim Aygün yüzmede çok iddialı. Ancak son yıllarda yeni alışkanlıklar da edindiğini söylüyor. Ormanda yürümek ve boks antrenmanı yapmak gibi... “Eskiden beri yüzerim. Son yıllarda evin yakınındaki ormana girer yürürüm. Bu yürüyüş artık alışkanlık oldu. Yeme ve içme gibi. Güne yürümeden başlamıyorum. Müthiş enerji alıyorum. Yürümediğim zaman eksiklik hissediyorum. Ayrıca boks antrenmanları yapıyorum. Haftada beş kez kum torbasına yumruk sallarım. Özel hocayla antrenman yapıyorum...”