Güncelleme Tarihi:
Netlog Türkiye’nin lojistik sektöründe faaliyet gösteriyor. 2004 yılında Şahap Çak ve oğlu Gökalp Çak tarafından kurulan, Ülker ile ortaklıkla büyüyen, ardından da Abraaj’a hisselerinin bir bölümünü satan Netlog, yurtdışında aldığı şirketlerle uluslararası bir oyuncu oldu. Netlog ailesine katılan Bleckmann 170 dünya markasıyla çalışıyor. Netlog Lojistik Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Gökalp Çak, Türkiye’den 1, yurtdışından 7 şirketi satın almak için masaya oturacaklarını söylüyor.
KAMYONCU OLMAYACAĞIM DEDİM
Öncelikle nasıl bir ailede büyüdünüz? Nasıl bir eğitim aldınız?
- Selanik kökenliyiz. Dedem de babam da eğitime çok inanan insanlar. Rahmetli dedem o dönemin şartlarında babamı ve amcalarımı İstanbul’da Saint Benoit’ya gönderiyor yatılı okula. Ondan sonra da İstanbul’a taşınıyorlar. 1954’ten beri Yeşilköy’de oturuyoruz. Babam daha sonra İsviçre’de yatılı okuyor. Ben de ilk defa yaz okuluna 7 yaşında İsviçre’ye gittim. Sonrasında da İsviçre’de okudum. Doğru dürüst İngilizce bilmeden gitmiştim. Başlarda çok zorlandım. Üniversiteyi de Amerika’da okudum. Babam ‘yeni dünyayı öğreneceksin’ demişti. Eğitim ve yeni gelişmeleri takip etmek ailemiz için hep önemli olmuştur.
Siz iş hayatına yurtdışında atılmışsınız. Babanızın nakliye işini geliştirdiği dönemde, “oğlum gel yanıma” demedi mi?
- Ben babama, ‘ben senin gibi kamyoncu olmayacağım’ demiştim. Hedefim finansçı olmaktı. Merrill Lynch’e girdim. Hayatımdaki en kötü işti. Saat beş buçukta gidiyorduk işe. Orada Wall Street Journal’ın özetini yapıyordum yöneticime. Üç ay dayandım. Daha sonra 21 yaşında kendi tekstil şirketimi kurdum. 360 butiğe mal satmıştım ama sermayem yoktu. Babam da para vermedi. İş battı.
İlk 2 deneyim de kötü olmuş. Ama iş hata yaparak öğrenilir!
- Aynen. Babam da o dönemde ‘Kamyonculuğa geri gel, ben sana iş bulurum’ dedi. Boston’da Logan Airport’ta bir tane depo vardı. Orada önce geceleri depoda vardiya şefi olarak başladım. Kanada’dan TIR’larla ıstakozlar gelirdi kutularda. Biz onları uçaklara yüklenecek şekilde paletliyorduk. 3 yıl sürdü bu iş böyle. Daha sonra babam, ‘Tamam Amerika’yı öğrendin, gel şimdi Avrupa’ya’ dedi. O zaman aile şirketimiz Gökbora ile Fransa’ya çok ciddi iş yapıyoruz. Paris’e gideceğim sanıyorum. Gitmeme kısa bir süre kaldı anlaşıldı ki babamın bana Paris’in biraz dışı olarak anlattığı yer Lille’miş. Orada da 1.5 yıl kaldım.
Türkiye’ye dönüşe nasıl karar verdiniz? Babanız mı çağırdı?
- 2004 yılında babam ve amcalarım yolları ayırınca döndüm. Ve baba-oğul bu şirketi kurduk. Benim en büyük şansım babamdı. Çünkü tamamıyla tipik bir babanın dışında çok vizyoner, olaylara çok farklı bakan bir yapısı vardır. Biz iyi ortak olduk.
Amcalarla ortak olunan bir şirketten sonra baba-oğlu ortak şirkette neydi farklı olan? Yine aynı sektörde kaldınız ama farklılık yakaladınız...
- Ben babama birlikte daha iyi yapacağımıza inandığımı söylerken, “Yeni şirket benim çocuğum olmayacak. Gökbora benim büyük abimdi. Yani babamın doğum günü partisi olacak da babam gelecek. Öyle bir şey yoktu. Mezuniyetlerime geldiğine şükrediyordum. Ben evladiyelik şirket yaratmak istemiyorum, değer yaratacak şirket yaratmak istiyorum” dedim. Babam da, ‘bu kez sen bana değil ben sana çalışıyorum’ dedi, ve çok iyi ortak olduk. Netlog adım adım büyüdü, hep yenilikçi olduk.
2004’TE ŞİRKETİ KURDUK
Netlog ilk işini Ülker’le yapıyor. Hatta Murat Ülker şirkete ortak oluyor. Bu nasıl oldu?
- 2004’te şirketi kurmuştuk. Tabii ben bu dönemde hep Avrupalılara oynuyorum. Almanya’ya gidip geliyorum. Hamburg’dan araba kiralıyorum bütün Almanya’yı dolaşıyorum. Çok geç olunca otoparkta yatıyoruz, otele para vermeyelim diye. Zoru görmeden geldiğin yerin de kıymetini bilemiyorsun. Murat Ülker’le bizi Birol Altınkılıç tanıştırdı. Ülker çok hızlı büyüyordu. Lojistiğini değiştirmek zorundaydı. Murat Ülker bize ortak oldu. Kendisine büyük saygım var, hala çalışmaya devam ediyoruz. Kendisi 2009’da ortaklıktan çıktı. 2009’da hisseleri alındıktan sonra şirket şekil değiştirdi. 2009’da Ülker bizden ayrıldığında bizim toplam ciromuzun yüzde 85-90’ı Ülker’di. 2009 sonrası Ülker büyümeye devam etti bizle ama biz şirketi üçe katladık. Ülker’in bu sefer ciro içindeki payı yüzde 35’lere düştü.
