Güncelleme Tarihi:
Son dönemlerde bal ve bal ürünlerine olan ilgi bir hayli yükselmeye başladı. Bu ilginin artmasında koronavirüs salgının da büyük etkisi var. Ancak bal alırken, Bal kaliteli mi? Aldığımız ürün sahte mi? İçinde katkı maddesi var mı? gibi sorular tüketicinin aklını kurcalıyor. Biz de bu soruları Türkiye’nin en önemli bal markaları arasında yer alan Balparmak’ın genel müdürü Onur Özyurt’a sorduk.
60 BİN TON ÜRETİM
Türkiye’de toplamda 60 bin ton bal üretim olduğunu ifade eden Özyurt, bir balın sahte olup olmadığının ya da kalitesinin analiz edilmeden anlaşılamayacağına dikkat çeken Özyurt, “Türkiye’de üretilen ballar ambalajlı ve ambalajlı olmayan ürünler olarak ikiye ayrılıyor. Balın kilogram fiyatı üreticide 30-32 TL civarında. Eğer yüksek rakımlı yerlerde üretilen bir bal ise kilogram fiyatı üreticide 80-90 TL’ye kadar çıkıyor. Bir de bu fiyatların üzerine analiz, nakliye, pazarlama ve diğer giderler eklenmesi gerekiyor. Ancak market raflarında kilogram fiyatı 28-29 TL’ye satılan ballar var. Bu nasıl oluyor?” ifadelerini kullandı.
KALINTI TESPİTİ
Balın, taklidi kolay bir ürün olduğunu dile getiren Özyurt, “Balı koklayarak, bakarak ya da tadarak nasıl bir bal olduğunu anlayamazsınız. Ancak analiz ile belli olur. Bizim yaptığımız analizler de çok ciddi şekilde gerçekleştiriliyor. Analizden geçmeyen ürünler sahibine geri gönderiliyor. Eğer gelen bal sahte ise yetkili kurumlara bildirilerek balın imha edilmesi sağlanıyor. Bize gelen ballarda organik ya da inorganik kalıntılar çıkabiliyor. Eğer kalıntı organikse bunu kabul edebiliyoruz. Ancak inorganik bir kalıntı varsa o balı sahibine geri gönderiyoruz. Çünkü balın içine bir şey konamaz içinde de bir şey alınamaz” ifadelerini kullandı.
‘BAL TEDARİKİNDE SIKINTI OLMADI’
İşletmelerinin pandemi döneminde de çalışmaya devam ettiğini ifade eden Onur Özyurt,“Bu süreçte tedarik konusunda sıkıntı yaşanmadı. Ancak sadece çam balında sıkıntı oldu. O da rekolte kaynaklıydı. Çam balı bir salgı balıdır. Çiçek ballarından farklıdır. Çiçek balı için arı çiçeğe konar ve nektarı alır. Sonra nektarı işleyip balı üretir. Çam balı ise farklıdır. Çam ağacı üzerinde yaşayan bir böcek vardır. Adı Basra böceği. Basra böceğinin bir salgısı vardır. Arı bu salgıyı nektara benzetir ve gidip onu alır. Sonra da onu işleyip bal yapar. Küresel ısınmadan dolayı bu böcek bir rahatsızlık geçirdi. Böcek popülasyonunda bir azalma oldu. Böyle olunca çam balı rekoltesi 10’da 1’e düştü. Türkiye’de 15 bin ton çam balı üretilirdi. Bu sene düşüş oldu” dedi.
ÇAM BALI İHRACATINA YENİ ZELANDA MODELİ
Dünya çam balı üretiminin yüzde 95’inin Türkiye’de gerçekleştiğine vurgu yapan Onur Özyurt, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çam balı Muğla merkez olmak Ege bölgesinden elde ediliyor. Bu yüzden Türkiye olarak çam balını marka haline getirmeliyiz. Dünyaya bu şekilde ihraç etmeliyiz.” Türkiye’deki çam balının Yeni Zelanda’da ‘Manuka balı’ gibi düşünülebileceğinin altını çizen Özyurt, “Bu bir çiçek balıdır. Diğer çiçek ballarına göre bir iki parametrede diğerlerinden daha yüksek değer sahiptir. Yeni Zelanda kendi ülke markasıyla bu balı öyle bir markalaştırdı ki kilogram fiyatı 80-100 Euro’ya kadar çıkıyor. Dünyada birçok noktada Manuka balı markasıyla satışa sunuluyor. Yeni Zelanda bu balın ihracatından 250 milyon dolar kazanıyor. Biz de çam balı için böyle bir yol izlemeliyiz. Türkiye’nin toplam bal ihracatı 20 milyon dolar seviyelerinde. İhraç ettiğimiz balın kilogram fiyatı ise 5-6 dolar. Eğer çam balımızı markalaştırabilirsek, bu kilogram fiyatlarının 50-60 dolar seviyelerine çıkmasını sağlayabiliriz. Böylece ihracatta da daha iyi noktalara ulaşabiliriz” dedi.