İşleri nasıl büyüttünüz Ülker’le yollar ayrıldıktan sonra?
- Babam da ben de gölde köpekbalığının büyümeyeceğini biliyorduk. Bizim açık denizlere açılmamız gerekiyordu. Türkiye’de oturarak bunu yapamazdık. Ben Ülker’le yola çıkmadan önce de her hafta en az 20 yabancı şirketi arıyordum. Bunlardan biri de TNT Fashion’dı. Türkiye’ye haftada 25-30 TIR arası tekstil parseli yapıyorlardı. Ben onları birlikte iş yapmaya ikna edememiştim. Ama 2014 yılına geldiğimizde Netlog büyümüştü. Belçika’da iş yaptığımız 2 ortak TNT Fashion’un iyi durumda olmadığını söyledi. Biz TNT Fashion’u aldık. Bir anda güzel marjları olan ve dünyanın en büyük tekstil şirketlerinin tüm Avrupa’da lojistiğini yürüten bir şirketimiz oldu. Sonra Belçika’da ortak olduğumuz diğer şirketle bunu Bleckmann çatısı altında birleştirdik. Bleckmann aslında dünyanın en eski lojistik şirketlerinden biri. 1862’de kurulmuş. TNT satın alınca adını TNT Fashion yapmışlar. Biz TNT Fashion’u aldıktan sonra iki ay içinde yeniden Bleckmann haline getirdik. Yine geçtiğimiz aylarda da Bleckmann’e bir tur daha yatırım yaptık. Ve şirketin şu anda yüzde 100’e yakını Netlog’un oldu.
Bleckmann’ın ne kadarlık bir büyüklüğü oldu?
- Bleckmann’in bu yılki cirosu 320 milyon Euro’yu geçecek. 4 bin çalışanı var. Üç yıl içinde hedefi 600 milyon Euro ciro. Bleckmann’in bütün dünyanın tanınmış markalarından 170 müşterisi var. Marka olmayan hiçbir müşterisi yok. Avrupa’daki depolarımızdan tüm Avrupa’daki 29 ülkeye mal gönderiyoruz. Yarım milyon metrekarenin üstünde 28 kapalı depomuz var.
Netlog’un ortaklık yapısında değişimler oldu. Babanıza dediğinizi yaptınız. Şirketin hisselerinin bir bölümü de satıldı…
- Evet. Netlog hisselerinin bir bölümünü 2017 yılında Abraaj’a sattık. Abraaj’a satarken babam hiç niyetli değildi. Babama, “Bizim bu şirketi kurumsallaştırmamız lazım. Ama yüzde yüz sahibi sen ve benken kurumsallaşamayız “demiştim. Ben bugün her yaptığımız yatırımda, her attığımız adımda bir şeye bakarım. Bu şirket büyüdüğünde ben satın almak ister miydim? Satın alınmayacak, değer yapmayan hiçbir şeye yatırım yapmam.
Yeni şirketler de alacaksınız diye anlıyorum.
- Doğru. Bizim değişik kollarımız var her kollarımızın önümüzdeki sene büyüme hedefleri belli. Organik olarak ama bir yandan da inorganik olarak biz 8 tane şirket belirledik satın almak istediğimiz. Bir tanesi Türkiye’de, 7 tanesi yurtdışında. Benelüks bölgesinde 2, Almanya 1, Polonya 2, Fransa 1 ve İngiltere’de 1 firma ile ilgileniyoruz. Avrupa’daki satın almalarımızın toplam değeri 350 milyon Euro civarında olabilir. Bu satın almalar grubumuza yıllık 600 milyon Euro gelir katacak ve bunlarla birlikte Avrupa ciromuzu 1 milyar Euro’ya çıkartacağız. Önümüzdeki iki sene içinde bunları bitireceğiz.
GÖKALP ÇAK KİMDİR?
İstanbul’da 1978 yılında doğan Gökalp Çak ailenin tek çocuğu. Lise eğitimini İsviçre’de bulunan Institut Le Rosey okulunda yaptı. Buradan 1996 senesinde “Prix D’Excellence” ödülüyle okul 2’ncisi olarak mezun olan Gökalp Çak, üniversite eğitimini Boston Üniversitesi’nde İşletme Bölümü’nde aldı. Üniversiteden 3 yılda mezun olan Gökalp Çak, 21 yaşında iş yaşamına atıldı. Boston’da Merrill Lynch firmasında 6 ay stajyerlik yaptıktan sonra Amerika Boston Logan Havalimanı’nda bulunan ABX Logistics firmasında ilk iş deneyimini yaşadı. İş hayatının ilk iki yılını Boston’da hava kargo deposu, gece vardiyası şefi olarak çalışarak, daha sonra sırasıyla hava, deniz kargo ve New England satış sorumlusu olarak sahada görev aldı. Buradan Fransa’nın Lille şehrine taşındı ve Türkiye, Bulgaristan, Romanya ve Çek Cumhuriyeti kara operasyonlar sorumlusu olarak görev yaptı. 2004 senesinde babasıyla birlikte Netlog’u kurmak için Türkiye’ye döndü. Gökalp Çak, İngilizce ve orta derecede Fransızca biliyor.